İlim Yayma Cemiyeti yönetim kurulu üyeleri İsmail Kökçü, Metin Yalçın ve İlyas Yıldız rehberliğinde, İlim Yayma Cemiyeti Karabük Şubesinin hazırladığı ve Gençlik ve Spor Başkanlığı tarafından desteklenen ‘Ecdadın İzinde, Osmanlı Medeniyetine Yolculuk’ Projesi kapsamında Karabük’teki liselerde ve üniversitede okuyan toplam 30 kişilik gençlik grubu ile Ecdadın eserlerini incelemek üzere Balkanlara bir gezi düzenlendi.Gezi hakkında konuştuğumuz Proje Koordinatörü İlyas YILDIZ gezi ile ilgili açıklamalarda bulundu; 26 Haziran günü sabah 09,00’te Karabükten hareket eden gençler, Sabiha Gökçen Hava limanından uçakla önce Üsküp’e hareket ettiler. O gün Üsküp’ü ziyaret eden gençler, Tarihi Türk çarşısı, Mustafa Paşa camii, Murat Bey camii, han ve hamamlardan oluşan külliyeler, ile vardar nehri üzerine Fatih Sultan Mehmetin yaptırdığı tarihi köprüyü ziyaret ettikten sonra, akşam Üsküpte İlim Yayma Cemiyetinin yurtlarında misafir olduk. 27 Haziran Çarşamba günü ise Kosova’ya geçilerek Priştine’de bulunan Kosava Savaşında şehit düşen Murat Hüdavendigar’ın türbesini ve külliyesini ziyaret ettik. İki yüz yıldır Külliyenin türbedarlığını yapan ailenin üyesi olan türbedar Samya teyzeye; - Nasılsın teyzem bir ihtiyacın var mı? Diye sorduğumuzda. - Nasıl olayım evladım baksana torunlar taa Türkiyeden dedelerini görmeye gelmişler. İfadesi her şeyi anlatmaya yetiyordu. Priştineden Prizrene geçtik. Şar dağlarının eteğine kurulan Prizren şehri; çarşıları, hamam ve camileri ile tam bir Osmanlı şehriydi. Hele çarşıyı gezerken camilerden okunan ikindi ezanı bize kendimizi Türkiye’de gibi hissettirmeye yeterdi. 28 Haziran Perşembe günü ise programda Kalkandelen ve Ohri şehirleri vardı. Bu şehirler de diğer Makedonya ve Kosova’da gördüğümüz şehirler gibi tam bir Osmanlı şehri idi. Kalkandelen adı üzerinde kalkan delen okları ile meşhurmuş, Osmanlı zamanında okların uçları burada imal edilirmiş. Burada Harabati tekkesini ziyaret ettikten sonra, tekke gidişinde kurulan halk pazarında grup üyelerimizden Burak YILDIZ’ın pazarcılardan birisinin yanına geçerek, pazarcılık yapması, müşteriye sebze meyve satması, buraların bizden ayrısının gayrısının olmadığının açık delili idi. Makedonya ve Kosova’da halk çoğunlukla Müslüman Arnavutlar ve yerli Türklerden oluşuyor. En önemlisi de burada Türkçe hala yaşayan diller arasında. Sokakta herkesle rahatlıkla Türkçe konuşabiliyorsunuz. 29 Haziran Cuma günü ise Üsküp’ten Saray Bosna’ya intikalimiz vardı. Balkanlarda yollar aynı Türkiye’nin 30 yıl öncesini andırıyor. Sırbistan’dan geçen Avrupa Otobanını Saymazsanız balkanlardaki tüm yollar gidiş geliş ve bakımsız. Özellikle de Bosna sırp bölgesinden Saray Bosna’ya giriş yolunda araçların geçerken bir birine yol verecek kadar yavaşlaması gereken bir yoldu. Yol üstünde sırp bölgesindeki Vişegrad şehrinde Drina nehri üzerindeki Drina köprüsünü ziyaret ettik. Burası Sokullu Mehmet Paşa tarafından Viyana kuşatmasına giden askerlerin rahatlıkla geçebilmesi için inşa edilmiş. Fakat burada fazla kalamadık. Rehberimiz Hasan Bey, sırpların bu bölgede mola veren Türklere özellikle sataşarak problem çıkarmaya çalıştıklarını belirtti. 16 saatlik yolculuk sonrasında Saray Bosna’ya ulaştık. 30 Haziran Cumartesi bizi yoğun bir program bekliyordu. Önce Osmanlının kurduğu Konvis şehrindeki nevetra nehri üzerindeki tarihi Konvis köprüsünü ziyaret ettik. Burası Osmanlı tarafından kurulmuş ve yolculuklarda atların dinlendirildiği yer olarak kullanılıyormuş. Nevetra nehri pırıl pırıl akıyor. Konviste bir minare Sırp Çetnikleri tarafından vurulmuş ve şerefenin üzerinden yıkılmış. Boşnaklar bu minareyi ibret timsali olarak onarmadan bırakmışlar. Daha sonra Osmanlının balkanlardaki son noktası olan Poçitel’e gittik. Burası Balkanlarda Osmanlının başladığı yermiş. Osmanlının batıdaki son karakoluymuş. Burada camide düzenlenen kadınlara özel bir mevlit programına denk geldik. Süleyman çelebinin mevlidini ve ilahileri Boşnakçaya çevirmişler. Boşnakça mevlit okuyorlar. Buradan Bragay Alperenler tekkesine geçiyoruz. Bragay tekkesi Horasandan 14. Yüzyılda gelen Sarı Saltuk tarafından kurulmuş. Resmen yalancı cennet diyebileceğimiz bir mekan. Sarı Saltuk burada halkı irşad etmiş. Oradan Mostar’a geçtik. Hani Hırvatların dünyanın gözünün içine baka baka 1993 savaşında yıktıkları Mostar köprüsünü ziyaret ettik. Bu köprüyü 2004 yılında Türk Mühendisler tarafından restore edilmiş. Ayrıca buradaki han, hamam ve camileri de ziyaret ettik. Sonra Saray bosna’ya geri dönerek konaklama için İlim Yayma Cemiyetinin Uluslararası Saraybosna Üniversitesi öğrencilerinin kaldığı yurduna geçtik. 01 Temmuz Pazar, bizim için bugün çok özeldi. Ayvaz dede şenliklerine gideceğiz. Saat sabah 05,30’da Ayvaz dedeye gitmek üzere yola çıktık. Yol üzerinde Prusak şehrinde kahvaltımızı yaptıktan sonra, yedi kilometrelik yol yürüyoruz. Bu yolculukta sağımızda solumuzdaki tüm Boşnaklar Türkiyeden geldiğimizi duyunca Türkiye Türkiye diye bağırıyorlar ve bizlere kendi dillerince iltifat ediyorlar. Tüm Balkanlarda olduğu gibi Bosna da da Türkiyeye karşı büyük bir ilgi ve sempati var. Özelliklere Cumhur başkanımız Tayyip Erdoğan’a. Yürüyüşten sonra saat 11.00 gibi etkinlik alanına ulaşıyoruz. İnsan seli içerisinde ve gümbür gümbür çalan mehter eşliğinde alana giriyoruz. Mehtere eşlik ediyoruz. Alanda yaklaşık 10000 kişi var. Herkesin ellerinde Türk ve Boşnak bayrakları mevcut. Programı izliyoruz. Buraya Türkiye’nin değişik şehirlerinden gelen 300 adet izci var. Onlarla sohbet ediyoruz. Ayvaz Dede buraya Manisa Akhisar’dan gelmiş. Bu kutlamalar Ayvaz Dedenin gelişinin 508. Yıldönümü. Sonra Ayvaz dede şenlik alanından ayrılış zamanı geliyor. Travnik şehrine geçiyoruz. Orada Endüstri Meslek Lisesinde öğretmen Arnavut nur yüzlü bir abimizin imamlığında ikindi namazını eda ediyoruz. Öğle yemeğimizi yediğimiz restoran personelinde su istediğimiz zaman, gidip bardağı restoranın ortasındaki dolu dolu akan fıskıyyeye tutarak doldurması çok şaşırtıcı idi. Çünkü Balkanlarda insanlar şişe su kullanmıyorlar. Travnik’teki medrese cami ve diğer eserleri ziyaret ettikten sonra Saraybosna’ya dönüyoruz. Saray Bosna’da ilk ziyaret yerimiz Bilge Kral Aliya İZZETBEGOVİÇ’in kabri ve Boşnak şehitliğini ziyaret ediyoruz. Aliya’nın şahsında tüm şehitlere Yasin okuyup, dua ediyoruz. 2 Temmuzda ise Saray Bosna’nın ünlü Baş çarşısı ve Gazi Hüsrev Bey Medresesini ziyaret ediyoruz. Cami bahçesinde Boşnak Abdullah amcanın bizlere Türkçe olarak, Ben çok seviyor Türkiye, Ben çok seviyor Recep Tayyip ERDOĞAN demesi, Balkan coğrafyasının Türkiye’ye bakış açısını açıkça ortaya koyuyor. Saray Bosna’da Maarif vakfını da ziyaret etmeyi ihmal etmiyoruz. Maarif vakfı yurt dışındaki Türk okullarının yönetildiği bir kurum. Bosna savaşı sırasında hava alanı altına Boşnakların yaptığı 800 metrelik tüneli de ziyaret ettikten sonra gençlere baş çarşıda serbest zaman veriyoruz. Daha sonra ise serhat Şehri Edirne’ye yol almak üzere Saray Bosna’dan Sabiha Gökçen Havaalanına uçmak üzere yola çıkıyoruz. 3 Temmuzda Edirne’deyiz. İlk ziyaret yerimiz tarihteki ilk hastahane olarak inşa edilen Beyazıt Külliyesi burada tüm hastalıklar iyileştiriliyormuş, özellikle de musiki ve su ile delilerin iyileştirilmesi çok ilgilimizi çekiyor. Çünkü bu hastanenin olduğu yıllarda Avrupa’da deliler içine cin girdi diye yakılarak öldürülüyormuş. Daha sonra Karaağaç tren istasyonuna gittik ve cumhuriyetin ilk yıllarına tanıklık eden mübadele trenini gördük. Daha sonra ise Üç şerefeli cami, Eski Cami ve Selimiye Camilerini ziyaret edip, İkindi namazını da selimiye Camiinde eda ettikten sonra gezimizi sonlandırarak Karabük’e döndük. Balkanlarda en çok dikkatimizi çeken hususlar şunlardı. -Balkanlarda tüm sular içilebilecek berraklıkta akıyor. Balkanlarda insanlar şişe su kullanmıyorlar. -Makedonya ve Kosovada Türkçe yaşayan diller arasında ve herkesle Türkçe anlaşabiliyorsunuz. Kendinizi sanki Türkiyede gibi hissediyorsunuz. - Bosna Hersek’te insanlar Türk olduğumuzu öğrendiklerinde gözleri gülüyor. Bizlere iltifat edip sohbet etmek için özel çaba sarfediyorlar. - Tüm Balkan coğrafyasındaki şehirlerin Türkiyedeki kasabalardan hiçbir farkı yok. Kendinizi sanki Safranboluda, Beypazarında veya Bursada geziyormuş gibi hissediyorsunuz. - Tüm Balkanlarda Türkiye olarak bekleneniz. Bu açık ve net olarak yerel halk tarafından ortaya konuyor. - Son olarak ta Balkanlarda gezdiğimiz tüm coğrafyada ziyaret ettiğimiz eserlerin onarımını gerçekleştiren TİKA var. TİKA bu restorasyonları yapmasaydı Balkanlarda ecdada ait hiçbir eser kalmayacaktır. Gördüğümüz her eserin, cami, han, hamam, külliye farketmez yanında TİKA tarafından restore edildiğini belirten tabela var. İyi ki varsın TİKA Proje koordönatörü İlyas YILDIZ sözlerini, Karabükteki gençlere bu imkanı veren İlim Yayma Cemiyeti ve Gençlik ve Spor Bakanlığına çok teşekkür ederek tamamlıyor.
Kültür-Sanat
12 Temmuz 2018 - 19:25
Güncelleme: 13 Temmuz 2018 - 14:09
Karabüklü gençler Balkanlarda ecdadın izini sürdü
İlim Yayma Cemiyeti Karabük Şubesi, "Ecdadımızın izinde Osmanlı medeniyetine yolculuk" adlı proje kapsamında öğrencilere Balkanlarda tarihi gezi düzenledi.
Kültür-Sanat
12 Temmuz 2018 - 19:25
Güncelleme: 13 Temmuz 2018 - 14:09
Bu imkanı Karabük gençlerine sunan İlim Yayma Cemiyeti ve Gençlik Spor Bakanlığına Ecdadın İzinde Osmanlı Medeniyetine Yolculuk Projesi koordinatörü olarak teşekkür ederim. İlyas YILDIZ