On bir ayın sultanını uğurluyoruz. Bu yıl da Ramazan geldi ve gidiyor. Bir Kadir Gecesini daha çok şükür ihya ettik. Oruç her birimizi ayrı ayrı denetledi. İnsanlık alemi bu yıl da bir varoluş sınavından geçirildi. Bu sınavı başarabilenler kazandılar. Başaramayanlar, bu sınav son sınav hakları değildi ise sınav yenilenecek. Orada kazanmanın yolunu mutlaka bulmak için hazırlıklara şimdiden başlamalılar zira başarmak için başlamak gerekiyor. Müslümanlar olarak bu sınavı başarmış ve geçen günlerimizde kaybettiklerimizi yeniden kazanmış olmanın ödülüdür bayram. O nedenle bu bayramın adı şeker bayramı değil şükür bayramıdır.
Oruç bir ay süreyle hem bizi denetledi hem de bizim kendi kendimizi denetlememizi sağladı. İnsan bayramla birlikte birdenbire kendi kendisiyle baş başa kalıveriyor. Kendimize karşı, çevremize karşı, tüm yeryüzüne karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız açısından kendimizi gözden geçirip hayatımızı yeniden programlama ihtiyacı gündeme giriyor ve sıra eski eksikli günlerimize dönmeme irademize geliyor.
Orucun ilahi bir emir olarak yerine getirilmesinin insana verdiği iç mutluluğun yanında açlığı yaşayarak aç insanları düşünmek gibi, fitre ve zekat ile toplumsal dayanışmaya katkıda bulunmak gibi insanın yaşantısına dokunan kıymetli bir yönü de var. Bir ay süreyle aşama aşama içimizi bayramlaştıran, böylece bizi bayrama hazırlayan oruç bu toplumsal yönü ile de bizden dışımızı bayramlaştırmamızı istiyor. Ancak böyle olunca bayram gerçek amacına ulaşıp evrensel çapta bir sevinç ve mutluluk kaynağı olacak.
Bayramlar, insan ve toplumlarda yaşatma merkezli ilahi buyruğun dalga dalga yayıldığı mutluluk günleridir. Günümüz bayramları bu anlamda amacına ne kadar ulaşıyor konusu en büyük problem. Buradan bakınca ilk önce orucun amacına ters düşen dünyadaki açlık gerçeğiyle karşılaşıyoruz. Afrika’da açlıktan ölen çocuklar, Gazze’de zulme uğrayan, açlığa mahkum edilen Müslümanlar, Mazlum coğrafyalardaki mağdur dindaşlarımız düşündürüyor insanı. Fakirlerin açlığı, zenginlerin doyurulamamasından, aç gözlülüğün önünün alınamamasından, nefse düşkünlüğünden ayyuka çıkmasından, zulmün önüne durulamamasından, zalime dur denilememesinden, insanların bir türlü dizginleyemedikleri hırslarından kaynaklanıyor. Gazze’li çocuğun “anne cennette yemek var mı ölelim de orada karnımızı doyuralım” dediği, çölde açlıktan baygın düşen, bedeni akbabalara yem olan yavruların olduğu bir dünyada, hayat felsefesi “komşusu açken tok yatan bizden değildir” hassasiyeti olması gereken bir Müslümanın tokluğun mutluluğunu hissedebilmesi, midesini tıka pasa doldurabilmesi mümkün mü? Hal böyle iken Müslümanımızın bile “Müslüman nimetlerin en iyisine layıktır” avunması ile yaptığı israfı, insafın ve vicdanın ötesine geçen lüks yaşantıya duyduğu özentiyi nereye koyacağız?. İşte bu durum bayramların sızılı yönünü koyuveriyor önümüze.
Müslümanların bugün en büyük sorunlarının başında dünyevileşmek geliyor. Eşya tutkusu, menfaate köle olma zafiyeti. Her şeye eşya ve menfaat gözlüğünden bakma hastalığı. Bu hastalık peşinden dünyaya düşkünlüğü ve bağlanmayı, bu bağlanma da Allah’ı ve onun rızasını unutmayı getiriyor. İlahi kuraldır; Allah bu duruma düşen Müslümanın kalbine kendinin olmayan o malı kaybetme korkusunu ve düşmanların heybetini düşürüyor. Düşmanların kalbinden de Allah’tan korkanlar için kalplerine koyduğu korkuyu alıveriyor.
Her şeyimizle bayramlarımızı bayramlaştırmamız lazım. Muhabbet kanallarını sonuna kadar açarak, duygularımızı pozitif düşünmeye kanalize ederek güzel bakma, güzel görme ve güzel düşünme erdemine ulaşarak kalbimize, tefekkür içinde, düşünceyi müsbette tutup huzuru yakalayarak, anlamsız ve geçici noksanlıkların takıntıları yüzünden kendimizle boğuşmayı terk ederek aklımıza, fıtratın reddettiği hallerden uzaklaşarak, şuurumuzun kuşatılmasına izin vermeyerek, kulluğumuzu doğru idrak ederek vicdanımıza bayram ettirmeliyiz.
Sağlığımıza dikkat ederek, midemizi helal lokma ile, görme, işitme ve duyma hassalarımızı hayırda kullanarak bedenimize, daralmışlıktan, bunalmışlıktan kurtulup, ufkumuzu evrensel mesajla doldurup ilahi emirleri uzuvlarımıza aksettirerek ruhumuza, hayatın sıkılmışlığından ve çatallaşmış tereddütlerimizden sıyrılarak duygularımıza bayram ettirmeliyiz.
Ana baba, evlat torun hep bir arada keder ve üzüntülerden uzaklaşarak ailemize, selamlaşarak, ziyaretleşerek, barışarak, karşımızdakini olduğu gibi kabullenip ortak noktalar üzerinden muhabbetleşerek, ortak hedeflere sarılarak, hal-hatır kaynaşması ile toplumumuza bayram ettirmeliyiz.
Terörden kurtularak, istihdamı çözerek, emniyeti sağlayarak, milletçe kalkınarak, hak ve hürriyetleri kamil manada uygulayarak ve birbiriyle barışık, ortak değerlerde bir arada olma huzuru ile ülkemize, tanışık olmak, ilme dayanmak, İslam’ın izzetini şahıs, zümre, kavim menfaatlerinin üstünde tutmak, birlik ve beraberliğimizi kuvvetlendirmek suretiyle İslam Dünyasına, barışla, hak ve hukuka riayet ederek, gönüllü kuruluşların irfan büyümesi ile, haksızlıklara dur diyecek erdemi ve Müslümanların birlikteliğini oluşturarak ve güçlendirerek tüm dünyaya bayramı getirmeliyiz.
İdrak ettiğimiz mübarek bayramın, İslam Aleminde ihtiyaç duyulan noksanlıkların görülüp giderilme istikametinde niyet ve gayretlerin oluşmasına, Rabbin rıza ve yardımını hak edecek kıvamda organizasyon çabalarına, böylece Cenneti hak edebileceğimiz ebedi bayrama kavuşma nimetimize vesile olmasını Yüce Rabbimizden niyaz ederim.
Ramazan’ın son günlerinde, bayrama kavuşmanın heyecanıyla birlikte, bu Cuma’nın getirdiği huzur ve mağfiret hepimizin üzerine olsun. Allah, bu mübarek ayda kazandığımız güzellikleri ömrümüz boyunca taşımayı nasip etsin. Hayırlı Cumalar.". Allah'a emanet olun.
Eyvallah Mustafa Hocam. Allah Razı olsun. Çok güzel. Ramazan Bayramı, Müslümanların şükür Bayramı. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah.Allah'a emanet olun
Rahmet, bereket ve mağfiret ayı Ramazan'ın son cumasında, gönülleriniz huzurla dolsun. Bu mübarek gün hepimize hayır, bereket ve sağlık getirsin. HAYIRLI CUMALAR
AMİN. ALLAH RAZI OLSUN. CÜMLEMİZİN CUMASI MÜBAREK OLUR İNŞALLAH.
Selam ve dua ile; Ramazanı uğurlayıp Bayramına yakınlaştğımız bugün peygamberimiz gibi dua ederek güne başlayalım inşaallah. “Allahım! Kederden ve hüzünden Sana sığınırız, Acizlikten ve tembellikten Sana sığınırız, Korkaklıktan ve cimrilikten Sana sığınırız, Borç altında ezilmekten ve insanların kahrından Sana sığınırız.” (Ebû Dâvûd, Vitir, 32) .Amin.... Rabbim! Bizi bugün de rızana uygun yaşâyan, zikrinde ve şükründe, hüsn-i ibadetinde samimi ve daim olan sevdiğin kullarından eyle ...Âmiiin!
Allah'ım bizleri hakka, hakikate, adalete, ahlak ve fazilete çağıranlardan eyle, hakkı anlatanlardan, hakikati duyuranlardan, adaleti yüceltenlerden, sevgiyi özümseyenlerden, saygıyı yayanlardan eyle. Dinine bizleri hizmetkar eyle.Dualarımızı kabul edilenlerden eyle.
Kaleminize,yüreğinize sağlık sevgili hocam, hayırlı cumalar ve bayramlar dilerim.
AMİN.ALLAH RAZI OLSUN KIYMETLİ HOCAM.HAYIRLI BAYRAMLAR.
Amin, Allah önce nefsime sonrada elhamdülillah müslümanım diyen herkese dinimizi gerçek anlamda idrak edip, müslümanların yaşaması gerektiği gibi İslam'ı tüm benliğimiz de hayatımıza tatbik edebilmeyi dostlarının , sevdiklerinin hürmetine nasip etsin.
Müslümanımızın bile “Müslüman nimetlerin en iyisine layıktır” avunması ile yaptığı israfı, insafın ve vicdanın ötesine geçen lüks yaşantıya duyduğu özentiyi nereye koyacağız?. İşte bu durum bayramların sızılı yönünü koyuveriyor önümüze. MALESEF ÇOK DOĞRU
Gazze’li çocuğun “anne cennette yemek var mı ölelim de orada karnımızı doyuralım” dediği, çölde açlıktan baygın düşen, bedeni akbabalara yem olan yavruların olduğu bir dünyada, hayat felsefesi “komşusu açken tok yatan bizden değildir” hassasiyeti olması gereken bir Müslümanın tokluğun mutluluğunu hissedebilmesi, midesini tıka pasa doldurabilmesi mümkün mü?
şeker bayramı değil şükür bayramıdır. doğru bir tespit. Çok teşekkür ederiz. yazıdan istifade imkanı bulduk.