Mümin, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışması gereken insandır. Asıl ve daimi hayat ahiret hayatıdır. Dünya ahiretin ekim alanıdır. Bu nedenle hayata mü’mince bakmak, dünyaya ahiret penceresinden bakmayı gerektirir. Dünyayı ahiret ekseninde yorumlamak ve geleceği bu çerçevede kurgulamak kulluğun esasıdır.
Kur’an-ı Kerimde hemen bütün sureler tevhid ve kıyamet konusuna değinmiştir. Bizden istenen, dünya hayatını "Hesap günü" bilinci ile yaşamaktır. Zira bizi hizaya getirecek, huzura taşıyacak olan ahiret inancıdır. Bu nedenle mü’min dünya hayatını ahireti hesap ederek şekillendirmelidir. Dünyanın çekim gücüne, baştan çıkarıcı kışkırtmalarına boyun eğmemek için ahireti ve hesabı unutmamak gerekir. Dünyevileşmeyi ancak ahiret inancı ile engelleyebiliriz. Dini dünya merkezli bir bakış açısıyla algılamak dini de, dindarı da dünyevileştirir ve değersizleştirir. Duyarsızlaşmanın temel nedeni ahiret inancında oluşan boşluk ve bulanıklıktır. Allah korkusu ve ahiret kaygısı olmazsa ahlaki yozlaşmanın önüne geçilemez.
Allah'ın hesaba katılmadığı hiçbir işte hayır yoktur. Her şeyi Allah bağlantılı düşünmek, ahiret bağlamında değerlendirmek Müslüman tavrıdır. Hayatın esas anlamı ve amacı dünya saatlerini ebedi saadete dönüştürmektir. Diriliş günü inancı bizde iyiliklerin yeşermesine, erdemlerin çiçeklenmesine, güzelliklerin filizlenmesine vesile olmalıdır. Karamsarlık, güvensizlik ve çaresizlik derdine maruz kalmış kalplerin şifası ve tesellisi ahiret inancı ve oradaki şaşmaz adalettir. Ahiret nazarı itibara alınmazsa dünya çekilmez bir çilehane olmaktan öteye geçemez.
Ahirete iman, toplumsal huzurun da teminatıdır. Dünya hayatı oyun, oyalanma ve avunma ise anlamlı hayatların adresi ahirettir, cennettir. O halde sonlu dünyada peşin cennet arayışlarından vazgeçip, Allah'ın işaret ve davet ettiği sonsuz cennetlere müşteri olmalıyız. Mü’min, dünya sıkıntılarında şayet sonsuz esenliğe vesile olacaksa sabır ve metanet göstermekten şikayetçi olmaz.
Ölümle barışık yaşamak, yanlışlarımızı, yanılgılarımızı gidermede en etkili tercihtir. Yatırımlarımızı ölüm ötesine taşıyabildiğimizde bencillik ve bağnazlıklardan kurtulabiliriz. "Yakin" derecesinde, yani ebedi hayattaki durumumuzu gözümüzle görüyor gibi inanmalıyız ahirete. Bizi Rabbani çizgide tutacak olan bu "yakin" derecesindeki imanımızdır. İlahi denetim bilinci bu iman sayesinde oluşur. Yakin; "Allah seni görüyormuşçasına Ona kulluk etmektir. Sen O'nu görmüyorsan da O, seni görmektedir" Ahirete inandığını söyleyen, ancak hayatında bu inancın yansımasına rastlanmayan insanlar aldanışta, oyalanmada ve hüsrandadır.
Günümüz Müslümanlarının iman konusundaki en büyük sıkıntıları gayba iman noktasındadır. Ahirete iman konusu İslam’ın öngördüğü keyfiyetten farklılık arz etmektedir. Neredeyse gaybi boyutu budanmış, ahiretsiz bir İslam algısı zihinlere yerleşmiş gibidir. Bu nedenledir ki, ahiret inancındaki çözülme, toplumsal yapıyı ve bireyleri çürütmekte, anlamı buharlaştırmakta, ahiret şuurunu bulanıklaştırmaktadır. Ahiret inancı kişilikleri şekillendiren bir bilinç olmaktan çıkmış sanki bir kültür kırıntısı olarak algılanır hale gelmiştir. İnsanoğlu her eyleminde gözaltında olduğunun farkında olması gerektiğini kabullenmiş olmaktan uzak yaşamaktadır.
Nesiller ahiretten nasipsiz yetişirse, arzuların egemenliğinde azgınlaşırlar. Bu olumsuz gidişata "dur" diyebilmek için, Allah'a ve ahiret gününe kodlanmış bir manevi direniş cephesi oluşturmak zorundayız. Ellerimizin konuşacağı, ayaklarımızın tanıklık edeceği bir güne yürüdüğümüzü unumamalıyız. Ahir zamanda ahiret bilincini yeniden kuşanmak durumundayız.
Hayatın her karesine, her konusuna ahiret ve hesap bilincini yüklemek gerekiyor. Siyaset, ekonomi, eğitim, toplum, aile, birey, devlet yeniden tanımlanmalı ve mutlaka ahirete programlanmalıdır. Kapitalizmin ekonomiye yüklediği “dünyevi" değere bizim bir de "uhrevi" boyut kazandırmamız Müslümanlar olarak insanlığa karşı çok önemli bir sorumluluğumuzdur. Biz iş kurarken kar etmenin dünyevi getirisinin yanı sıra yardım etmenin, hayır işlemenin, sevap kazanmanın manevi hazzına da talip olmalıyız. Zengin olma derdi ile yanıp tutuşan birine büyüklerden birinin; “Çok mala sahip olmayı isteme, Allah’a çok hayır yapma imkanını bana nasip eyle diye dua et” şeklindeki tavsiyesi çok anlamlıdır. Müslümana düşen, hayatı, dünyevi refahtan önce ebedi felahı önceleyerek kurgulamak ve yaşamaktır.
Teşekkürler hocam
Allah razı olsun hocam.
Cumamız mübarek olsun kaleminiz hiç tükenmesin inşallah hocam elleriniz dert görmesin
Yüce Allahım !!! Her zorluğa bir kolaylık, her darlığa bolluk, bedenine sağlık, yaşamına huzur, ömrüne bereket versin. Dualarımız kabul, Cumamız mübarek olsun
Bu veciz yazınızdan Rabbim bizleri nasiplendirsin temennisiyle, cumanız mübarek olsun diyorum.
Allah cümlemizi imanlı yaşamayı nasip etsin. Cumanız mübarek olsun.
Allah razı olsun hayırlı cumalar kurban.
Allah razı olsun hocam hayırlı cumalar hayırlı işler dilerim
ESSELAMU ALEYKUM SEVGİLİ HOCAM CUMANIN FEYZ VE BEREKETİ CÜMLEMİZİN ÜZERİNE OLSUN İNŞAALLAH. ALLAH CC SIZLERDEN EBEDİYYEN VE DAİMA RAZI VE HOŞNUD OLSUN İNŞAALLAH.
Emeğinize ve gönlünüze sağlık Mustafa Hocam...Maalesef en büyük eksikligimizi çok sade ve anlaşılabilir bir şekilde kaleme almışsınız...
Kaleminize sağlık öğretmenim. Cumanın hayrı ve bereketi üzerinize olsun inşallah
Allah CC razı olsun.
Bu yazılarınız çok uyarıcı ve düşündürücü. Takkeyi düşürüp kelini gösteriyor insana. Kaleminize, kelamınıza Allah kuvvet versin.
Ahireti unuttuk hocam, ölmeyecekmişiz gibi yaşıyoruz. Herkes ölümü yaşıyor ama kimse öleceğine inanmıyor. Allah sonumuzu hayır etsin
Allah cümlemize şeksiz , şüphesiz iman edip , gereğince yaşamayı nasib eylesin.
Günümüzün en büyük yarasına, Müslümanlar olarak en büyük eksiğimize değinmişsiniz. Kaleminize sağlık.