On bir ayın sultanı, Ramazan ayına yaklaşıyoruz.
Ömrümüzün kaçıncısıdır bilmeyiz amma, belki de son üç aylarını idrak ediyor, maneviyat ikliminden istifade ediyoruz.
Belki de son diyorum zira, “Yarına çıkabileceğimden nasıl olurum emin? Yanımdan geçti genç birinin tabutu demin.” Sözü aklımdan çıkmıyor. Dünya, Ömür, Akıl, Servet, Evlat, Üç aylar, Kandiller hep insana verilen hem birer imkan, hem de imtihandır.
Dünyaya, sadece Rabbine kulluk etmek gayesiyle gönderilen insan, akıl, irade ve mantık gibi üstün yetenek ve kabiliyetlerle donatılmış en güzel varlıktır. Rabbi tarafından ilahi mesajlarla sırat-ı müstakime davet edilen insan, vereceği kulluk sınavıyla meleklerden dahi üstün olabildiği gibi, zaman zaman ilâhi çizgileri çiğneyerek, yeryüzünde fitne ve fesadın, kan ve gözyaşının sebebi de olabilmektedir. Yani insan, bir taraftan günah, kusur, isyan gibi hususiyetlerle küçülürken, diğer taraftan akıl, mantık ve irade gibi özellikleriyle de semalarda taht kurabilmekte, cennet ufuklarında dolaşabilmektedir.
İnsan, fıtratındaki birtakım özellikleri, ilâhi mesajla terbiye etmediği zaman, birçok günah işleyebilmekte, bu da kendisini ilahi rahmet ve inâyet kapısından her gün biraz daha uzaklaştırmaktadır. Çünkü, Allah ve Resulünün emir ve yasaklarına uymayan her bir fiil suçtur, günahtır. İşlenen günahlara tevbe etmeyip günahta ısrar etmek ise ayrı bir günahtır.
Rabbimizin “…iyilikler kötülükleri giderir. Bu, öğüt alanlar için bir öğüttür”(Hud suresi,114) ilahi emriyle hataları telafi etme imkânına rağmen, bazen insan ümitsizliğe düşmekte, kurtuluşu ise bataklıkta daha da fazla çırpınmakta aramaktadır. Bu şekilde dipsizlik deryasının sonunu arayanlar ise heyhat ki, emellerine nail olamadan göçüp gitmektedirler. Hâlbuki mü’min bilir ki, suç ve günahlardan, manevi kirlerden kurtulmanın ve temizlenmenin tek çaresi bir daha dönmemek şartıyla tevbe etmektir. Bir mü’minin, yapmış olduğu günahların çokluğuna bakarak, “Allah beni affetmez, nasıl olsa benim yerim cehennemdir” diyerek günaha davam edip Allah’tan ümit kesmesi asla caiz değildir.
“En büyük günah, kişinin günahlarına bakıp Allah beni affetmez demesidir.” Nitekim Rabbimiz, bir âyet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”(Zümer suresi,53)
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz (s.a.s)’in bildirdiğine göre, Allah(c.c) bu konuda kapıları sonuna kadar açmış ve şöyle buyurmuştur. “Bir iyilik işleyene on kat sevap verilir veya daha da fazla artırılır.
Kim bir kötülük işlerse onun karşılığı kendisi kadardır. Ya da bunu bağışlarım. Bana bir karış yaklaşana ben bir arşın yaklaşırım, bir arşın yaklaşana ben bir kulaç yaklaşırım. Bana yürüyerek gelene ben koşarak giderim.
Bana şirk koşmayıp, yeryüzünü dolduracak kadar günahla huzuruma gelirse, ben de o kadar mağfiretle, bağışla onu karşılarım.”(Müslim 2687)
Dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da, çok yanlış bir yaklaşımla, “efendim Allah büyüktür, O’nun rahmeti boldur, nasıl olsa affeder…” gibi sözler söyleyerek bazı insanların kendilerini te-selli etmeye çalışmalarıdır. Şeytan insanları günah işlemeye sevk ederken Allah’ın Rahmetinin çokluğu ile kandırır. Günahı işle, tevbe edersin diyerek aldatır. Cenâb-ı Allah’ın rahmeti bol olduğu gibi gazabı da şiddetlidir.
Mü’min, bu noktada tıpkı, Hz. Ömer (r.a.) gibi düşünmeli ve “dünyada tek bir kişinin cennete konulacağını duysa, acaba o ben miyim, diye ümitlenmeli; yine dünyada tek bir kişinin cehenneme konulacağını duysa, yine acaba o ben olabilir miyim diye de korkmalıdır.
Mü’min, ne günahından dolayı Rabbinden ümit kesen kişi, ne de “nasıl olsa affeder” deyip, her şeyi Allah’a ısmarlayarak dilediği gibi yaşamaya devam eden kişidir. Unutmayalım ki mü’min “korku ile ümit arasında” yaşayan, Allah’a güvenen, Onu seven, sayan, Ondan korkan, günah işlememek için hassasiyet gösteren, bilerek Allah’a isyan etmeyen, bilmeden yaptıklarından da hemen tevbe edip bağışlanma dileyen kişidir.
Rabbim, içinde bulunduğumuz şu maneviyat ikliminde bizlere günahlarımızda Nasuh bir tevbe ile bağışlanma dilemeyi nasip et. Tevbelerimizi mebrur, dua ve ibadetlerimizi makbul eyle. Geçmişlerimize rahmet et. Vatanımız, Milletimiz ve Mazlumların yar ve yardımcısı ol. Zalimlerin plan ve tuzaklarını başlarına tebdil ediver. “Allah’ım, Recep ve Şaban aylarını bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır.” AMİN
sagolasın hocam allah razı olsun
Amin hocam. Allah razı olsun.
Kaleminize sağlık Çelenli Hocam. Allah cümlemize istifade etmeyi nasip etsin.
Amin hocam
aminn hocam