Geçen hafta Hamas’ın Filistin’de yıllardır yaptığı “Onur mücâdelesi”ni dünyaya duyurma ve İslam alemini uyandırma kalkışmasının 1. Yılı nedeni ile Cihannüma Dayanışma ve İşbirliği Derneği’nin Karabük’te, İlim Yayma Cemiyeti’nin “Yüksek Öğrenim Erkek Öğrenci Yurdu”nda düzenlediği Filistin konulu sohbete katıldım. Hemen ifade etmek isterim ki İYC Yurdu yeni açıldı ve 132 öğrenci kapasitesi ile çok mükemmel bir mekan Karabük’e kazandırılarak üniversite öğrencilerimizin hizmetine sunuldu. Uzun süredir özlemle beklenen bu yapının tamamlanarak hizmete alınmasına vesile olan kardeşlerimizden, emeği geçen tüm yönetimler ve yardımseverlerden Rabbim razı olsun.
Sohbet, Karabük Üniversitemizdeki Filistin’li Hocamız Abdülvahap Zidan tarafından verildi. Davetliler arasında Üniversitemizin çeşitli Fakültelerindeki Filistinli öğrencilerin de bulunması ve onları tanımamız ayrı bir güzellik oldu. Hemen hemen hepsinin ailelerinin bazı fertleri şehit olmuşlar. Ara sıra yapabildikleri telefon görüşmelerinde ailelerinden görüşebildikleri kişilerin kendilerine sabır tavsiye ettiklerini, Kendilerinin de sabırlı ve kararlı olmaları gerektiğinin bilincinde oldukları ifadelerini duyunca kendimi tarttım. Acaba aynı şartlarda aynı teslimiyeti ben gösterebilir miyim? Televizyonlarda gördüğüm zulüm ve katliam sahnelerinin en dehşet anlarındaki teslimiyetlerini, kadınların, çocukların tavırlarını, Müslümanca duruşlarını, davasından milim sapmayan cesaretli sözlerini duydukça hep hayret edip merak ediyordum. Kadın çocuğunun parçalanmış cesedine sarılıyor “yavrum sen şehit oldun, cennete gidiyorsun, peygamberime selam söyle, inşallah biz de arkandan geliyoruz” diyor. Bu nasıl bir teslimiyet, bu nasıl bir şuur Allah’ım? Hocaya sordum. Hocam, bu kadar imkansızlıklara, baskılara, ablukaya, kamplarda yaşama mecburiyetine rağmen bu insanlara, bu çocuklara bu bilinç nasıl veriliyor? Nasıl bir eğitim uygulanıyor ki bu insanlar bu devirde sahabe tavrı, Müslüman bilinci, mücahit iradesi ortaya koyabiliyor, insanlığa ve tüm dünya Müslümanlarına Müslümanlık dersi, insanlık dersi veriyor, asla yılgınlık ve korkaklık göstermiyorlar?
Hocanın ve diğer söz alan Gazze’li gençlerin verdiği cevaplar Müslümanlar olarak bizim neleri nasıl kaybettiğimizin izahı gibiydi. Dediler ki; Filistin’de, Gazze’de; mâbed merkezli, cami eksenli bir hayat esastır. Cami bizde sadece namaz kılınan mekan değildir. Çocukların oyun alanı, sohbet ve bilgilenme mekanı, müzakere ve istişare zeminidir. İnsanlar vaktinin büyük kısmını orada geçirirler. Büyükler, bilenler, hocalar, şeyhler, alimler hep onların yanında ve önlerinde rehberlik ederler. Bizde hizipçilik, mezhepçilik, meşrepçilik, ırkçılık, parçalanmışlık yoktur. Fitne- fesat, gıybet- haset, yalan-iftira vb. kalitesiz davranışlar, menfaat ve bencillik gibi insanı bozan hastalıklar gündemimizin dışındadır. Müslüman olan herkes bizim kardeşimizdir. Gazze’de Tasavvufi hayat da gayet canlıdır. Herkes kendisini, çoluk çocuğunu ve çevresini doğru yetiştirmemin derdindedir. Camilerimiz hem okul hem ilim yuvası, hem Kur’an’ın ve Peygamberimizin hayatının ve hadislerinin her yönüyle yaşanmak ve yaşatmak için öğrenildiği medrese, bütün problemlerimizin görüşülüp çözüldüğü yer, dertleşme, ibadet etme mekanı, hem de bilim yuvasıdır. Bu sayede insanımızın çoğu Kur’an hafızı, ilmi kariyer sahibidir. İmanları bütündür. Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkar etmezler. Teslimiyet Kur’an hükümlerinin tamamınadır. Allah’ın emirleri tartışılmaz, farklı yorumlarla sulandırılmaz. Olduğu gibi iman edilir ve gereği yapılır. Onun için İsrail tüm imkanlarına ve zalimliğine rağmen Gazze direnişini hâlâ kıramamıştır. Rabbim bu kardeşlerimizin mücadelesini muzaffer eylesin, Tüm Müslümanların da uyanışına ve birliğine vesile kılsın.
Hoca anlatırken anlatılanların hep Asr-ı Saadetteki, Peygamberimizin Mescid-i Nebevi’de sahabeyi eğittiği şekil ile aynılık arz ettiğini tefekkür ettim. Zaten sahabe şuuru ashabın aldığı eğitim ve Peygamberimizin uyguladığı metod dışında nasıl verilebilir ki?
Camilerimiz Beytullah’ın, Mescid-i Nebevinin birer şubesidir. Mabed merkezli, kıble eksenli bir nesil yetiştirmenin yolunun buralardan geçtiği gerçeğinin bilincinde olmalıyız. Bazı değerli hocalarımızın ve bilinçli Müslümanların çocuklarla, gençlerle, her seviyeden öğrencilerle sıkı bir diyalog halinde cami buluşmaları, sohbet halkaları, ders programları, kültürel müzakereler, oyun ve teknolojik aktarımlarını cami merkezli yapıyor olmaları bu manada umut ışığımız oluyor. Son zamanlarda Diyanet İşleri Başkanlığı’mızın projesi olarak her yaştan insanımızın camilerde çeşitli etkinliklerde buluşturulması, cami görevlilerini namaz kıldırma memuru algısından kurtarıp gerçek misyonuna yönlendirmesi, onların da özverili gayretleri işin özüne dönüş ile ilgili umutları artıran güzelliklerdir. Bugün her Müslümanın bu manada kendisini bekleyen yeni sorumlulukların olduğunu fark etme zamanının geldiği hatta geçmekte olduğunu görmesi ve sorumluluğuna dönmesi gerektiği kanaatindeyim.
Camiye gitmekte ihmali olan Müslümanlar ileri sürdükleri gerekçeleri yeniden gözden geçirmelidir. İmamları eleştirmek, cemaati tenkit etmek işin kolayına kaçmak, sorumluk bilincinden uzak olmak demektir. Sisteme muhalefetimizi başka zeminlerde sürdürebiliriz. Ancak unutmayalım ki; cami cemaatinin, çocukların ve özellikle de her geçen gün camilerde sayıları artan gençliğin bizim örnekliğimize, samimiyetimize, ilgimize, bilgimize ve sevgimize çok ihtiyacı var!..
Camilerimiz asli fonksiyonlarına dönmeli, imamlarımız kendilerini sadece namaz kıldırma memuru gibi görmemeli, öyle görülmesine zemin hazırlamamalı, cemaat camiye gelmemek için hiçbir gerekçeye sığınmamalıdır. Her Müslüman bu dinin asli unsuru, sorumlusu ve görevlisidir. Onlar sorumluluklarının bilincine varmadan, camilerdeki yerini almadan camiler asli fonksiyonlarına dönmeyecektir. Camilerin asli fonksiyonuna dönmesi öncelikle bizim camiye dönmemize bağlıdır. Evet seçici olabiliriz fakat yine de camide olmalıyız. Camisizliğin ceremesi kişiye de topluma da çok ağır oluyor. Çünkü cami dışı yaşam insanları da insanlığı da öğütüyor.
Camiden uzak olmak ruhumuza sirayet eden tembellik ya da nefsimizin alışkanlıklarından kaynaklanıyorsa, yani camiye gitmek bize ağır geliyorsa kulluk yanımızın yorgunluk ve yılgınlığına yenik düşüyoruz, neslin vebalini sırtlanıyor, yarınki pişmanlıklarımıza giden yolun kaldırım taşlarını bugün kendimiz döşüyoruz demektir.
Tarihin altın sayfalarını camileri hınca hınç doldurup dünyaya düzen vererek yazan biz Müslümanlar, bugün duyulan ezana duyarsız kalmamalıyız. Camiden kopuk bir İslami hayatın ne bereketi ne de hareketi olmuyor. Hele hele Ortadoğu İntifadasının esin kaynağı, kalkış noktasının cami merkezli eylemler olduğuna tanıklık ettikten sonra bu gerçeği görmemek derin gaflet uykusuna devam etmekten başka anlama gelmiyor.
Ülkemizde ve çevremizde toplumsal zeminin "mabed merkezli" yaşamlardan, "market merkezli" yaşamlara savrulmasına alet olmamalı, göz yummamalıyız. Her gün Allah'ın arzını arşınlayan adımlarımızı Allah'ın evine de yöneltmeli, saflardaki yerimizi mutlaka almalıyız. Bunun için daha fazla gecikmek her an başa gelebilecek ölümle ya da musibetle sonlanırsa felaketimiz olur. Zira tehlike çanları herkes için çalıyor VE kurtuluş reçetesinin ilk uygulaması camilerden başlıyor.
Selamun aleykum sayın allah razı olsun agzına ve yüreyüne saglık
Çok değerli ve kıymetli abim yazılarınızı okuyarak feyz alıyoruz Allah razı olsun Dualarınız kabul cumanız mübarek olsun selam ve saygılarımla Nuri Karagöz
Allah’ım bize, dostlarını tanımayı ve özüyle sözüyle her daim candan dostlar ile hayatı bereketlendirmeyi ikram et.. Cumamızın feyzi ve bereketi üzerimize olsun..
Kararlarımızı cafelerde almak yerine camilerde almalıyız
Hocam elinize sağlık hayırlı cumalar
GAZZE liler Yahudileşme temayülüne direnebilen ve bu sayede Müslüman kimliklerini koruya bilen tek toplum. Allah yardımcıları olsun. inşallah galip gelirler ve tüm Müslümanlara örnek ve önder olurlar.
İlim Yayma Yurdu çok güzel olmuş. Hayırlı olsun. Allah sebep olanlardan razı olsun.
Selam ve dua ile hayırlı günler hayırlı işler hayırlı Cumalar diliyorum sevgili hocam
Allah razı olsun Muhterem Hocam Her zamanki gibi harika bir yazı kaleme almışsınız. Yazılarınızın başlıkları yazıyı okumaya teşvik ediyor. Sağolasınız. Hayırlı Cumalar...
Iyc yurdu hayırlı olsun. Allah emeği geçenlerden razı olsun.
Eyvallah Sn.Hocam. İYC yurdu Hayırlı olsun. Allah sizlerden Razı olsun. Çok güzel bir yazı olmuş. Amenna. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah. Allah'a emanet olun
Mustafa hocam çok teşekkürler ederim Allah razı olsun kalemine zekana kuvvet, mükemmel ,ibretâmiz... Selam ve Dua ile... Hayırlı bereketli cumalar olsun
Her gün Allah'ın arzını arşınlayan adımlarımızı Allah'ın evine de yöneltmeli, saflardaki yerimizi mutlaka almalıyız. ifadesinin gereğini yapmak gerekiyor.
Hocam kaleminize sağlık. Günümüzün en büyük problemini çok güzel kaleme almışsınız. Cami merkezli bir yaşam tüm Müslümanların en büyük ihtiyacı.
RABBIM Müslümanlara birlik beraberlik şuuru nasip etsin. HAYIRLI Cumalar dilerim Saygı değer hocam
Filistinliler, günümüzün sahabeleri,onca zulüm, acı, gözyaşı, açlik, sürgün ve ölüm onları Allah'a inanmaktan ve kâfirlere karşı savunmaktan zerre geri durmuyorlar.Maddileşmenin sebep olduğu dünya sevgisi ile ruhu, aklı,bedeni uyuşmuş bizim gibi Müslümanlara aslımızı hatırlatıyor.Allah onlardan razı oldu,zafer nasip etsin..