Müslümanlar olarak düşüncede ve yaşantıda uğranılan değişim ve dönüşüm baş döndürücü bir hızla devam ediyor. Dindarlığın görünür boyutu ile yetinenler dünyevileşme ile gündemlerinden düşen değerleri göz ardı ediyorlar. İbadetlerdeki şekil ve görüntülerle teselli bulan kitleler dinin sığ bir algıya kurban edildiğine aldırış etmiyorlar.
Modernleşme merakı karşısında insanımız inanç değerlerinden hızla uzaklaşıyor. Bu durumu yönetenler dindarlığın içini boşaltarak işe yaramaz hale getirilmesini amaçlıyorlar. İslami kimliklerin bulanıklaşması, dini sembollerin aksesuar olarak algılanması, Müslümanlığımızın ruhunun kaybolması modernleşme merakımızın sonuçları olarak her şeyimizi etkiliyor.
Dindarların dünyevileşmesi beraberinde dini de dünyevileşmeye dönüştürüyor. İslam’ı seküler (dinden ayrı) bir yaklaşımla okuduklarından vahyi de ona göre yorumluyorlar. Dini olduğu gibi kabul etmesi gerekenler, İslam’ın kendilerini bulundukları hal üzere kabul etmesini istiyorlar. Yaşam şartlarını belirleyen bir İslam yerine, yaşadıkları şekillerin belirlediği bir İslam olsun arzu ediyorlar. Bu yaklaşım dinde yozlaşmayı, dini yaşamın içinin boşaltılmasını beraberinde getiriyor. Dinin aslı ile ruhu alınmış, posası kalmış yapısının birbirinden ayırt edilemeyecek hale gelmesini istiyorlar. Hal böyle olunca inançlar felsefi düşünceye, ibadetler âdete, din ideolojiye dönüşerek özünden uzaklaşıyor. Bu gidiş, İslam’ı hayata hâkim kılmak yerine, İslam'a hayatımızda bir parça yer açmak ve bununla yetinmek şekline dönüşüyor. Bu aşamanın devamında her çılgınlığın dini versiyonu vizyona giriyor. Tesettür defileleri, güzellik merkezleri, açıklığa rahmet okutacak giyinme şekilleri, marka ve modanın Müslümancası hayatı kuşatıveriyor.
Bugün Müslümanlar olarak "Ehli dünya" dan tek farkımız, ehlileşmiş Müslümanlığımız. Muhalif damarı kurumuş, direniş ruhu çökmüş, mücadele azmi kalmamış adı Müslüman yığınlar. Bu bir eksen kayması mıdır, kimlik krizi midir, kıyamet alameti midir? Bilmiyorum ama gidişatın hayra alamet olmadığını ifade etmek kehanet olmasa gerek. İlkelerle oynanıp değerler sulandırıldıkça yasaklara ve haramlara alışık, şerlerle tanışık, şeytanla barışık bir Müslüman profili ortaya çıkıyor ki; "İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız." gerçeği küfre götüren büyük bir tehlike olarak imanımızı tehdit ediyor.
Tüm bunlar yavaş yavaş, alıştıra alıştıra oluyor. Modernizm hayatımızda etkisini artırdıkça dini yaşamın içi boşalıyor. Bireyler olarak çürüyor ve çöküyoruz. Aile yapımız çözülüyor. Cemaat ruhumuz ölüyor. Yaşananların akışına teslim olup boyun eğdikçe vahiy görmezden geliniyor. Dindar dünyacılarda, dini dar ve kuru bir dincilik, kof bir dindarlık, bilgi ile ukalalaşan, başarı ile büyülenen, servet ile şımaran, güç ile büyüklenen, kariyer ile körlenen bir kötüye gidiş, alabildiğine ılımlı hale gelen bir İslam ve Allah ile alakası olmayan bir din ortaya çıkıyor.
Bugün Gazze’deki Müslümanlar Müslümanlığımızla övünme tesellimizi elimizden aldılar ve bizi Müslümanlığımızı sorgulama ihtiyacına mahkum ettiler. Onlar canları pahasına imanlarından taviz vermezken biz basit bir Coca cola içme alışkanlığımızdan bile vaz geçemeyen halimizle onlarla aynı cennete talip oluyoruz, bilmiyorum hangi yüzle? Din bir etiket ya da rozet değildir. Teslimiyet ve samimiyet gidince geriye sadece şekil ve suret kalır. O zaman kirlilikler kanıksanır, günahlara alışılır, kutsallara duyarsızlaşılır. Keyfiyetsizlik ve kifayetsizlik alabildiğine kabul görmeye başlar. Bu aşamadan sonra gerçek dindarlık değil dini görünürlülük rağbet görmeye başlar. Peşinden dinde laubalilik, aşırılık, şekilcilik, dünyacılık, bireycilik peş peşe devam eder.
Bireysel dindarlık İslam’ı olduğu gibi yaşamak için yeterli değildir. Toplumun hidayeti derdi, tebliğ İddiası olmayan, direnişçi ruhu, dönüştürücü damarı kalmayan dindarlık muhafazakarlaşmayı getirir. Muhafazakar kimlikle yapılan İslami söylemlerin ve eylemlerin heyecanı ve harekete geçirme özelliği olmaz.
Bugün ekonomik gücü büyüyen nice insanın, insanlık kalite ve kalibresinin nasıl küçüldüğüne tanıklık ediyoruz. Kendisini Müslüman kimlikle tanımlayan pek çok kişide maalesef yozlaşma ve yabancılaşma süreci iktidar ile, para ile ve karşı cins ile daha kolay buluşmaya başladıktan sonra hız kazandı. Bu üçgeninin baştan çıkarıcı çekim gücüne dayanamayanlar, kimliklerini muhafazada direnemeyenler politize olmanın, popüler olmanın, paralı olmanın dayanılmaz hafifliğinde yavaş yavaş kaybolduklarının farkına varamıyorlar. Bu durum daha geniş kitleleri de töhmet altında bırakıyor.
Müslüman gibi davranmak yetmiyor, samimi Müslüman olmak gerekiyor. İyi olmakla yetinmeyip, iyiliğin egemenliği için mücadele etmemiz lazım. Kötülükten korunmakla kalmayıp, beşeriyeti şer ve kötülüklerden koruyabilme azim, irade ve gayretimizin dinamik olmasına ihtiyacımız var. Dindarlığı diri ve duru tutan damarları canlı tutabilmemiz çok büyük önem arz ediyor. Ve bugün Müslümanlar olarak sorumluluk ve iddialarımızın daha fazla arkasında olmamız ve asla vazgeçmememiz gerekiyor. Zira imanlı olmak ihlaslı olmayı, iyiliğin hâkim olması adına mücadele azmi ve gayretinde olmayı gerektiriyor. “Rabbim, perişan kalbimize hayat, karışmış aklımıza istikamet, Müslümanlığımıza samimiyet ve teslimiyet nasip etsin”.
Hocam Allah razı olsun. Elinize yüreğinize sağlık. Kaleminizin mürekkebi hiç bitmesin. Selam ve dua ile Allah’a emanetsin..
Âmin RABBÜLÂLEMİN. ALLAH CELLE CELALÜHÜ RAZI OLSUN. Yazılarınız için teşekkür eder, irşadınızın tesirinin bereketli olmasını RABBİMİZ den niyaz ederim. Hocam
1 - Mariz bir asrın, hasta bir unsurun, alîl bir uzvun reçetesi; ittiba'-ı Kur'andır. 2 - Azametli bahtsız bir kıt'anın, şanlı tali'siz bir devletin, değerli sahibsiz bir kavmin reçetesi; ittihad-ı İslâmdır. (Hakikat Çekirdekleri) Hutbe-i Şamiye - 109 İttihad-ı İslamın ayak seslerini işitiyoruz. Mariz asrın, hasta alem-i İslamın hastalık sebebi reçetesinde saklı; Kur'an' a ittiba etmemek. İnşallah bu iki yaramız kavli ve fiili dualarımızla şifa bulacak. Yazı çok karamsar. Ben öyle düşünmüyorum. Ye's yok. -Evet ümidvar olunuz, şu istikbal inkılabı içinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır!.. (Sünuhat/Rü'yada Bir Hitabe) Sünuhat - 50 Ve inşallah o istikbal içindeyiz. Pek çok selam
Eyvallah Mustafa Hocam. Müstefit olduk. Allah Razı olsun. Cumamız bizlere hayırlar getirsin inşallah. Allah'a emanet olun
Rabbim perişan kalbimize hayat,karısmiş aklımıza ıstıkamet,Müslümanlığımıza samımiyet ve teslimiyet nasip etsin Amin hocam hayırlı cumalarınız olsun Allah razı olsun sözden çok güzel yazılarınız ve bana çok faydası oluyor tekrar teşekkür ediyorum
Sin elden gidiyah.kkurtaj yapiyah diyen 65 yaşını aşmış bı işe yaramayan bir fark göremedim
Amin. Elinize sağlık hocam. Hayırlı cumalar.
"Kültürel Müslümanlık"nefsimize uygun,bünyemize iyi geliyor üstadım.. Rahmetli Cem Karaca 'nın bir şarkısında dediği gibi:"Bindik bir alâmete,gidiyoz kıyamete."
Bugün ekonomik gücü büyüyen nice insanın, insanlık kalite ve kalibresinin nasıl küçüldüğüne tanıklık ediyoruz. çok doğru
“Rabbim, perişan kalbimize hayat, karışmış aklımıza istikamet, Müslümanlığımıza samimiyet ve teslimiyet nasip etsin”. AMİİİN
Teşhis yanlış herkesinbildigi çurümuslüğün dibe vurduğunu dillendirmek ćozum değil.bize atalarimiz dinimizi yanlış tanittilar.hala babadan ogula anlatılan din hurafe ve bidat batakligindan başka bir şey değil.Allah A isyan camilerde başladı.Allah A iftira atma yarişina camilerde basladi.asirlardir Süleyman Çelebi'nin şirk dolu şiirleri hala camilerde din adına okunuyor.cami hocaları kursulerden Allah peygamberimiz icin. Sen olmasaydim alemleri yaratmazdim.bu baslibasina dini inacimiza vurulmuş hancerdir.Allah A iftira atan zalimlerdir diyen Allah onlarin asla kurtuluşa eremiyecegini soyliyor.bu ümmet bu pisliklerden kurtulmadan felaha kavusamaz.HİRİSTİYANLARAR HZ İSA Yİ RAB EDİNDİ MUSLUMANLARDA PEYGAMBERİMİZİ İLAHLASTİRDİLAR BİZİM HİRİSTİYANLARDAN FARKİMİZ KALMADİ.
Çözüm belli. Resulullah ın sünnetine göre yaşamak. Aksi taktirde peygambersiz bir din olur. O da din değildir.