Fransa, Akdeniz ve Ortadoğu’da yeniden etkin bir aktör olmanın stratejisiyle hareket etmektedir. Kıbrıs’ın deniz alanlarında bulunan doğalgaz kaynaklarının ardından, Fransa’nın Kıbrıs’a olan ilgisi yoğun bir şekilde artmaya başladı. Bu bağlamda BM Güvenlik Konseyi Üyesi ve AB Kurucu Üyesi olmanın verdiği politik güç sayesinde Fransa, siyasi ve askeri olarak Kıbrıslı Rumları kendisine bağımlı hale getirme stratejisini uygulamaya koydu. Bu strateji 28 Şubat 2007 tarihinde Fransa Savunma Bakanı Michelle Alliot-Marie ile Kıbrıs Rum Dışişleri Bakanı Yorgo Lilikas arasında imzalanan “Savunma ve Askeri İşbirliği Anlaşması” ile gün yüzüne çıktı. Anlaşmaya göre, Kıbrıs Rum askeri personeli Fransız harp akademilerinde eğitim görecek, Kıbrıs Rum Yönetimi ile Fransa ortak tatbikat düzenleyecek ve belki de anlaşmanın en hassas noktası, Fransa’nın adanın güneyinde yer alan Andreas Papandreu Hava Üssü’nü ve Zigi Deniz Üssü’nü kullanmasına imkân sağlanacaktır. Anlaşmayı değerlendiren Rum basını, Rum Yönetimi’nin Fransa’ya bu iki üssü kullanma hakkı tanıdığını ve böylelikle Fransız gemi ve uçaklarının, adada konaklamalarına olanak sağlandığını iddia ettiler. Fransa’nın bu adımı atarak, stratejik alan örgütlenmesinde kendisine iyi bir ileri karakol ve köprübaşı kurmak için önemli bir mevki elde ettiği söylenebilir. Türkiye, Fransa’nın bu girişimini “kaygı verici bir gelişme” ve “1960 Kıbrıs antlaşmalarına aykırı bir eylem” olarak değerlendirmiş ve Fransa’dan anlaşma metninin gösterilmesini talep etmiştir. Fransa ise anlaşmanın diğer AB üyeleri ile yapılan teknik ve rutin bir anlaşma olduğunu, iddia edildiği gibi Kıbrıs’taki üslerden faydalanma gibi bir içeriğinin olmadığını ileri sürmüştür. Ancak Fransa’nın bu iddiası günümüz itibariyle geçerliliğini yitirmiştir.
4 Nisan 2017 tarihinde Paris’te imzalanan yeni bir anlaşmayla, 28 Şubat 2007 tarihli Savunma ve Askeri İşbirliği Anlaşması’nın kapsamı genişletildi. Temmuz 2018’de ise resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren anlaşmaya göre; Rum Yönetimi, Fransız ordusuna ülkesindeki hava ve deniz üslerini sürekli kullanma hakkı tanımıştır. Buna karşılık Fransa da Doğu Akdeniz’deki enerji sondajlarının ve deniz trafiğinin güvenliği konusunda Rum Yönetimi’ne destek sağlayacaktır. Anlaşmayla Rum Yönetimi, BM Güvenlik Konseyi ve AB üyesi Fransa’nın politik desteğini yanına çekmeyi umarken, diğer taraftan Türkiye’yi Akdeniz’de frenleyecek askeri müttefik ihtiyacını da karşılayacağını hesaplamıştır. Fransa ise, 2005 yılından beri peşine düştüğü Kıbrıs’ta üs edinme siyasetini, bu süre zarfında birçok hükümet ve başkan değişikliğine rağmen, bir devlet politikasına dönüştürdüğünü göstermiş oldu.
Fransa, Akdeniz ve Ortadoğu’da yeniden etkin bir aktör olmanın stratejisiyle hareket etmektedir. Bu yüzden de Kıbrıs ile yakından ilgileniyor. Kıbrıs ve çevresinde yaşanan siyasi, askeri ve ekonomik gelişmelere uygun düşen stratejik planlar yoluyla yeni enerji kaynakları üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışmaktadır. Ekim 2016’da Kıbrıs’a bir ziyaret gerçekleştiren dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Marc Ayrault, yaptığı açıklamada şunları söylemiştir: “Fransız şirketleri, enerji kaynaklarının keşfi, işletilmesi ve pazarlanmasında rol alacak Kıbrıslı paydaşlara beceri ve deneyimlerini getirmek için hazırdırlar. Fransa, Kıbrıs’ın gelecekteki refahına, adanın ve Avrupa’nın enerji tedarikine katkıda bulunacak her şeye tabii ki destek olacaktır.” Bakan Ayrault, sözlerinin devamında BM Güvenlik Konseyi’nin ve AB’nin kurucu bir üyesi olan Fransa’nın Kıbrıslı Rumların haklı davasını desteklediğini söylemesi ve “Fransa bir garantör devlet olmasa da, Kıbrıs’ın sadık bir müttefikidir” ifadelerine yer vermesi yukarıdaki durumu ortaya koymaktadır.
Fransa Dışişleri Bakanı France Jean-Yves Le Drian, Fransız-Rum ilişkilerini daha üst düzeye taşıyacak bir takım anlaşmalar için 7 Eylül 2018’de Kıbrıs’a geldi. Le Drian, Fransa’nın Kıbrıs Büyükelçiliği’nde düzenlenen bir törenle "büyük bir Kıbrıslı" ve "Fransa'nın dostu" olarak nitelediği Rum Yönetimi’nin bir önceki Dışişleri Bakanı Ioannis Kasoulidis’e, bakanlığı döneminde yaptığı çalışmalar nedeniyle şeref madalyası takdim etti. Bu tören Fransa için her şeyin yolunda gittiğine işaret ediyordu. Dışişleri Bakanı resmi temaslar sonrasında düzenlenen basın toplantısında, Fransa ve Kıbrıs’ın savunma alanında yaptığı işbirliğinin mükemmel olduğunu belirtmesi ve Fransız gemilerinin sorunsuz bir şekilde Kıbrıs’ta tedarik sağladığını ifade etmesi, Fransa’nın Kıbrıs’ta kazandığı gücü ve konumu göstermesi bakımından dikkate değerdir. Peki, bu durumda BMGK ve AB üyesi Fransa, Kıbrıs meselesinin çözümüne nasıl bir katkı sunacak? KKTC Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın “Kıbrıs konusunda önemli bir kırılma noktasına doğru gidiliyor. Dengeler değişiyor. Değişen stratejik konumlanmada yerimizi alacağız” sözleri Kıbrıs’ta son zamanlarda yaşanan siyasi ve diplomatik gelişmelerin ne yönde ilerlediğini işaret etmesi bakımından oldukça mühimdir.