Bismillâhirrahmânirrahîm. Allah’a hamd, Rasûlullah’a salât ederek Saygıdeğer Okurlarımı Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketiyle selâmlıyorum.
21 Ramazan 40, Hz. Ali b. Ebi Talib (r)'ın şehadetinin hicri 1401. yıldönümü vesilesiyle...
Hz. Ali (r)’ın dönemi sıkıntılıydı. İlk iki halifeye özlem duyan, iç karışıklardan rahatsız olan ve bunun kendince yönetimdeki hatadan kaynaklandığını düşünen birisi, Hz. Ali (r)’a kinayeyle; “-Ebû Bekir ve Ömer devrinde Müslümanlar birbiriyle vuruşmuyor, fetihler yapıyorlardı. Onları özledim.” demişti. Bu; “Sen onlar gibi değilsin. Senin yönetimin fitne doğurdu.” demekti… Hz. Ali (r)’nin cevabından önce bir analiz yapalım.
Bu söz kime karşı söylenmişti? Rasûlullah (sav)’in yetiştirdiği amcaoğlu ve damadı, Kur’ân’ın nüzül sürecinde defalarca Cebrail (as)’la aynı ortamda bulunmuş bir vahiy kâtibi, Müslümanların 4. halifesi, tüm zamanların -peygamberler hariç- en üstün ilk dört isminden biri olan Hz. Ali (r)’ye söylenmişti.
Rasûlullah (sav)’in vefatından Hz. Ali (r)’ın halife oluşuna kadar çeyrek asır geçmiş, bu sürede ülkeler fethedilmiş, İslâm’a bir devlet düzeni verilmiş, refah düzeyi çok yükselmişti. Bu sözü söyleyense; Rasûlullah (sav) vefat ettiğinde 3, Hz. Ömer (r) şehid edildiğinde 15, Hz. Ali (r) halife olduğunda ise (17 Haziran 656) en çok 27 yaşındaydı. Rasûlullah (sav)’in vefat ettiği gün doğan çocuklar, Hz. Ali (r) halife olduğunda 25 yaşına gelmiş, yani; Ashâb-ı Kirâm’ın çektiği çileleri ve Hz. Hamza (r), Hz. Mus‘ab b. Umeyr (r), Hz. Abdullah b. Revaha (r) gibi Sahâbîlerin şehid edildikleri asimetrik savaşları görmemiş, gençlikleri refah içinde geçmiş, kısacası dünden habersiz ‘zamane gençliği’ yeni bir jenerasyon ortaya çıkmıştı.
Hz. Ali (r); ukalaca eleştiri yapan adama, kuşak farkının bilincinde olduğunu gösteren şöyle muhteşem bir cevap vermişti; “-Doğru. Onların devirleri çok güzeldi. Çünkü Ebû Bekir ve Ömer’in arkasında benim gibi adamlar vardı, benim arkamda ise senin gibi adamlar var!” [İbn Haldun, Mukaddime, Süleyman Uludağ (çev.), 9. Baskı, İstanbul: Dergâh Yay. 2013, c. 1, s. 450]
İbn Mülcem adlı mel’ûn, “fitne sebebi” (!) gördüğü Hz. Ali (r)’ı bir sabah namazında zehirli hançerle şehid etmişti. Cinayeti niçin işlediği sorulunca “Ali’yi Allah rızası için öldürdüm!” demişti. [İbnü’l-Esir, İzzu’d-Din. Üsdü’l-Ğabe fî Ma‘rifeti’s-Sahabe, (No: 1124), Adil Ahmed Abdü’l-Mevcud ve Ali Muhammed Muavviz (thk.), 2. Baskı, Beyrut: Daru’l-Kütübi’l-İlmiye Yay. 1423/2003, c. 3, s. 615] Hz. Ali (r) katile işkence yapılmamasını vasiyet ettiği halde eziyet edilmiş, fakat katil gıkını bile çıkarmamıştı. Dilini kesmeye yeltendiklerindeyse ağlamıştı. Onca işkenceye sesini çıkarmayıp da şimdi ağlama sebebi sorulunca şu cevabı vermişti; “-Dilimi keserseniz Allah’ı zikredemem. Dilimi keseceğinize değil zikir çekemeyeceğime yanarım!” [İbn Sa‘d, Kitabü’t-Tabakatü’l-Kebir (Tabakat), Adnan Demircan (ed.), 2. Baskı, İstanbul: Siyer Yay. 2015, c. 3, s. 41]
İşte insanlığın yüz akı Hz. Ali (r)’ı bu zihniyete sahip biri vurmuştu. “Senin gibiler” benzetmesi; “Sahâbeden daha iyi Müslüman olma iddiasını” işaret ediyordu. Çünkü Hz. Ali (r) “Dün Dersi” okumayan yeni nesille arasındaki kuşak farkını, hatta çatışmasını çok iyi kavramıştı. Bu noktada Sokrates'in şu sözünün önemi daha da artmaktadır; “Çocuklarınızı kendi hayat şartlarınıza göre değil, onların yaşayacakları şartlara göre yetiştiriniz!” [Bkz. Ebü’l-Feth eş-Şehristanî, el-Milel ve’n-Nihal, Ahmed Fehmi Muhammed (tsh.), 2. Baskı, Beyrut: Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye Yay. 1413/1992, c. 2, s. 404]
Olağanüstü bir eğitim felsefesi içeren bu nasihat bizim için de geçerlidir. Zira bizler; hem dedesinden Çanakkale Savaşı anıları dinleyerek büyümüş, hesap makinesi bile kullanmamış nesille, hem de üç yaşındaki bebelerin tabletlere program yüklediği yeni nesille iç içe yaşıyoruz. Yukarıdaki sözü dikkate aldığımızda; geriye dönüş imkânsız olduğu gibi, yapay zekâların istihdam edildiği Endüstri 4.0 Dönemi’nde, neslimizi dijital dehlizlerde sahipsiz bırakmamız da mümkün değildir. Bizden öncekilere, bizden sonrakilerin yaşam koşullarını anlatamayabiliriz. Ancak kuşaktan kuşağa aktarılarak bize öğretilen milli-manevi değerleri bizden sonrakilere mutlaka aşılamalıyız. Çünkü değerlerimiz çağlar üstüdür ve değişmez, değişmesi gereken sadece eğitim-öğretim yöntemlerimizdir. (Konunun detaylı analizi için Bkz. İrfan Bayın, Kur'an ve Sünnet'in Gölgesinde, Batman: 2021, s. 337-341)
O halde; halen (% 80’i kadın) 2.200.000 kişinin okur-yazar olmadığı bir ülkede de yaşasak; hem kendi dijital okur-yazarlığımızı artırmalı, hem de neslimizi sanal rönesans çağına, “-İnsanlarla akıl düzeyine göre konuşun.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 20) hadisinde vurgulandığı üzere, anlayabilecekleri en uygun yöntemler kullanmak suretiyle milli-manevi değerlerle donanımlı bireyler olarak hazırlamalıyız.
Günümüzü kavrayıp yarınımız için dün dersi vermezsek; dünümüz günümüzde unutulur, yarınımız.!?
Bize dün dersi veren Hz. Ali (r)’ı, 21 Ramazan 0040'ta şehadetinin hicri 1401. yıldönümünde (miladi 26/28 Ocak 661) rahmetle, hasretle, göz yaşı ve hürmetle anıyorum. Rabbim bize onun izinden yürümeyi, cennette onunla birlikte dirilmeyi nasip eylesin...
İletişim: http://www.irfanbayin.com.tr/
Allah razı olsun. Yazınızdan istifade ettim. Hz Osman ve Hz Ali döneminde yaşananları bu gün bir kez daha okumak lazım aslında. Müslümanların hala kanayan yarası olan ayrışmaların nasıl ortaya çıktığını anlamamız ve ders çıkarabilmemiz açısından önemli. Dijital okur yazarlık ve gençlerimize İslami değerleri aşılamak için dijital imkanlarından yararlanmamız gerektiği vurgunuz önemli. Ama bunu nasıl yapacağız konusunda düğümleniyor tüm mesele. Kitabınızı da merak ettim en kısa zamanda temin edeceğim inşallah. Allaha emanet olun. Selam ve dua ile;
Dualar salihlerin duası olsun ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekatüh
Değerli Mustafa TEMLİ Bey, öncelikle kıymetli vaktinizi AYIRIP okuduğunuz ve değerlendirme sadedinde benim için anlamlı yorumunuzu paylaştığınız için çok teşekkür ediyorum sağolun varolun Allah razı olsun. Mezkur olaylar gerçekten "tarafsız" gözle ve dikkatle incelenmeli, tarih yargıçlığı yapmadan, anlamaya yönelik bir çabayla araştırılmalı ve bugüne projeksiyon tutulmalı. Bu hususta mesafe aldıklarını gördüğümüz ciddi müellifler var. Ama yetersiz... Dijital okur yazarlık maalesef henüz bir kavram olarak bile entelektüel dünyamızda yerini almış değil, bu ve benzeri paylaşımlarla gündeme getirilmeli, naçizane asıl amacım da bu idi. Eserime teveccühünüz için ise hassaten çok teşekkür ediyorum sağolun varolun Allah razı olsun. Makale içinde eserin adı kırmızı renkli üzerine tıklarsanız link verecektir. Tekrar hürmet ve muhabbetlerimi sunuyorum
Rabbim ilmini sadaka i cariye olarak kabul etsin. Bizlerde faydalanmaya devam.
Amin inşaallah Allah razı olsun Kıymetli hocam teşekkür ediyorum
Teşekkür ediyorum üstadım. Aynı görüştüm. Kesinlikle dün dersi olmalı. Dününü unutanin yarını olmaz. Vesselam
Akıl için yol bir değerli Müdürüm. Ben teşekkür ederim. Allah razı olsun ve aleykümselam ve rahmetullahi ve berekatüh
Güzel bir yazı okuduk sayenizde hocam. Teşekkür ederiz.
Estağfirullah Efendim, o sizin güzel gönlünüzün yansıması. Zaman ayırdığınız için biz teşekkür ederiz
Amin..Her zamanki gibi çok öğretici ve düşündürücü bir yazı üstadım,sağolasın..Yazıyı okurken özellikle ''Rasûlullah (sav)’in vefat ettiği gün doğan çocuklar, Hz. Ali (r) halife olduğunda 25 yaşına gelmiş, yani; Ashâb-ı Kirâm’ın çektiği çileleri ve Hz. Hamza (r), Hz. Mus‘ab b. Umeyr (r), Hz. Ebû Ubeyde b. Cerrah (r) gibi Sahâbîlerin şehid edildikleri asimetrik savaşları görmemiş, gençlikleri refah içinde geçmiş, kısacası dünden habersiz ‘zamane gençliği’ yeni bir jenerasyon ortaya çıkmıştı.''cümlelerini okurken aklıma(siyasetçi olsuğumdan olsa gerek)Akparti öncesini bilmeyen ve her şeyi şu anda gördüğü gibi zanneden,şükürsüz,kadir kıymet bilmeyen Z KUŞAĞI diye isimlendirilen genç nesil geldi.Kabahat kimin?Elbet geçmiş ile bugünü kıyasla anlatamayan bizim nesil.Selam ve muhabbetle..
Estağfirullah Üstadım. Meselenin siyasi analizi takdir edersiniz siz siyasetçilerin işidir. Ben bir vatandaş olarak görüşünüzden istifade ettim. Lakin genel manada 25 yıl önceki durumları bugünkğ nesil nasıl bilmiyorsa biz de mesela yüz yıl, bin önceki şartları bilmiyoruz. Bir hadis bulmak için haftalarca yol giden, bir kağıt alabilmek için ticaret kervsnlarının yolunu gözleyen, kağıt bulsa ışığından istifade edecek mum bulamayan, mum bulsa mürekkep bulamayan bir nesil bizlere devasa İlimler hazinesi bıraktılar. Ama biz İnternet ve bilgisayar çağında hadis inkar eder, fırsatları değerlendirip yazmaya okumaya üşenirdik... Biraz da bugünkü "Z" nesli bize hakiki "VAV" neslinin kıymetini bizim de bilemediğimiz mesajını vermiş oldu. Her halükarda durum daha da içinden çıkılmaz hale gelmeden siz siyasetçi büyüklerimiz bu duruma bir çare bulmalı diye düşünüyorum. İlginiz ve naif düşünceleriniz için çok teşekkür ediyorum sağolun varolun