"Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim" Buyuran Peygamberimizin ve onunla son halini bulan İslam’ın Müslümanda öngördüğü en temel kavram ahlaktır, ahlaklılıktır. “Namaz beş vakit, Ahlak 24 saat farzdır" sözü bu gerçeği ifade eder. Zaten bütün ibadetlerdeki temel hedefin de insanı güzel ahlaklı, toplumu güven, huzur ve emniyetli kılabilme gayesi güttüğü ayet ve hadislerde net bir şekilde görülür.
Dürüstlük, adalet, hakkaniyet, merhamet, diğergamlık hep ahlaklı olmanın gerekleridir. Asr-ı Saadet,Kur’anın ışığında, Peygamberimizin eğitiminde yoğurulmuş bir ahlaklılık ve ahlaklılar dönemidir. İslam ahlakının en güzel yaşandığı devirdir.
İSLAM, GÜZEL AHLAK MEDENİYETİDİR
Ahlaklılığın temeli Takva’ya, Allah korkusuna dayanır. Allah’dan korkan, ahirette hesap vereceğine inanan Müslüman Hak yiyemez, adaletsizlik yapamaz, kan dökemez, hırsızlık yapamaz. Devlet malına el uzatamaz,Zina yapamaz, Rüşvet verip alamaz. Haset, Fesat, Kin, Nefret taşıyamaz. Ahlaklı insanlardan oluşan toplumlarda huzur, güven, dayanışma, ve emniyet vardır.
Müslümanları bu özelliklere sahip oldukları dönemlerde onlara kimse zarar verememiş, Gücünü ahlaki erdemlerinden alan Müslüman toplumlar tarihin altın sayfalarına şerefle kaydedilmişlerdir.
Müslümanlarla cephelerde baş edemeyen emperyalist haçlılar ve Siyonistler işi başarmanın yolunun ahlaki ve kültürel dejenerasyonla mümkün olabileceği tespiti ile kolları sıvamışlar ve milletimiz üzerinde yaklaşık ikiyüz senedir bütün planlarını ve çabalarını bu işe teksif etmişlerdir.
Özellikle modernlik, çağdaşlık, özgürlük ve cesaret kavramlarını takla attırıp içini boşaltarak ahlaki erdemlerin zıddı olan ahlaksızlık prapogandalarının sloganı haline getirilmişlerdir. Burada söz edilen modernlik ve çağdaşlık, güzel özellikler olan çağın gelişmelerini yakından izlemek, yeniliğe açık olmak değildir. Amaç, her türlü ahlaksızlık ve sapıklığı topluma olağanmış gibi sunmaktır. İnsanların kınadıkları ve karşı oldukları davranışların, bugün artık olağan karşılanıyor olması, sözünü ettiğimiz propagandanın, din ahlakından uzak kişilerin üzerinde ne denli etkili olduğunu görme açısından çok manidardır.
Ahlaki dejenerasyon, sürekli ayıplanan, kötülenen, yasaklanan, onaylanmayan davranışların zaman içinde yavaş yavaş kabul görmeye başlaması, hatta bir süre sonra özenilen, yaygınca uygulanan bir davranış haline gelmesi ve çoğu insanın şiddet, cinayet gibi olaylar olmadan farkedemediği son derece önemli bir sorundur.
Toplum içinde saldırganlığın, sahtekarlığın artması, boşanmaların çoğalması, sapkınlıkların kabul görmesi, uyuşturucu ve alkol bağımlılığında ciddi bir artış olması, soygun, kavgalar, dolandırıcılık, hayvana şiddet, çocuk istismarı, kadın şiddeti gibi olayların sayısının artması, insanların daha kolay cinayet işlemesi, insanların birbirlerine sevgi ve saygılarının kalmaması vs. ahlaki dejenerasyonun sadece görünen yüzünden birkaçıdır.
Din ahlakının getirdiği sevgi, hoşgörü, sabır, merhamet, fedakarlık gibi insani özelliklerin toplum içinde zayıflaması, ortaya bencillik, saldırganlık, şiddet, sevgisizlik gibi insan ahlakına uygun olmayan davranışları çıkarır. Bu da ahlaki dejenerasyon meydana getirmekte ve toplumda mutsuz, ümitsiz, depresif insanlar oluşturmaktadır. Bu ahlaki çürümeyi meydana getiren en büyük etkenlerden biri, insanı tesadüfen ortaya çıkmış ve sadece kendi ihtiyaçlarını düşünen bir hayvan olarak tanımlayan Darwinist ideolojidir.
Toplumların Allah'a olan inançlarının kaybolması veya zayıflaması, o toplumlar için en büyük manevi yıkımdır. Allah korkusu olmayan, ölümden sonra gerçek sonsuz hayatlarına kavuşacaklarını, dünyada yaptıklarına göre cennet veya cehennem ile karşılık göreceklerini inkar eden insanlar, son derece tehlikeli, güvenilmez, saldırgan, suça eğilimli, merhametsiz ve çıkarcı olabilmektedirler. Allah'tan korkmayan bir insan için hiçbir konuda sınır yoktur. Yasalar tarafından cezalandırılmayacağını veya bir şekilde bu tür cezalardan kurtulacağını düşündüğü sürece her türlü ahlaksızlığı ve kanunsuzluğu yapabilir, toplum içinde her türlü huzursuzluğa neden olabilir, insanları dolandırabilir, canlarını yakabilir ve benzeri birçok zulümde bulunabilir. Allah korkusu ve Allah sevgisi ise, insanların güzel ahlakı yaşamalarını, Allah'ın hoşnut olacağı şekilde davranmalarını sağlar. Bu bir toplumu hem ilerletir, hem de güçlendirir. Aksi durumda ise çatışmalar, kavgalar, savaşlar, acımasızlıklar, adaletsizlikler son bulmaz.
Tüm dünyada yaşanan ahlaki dejenerasyon, son derece karanlık bağları içeren büyük bir "Sosyal sınıf" tarafından idare edilir. Etkili propaganda araçları kullanan bu sınıfın propagandaları, özellikle manevi değerlerin zayıf olduğu toplumlarda çok daha etkili olur.
Allah’ın emrettiği ahlakın yaşanmadığı bu şeytanî sistemde, söz ettiğimiz karanlık grubun her üyesi, bu kirli düzenin içinde kendisine bir yol edinir. Sistemdeki sürekliliği sağlayan da, rüşvet ve haksız kazanç, fuhuş ve uyuşturucu ticareti gibi illegal yollardır. Ancak ilginçtir; toplumun büyük çoğunluğu bu çirkinliklere, haksızlıklara ve ahlak dışı davranışlara karşı olmasına rağmen ses çıkarmaz ve fikir mücadelesine cesaret edemez.
Bu tür toplumlarda gençlerin büyük çoğunluğu amaçsızca ve adeta bir boşluk içerisinde yaşar. Pek çoğunun başlarındaki yöneticilerden, ülkenin savunmasından, eğitim, hukuk ve sosyal sistemlerinden haberleri dahi yoktur. Kendi ülkelerindeki gelişmelerden haberi olmayan söz konusu gençler, doğal olarak dünyada yaşanan olayların da pek çoğunu bilmez, bilimsel gelişmeleri takip etmezler. Kendi aralarındaki konuşmalar; kız erkek arkadaşlıkları, okulda ya da mahalledeki olaylar, izledikleri filmler, ‘takıldıkları’ kafeler, giysileri ve markaları gibi konulardır. ‘En büyük idealleri’ de ya ünlü bir film oyuncusu ya da popüler bir müzik grubunun bir üyesi gibi olabilmektir. Bütün bunların çağdaşlığın bir gereği olduğu yanılgısına düşerler.
Televizyon programlarında ve magazin dergilerinde, her tür ahlaksızlık sergilenir, yolsuzluk yapanlar, eşcinseller, ahlaki değerlerden uzak kişiler özenilecek kimselermiş gibi tanıtılır ve karanlık yaşamları çekici gösterilmeye çalışılır. Bu kimselerin ahlaksızlıkları cesaret ve modernlik olarak adlandırılır; verilmek istenen mesajlar insanların bilinçaltına ustaca yerleştirilir. Yasa dışı yaşam şeklini öven, gerilimi hatta silahlı çatışmaları makul gibi gösteren dizi ve filmler de aynı şekilde olumsuz etki oluşturur. Reklam, sinema, edebiyat, mizah gibi kültürel araçlarda hep aynı mesajlar işlenir, toplumlar din ahlakının değerlerini göz ardı etmeye ve inançsızlığa özendirilir.
Kadim Medeniyet temellerimize, Dini ve Kültürel değerlerimize, Hak ve Adaletle dünyaya hükmeden şerefli tarihimize rağmen bizim toplumumuzu da maalesef istila etmeye çalışan bu sefil akıma karşı günümüz aydınları, din ve bilim insanları, Müzik, Edebiyat, Sanat, Siyaset gibi toplumu yöneten ve yönlendiren tüm kesimler olarak gerekli karşı duruş ve alternatif oluşumlar konusunda sınıfta kaldığımızı üzülerek seyretmek zorunda kalıyoruz. Yeterli olmasa da bu konuda dert sahibi, samimi gayret edenlerin çabalarına yardım, tesirine bereket, mükafatlarına Cennet ikram etmesini Rabbimden temenni ediyorum.
Bu işin çözümü gelecek nesillerin elindedir. Anne ve babalar çocuklarına karşı asli görevlerini ihmal etmeden, helal süt ve helal lokma, milli duyarlılık ve İslami şuur ile yetiştirecekleri gençler ancak bu ahlaki çürütme furyasının önünde durabilirler. Onlar ne tükürdüğünü yalar, ne Allah'tan başkasına kulluk eder, ne menfaatler karşısında satın alınabilir ne de ikiyüzlü ve kaypak olurlar. İnşallah onlar adam gibi adam olurlar. Ancak o zaman Allah’ın izni ve yardımı ile hainlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır. Zira menfaatleri maneviyatlarının önünde olanlara Allah yardım etmez.
Çağdaşlık adına batının dejenere yönlerini taklit ederek oluşan çürüme, bir meyvedeki çürüğün, sepetteki diğer meyvelere de bulaşması gibi zamanla herkese zarar vermektedir. Gerçek ve kalıcı çözüm, Allah'ın insanları için seçip beğendiği Kuran ahlakındadır. Bu sorunları kabullenmek, olumsuzlukları yalnızca izlemek veya tüm sorunların itmiş olduğu bir ütopya gibi görmek büyük bir hata olacaktır. Çünkü tüm insanları yoktan var eden Yüce Allah, onların en rahat edecekleri, Refah, huzur, güven duygusu ve mutluluk içinde yaşayacakları sistemi de yaratmıştır.
Her insan dünyada yaşanan ahlaki dejenerasyondan, çatışmaların, savaşların, acıların sürmesinden, insanların zulüm görmelerinden kendisini sorumlu hissetmelidir. İnanan insanlar, en önemli görevlerinden olan İyiliği emredip kötülükten sakındırma ibadetini samimiyetle yerine getirmeli, çarpık görüş, sapkın felsefeler ve körü körüne Batı taklitçiliğiyle fikir mücadelesi içinde olmalıdırlar. Din dışı toplumdaki "çağdaş" kişileri değil, Allah’ın kutlu elçilerini ve onlarla birlikte Rabb’leri yolunda malını ve canını feda etmiş olan samimi müminleri kendilerine örnek almalıdırlar. Bu samimi çaba, –Allah’ın dilemesiyle- Kur’an ahlakının yaygınlaşmasına ve insanlığın aydınlık günler yaşamasına vesile olacaktır.
Kaleminize sağlık kıymetli hocam..Bazıları TEMİZ olmak için DİNE ihtiyaç yok diyor;ama İslam evrenseldir ve tüm insanlar için geçerlidir..İnsanların yüreklerindeki ALLAH KORKUSU ve SEVGİSİ ;nefislerinin ve şeytanın gayrimeşru isteklerine set çekecektir..Bunda hiç şüphe yok..
Hocam ne güzel ifade etmişsiniz. Allah sizden razı olsun.
Değerli Hocam. Mükemmel bir yazı. Günümüzü ve halimizi çok güzel bir şekilde anlatmışsınız. Kaleminize ve yüreğinize Allah güç versin. Allah sizden razı olsun.
Allah yardımcımız olsun. Kendi neslimize hakim olamıyoruz. Bu millete Allah yardım etsin hocam. Yazınız çok güzel olmuş.
İnşallah hocam. Ahlaklı bir toplumun yetişmesinde özellikle annelerin rolü çok büyük diye düşünüyorum.
Sosyal hayatın içinde , insani ve vicdani değerlerimizi muhafaza edebilirsek ahlak sorunu kendiliğinden çözülür diye düşünüyorum.
İhlas li hayırlı nesillere inşallah