“GENÇLERLE BAŞBAŞA” kitabının yazarı, Ordinaryus Profesör Ali Fuat BAŞGİL Hoca, eseri hakkında, “Geleceğin ümidi olan gençleri, bunalımdan, iradesiz ve cesaretsiz yaşamaktan kurtaracak olan bu kitap; başarılı olmanın sırlarını göstermektedir” der.
Geçen haftaki köşe yazımızda eserden Başarı ile ilgili bölümdeki tespit ve tavsiyeleri sizlerle paylaşmıştık. Ali Fuat Başgil Hoca eserinde başarının en büyük düşmanı olan tembelliğe de atıflarda bulunur. Tembellikle ilgili bir tarifinde şöyle söyler:
“Tembellik insan karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Bilakis, eski peri hikâyelerindeki kahramanlar gibi şekilden şekle girip insanı bin bir hile kullanarak alt etmeye çalışan bir namerttir (korkaktır). Tehlikenin büyüklüğü de buradan gelmektedir.”
Başarı yolundaki en büyük, en sinsi düşmanımız olan tembelliği çoğu zaman fark edemiyoruz bile. Belki ona kılıflar uyduruyor, masumiyet dolu bir görüntü vermeye çalışıyoruz. Hâlbuki tembellik o kadar masum değil. Üstelik yaşantımızda bize ne büyük kayıplar yaşattığının da farkında olamıyoruz. Kazandıklarımıza sevindiğimiz oranda, kaybettiklerimizin kritiğini yapabilsek belki her şey daha da farklı olabilir.
Hoca, tembelliğin özelliklerini açıklamaya devam ediyor:
“Tembelliğin, yerine, adamına ve çağına göre girmediği kalıp yoktur. Herkesin mizacına göre tavır alır ve konuşur. Dilimizde aldığı çeşitli isimler de onun bu sinsiliğini gösterir. Tembelliğin adı havaîliktir. Bir adı gevşeklik, bir adı hoppalık ve züppelik, bir adı uyuşukluk, üşengeçlik, keyfine düşkünlük, tenseverliktir. Tembellik herkesin karşısına her zaman aynı kılıkta çıkmaz. O, mesleksiz aktör gibi daima rol değiştirir. Bazen samimi ve iyiliği sever bir dost tavrı alır. Bazen en meşru bir mazeret kılığına girer; hasta olur, yorgun düşer ve herkesi hâline acındırır. Bazen tatlı bir dille konuşur ve gönül çeler. Onun kandırıcı bir felsefesi ve safsata ilmeklerinden örülmüş bir edebiyatı vardır. Tembelliğin kitabından sana bazı parçalar okuyayım da dinle:
- Adam sen de… Çalışanlar ne olmuş sanki?
- Üzme kendini şu ölümlü dünyada çalışmak yıpranmaktır.
- Hayat dediğin bir şanstır.
- Şansın varsa, her şeyin var demektir.
- Şansın yoksa kendini parçalasan da bir şey olamazsın.
- Zaten suyu getiren de testiyi kıran da bir.
- Sen testiyi kır, suyu başkaları getirsin de afiyetle iç…
- Hem bir işin olacağı varsa sırt üstü yatsan da olur, olacağı yoksa yırtınsan da olmaz.
- Hele dursun bakalım, şimdi şöyle yaslan da yarın sabah yaparsın.
- Hem sana çalışmak yaramıyor; iştahın kaçıyor, neşen sönüyor.
- Huy bu ya, ben bütün sene kitabı, defteri koltuğumda gezmekten; hele kütüphane köşelerinde pineklemekten hoşlanmıyorum…
- İmtihanlara şöyle yirmi gün kala kafayı vurur, dersleri hazırlar ve imtihanları mis gibi geçerim…
- Nedense benim yalnız imtihan üstü zihnime bir açıklık geliyor; sene içinde sanki uykudayım…
- Hem ne hacet var, muvaffak olanın ve olmayanın gideceği yer mezarlık değil mi?
- Dünyaya insan bir defa gelir; hayattan kâm almaya bak…”
Bir de çözüm önerisi var Hoca’nın:
“Yalnız şunu söyleyeyim ki eğer tembel isen ve tembelliğin uzvi bir hastalıktan ileri gelmiyor da ruhi bir gevşeklik, uyuşukluk, üşengeçlik, hoppalık ve havaîlik (önemsememek) şeklinde ise iradeni kullanmak suretiyle muvaffakiyetin bu düşmanını yenebilirsin. Eğer bedeni bir arızan varsa bunun ilacını hekimler bilir…”
Böyle değelreimizin eserlerini nesillerimizle buluşturmak çaok hayırlı bir hizmet oluyor hocam.
Yıllar önce Eminönü Üsküdar vapurunda 70. Yaşlarında bir amcanın elinde gençlerle başbaşa adlı kitabını okurken gördüm.Bu kitabı okumakta geç kalmışsın dedim. şu cevabı verdi.bu benim beşinci okuyusum dedi.Gercekten defalarca okunması gereken bir kitap.
Çok değerli bilgiler, teşekkür ederiz.
Hocayı bu güne kadar tanımamışız. derya olduğu cümlelerinden anlaşılıyor.
Çok önemli tespitler bunlar. herkes okumalı.
Allah razı olsun hocam. güzel bir eserle bizi tanıştırdınç
Selamunaleyküm. Hocam Başgil in ihtiyarlar için de tembellik reçete si varsa onu da yazarmısınız.