ÖFKE; Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen hiddet, saldırganlık, kızgınlık, hışım, anlamlarına gelen duygusal bir tepkidir. İnsan fıtratında normal şartlarda bulunan, kontrol edilebildiği sürece sakıncası olmayan, kontrolden çıkınca yıkıcı sonuçlar ve pişmanlıklara neden olan öfke duyguların ateşlenmesi, iplerin ucunun şeytanın eline teslim edilmesidir.
İnsani ilişkilerde pek çok sorunlara, aile hayatında boşanmalara, cinayetlere, çalışma hayatında üretkenliğin ve işleyişin bozulmasına, fiziksel ve ruhsal sağlıkta önemli sorunların oluşmasına neden olabilen öfke, kişinin özel hayatında, iş hayatında, sosyal ilişkilerinde ve yaşam kalitesinde çok büyük tahribatlara yol açmaktadır.
Hoşgörünün olmadığı yerde, insanların bencillik duygularıyla hareket ettiği süreçlerde, Evde, trafikte, sokakta, okulda, işyerinde, kısaca insanın olduğu her yerde anlaşmazlıklar, tartışmalar, kavgalar hep bir anlık öfke ile hareket etmenin sonucudur. Öfke bir rüzgardır. Bir süre sonra diner ama pek çok dal kırılmış olur. Hz. Ali r.a. ın ifadesi ile “Öfke tutuşturulmuş bir ateş gibidir. Her kim ki öfkesine hakim olursa o ateşi söndürür. Her kim de onu salıverirse ilk yanan kendisi olur.”
İnsanları tanışırken değil, tartışırken tanırsınız. Çünkü öfke saklanan kişiliği ortaya çıkarır.
Peygamberimiz; “Kuvvetli kimse demek, güreşte başkalarını yenen değil; ancak hiddet anında kendine hâkim olandır” buyurarak öfkenin güç değil acizlik belirtisi olduğuna işaret eder. Aslında insanın kızması, başkalarının hatalarının intikamını kendisinden alması anlamına gelir.
Özellikle yönetici pozisyonunda olanların asla öfke ile hareket etmemeleri gerekir. Aksi halde hem güven sarsılır, hem adalet zarar görür, hem de sonu pişmanlıklara varan hatalar yapılmış olur.
Şeyh Edebali’nin Osman Bey'e nasihati bu anlamda çok manidardır;
"Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana."
Her yöneticinin mutlaka okuması, ezberlemesi ve uygulaması gereken bu nasihat tarihimizin ve döneminde adaletle yürütülen cihan hakimiyetimizin temelini oluşturur.
Âli İmran süresi 134. ayette, “ O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever” buyrulur. Öfkesini yutmak; sözlükte “gizlemek, saklamak, zapt etmek, durdurmak” anlamlarına gelir. Öfkeyi kontrol altına almak, önemli bir psikolojik disiplin ve olgunluğun işaretidir. Peygamberimiz s.a.v.; “Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek olduğu halde öfkesini yutan insanın kalbini yüce Allah güven ve imanla doldurur” buyurur. Ayette Allah için harcarlar ifadesi “İnfak” kelimesi ile anlatılır. İNFAK; insanın maddi varlığından özveride bulunması, öfkeyi kontrol etmek ise insanın duygusal varlığından özveride bulunmasıdır; kısacası infak mâli; öfkeyi yutmak ise manevi bir fedakarlıktır. Benlikteki öfke ateşinin sönmesi, gönüldeki güven ve imanın güçlenmesine neden olur. Yunus Emre’ye göre takvalı insan gönlünü her zaman öfkeden uzak tutan insandır. Ona göre gönül Allah’ın evidir ve öfke gönlü Allah’ın evi olma özelliğinden uzaklaştırır.
Başlangıcı çılgınlık, sonu pişmanlık olan Öfke geldiğinde göz kızarır, gittiğinde ise yüz kızarır.
"Öfkeyle kalkan zararla oturur" Öfkeli insan duygularına hakim olamaz. Doğru düşünemez, olup biteni göremez, sonucu hesaplayamaz. Bu yüzden öfkeli iken yapılan her iş, verilen her karar kişinin kendine ve çevresine verdiği mutlak bir zarardır. Öfkeli iken karar vermek, fırtınalı havada yelken açmak gibidir. Dümene siz hakim olamazsınız.
Yaşanmış şu hadise meramımızı anlatma bakımından çok ibret vericidir;
Adam, yeni aldığı arabasını yıkarken 6 yaşındaki oğlu yerden bir taş alır ve arabaya bir şeyler yazar!
BABA çok öfkelenir, Çocuğunun ne yazdığına bile bakmadan elindeki taşı alır ve çocuğun eline vurmaya başlar!
Hastanede, Elindeki sayısız kırık yüzünden çocuğun parmaklarının hepsi alınır. Ameliyattan sonra çocuk, oldukça üzgün olan babasını gördüğünde:
"Baba, Parmaklarım ne zaman çıkacak?" diye sorar!
Adam bu soru karşısında biter ve yıkılır kalır. Kendine gelip arabasına döndüğünde kafasını arabaya vurmaya başlar. Sonra motorun kaputuna oturur. O anda oğlunun yazmaya çalıştıklarını görünce perişan olur: "SENİ ÇOK SEVİYORUM BABA!"
EVET, Öfke ile hareket eden en azından vicdan mahpushanesinde müebbed e mahkum olur.
Hz. Ali r.a.ın şu sözü ile satırlarımızı sonlandıralım: “Bir dakikalık öfkeye karşı bir dakika sabırlı olmak binlerce dakikalık pişmanlığı önler.”
YORUMLAR