İman, Cenab-ı Hakk’ın Mü’min kuluna en büyük ikramıdır. İnsanın sahip olabileceği en büyük değerdir. Hayatı anlamlı kılan hazinedir. Allah’ın vaad ettiği Cennet ve nimetlerine nail olabilmenin zaruri şartıdır. Sahip olunması büyük bir bahtiyarlık, korunması ise titiz bir hassasiyet gerektirir. Şeytan’ın türlü tuzaklarla musallat olup kişinin elinden imanını almak için çaba sarf etmesi de imanın bu öneminden kaynaklanmaktadır
Şeytan ve avanesi her dönemde, özellikle günümüzde Mü’minin imanına musallat olacak pek çok virüs türetmiş, onu yok etmek için türlü tuzaklar kurmuş, bunun için büyük bir gayretle işe koyulmuştur.
Mü’min, imanına musallat olan mikroplarla, farkında olarak ya da olmadan içine düştüğü pek çok tehlikeli söz, davranış ve düşünce tarzı ile hayatının her alanında sürekli karşı karşıyadır.
Şöyle ki;
* Kur’an, Allah kelamı, kıyamete kadar her dönemde hükümleri geçerli ilahi bir mesajdır. Hükümlerinden bazılarının çağımızda ihmâl edilebileceğini, tatbikinin mümkün olmadığını, bunu düşünmek ve ifade etmenin de dinen bir mahzuru olmadığını iddia edenlere karşı kayıtsız kalmak ve susmak suretiyle meydanı onlara bırakmak ve onlara muhabbet duymak.
* İslam mezhepleri arasında, büyük bir hikmete binaen var olan küçük farklılıkları, gayesinden saptırıp abartmak ve hiç gereği yokken hizipleşmek.
* İbadetlere, özellikle namaza karşı lakayt davranmak, kılmamakta bir mahzur görmemek, kaçırdığı zaman vicdan azabı duymamak.
* Mümin kardeşlerimize karşı dostluk ve kardeşlik prensibini terk etmek. “Sadece inananlar kardeştir” ölçüsüne riayet etmemek. Gayri Müslimlerden dostlar edinmek, edinenleri hoş karşılamak ve muhabbet duymak.
* Müslümanların sıkıntıya düştüklerinde acıyıp üzülmemek, ne yapmalıyım diye düşünmek yerine çeşitli bahanelerle onları suçlayıp, kendini mazur görmek. Bir mümin, müminlerin neşesini ve üzüntüsünü gönlünde fark etmelidir. Peygamberimizin bu tavsiyesine uygun biçimde yaşamayı terk edenlerin, imanına ciddi bir mikrop musallat olmuş demektir.
* İbadetlerini yaparken veya İslâmî hayat tarzını uygulamaya çalışırken şu veya bu sebeplerle çevreden çekinip sinmek. Allah’ın emrettiği şekilde yaşamanın büyük bir meziyet olduğunu, şeref duyarak çevreye göstermekten korkmak. Bunun sonucu olarak çevredeki yanlışları hoş görmek, sessiz kalmak, alışkanlık kazanmak, kanıksamak.
* Özellikle kadere iman konusunda yanılarak, akıl ve kabiliyet ile kendi kaderimizi kendimizin çizeceğini sanmak. Kadere karşı aklımızı ters yönde kullanmak. Allah’ın her şeyi kuşatan külli iradesini yok sayıp, cüz-i iradedeki sorumluluk ve sınırları aşarak kendini yaratıcı yerine koyan, ya da sorumsuz olduğuna inanan düşüncelerin etkisinde kalan kaderiyecilerin görüşlerine takılmak.
* Şerden korkmak ve şerrin karşısında sinmek. Tarihte İslâm dünyasındaki bütün gerilemeler bu yüzdendir. Şer kelimesi altında kastettiğimiz, menfî kişi ve düşünceler, Kur’an’a karşı, Allah’ın dinine karşı çıkarak faaliyet gösterenlerdir. Bunlar tahribatlarından dolayı güçlü görülebililmektedirler. Gerçek manada son derece zayıf olan bu zavallıların tek güçleri, müminlerin gerçekte korkmaları gereken İlahi güçten tam anlamı ile korkmadıklarından, kalplerine salınan düşman korkusudur. Bu korku ile korkutulmalarından ötürü karşı tarafın onlardan aldıkları enerjidir. Müminler, şer karşısında dimdik kalma keyfiyetini gösterir ise, şer yavaş yavaş erir ve yok olur. Onlardan korkulur ve karşılarında susulursa, sonunda bizim imanımızı, iç dünyamıza sızarak yok eder.
* Faiz, İçki, kumar, Fal, sihir, büyü, burçlar vb. ile iştigal etmek gibi İslam itikadında yasaklanan, Allah’a teslimiyetteki hassasiyeti baltalayan yanlış ve zararlı düşünce ve işlerin yapılmasında mahzur görmemek, hoş görmek ve etkisinde olmak.
* İmanımızın temel direği olan yüce Kitabımız Kur’an’a şüphe ile bakanları, manasız bir müsamaha ile görmezlikten gelerek, onlarla dostluk yapmaya devam etmek. Yani “Allah için seviniz Allah için buğz ediniz” şeklindeki mükemmel ölçüye sırt çevirmek.
Peygamber Efendimizin mucizevî tavsiyelerine, hayatının tamamı Kur’anın yaşanış şekli olan sünnetine ve hadislerine karşı ilgisiz kalmak, Kur’an ile sünneti farklı şeylermiş gibi göstermek isteyen, İslam realitesinden Sünnet ve Hadisi çıkarmak isteyen Oryantalist zihniyetli sözde ve sahte din bilgini görüntüsünde topluma sunulmaya çalışılan sapıkların, Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme karşı dil uzatmaya yeltenen münafıkların etkisinde olmak, onların inancımıza sokmak istedikleri mikropları görmezlikten ve duymazlıktan gelmek, etkilerinde kalmak imanı şok ederek ölüme götüren çok tesirli bir mikroptur.
* İmanı kemiren bir diğer virüs de, işlemekten çekinmediğimiz günahlardır. Her haramın, günahın iman çiçeğinin toprağına düşen bir zehir olduğunu unutmamak gerekir.
* Yalan, iftira, gıybet, Fitne, fesat, gurur ve bencilikten, cimrilik ve insanlara yardım etme duygusunun körelmesine kadar varan manevî haramlar, imanın sıhhatini zedeleyen en ağır zehirlerdir.
* Gönlündeki iman heyecanını günlük olaylar için kaybetmek, miskinleşmek ve ümitsizliğe düşmek de imanı kemiren bir mikropdur. Bir mümin, kendi kader çizgisinde hangi zor hadise ile karşılaşırsa karşılaşsın, “Cihanda iman gibi bir nimet olamaz, o bana yeter” diyebilmeli, karşılaştığı meşakkatin büyüklüğü karşısında benim Rabbim daha büyük deme iman ve neşe’sini kaybetmemelidir.
* Kur’an dinlemekten, ezan dinlemekten haz duymak gibi ilâhî nimetlerden uzaklaşmak. İmanındaki bu sıcaklığı ve şevki kaybetmek de, tehlikeli bir mikrobun imana yerleşmesine sebep olur.
* Efendimizin ve Kur’an’ın çok önem verdiği yetime, kimsesize ve fakire karşı sevgiyi kaybetmek de, en ağır iman hastalıklarının başında gelir. Onun; “Yetim ve fakire yakın olma” sırrını hiç terk etmemek gerekir. Şeytan bu noktada çeşitli mazeretlerle bizi aldatıp, tuzağa düşürebilir.
* Zalime karşı cesur, mazluma karşı merhametli davranma sırrını kaybederek bu değişmez iman sırrını tersine çevirmek, yani mazluma karşı merhametsiz, zalime karşı korkak olmak.
* Menfaatler karşısında yamulmak, Çıkar ve makamlar elde etmek için yanlışları doğru görmek, başkaları yaparken karşı çıktıklarını kendisi yaparken meşru kabul etmek ya da alenen bu şekilde olanlara karşı çıkmamak, kabullenip hoş görmek, onlara kusurlarını bile bile destek olmak da imana musallat olan en tehlikeli mikropların başında gelmektedir
Mü’min, İmanına musallat olan daha benzer pek çok tehlike ve tuzağı saymanın şeytan ve avanesi tarafından kendisi için kurulduğunu, imanı korumanın zorluğunu bilerek çok dikkatli ve uyanık olmak zorundadır.
“Salih ameller işlemekte acele edin. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi bir takım fitneler ortalığı kaplayacaktır. (İmana musallat virüsler türetilecektir) O zaman da insan mü’min olarak sabahlar, kafir olarak geceler. Mü’min olarak geceler, kafir olarak sabahlar. Dinini küçük bir dünya menfaati karşılığında satıverir.” Hadisi imanı muhafazanın önem ve zorluğu ile ilgili ahir zaman fitnelerinin tehlikelerine dikkatlerimizi çekmektedir.
Evet, din ucuzlamıştır. Girmek zor, çıkmak kolay olmuştur. Dileriz Peygamberimizin bu ifadeleri bizim zamanımız için zikredilmiş olmasın. İmanımız kaybedebileceğimiz son kalemizdir. Ondan sonra kaybedecek bir şeyimiz yoktur. Bu hadiste Ölçü olarak insanların bilerek küfre girmelerinin vurgulandığını belirtmemiz gerekir. Özellikle ihtimalli durumları istisna etmemiz doğru olacaktır.
Rabbim imandan, Kur’andan ve İslamdan bizleri, nesillerimizi ve tüm iman sahiplerini ayırmasın.
"İmandır o cevher ki ilahi ne büyüktür, İmansız olan paslı yürek, sinede yüktür. (M.Akif)
Tebrik eder, teşekkür ederiz. Yazılarınızı daha sık bekleriz.
Mustafa hoca, çok hassas ve Harika mevzuları kaleme alıyorsun. Teşekkür ederiz. Yazının başlığı da çok çarpıcı olmuz
Güzel bir konuya parmak basmışsınız hocam. Allah razı olsun.
En hassas konu iman muhafazasıdır. İman korunamamış ise hiç bir şeyin anlamı yoktur. Farkında olmadığımız Tehlikelere dikkat çektiğiniz için çok sağ olun. Teşekkür ederiz.
Aman Allah' ım, her iki dünyamızı mahveden en önemli virüsle mücadele etmemiz gerekiyor iken, biz hangi virüslerle uğraşıyoruz. Allah' ım yönümüzü yukarıdaki virüslerle mücadele etmeye çevir!. Amin. Mustafa hocam senden de Allah razı olsun hatırlattığın için
Kaleminize sağlık Mustafa bey. bu türden yazılarınızı daha sık bekliyoruz.
Amin Rabbim razı olsun abim çağımızın en büyük hastalığı imanı zayıflatan yok eden virüsler o kadar çoğaldı ki Arif olan insanı kamil Allah dostunun dediği gibi "Âlem küfür denizi olmuş insanlık imansızlik ateşi içinde yanıyor kurtarmak lazım "yazınız la bu gerçeği çok güzel dile getirmissiniz Rabbim müstefıd eylesin inşaallah
Güzel bir yazı olmuş. Başlığı da çok anlamlı ve güncel. Farkında olmadan ne tehlikelerle karşı karşıyayız
Teşekkür ederiz Mustafa Hocam. Çok önemli ve hassas konuları mevzu etmişsiniz. Ahir zamanda farkında olmadan iman tehlikeye girebiliyor Allah korusun.
Mustafa bey Allah razı olsun. Çok güzel bir konuya değinmişsiniz. Rabbım, gönüllerimizi imansız; Nesillerimizi Kur'ansız bırakmasın.