BAYRAMLA BAYRAMLAŞMAK, BAYRAMLARI BAYRAMLAŞTIRMAK LAZIM
Alim’in birine “hayırlı bayramlar” demişler, O da “Bayram zaten hayırlıdır” demiş. “Bayramınız mübarek olsun” demişler, “Bayram zaten mübarek gündür” demiş. Ya ne diyelim demişler; “Bayramın hayrı ve bereketi üzerinize olsun” deyin demiş. O halde Bayramın hayrı ve bereketi üzerinize olsun. Bayramla mübarek olasınız inşallah.
On bir ayın sultanını uğurluyoruz. Bu yıl da Ramazan geldi ve gidiyor. Oruç hepimizi ayrı ayrı denetledi. İçimizi denetledi, dışımızı denetledi. Toplumumuzu denetledi. Yeryüzü bu yıl da böylece bir varoluş sınavından geçirildi. Geçen geçti, kalan kaldı bu sınavda. Ömrü olanlar için yenilenecek bu sınav, umutsuz olunmamalı. Müslümanlar olarak bu sınavda başarmış ve kaybettiklerimizi kazanmışızdır inşallah. Başaramayanlar için eğer son sınav hakkımız değilse gelen ilk sınavda başarmanın yolları bulunmalı mutlaka. Ve sınav sonrası bayram geldi.
Oruç bir ay süreyle hem insanı denetleyip, hem de insanın kendi kendisini denetlemesini sağlarken insan bayramla birlikte birden kendi kendisi ile karşı karşıya kalıveriyor. Kendine karşı, çevresine karşı, tüm yer yüzüne karşı. Görevi, sorumluluğu açısından kendini denetlemek zorunda kalıyor.
Orucun ilahi bir emir olarak yerine getirilmesinin insana verdiği iç mutluluk dışında açlığı yaşayarak aç insanları düşünmek gibi, fitre ve zekat gibi çok geniş bir toplumsal amacı, insanın yaşantısına dokunan bir yönü de vardır. Bir ay süreyle aşama aşama içimizi bayramlaştıran, bizi bayrama hazırlayan oruç bu toplumsal yönü ile de dışımızı bayramlaştırmamızı zorunlu kılmaktadır. Ancak böyle olunca bayram, gerçek amacına ulaşıp evrensel çapta bir sevinç ve mutluluk kaynağı olabilir.
Arkasından kurban bayramı geliyor. İnsanın kurban edilmesinin yasaklandığı evrensel bir ferman ve bağıştır.
Yani bayramlar, insan ve toplumlarda yaşatma merkezli ilahi buyruğun dalga dalga yayılan mutluluk dalgasının yoğunlaşmasıdır.
Günümüz bayramları bu anlamda amacına ne kadar ulaşıyor konusu en büyük problem olarak çıkıyor karşımıza. Orucun amacına ters düşen dünyadaki açlık gerçeğiyle karşılaşıyoruz ilk önce. Fakirlerin açlığı zenginlerin doyurulamamasından, aç gözlülüğünden kaynaklanıyor. Nefse düşkünlüğünden, Karun’laştırdığı hırslarından kaynaklanıyor, Müslümanımızın bile “Müslüman nimetlerin en iyisine layıktır” avunması ile israfın, insafın ve vicdanın da ötesine geçen lüks yaşantıya özenmesinden kaynaklanıyor. Bununla beraber sömürgeci ulusların kanlarını emdikleri Afrika, Asya ve dünyanın diğer mazlum ve mağdur ülkelerinde milyonlarca insanın açlıktan öldüklerini, ya da ölümle boğuştuklarını görmek bayramların sızılı yönünü önümüze koyuveriyor.. Kurban insan öldürmenin kesinlikle yasaklandığı ilahi simge iken günümüzde siyasi amaçlı, sömürü amaçlı sayısız cinayetler, inançlarından uzaklaştırılmış, inançlarını yaşama özgürlükleri ellerinden alınmış insanlar ve menfaatler uğruna toptan kurban edilen milyonlar. Bayramlarda her ne kadar içimizi bayramlaştırsak da dışımızda yaşanan bu cehennemden sorumlu oluşumuz bayramları bayram gibi yaşamamıza engel oluyor.
Müslümanların bu gün en büyük sorunlarının başında dünyevileşmek geliyor. Eşya tutkusu, eşyaya köle olma zaafiyeti. Her şeye eşya ve menfaat gözlüğünden bakma hastalığı. Bu hastalık ardından dünyaya düşkünlüğü ve bağlanmayı, bu bağlanma da Allah ve onun rızasını unutma sonucunu doğuruyor. O zaman Allah bu duruma düşen Müslümanın kalbine kendinin olmayan o malı kaybetme korkusunu ve düşmanların heybetini düşürüyor. Düşmanların kalbinden de Allah’tan korkanlar için düşmanın kalbine koyduğu korkuyu alıveriyor. Maddeye bağlılık, onu putlaştıracak derecede sevme, insanı maddeye köle yapıyor. Bu bağlılık insanı gerçek sevinç, mutluluk ve huzura ulaştıramıyor. Çünkü sonsuz olan ruhu sonlu olan madde tatmin edemez. Onu yine sonsuz olan bir varlık, Allah tatmin eder.
Maddeyi fethetme görüntüsü veren Batı dünyası, sosyomoral açıdan, gitgide huzurunu kaybetmekte, batağa saplanan bir adam gibi, yavaş yavaş madde çukuruna batmakta ve o çukurda boğulmaktadır. ABD’de her üç kişiden birinin psikiyatri kapısını aşındırması, aslını kaybeden ve ya aslına dönemeyen batı insanının, ruh çıkmazının bir göstergesidir. Bizce, kişinin Kur’ani manada İslamı yaşayarak, aslına dönmeye, olgunluğa yükselmeye çalışması, yegane kurtuluş reçetesidir. İslam kelimesi kök açısından analiz edilirse muhtevasında, huzur, barış, esenlik, sükunet, hastalıktan kurtuluş gibi manaları içinde barındırdığı görülür. İşte İslam’a bu manada sarılmak demek, huzur, sükun ve ruh sağlığına da kavuşmak demektir.
Aslında bayramlar bir inancın, bir uygarlığın unsurlarıdır. Bunları biri birinden ayrı düşünemeyiz. Müslümanlar olarak, O inanç uygarlığının oluşmasını hedeflemek, gaye ve çabaların aynı amaca yönlendirilmesi gayreti sonuca etki edecek en kestirme, en zaruri ve en akıllı yolların başında gelmektedir.
Müslümanlar olarak hepimize düşen görev ve sorumluluk, bayramları kendi kurumlarına kavuşturma niyeti, düşüncesi ve eylemi içinde olmak, sürekli bu şuuru taşımak olmalıdır. sonuca ulaşmanın yolu buradan başlamaktır. Bundan sonra başlar tüm insanların bayram mutluluğuna kavuşması mücadelesi. Sorumluluğumuz bunu amaçlamalıdır. Hepimizin hesaba çekileceği büyük bir yargı günü duruyor önümüzde.
Bayramlarımızı bayramlaştırmak, kalbimizle, aklımızla, vicdanımızla, bedenimizle, ruhumuzla, duygularımızla, ailemizle, toplumumuzun tüm kesimleri ile, ülkemizle ve tüm dünya Müslümanları ile bayramı idrak etme şuuruna ermek temel hedef olmalıdır.
Kalbimizin bayramı, muhabbet kanallarını sonuna kadar açmak, ilahi sırra bağlanmak ve duyguları pozitif düşünmeye kanalize edip güzel bakmak, güzel görmek ve güzel düşünmek erdemine ulaşmaktır.
Aklımızın bayramı, tefekkür içinde hikmetle barışık ve anlamlı sohbetlerin tadında zahiri halleri düşünmeden, unuttuklarımızı yeniden öğrenmektir. Düşünceyi müsbette tutarak huzuru yakalamaktır. Anlamsız ve geçici noksanlıkların takıntıları yüzünden kendimizle boğuşmamaktır.
Vicdanımızın bayramı, fıtratın reddettiği hallerden uzaklaşmak, şuurumuzun kuşatılmasına izin vermeden kulluğumuzu doğru idrak etmek,
Bedenimizin bayramı, sağlıklı olmak, midemizi helalle, görme, işitme ve duyma hassalarımızı hayırda kullanmaktır,
Ruhumuzun bayramı, daralmışlıktan bunalmışlıktan kurtulmasıdır. Ufkumuzu evrensel mesajla doldurarak ruhumuzu ilahi emirleri uzuvlara aksettiren, sisteme bayramlık veren konuma getirmektir,
Duygularımızın bayramı, hayatın sıkılmışlığından ve çatallaşmış tereddütlerimizden sıyrılarak, sağduyu içinde, ruhani zevk ile ulvi hisleri galeyana getirmektir. Duygular bayramın nazlı çocuklarıdır.
Ailenin bayramı, hep bir arada olmaktır. Keder ve üzüntülerden uzaklaşmaktır.
Toplumun bayramı, selamlaşmak, ziyaretleşmek, barışmak, diyaloglar, karşıdakini olduğu gibi kabullenip ortak noktalar üzerinden muhabbetleşmek, ortak hedeflerde kalmaktır. Sükunet ve hal hatır kaynaşmasıdır.
Ülkenin bayramı, terörden kurtulmuş, istihdamı çözmüş, demokrasiyi hakim kılmış, hak ve hürriyetleri kamil manada uygulamış ve birbiriyle barışık bir sonuç için her anı ortak değerlere göre düşünme ve harekete geçirme huzurudur.
İslam dünyasının bayramı, tanışmak, biri birini yakinen tanımak, ilme dayanmak, meşverete yönelmek, islam’ın izzetini şahıs, zümre, kavim menfaatlerinin üstünde tutarak, bu ideali yaşatacak inkişaflara kuvvet vermektir.
Dünyanın bayramı, barıştır. Hak ve hukuka riayet edecek şekilde hükümetleri ve devletleri dizginleyecek halkların sivil birlik ve dayanışmasıdır. Sivil toplum ve gerçek sivil ruhu verecek faziletli, gönüllü kuruluşların irfan büyümesidir. Çoğulculuk içinde beraberliktir. Haksızlıklara dur diyecek erdemde Müslümanların birlikteliğini oluşturmak ve güçlendirmektir.
İdrak ettiğimiz mübarek bayramın, İslam Aleminde ihtiyaç duyulan noksanlıkların görülüp, giderilme istikametinde niyet ve gayretlerin oluşmasına, Rabbin rıza ve yardımını hak edecek kıvamda organizasyon çabalarına vesile olmasını niyaz eder, böylece sonuçta Cenneti hak edebileceğimiz ebedi bayrama kavuşma nimetine vesile olmasını temenni ederim.
Bayramın bereketi tüm Müslümanların üzerine olsun. AMİİİN
Hocam, anlayabilenler için en güzel şekilde hastalıklarımıza parmak basmışsınız. Ve insanlık için huzur yolunu da göstermişsiniz. Allah razı olsun. İnsanlığın kurtuluşu madde bağımlılığından kurtuluşta. Söylediğiniz gibi; Müslüman en iyisine değil ihtiyacı kadarına layıktır.
Selamunaleykum Hocam. Yüreğinize elinize sağlık. Farkında olduğumuzu zannettiğimiz ama hayatın içinde unuttuğumuz değerli mefhumlarımızı bize en güzel şekilde hatirlattiniz. ALLAH Razı olsun Hocam.
Hocam Allah razı olsun her zamam ki gibi çok anlamlı yazılarınızı takip ediyoruz
Allah c.c razı olsun Mustafa Hocam bayramın Hayır ve bereketi üzerinize olsun inşaallah
Mustafa Hocam. Tespitleriniz de, tahlilleriniz de her zamanki gibi çok Harika. Yazmaya devam edin hocam. Çok istifade ediliyor. Sizin yazınızdan sonra işlediğiniz konu gündem oluyor. Bayramınızı tebrik ederim.
Değerli kardeşim. Kalemine, emeğine, düşüncene sağlık. Ne güzel yazılar yazıyorsun böyle. Eskiden sohbetlerini takip ederdik. Şimdi o açığı yazılarınızı takip ederek dolduruyoruz. Bayram’ın bereketi üzerinize olsun.
Harika bir yazı. Sn. Hocam. Çok ihtiyaç olan bir bakış açısı. Üslup da her zamanki gibi Harika. Allah sizden razı olsun. Sohbetini dinleme heyecanı ile yazınızı okuyor ve istifade ediyorum.
Değerli öğretmenim. Okulda da sizden hep doğru, güzel bilgileri güzel üslubunuzdan alırdık. Aynı duyguları yaşıyorum. Yorum ve yaklaşım tarzınız fevkalade. Hep farklı bakış açıları getiriyorsunuz ki bu bizim hem ihtiyacımız hem de beklentimiz. Allah sizden razı olsun. Hayırlı bayramlar.
Yine harikulade bir yazı. Değindiğiniz konular İslamın tam da özünü, cevherini oluşturan konular. Yüreğinize ve kaleminize sağlık kıymetli hocam.
Hocam yazılarınızı takip ediyorum ve çok beğeniyorum. Aynı zamanda istifade ediyorum. Allah sizden razı olsun.
Bayramınız hayırlı olsun hocam. gerçekten farklı bir bakış açısı getirmişsiniz bayrama. kaleminize sağlık.