Bismillâhirrahmânirrahîm. Allah’a hamd, Rasûlullah’a salât ederek Saygıdeğer Okurlarımı Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketiyle selâmlıyorum. Cumanız mübarek olsun…Diyanet İşleri Başkanlığı 03 Mart 1924’te TBMM’nin aldığı kararla devletimizin resmi bir kurumu olarak kurulmuştur. Kuruluşundan bugüne kadar Türkiye’de ve 1960’lardan sonra yurt dışındaki Müslüman toplumlara din hizmeti vermeye çalışmış, bazı ‘dinî grupların’ iddialarının aksine toplumu din konusunda temsil etmeyi başarmıştır. (İrfan YÜCEL, “Diyanet İşleri Başkanlığı” Mad. TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul: 1994, c. 9, s. 460)Halkımızın dinî ihtiyaçlarına cevap vermenin yanı sıra 13 Mart 1975’te Türkiye Diyanet Vakfı’nın kurulmasıyla yurt içinde ve dışında mazlum ve mağdurların yanında yer alarak İslâm ülkelerine örnek bir kurum olmuştur. Din İşleri Yüksek Kurulu ise Kur’an ve Sünnetten taviz vermeksizin çağın sorunlarına çözümler üreten fetvalarıyla İslâm dünyasında ilimde otoritesini kabul ettirmiştir.Hepsinden önemlisi; Diyanet en ücra köy ve mezralara kadar uzanan teşkilatı sayesinde halkımızla iç içe olmayı başarmış bir kurumdur. Milletimizin bağrından çıkıp desteğiyle yetişen İmam-Hatibi, Müezzin-Kayyımı, Kur’an Kursu Öğreticisi, Vaizi ve Müftü’süyle Din Gönüllüleri; Peygamber Ocağı’na evladını uğurlarken, bayramlarda, doğumlarda, sünnet/evlilik cemiyetlerinde halkımızın gururuna ve sevincine ortak olur, hastalıkta ve ölümde acısını paylaşarak yanında yer alırlar. Kutsal beldelerde halkımızı yalnız bırakmaz onlara rehberlik ederler. Çocuklarımız İslâm’ın temellerini, Allah ve Rasûlü’nü tanıyarak sevmeyi ve Kur’an okumayı fedakâr Din Gönüllülerimizden öğrenir. Din gönüllülerimiz Kur’an ve Sünnet’e en uygun eğitim ve öğretim metotlarıyla 4 yaşından itibaren yavrularımıza, gençliğe ve yetişkinlerimize yönelik eğitim-öğretim faaliyetini günümüzde daha geniş bir alana yaymıştır. Ayrıca sevgi evlerinden huzurevlerine, cezaevlerinden hastanelere, hatta sınırlarımızdan binlerce km ötede; Bosna’dan Arakan’a, Haiti’den Burkina Faso’ya kadar onlarca ülkede sadece ibadet değil; eğitim ve insani yardımlarla nice gurur verici hizmetler vermektedir. 15 Temmuz 2016’da hain darbe girişimi başladığında ise Din Gönüllülerimizin okudukları salâlarla milletimizin direnişine nasıl öncülük ettikleri ise asla hafızalardan silinmeyecektir. Bir Din Gönüllüsü ve Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın bir mensubu olmaktan ben de büyük bir onur ve gurur duyuyorum.İşte bu vb. sebeplerle Din Görevlileri “Hademe-i Hayrât” (hayır işleri hizmetkârı) olarak gönüllerde taht kurmuştur. Halkımızın bu kadirşinaslığını dikkate alan Diyanet İşleri Başkanlığı’mız da 2003’te “Din Görevlileri” ilavesiyle 1986’dan beri Ekim ayının ilk haftasını “01-07 Ekim Camiler ve Din Görevlileri Haftası” ilan etmiştir. Din Gönüllüleri de vefakârlıklarının gereği vatanımızı, milletimizi karşılıksız severler ve ne kadar hizmet etseler milletimizin hakkını ödeyemeyeceklerinin de bilincindedirler. Fakat Türkiye’nin binlerce mazlumun ümidi oluşuna vesile olan Din Gönüllülerinin hizmetlerini ve özellikle gençlerimizin milli-manevî değerlerimize ve devletimize bağlı yetişmesine yönelik faaliyetlerini hazmedemeyen çevrelerin aleyhte propagandalarının gün geçtikçe arttığı da gün yüzü gibi aşikârdır.Hâlbuki Diyanet ve Din Gönüllüleri din güvenliğimizin sigortasıdır ve birliğimizi sağlayan en önemli unsurlardandır. Kardeşliğimizi bozmak ve vatanımızı parçalamak isteyenlerin hedefleri arasında Diyanet ve mensupları olmasının sebeplerinden biri de Diyanet’siz bir Türkiye özlemidir. Çünkü Diyanet’siz Türkiye parçalanmaya hazır Türkiye’dir. Bir kısım çevreler işte bu sebeple Diyanet’siz bir Türkiye istemektedirler. O birileri Daeş ve Pkk gibi şer güçlerin maşası eli kanlı terör örgütleriyle, içeride onların uşağı olan Fetö gibi ‘İslâmî’ görünümlü uzaktan kumandalı kullanım malzemeleridir. Ortak hedefleri de vatanımızı bölmektir.İşte bu sebeplerden dolayı Diyanet ve Din Gönüllülerimize sahip çıkılmasını istiyoruz. Şahıslarımıza değer verilmesinden öte hepimize ait olan Diyanet İşleri Başkanlığı ve şerefli Din Gönüllüsü mensuplarına, kısacası bu teşkilatın kurumsal kimliğine sahip çıkılmasını istiyoruz. Vatanımızın selameti, aziz milletimizin kardeşliği için hepimizin en temel görevlerinden biri de budur. Sahip çıkmak derken de her kuruşu alın teri imkânlarla cami yapmak ve yaşatmak için ne kadar teşekkür etsek karşılığını ödeyemeyeceğimiz maddi desteklerinizi kastetmediğimizi de özellikle ifade etmek isteriz.Nasıl ki 15 Temmuz’da asker kılığına girmiş hainler darbeye teşebbüs etti diye gerçek askerlerimiz ve göz bebeğimiz olan Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin itibarına laf ettirmediysek; Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın ve saygın Din Gönüllülerinin itibarına da leke sürmek isteyenlere kalbinde vatan ve millet sevgisi olan hiç kimse izin vermemelidir. Diyanet’siz bir Türkiye arzulayanlar amaçlarına biz varken asla ulaşamayacaktır, ama maazallah böyle bir durum olursa; bu vatan, bu millet ve bize ümit bağlayan ümmetin mazlumları ne hale gelir, lütfen akl-ı selimle ve önyargısız bir şekilde hep beraber iyice düşünelim.Özeleştiri sadedinde şunu da belirtmeliyim. Din gönüllüleri olarak bizler kendimizin ve kurumumuzun kıymetini bilmezsek, birbirimizin sıkıntılarına duyarsız kalırsak, kimsenin bize değer vermesini beklemeye hakkımız olmaz! “Bu çeşmeden su içmek gâvura helal, Müslümana haram!” kıssasını bilmeyen yoktur.Bu vesileyle tüm Din Gönüllülerimizin ve aziz milletimizin 01-07 Ekim 2020 Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nı kutlar, bu seneki teması “Cami ve İlim” olan bu haftanın hayırlara vesile olmasını ve tüm camilerimizin birer ilim merkezi haline gelmesi umuduyla ilmî hayatımıza büyük katkılar sağlamasını Allah’tan niyaz ederim.İletişim: www.irfanbayin.com.tr
Makaleler
25 Eylül 2020 - 07:46
Güncelleme: 25 Eylül 2020 - 09:31
DİYANET'SİZ TÜRKİYE PARÇALANMAK DEMEKTİR
Makaleler
25 Eylül 2020 - 07:46
Güncelleme: 25 Eylül 2020 - 09:31