Peygamber Efendimiz s.a.v. diğer zamanlarda olduğu gibi, Ramazan ayı geldiğinde Rabbi ile ve insanlarla ilişkilerinde çok hassaslaşırdı.
O, hayatı boyunca hep sosyal bir insan olmuştur. Özellikle Ramazan ayında hasta ve yaşlılara sıkça yaptığı ziyaretleri arttırır, fakir sahabelerin evlerine uğrar, sosyal bir sıkıntı olan her yere tüm sahabelerden önce yetişerek dertlerin çözümünde aktif rol oynardı.
Allah Resulü, diğer müminleri de hasta ve akraba ziyaretlerine teşvik ederdi. Özellikle Ramazan ayında fakirlere yapılacak yardım, fitre ve zekat konularında tavsiyelerde bulunurdu.
Hz Muhammed (sav) sahur ve iftarda genellikle hurma yiyebilir ve su içerdi. Diğer sahabelerden farklı beslenmeyen ve ailesini de öyle yedirmeyen Resulullah Efendimiz, yiyecek bir şey bulamadığında yemez, bulduğundaysa çoğunu dağıtırdı.
Hz Muhammed, hiçbir dönemde aşırıya kaçmamış, aşırılığı övmemişti. İftar ve sahurlarda, bolluk içinde ziyafetler tertip edilen günümüzde bu işin sağlık ve israf yönünün de göz önünde bulundurulması, hayır yaparken vebale girme risklerine de dikkat edilmesi unutulmamalıdır.
Riyazü-s Salihin adlı hadis kitabında yer alan bir hadiste de Resulullah (sav) müminlere nasıl yemek yenilmesi gerektiğini anlatırken özetle, “Mide üçe ayrılmalı: bir bölümü yemek, bir bölümü su için olmalı. Son bölüm ise boş kalmalı” diyordu.
Peygamberimiz, Ramazan ayında ibadetlerini de aşırı arttırmazdı. Teravih namazlarını yalnız veya cemaatle kılardı. Ramazan ayının son on gününde ise evinin ahalisini gece ibadeti için uyandırırdı.
Sahura kalkmayı ihmal etmezdi, ve sahur ile ilgili “Mutlaka sahura kalkın, çünkü sahurda bereket vardır”. (Buharî, Savm, 20). buyurmaktadır. Efendimiz s.a.v her gün kuran-ı kerim okurdu.
İbn Abbas anlatıyor: “Hz. Peygamber(a.s.m) hayır konusunda insanların en cömerdi idi. Özellikle Ramazan ayında Hz. Cebrail ile görüştüğünde bu cömertliğinin sınırı olmazdı. Hz. Cebrail ile görüşmesi ise, Ramazan ayı boyunca her gün gerçekleşirdi. Onun da hayır-hasenattaki cömertliği esen rüzgâra benzerdi. (Buharî, Savm, 7).
Hz. Peygamber, Ramazan gününü mutlaka sahur yaparak başlatırdı. Sahur yapmanın faziletine ve bereketine dair bir hadisinde “Bizim orucumuzla Ehl-i Kitap'ın [Yahudi ve Hristiyanlar] orucu arasındaki fark, sahur yemeğidir” buyurarak sahuru, Müslümanlar için ayırt edici bir özellik olarak vurgulamıştır. Hz. Peygamber'in sahur yemeğinde zaman zaman misafir bulundurduğunu da çeşitli hadislerden öğreniyoruz. Hz. Peygamber'in sahurla ilgili önemli bir uygulaması da sahur yemeğini geciktirmesi ve bunu tavsiye etmesidir.
Hz. Peygamber'in oruç tutarken vazgeçmediği uygulamalardan birisi de oruca niyet etmesidir. Niyet edilmeden tutulan hiç bir orucun, oruç sayılmayacağını beyan etmiştir. Ayrıca sahura kalkmanın da oruca niyet sayılacağı belirtilmektedir
Hz. Peygamber'in, oruçlu olduğu günlerde günlük işlerini ve diğer ibadetlerini aksatmadığını kaynaklar bize aktarıyor. Ancak Ramazan günlerinde müminleri, sözgelimi gıybet ve yalan söyleme gibi, bazı konularda her zamankinden daha çok uyardığını şu hadisinden öğreniyoruz: “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş yapmayı bırakmazsa, onun yeme-içmesini bırakmasına Allah'ın ihtiyacı yoktur.”
Hz. Peygamber'in imsak ve iftar arası en çok dikkat ettiği hususlardan biri de bedensel temizlik… Ağız ve diş temizliği için misvak kullandığını, ayrıca sıcak yaz günlerine denk gelen Ramazan aylarında serinlemek için başına su döktüğünü hadislerden öğreniyoruz.
Hz. Peygamber sahur yemeğini ne kadar geciktirmeye gayret ettiyse iftarını açmak için de o kadar acele etmiş ve akşam namazını kılmadan önce orucunu açmıştır. Ayrıca Hz. Peygamber'in tatlı bir yiyecekle, özellikle de hurmayla orucunu açtığı bilinmektedir. Hurma bulamadığı zamanlarda ise orucunu suyla açmış ve böyle yapılmasını tavsiye etmiştir.
Hz. Peygamber'in, orucunu açarken ettiği dua ise şu şekildedir: “Allah'ım, senin rızan için oruç tuttum, senin verdiğin rızkla orucumu açtım, kabul et. Sen dualarımızı işiten ve kabul edensin.”
Hz. Peygamber, Ramazan akşamlarını özellikle teravih namazı kılarak geçirmiş ve ashabını da bu namazı kılmaya teşvik etmiştir. Hz. Peygamber, teravihi kimi zaman cemaatle kimi zaman da tek başına kılmıştır. Teravihi cemaatle sürekli kılmamasının sebebi olarak da bunun zorunlu bir ibadet olarak yerleşmesini istemediği, zira ümmetine ağır geleceğini düşündüğü yorumu yapılmaktadır.
Hz. Peygamber'in Ramazan'a dair uygulamaları tabi ki sadece bunlardan ibaret değildi. İtikaf ve fitre başta olmak üzere bu aya mahsus çeşitli ibadetleri bizzat yerine getirmiş ve tavsiye etmiştir.
Rabbim Ramazan ayı hürmetine, Peygamberimizin ahlakı ile ahlaklanmayı ve Kıyamette onun şefaatine nail olmayı bütün Müslümanlara nasip etsin. AMİN
Teşekkür ederim Sn. Çelenli. sizi tebrik ediyorum. uslup ve muhteva olarak yazılarınızı beyeniyor ve takip ediyorum. hem mesaj hem de bilgi dolu.
Kısa kısa işin özünü anlatmışsınız hocam,sağolun,çok istifade ettik..unuttuklarımızı ya da ihmal ettiklerimizi hatırladık..
Hocam Allah razı olsun ramazan ayınız bereketi olsun y.kalafat
Saygıdeğer öğretmenim. Yazılarınız yaşantımıza ışık tutuyor. Çok teşekkür ederiz. İyiki varsınız, iyiki bu tür etkinliklerde bulunuyorsunuz. Ramazan’ınız hayırlı olsun. Ellerinizden öperim.
Değerli hocam kaleminize sağlık. Beklediğim yazı olmuş.
Çok teşekkür ederim. Peygamberimizin Ramazandaki yaşantısı ve tavsiyeleri özet halinde var yazınızda. Hepimiz onu örnek alırız inşallah.
Amin abim