ŞEHZADE MEHMET NASIL “SULTAN FATİH HAN” OLDU? (3)
Fatih liderliğini, annesinden aldığı üstün sevgi ve şefkate, babasından aldığı yüksek güvene ve Hocalarından aldığı üst düzey tahsil ve disipline borçludur. Sağlam temellerde oluşan bu üçlü ayak onda mükemmel bir vizyon oluşturmuştur.
1453 yılı sadece İstanbul fethedildiği için çağ değiştiren bir tarih olmamıştır. İstanbul’un fethi ile birlikte o tarihten sonra birçok sosyolojik kavram da değişmiştir. Daha önce Avrupa'da kalelerin, surların içinin derebeyler için güvenli alanlar, dokunulamaz, yıkılamaz yerler olduğu algısı hakimdi. İstanbul’un fethiyle birlikte bu egemenlik algısı yerle bir oldu. Surların yıkılabilir, derebeylerin dokunulabilir olduğu ortaya çıktı. Tıpkı bugün Gazze’de bir avuç Kassam Tugayı mensubu Mücahidin, dünyanın en korunaklı ve yıkılamaz algısı ile pazarlanan, ardında dünyanın süper zannedilen güçlerinin ve beslemeleri Katil İsrail’in izinsiz kuş bile uçurtmaz algısı ile güvendikleri Demir Kubbeyi, kısıtlı imkanlarla, ummadıkları şekilde kevgire çevrilip, prestijini yerle bir ettikleri gibi.
“Surların arkasındakiler egemen olur” inancının değişmesiyle Ortaçağda burjuva sınıfı ve krallıkların ortaya çıkması, Rönesans ve Reform döneminin başlaması, fetihle birlikte surların yıkılamaz algısının ortadan kalkması ile gerçekleşmiştir. İsrail’in Demir kubbesindeki aşılamaz algısının yıkılması ile de dünyada adaletsizlik ve haksızlıklara karşı çok büyük değişimlerin fitili ateşlenmiştir.
Fatih o dönemin en iyi teknolojisini kullandı. Macar usta Urban'a top döktürdü. Fetih fikriyle yattı kalktı. İstanbul’un fethi onun içinde bir tutku halini almış, Kızıl Elma olmuştu. Bu tutku adeta, “Ya ben İstanbul’u alırım ya İstanbul beni” noktasına gelmişti. Bu durum ancak yüksek idealleri olan ve bu idealleri uğrunda ölümü göze alabilen yiğitlerde görülebilen bir tutkudur.
Aslında 12 yaşındaki bir çocuğun daha babası hayattayken sultan yapılması sıra dışı bir durumdur. Sultan II. Murat oğlunun özgüvenli çıkışları, ele avuca sığmayan cesur tavırları, riskli ve sorumsuz davranışları nedeniyle geleceğini parlak görmüş ve yetişmesi için onu denemek istemiştir. Nitekim insan sorumluluk aldığı zaman daha çabuk olgunlaşır. Yanındaki kıdemli sadrazama da güvenerek küçük yaşta pişsin, devlet işlerini sorumluluk alarak öğrensin diye tahta geçirmiş ve böylece ona güvendiğini de göstermiştir. Bu durum yarı yüzme bilene, denize atarak yüzmeyi öğretmek gibidir. Aşırı hareketli, her tarafa el atmaya çalışan çocuklara mesuliyet yüklenir, fırsatlar verilirse yetenekleri daha iyi gelişir, daha çabuk olgunlaşır ve kendi çözümlerini kendileri üretme becerilerini geliştirirler.
Fatih'in hayatına baktığımızda cesaret ve adaletin karakterine yansıdığı, adaletle hükmetmeyi hayatının gayesi edindiği görülür. İstanbul’un fethinden sonra tüm hükümlüleri serbest bırakan Fatih’e hükümlüler arasında yer alan iki papazın zindandan çıkmak istemediği bilgisi verilir. Halka zulüm ve işkence eden Bizans İmparatoruna, adaletli olmasını tavsiye ettikleri gerekçesiyle hapse atılan papazlar, bundan böyle hapisten çıkmamaya yemin etmişlerdir.
Olaydan haberdar olan Sultan, huzuruna çağırdığı papazların ağzından kendi hikâyelerini dinler ve onlara şöyle der: “Bir teklifim var; sizler İslam adaletinin uygulandığı bu memleketi geziniz, Müslüman hâkimlerin ve halkımın davalarını dinleyiniz. Eğer hayata küsmenize sebep olan adaletsizliği burada da görürseniz gelip bana bildiriniz ve önceden verdiğiniz kararınız doğrultusunda uzlete çekilerek hâlâ küsmekte haklı olduğunuzu kanıtlayınız.”
Papazlar zaman kaybetmeden yola çıkarlar. İlk durakları Bursa’dır. Orada şöyle bir olayla karşılaşırlar: Bir Müslüman’ın, “hiçbir kusuru yok” denilerek bir Yahudi’den satın aldığı atın hasta olduğu ortaya anlaşılır. Müslüman, sabah olur olmaz kadı(hakim)nın yolunu tutar. Ancak kadı henüz gelmemiştir. Bir süre bekleyen Müslüman, kadının gelmeyeceğini düşünerek atını alıp geri döner ve at o gece ölür. Olayı sonradan öğrenen kadı, atın sahibi Müslüman’ı çağırarak şöyle der: “Eğer geldiğinizde ben makamımda bulunsaydım, atı sahibine iade edip paranızı alırdım. Ancak zamanında daireme gelmediğim için olayların bu şekilde gelişmesine ben sebep oldum. O yüzden atın ölümünden doğan zararı ben ödeyeceğim.” Papazlar bu olaydaki işleyen hakkaniyete ve adalete hayran kalırlar.
Oradan İznik’e geçerler. Burada da şöyle bir mahkeme ile karşılaşırlar: Bir Müslümandan tarla satın alan başka bir Müslüman ekin zamanı gelip de tarlasını sürmeye başlayınca sabanına bir küp altın takılır. Çiftçi altınların hepsini alarak tarlanın ilk sahibine gider ve küpü vermek ister. Ona: “Ben senden tarlanın altını değil, üstünü satın aldım. Eğer tarlanın içinde bu kadar altın olduğunu bilseydin bana bu fiyata satmazdın. Al şu altınlarını” der. Tarlanın ilk sahibi ise, tarlayı kendisine taşı ve toprağıyla beraber sattığını söyleyerek altınları kabul edemeyeceğini söyler. Anlaşmaya varamadıkları için iki Müslüman soluğu kadının huzurunda alırlar. Kendilerini dinleyen Kadı, adamlara çocukları olup olmadığını sorar. Birinin erkek, diğerinin ise kız çocuğu vardır. Kadı, rızalarını alarak bu iki çocuğu nikâhlar ve altınları da çeyiz olarak onlara vermeye hüküm verir.
Bu iki olaya tanık olduktan sonra papazlar İstanbul’a gelerek Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna çıkarlar ve şöyle derler: “Bizler artık inandık ki bu kadar adalet ve birbirinin hakkına saygı ancak İslam dininde vardır. Bu dinin insanları başka dinden olanlara bile kötülük yapamazlar. Bu yüzden biz zindana dönme kararımızdan vazgeçtik, sizin idarenizde hiç kimsenin zulme uğramayacağına inandık.” Ve ikisi de Müslüman olurlar.
Osmanlı’da adaleti devletin dini yapan ve bunu en yüksek derecede uygulayanlardan biri Fatih olmuştur. Adaletli bir yönetim olduğu zaman insanlarda güven oluşur. Adaletli liderim var inancı insanlarda sürpriz bir haksızlıkla karşılaşmayacaklarına karşı güven oluşturur, işte o zaman devletine bağlılık üst düzeye çıkar. Bu sayede ticarî cesaret, sermaye hareketliliği, ekonomik hareketlilik, diğer bütün sosyal hareketlilikler artar ve devlet hızla gelişir. Devletin temeli sağlamlaşmış olur.
Fatih'in vizyonu adalet üzerinde yoğunlaşmıştır. Onun için halkı tarafından çok sevilmiş ve güvenilmiştir. İnsanlar başlarındaki yöneticiler hakkında bana adil davranmayacak hissine kapılırlarsa ellerindeki gücü haince kullanırlar. Liderim bana karşı adaletli davranır kanaati hakim olursa ihanet planı yapmazlar. Fatih adaletle cesareti birleştirdiği için hainler devlete ihanet fırsatı bulamamıştır. Osmanlı'nın kuruluşunun temelindeki adalet duygusunun devletin uzun süre ayakta kalmasında önemli bir katkısı vardır. Osmanlı Devleti'nin resmi ideolojisi adalettir. Adeta Hz. Ali’nin “Devletin dini adalettir” sözünü Fatih bir yaşam felsefesi olarak hem yaşamış hem de yaşatmıştır.
Allah razı olsun hocam.
Eyvallah Mustafa Hocam. Allah Razı olsun. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah
İnsanlar başlarındaki yöneticiler hakkında bana adil davranmayacak hissine kapılırlarsa ellerindeki gücü haince kullanırlar. Liderim bana karşı adaletli davranır kanaati hakim olursa ihanet planı yapmazlar
Aşırı hareketli, her tarafa el atmaya çalışan çocuklara mesuliyet yüklenir, fırsatlar verilirse yetenekleri daha iyi gelişir, daha çabuk olgunlaşır ve kendi çözümlerini kendileri üretme becerilerini geliştirirler.
ALLAH RAZI OLSUN HOCAM HAYIRLI CUMALAR
Allâh cc razı olsun değerli hocam. Hayırlı huzurlu Cumalar dilerim.
Allah razı olsun, hayırlı cumalar
Allah razı olsun. Hayırlı cumalar. Mevla'ya emanet olun.
Hayırlı cumalar hocam ellerine sağlık
Selamün aleyküm saygıdeğer hocam hayırlı cumalar. Yazınız çok güzel olmuş ellerinize emeğine kaleminize yüreğinize sağlık
Yazılarınızdan istifade ediyorum,kaleminize sağlık
Allah razı olsun hocam hayırlı cumalar
İnşallah Gazze de hak ve adalet üzere yeni bir çağ açar.
Geçmişi günümüze bağlayan mükemmel bir yazı. Allah razı olsun.