Avrupalıların dünyayı istilasıyla modern tarihin şekillendiği söylenir. Avrupa dışı dünyanın hızlı bir şekilde kontrol altına alınmasıyla, Avrupa merkezli uluslararası bir sistem de tüm kurallarıyla yerleşik hale gelmeye başladı. Diğer taraftan bilim ve teknolojide atılan adımlar, Avrupalı güçlerin bilgi üzerinde bir tekel kurmasını da beraberinde getirdi. “Zenginlik, güç, bilgi ve teknoloji”, dengesinin Avrupa’nın lehine köklü değişimi, Avrupalıların ruhunun derinliklerinde var olan, “üstün ırk, seçilmiş insan” tasavvurunun hortlamasına ve eğitim yoluyla nesilden nesle aktarılmasına yol açtı. Başlangıçta Avrupa’da yaşanan değişim ve dönüşüm, Protestan ahlakı ile izah edilmeye çalışılsa da, zaman içerisinde kapitalizmin kurumsallaşmasıyla böyle bir izaha duyulan ihtiyacın şiddeti azaldı.
Günümüze, tarihsel gelişim içerisinden bakıldığında, Batı’nın, “zenginlik, güç, bilgi ve teknoloji” tekelinin, Batı dışı dünyada hızlı bir şekilde yaygınlaşması söz konusudur. Bunun sonucunda Batı dışı dünya, artık, kendi geleneksel birikimiyle değil, Batı’dan elde ettikleriyle Batı’ya karşı durmaya başlamıştır. Bu karşı duruş, eskiden olduğu gibi sadece bir itirazdan mürekkep olmayıp, ekonomiden, eğitime, teknoloji üretiminden, kullanımına kadar her alanda önemli bir rekabeti bünyesinde barındırmaktadır. Dünya sathına yayılan Batı tarzı böylesi bir ilerleme, haliyle, uluslararası ilişkileri daha hassaslaştırdığı gibi, güç mücadelesini de gramajı düşük bir dengeye çekmiştir. Dolayısıyla demokrasi, serbest ticaret ve insan hakları jakobenlerinin uluslararası ilişkileri yönetmedeki etkinliği giderek azalmaya başlamıştır.
Jeopolitik, beşeri ilerlemeler ve teknolojik birikim esas alındığında, Türkiye’nin önünde kaçırılmayacak bir fırsat durmaktadır. Ekonomik ve teknolojik değişimin yönü, Türkiye’nin çevresiyle kesişen sosyal, politik ve ekonomik yeni bağlar ortaya çıkardı. Bu iyimser hava, her ne kadar bölgede uzun süredir devam eden dramatik olaylar nedeniyle kötümserliğe dönüştürülmeye uğraşılsa da, buna müsaade edilmemelidir. Ekonomik dalgalanmalar, bölgesel savaşlar ve politik restleşmeler, tüm olumsuzluklarına rağmen Türkiye’nin direncini artırdı. Ancak yine de bu tek başına yeterli bir durum değildir.
Türkiye’nin gelecekteki konumunu daha sağlam bir yapıya kavuşturabilmesi için, tarım ve hayvancılığa, deniz ve su ürünlerine daha fazla önem vermesi gerekmektedir. Hatta, hükümetin bu alanlarda faaliyet gösteren spesifik okul ve enstitü projelerini yeniden gözden geçirmesi, önemli bir başlangıç olabilir. Türkiye, nasıl ulaşım ağını hava, deniz, kara ve demiryolu olmak üzere dört bir koldan geliştirdiyse, benzer biçimde sadece hizmet ve sanayi sektörü ile arzuladığı hedeflere ulaşamayacağının bilincinde olmalıdır. Tarım ve hayvancılık sahası, bilgisizce ve geleneksel yöntemlerle sürdürülebilecek bir alan değildir. O nedenle eğitimli bireylerin bu sahaya teşvik edilerek sektörün canlandırılması ve rekabet yapısının güçlendirilmesi önem arz etmektedir. “İlaçlardan arındırılmış gıda” bilincinin tüm dünyada yaygınlaştığı bir dönemde, Türkiye bu fırsatı iyi değerlendirmelidir.
Türkiye’de eğitimin niceliksel olarak arttığı ama niteliksel başarının aynı ölçüde olmadığı, hükümetin de kabul ettiği bir durumdur. Günümüz koşullarında proje üreten bireyler makbuldür. Ayrıca genel eğitimin günün ihtiyaçlarına cevap veremediği de artık bilinmektedir. Belki de bu saikten hareketle, fen liselerinin proje liselerine dönüştürülmesi kararlaştırıldı. Ancak teoride başarılı olan bu fikrin, uygulamada istenilen sonuçları vermediği, başarılı vizyoner öğretmenlerden ziyade “referanslı” öğretmenlerin proje liselerine transfer edilmesiyle, bu projenin akamete uğradığı yönünde çokça şikâyetler söz konusudur. Liyakatsizliğin, ehliyetsizliğin ve sadakatsizliğin en büyük tehdit olduğu bilinciyle Milli Eğitim Bakanlığı’nın böylesine önemli bir projeye yönelik şikâyetlerin ne denli gerçeği yansıttığına dair bir araştırma yaparak gereğini yapacağını ümit ediyorum.
Eski yazarımız Doç.Dr.İsmail Şahin'in Diriliş Postası gazetesinde yayımlanan 06/07/2018 tarihli yazısı.
sayın hocam,ağzınıza sağlık.üretmeden,çalışmadan hiç bir şey olmaz.