Her şeyi anlamak için işe önce kendini anlamakla başlamak gerekir. İnsan, muhteşem bir muamma, tüm gizemleri, güzellikleri ile anlaşılmayı bekleyen bir alemdir. Mahlukatın en şereflisi, en mükemmeli, Bununla beraber cehalet, zulüm, hırs, nankörlük vb. kötülükleri de içinde barındıran karmaşık bir varlıktır.
İnsan gerçekten izaha muhtaç bir alemdir. Dünyada en büyük keşif insanın kendini keşfetmesidir. İnsan çamurundaki üstü örtülü cevheri ortaya çıkardığı zaman, ne muazzam bir değer olduğunu anlayacaktır. Bunun için önce iç dünyamızda, deruni hayatımızda bir sefere çıkmamız, enfüsi bir bakışla insan gerçeğine nüfuz etmemiz gerekir. Bunu başarmak insanın önce kendisi ile barışık olmasını gerektirir.
Günümüz insanı kendisi ile barışık olma sorunu yaşıyor. Görünen o ki, belirsizlikler, buhranlar içinde bocalayan insan kendisi ile barışık olmakta sıkıntı çekiyor. İç dünyasındaki düzeni bozulan insandan hayata olumlu bir şeyler katması beklenemez. Ruhun derinliklerinde başlayan, kendini anlama ve tanımada bırakılan boşluk bunalım ve huzursuzluk olarak insanı isyanın eşiğine doğru çekiyor. Bu da insanı tatminsiz, tahammülsüz ve takatsiz hale getiriyor. İçine kapanık, karamsar, iç dünyasında huzursuz insan, kapasitesi ne olursa olsun hak ve hakikat adına bir değer üretemez. Özgüvenini kaybeden, doyumsuz, güvensiz nesillerin yalnızlık girdabından kurtulması hiç kolay değildir.
Bunun önüne ancak kendimizi fark ederek geçebiliriz. Kendi gerçeğimizi düşünerek. Yani derin bir tefekkür ve tezekkür ile. Fıtratla mutabakatı yenileyerek. Fıtratı, onu dizayn eden mutlak kudrete bağlayarak başarabiliriz. Aslında kendimizle barışmanın anlamı budur. O vakit doğru bir amacımız olur ve hayatı amaçlarımız doğrultusunda yönlendirme gücünü kendimizde buluruz. Duygularımıza hakim olur, iç alemimizde saklı olan enerjiyi harekete geçirerek gücü yakalamış oluruz. Sızlanan, şikayet eden, savrulan değil, çözüm üreten konuma yükseliriz. Kendisi ile barışık olan kişi şikayetlenme ile uğraşmaz. O daima şükür eden ve çözüm için problemlerin üstüne gidendir. Küsen, kızan, kıran, döken, iten, kakan kişi aslında en büyük zararı kendine verir. Savunan, sorgulayan, direnen, savaşan, adanan kişinin hayatı anlamlı olur ve varoluş amacına uygun hareket etme imkanı bulur.
Kendileri ile barışık kişiler sadece kendileri için yaşayan kişiler değildir, başkaları için yaşama erdemini de kuşanmışlardır. İnsanlara faydalı olabilmekten, yardım edebilmekten haz duyarlar. Onlar tüketen ve tükenen değil değer üretendir. Gözleri hep alışverişte değil alıp vermededir. Veren el olmanın erdemini taşırlar. Ümit etmeyi değil ümit olmayı seçmişlerdir. Çünkü onlar, iradesi, iddiası, ideali olan insanlardır. İnisiyatif almanın, kime ve neye itiraz edileceğinin bilincindedirler. Onlar; agresif ve saldırgan değil, saygın ve örnek kişilerdir.
Şayet kendimize saygımız varsa, kendi iç dünyamızdaki kavgayı sonlandırıp sorumluklarımıza dönmek zorundayız. Çünkü kendisi ile barışık olan insanın hesabı değil, ancak derdi ve davası olur. Kendi özelinde hesaplaşmasını bitiremeyenin hayatta ulvi bir hedefi olamaz. Beşeriyetin muhtaç olduğu barışa ancak kendimizle barışık olduğumuzda katkı sağlayabiliriz. Yaşama pozitif bakmak, aktif ve iyi insan olmak bu sayede mümkün olabilir. Çünkü kendisi ile barışık olan kişi güçlü, güvenilir, değerli ve olgundur. İç inkişafını tamamlayanlar yüreklerin fethinde etkin olabilirler. İyi bir Müslüman, Adam gibi adam olmanın yolu buradan geçer. Aksi halde gölge adam, fotokopi adam olmaktan kurtulmak mümkün değildir.
Allah'ın (c.c) muhteşem sanatı insanda tecelli etmiştir. Bu bakımdan her insan kendini iyi tanımalı ve anlamalıdır. Kim olduğunu, niçin yaratıldığını, nereden geldiğini, nereye gittiğini, yani kendini bilmelidir. Her şey kendini bilmekle başlar. Kendini bilmeyenin bildiklerinin hiçbir değeri yoktur. Zira, “Kendini bilen, Rabbini bilir”.
Bugün insan aradığı her şeyi kolay ya da zor bir şekilde buluyor ama kendini bulmakta sıkıntı yaşıyor. Hakikati bulmak isteyen insanın önce kendini tam anlamıyla tanıması gerekiyor. Bu konuda bizim en büyük engelimiz kendimiziz. Biz kendimizi engellemez isek aşamayacağımız engel yoktur. Kadere küsmek, başkalarına sitem etmek, hep birilerini suçlamak bize bir şey kazandırmaz. Bu ruh haleti sorumluluğunun bilincinde olmayanların teselli sığınmasıdır. Katlanmak ve dayanmak gerekir. Çünkü biz kulluk sınavındayız. Bizden öncekiler bu sınavdan geçtiler. Kazandı veya kaybettiler. Şimdi sıra bizde ve biz bu imtihanı kazanmak zorundayız. Kendimizle barışmaz, zaaflarımızın esareti altında ezilir isek önce kendimizden, sonra da Rabbimizden uzaklaşır VE kaybedenlerden oluruz.
YORUMLAR