ANORMALLİKLER NORMALLEŞİRSE… Sözlükte, alışılagelen, kurala uygun olan, şaşılacak bir yönü bulunmayan, olağan, doğal olana “normal”, genel örneğe, alışılmışa, kurala aykırı olana da “anormal” deniliyor. İnsan hayatı normaller ve anormallerle çevrelenmiş bir seyir takip ediyor. Yapılan ve yaşanan doğrular normallerimizi, yanlışlar ve hatalar da anormallerimizi oluşturuyor. |
Müslümanın irade, iddia ve idealleri imanından besleniyorsa yaşantısı doğrulardan oluşuyor ve hayatı anlam kazanıyor. Aksi halde normalleşen anormallikler doğru davranışın devamlı olabilme imkanını ortadan kaldırıyor ve kişinin dünya imtihanını zorlaştırıyor. Bu durumda sahip olunan değerler aşınıyor, duyarlılıklar köreliyor, hassasiyetler sulanıyor, savrulma riski katlanarak artıyor. Bu süreç kişiyi “yaşadığı gibi inanma” çelişkisine kendini ikna süreci ile devam ediyor ki iman açısından işin en tehlikeli boyutu da burada başlıyor. |
Anormallikler normalleşince mücadele ve direniş iradesi ortadan kalkıyor. Hassasiyetler yok oluyor. Her şeyi normalleştirme eğilimi alışkanlığa dönüşüyor. Normalleştirmeler şatafatlı ambalajlarla, makyajlarla beğenimize sunuluyor. Gayrimeşruluklara meşruiyet kılıfı bulma, haramları mübahlaştırma, günahı toplumsallaştırma ve normalleştirme gayretleri hız kazanıyor. İşimize geleni meşrulaştırmada bir sakınca görmemeye başlıyoruz. Süreç içerisinde anormallikler öyle kanıksanıyor ki, normallikler yadırganır hatta anormal görülür hale geliyor. Herkes kendi yaptığını normal görüp, başkasını anormallikle suçluyor. Ya da birinin normali başkasının anormali olabiliyor. Normalleştirmeler dünyevileşme ile paralellik arz ediyor. Bu öyle bir gidişat ki, her şeyi normal görmek bile normal karşılanmaya başlanıyor. Şiddet, şehvet, şüpheler ve şerler normalleştikçe toplumun geleceği tehlikeye giriyor. ‘’Zaman sana uymazsa sen zamana uy’’ ilkesizliği yaşamın bir parçası olunca bu anlayış zamanla bizi de etkiliyor ve insan yaşanacak hüsranları fark edemez hale geliyor. Ayet ve hadisler üzerinde “Bence” diyerek başlanılan sözler günümüzdeki modernist güruhun hadsizliğinin göstergesidir. Ahkam kesmek, bilgiçlik taslamak, ukalalık yapmak anormalleri normalleştirme gayretidir ki başlı başına bir ahlak sorunudur. “İnsanımızın en büyük sorunu da gerçekte ahlak sorunu yani ahlak krizidir”. Bugün bütün dünyanın ekonomik krizden çok küresel ahlak kriziyle başı beladadır. Ahlak sistemleri içinde en ideal, en doğru ahlak sistemi İslam ahlakıdır. İslam ahlakı, Allah’ın Kitabı Kur’an’a, Resulûllah’ın (sav) sünnetine ve İslam bilgeliğine dayanır. Ahlâk kurallarına uyan fertler ve toplumlar Allah’ın rızasını, insanların güven ve gönüllerini kazanırlar. Ahlak kavramı, insan karakterini sağlamlaştırmayı, sevgiyi, insan haklarına saygıyı, şefkati ve merhameti yaygınlaştırmayı amaçlayan anlam bütünlüğüne sahip bir kavramdır. Ahlaklı insan dediğimizde; Allah'a, Peygambere, anne-babaya, doğal çevreye, içinde yaşadığı toplumun değerlerine ve insanlığa karşı sorumluğunu yerine getiren insan akla gelir. Allah'ın varlığına, birliğine iman etmek yeterli değildir. İnsan, inancını ahlakıyla ortaya koyamıyorsa o insanın imanında bir sorun var demektir. Ahlak, dünyayı daha yaşanılır kılmak, insanlar arasında güveni, huzuru, mutluluğu artırmak içindir. İnsanın söz ve davranış bütünlüğüne dayalı yaşantısı, ahlakı; o insanın imanının en açık göstergesidir. Ahlakın teorik bilgisini Kur'an'dan; pratiğini ve örnekliğini Hz. Peygamber'den alarak yaşayabilirsek, İslam'ın öngördüğü hayat kalitesine ulaşabiliriz. İslam'ın en büyük amaçlarından biri de ahlaklı toplum yetiştirmektir. Mesela günde beş defa kılınması emredilen namazın hikmetlerinden biri de insanı kötülüklerden uzak tutmak/güzel ahlaka kavuşturmaktır. Gerçek imana sahip olan müminin ahlaksız iş yapması ya da Allah'a isyan içinde olması mümkün değildir. Fakat imanı ahlak boyutuna taşıyamayanların sınav sorularını çalıp ehliyetsiz kimseleri kadrolaştırmayı normal bir davranış saymaları ve bunu ahlaksızlık olarak görmemeleri anormalliğin normalleştirilmesidir. Faizin her çeşidi, kumarın her türlüsü anormalliktir ve ahlaksızlıktır. İlaç firmalarının ikramiyelerinden yararlanmak için doktorun hastasına lüzumsuz ve faydasız ilaç yazması ahlaksızlıktır. Ev sahibinin fırsatçılık yapıp kiracısının ödeyeceği parayı uçuk rakamlara çıkarması, işverenin çalışanın hakkını vermemesi, kaliteden çalması, işçinin işini güzel yapmaması, ihtiyaç sahibinin elindeki malın fırsat düşkünlüğü yapılarak ucuza alınması, üreticinin ürünlerine sağlığa zararlı maddeler karıştırması anormalliktir ve ahlaksızlıktır. Bunlar ve benzerlerinde sakınca görülmemesi anormalin normalleştirilmesi anlamına gelir ki bu bir ahlak yozlaşmasıdır. |
Normal kavramının net ve doğru tanımını iyi algılamamız gerekiyor. Yarın Rabbimiz bize normaliniz bu muydu diye soracak. Allah’ın kitabı, Resulün sünneti ile örtüşmeyen, buluşmayan bu hali nasıl ‘’normal’’ buldunuz ve ona uydunuz dediğinde cevap vermek kolay olmayacak. Şer’i şerifin onaylamadığı hiçbir normal, referansı kim olursa olsun Müslümana göre normal olamaz. Bize düşen görev, normalin sadece tanımını yapmak değil aynı zamanda normali muhafazanın mücadelesini vermektir. Normalin yolunu açmamız, tüm anormalliklere karşı inanç, bilinç ve direnç dinamiklerimizi yeniden bilememiz ve tüm normalleştirilmiş anormalliklerimize tövbe etmemiz Müslüman oluşumuzun ve Müslümanca duruşumuzun gereğidir.
“Rabbim alışmakla Cezalandırma bizi” İsmet Özel
Hocam yazınızı ilgi ile okudum emeğinize sağlık rabbim bilen, gören ve uyanlardan eylesin. Günümüzü çok güzel özetlemişsiniz.
ALLAH RAZI OLSUN HAYIRLI CUMALAR HOCAM
Eyvallah Mustafa Hocam. Allah Razı olsun. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah. Allah'a emanet olun
İşimize geleni meşrulaştırmada bir sakınca görmemeye başlıyoruz. Süreç içerisinde anormallikler öyle kanıksanıyor ki, normallikler yadırganır hatta anormal görülür hale geliyor. TESPİT ÇOK DOĞRU.
Yazılarınızdan istifade ediyoruz hocam. Ahlakın teorik bilgisini Kur'an'dan; pratiğini ve örnekliğini Hz. Peygamber'den alarak yaşayabilirsek, İslam'ın öngördüğü hayat kalitesine ulaşabiliriz.
Çok edebi bir yazı olmuş. teşekkür ederiz.
"Yaşadığı gibi inanma " Çok yerinde bir söz