Vefa; Sözüne sadık kalmak, sözünde durmak, kadir kıymet bilmek, dostluğa önem vermek, sevgi, dostluk ve bağlılıkta kararlı olmak anlamlarına geliyor. Tasavvufta ise ruhların yaratıldıkları zaman (Kâlû Belâ'da) Allah'a verdikleri kulluk sözüne sadık kalmaları olarak ifade ediliyor.
Vefa, dünya sınavının en zor olanıdır. En çok zorlandığımız, en fazla savrulduğumuz, ihmal ettiğimiz, genellikle gündemlerimizin dışında bıraktığımız sorumluluklarımızı görürüz bu kapsamda. Ömür boyu biriken vefa borçlarımızla kıyamette karşılaştığımızda çok şaşıracağız. Kadir kıymet bilmeden, hatır gönül saymadan büyük yükler biriktirerek kendimize nasıl yazık ettiğimizi görmek bizi çok üzecek.
Vefasız bir çağda yaşıyoruz. Yıllar akıp gidiyor. Yollar kısalıyor. Mukadder akıbet, kaçınılmaz hakikat olan ecelimiz bizi takip ediyor ve ölüme her gün biraz daha yaklaşıyoruz. Doğduğumuz günle öleceğimiz gün arasına sıkışmış ömrümüzdeki ihmal ettiğimiz vazifelerimiz her gün çoğalıyor. Şu fani hayata veda etmeden önce vefa sınavımızın konularını dikkatle gözden geçirmemiz gerekiyor.
Üzerimizde hakkı hukuku olanlara maalesef uzağız. Birbirimize, bizim için geçmişte nice zorluklara katlananlara mesafeliyiz. Zor zamanlarında yanlarında olmuyoruz. Bu konulardaki savurganlığımız ve sorumsuzluğumuz sevgi, saygı, kadir, kıymet, hatır, gönül tanımıyor. Üstümüzde emeği olanlar, anne babalarımız, akrabalarımız, dostlarımız, çilekeşlerimiz, cefakârlarımız bizden vefa bekliyor. Onların buna hakları da var.
Unutmayalım ki, dostlarına yokmuş gibi davrananların, vefasızlık edenlerin yarını yoktur. Kendilerinin de beklediklerinden görecekleri vefasızlık olacaktır. Nankörlük en kötü nasipsizliktir. Vefa insani ve İslami bir eylemdir. Vefasızlık ise içinde münafıklık barındıran bir virüstür. Bireyselleşme ile beraber gittikçe yaygınlaşan bu salgın hastalık toplumsal varlığımızı tehdit ediyor. Bencillik ve kıskançlıklar ruhumuzu kemiriyor. Menfaate ayarlı hayatların, hak hukuk tanımayan yaşamların vicdanı da vefası da olmuyor.
Vicdan gidince zaten vefa kalmıyor. Belki de bu dünyada karşılaşabileceğimiz en kötü durumlardan biri vefasızlıktır. İnsana çok acı verir, çok sancılar yaşatır. Unutulmak, hatırlanmamak, kendi kaderine terk edilmek, gadre uğramak ne ağır bir imtihandır. Günümüzde “Vefa” vefat etmiş ya da insanlığa veda etmiş sanki, vefasız günlerde yaşıyoruz. Yok saydıklarımızın, incitip üzdüklerimizin, kırıp döktüklerimizin, ihmal ettiklerimizin, hiçbirinin dosyası kapanmıyor. Mahşerde hepsi önümüze gelecek. Zira her şey kayıt altında.
“Kâlû Belâ’da” verdiğimiz kulluk sözüne vefasızlık göstermemiz ise daha büyük bir derdimiz. Bir dostumuz önemli bir merasimine bizi davet etse ama biz gitmesek, tekrar davet etse duymazdan gelsek, ikramını illa bize de yapmak istediği için tekrar tekrar davet etse ama biz hiç umursamasak bizim bu davranışımızın ne anlama gelir? Ben seni sevmiyorum, davetini kabul etmiyorum, beni bir daha çağırma anlamı çıkmaz mı bundan? Peki Rabbimiz bizi günde 5 kere, haftada 35 kere, ayda 150 kere, senede 1.825 kere, Altmış yıl sorumlu yaşadıksa 109.500 kere ezanla namaza davet ediyor. Bu kadar ısrarlı davete rağmen kıbleye dönmeyen, seccadesini öpmeyen, cami kapısını açmayan insan acaba Rabbine aynı şeyleri demiş olmuyor mu? Buna rağmen Rabbimiz bize bir kez olsun o kapıyı kapatmıyor, davetten vaz geçmiyor. Bu sürekliliği bizi çok sevdiği için devam ettiriyor. Biz de O’nu seviyorsak davetine icabet etmeli ve buyur Rabbim demeliyiz.
Kıyamet sorgusunda ilk hesabın namaz olacağının hikmeti de burada ortaya çıkıyor. Her gün ısrarla yapılan daveti dikkate almayan insana elbette önce o sorulur, hesabı da ilk başta görülür. O ilk hesabı başarı ile verenlere ne mutlu, onu veremeyenler kendilerine çok yazık ettiklerini o gün anlayacaklar.
Vefa ile vazifeliyiz, Vefamız kadar kadrimiz olur. Yalnızlaşmanın, yabancılaşmanın, uzaklaşmanın temelinde vefasızlıklar yatıyor. Vefa bir yüktür, erdemli oluş, Müslümanca duruştur. Ancak her yürek bu yükü taşıyamaz. Bu duruş; özü temiz, hamuru ekşimemiş, fıtratı sağlam olanların harcıdır.
Vefa; aramaktır, sormaktır, hatırlamaktır, bulmaktır. Sadık kalmaktır. Sahip çıkmaktır. Sorumluluk almaktır. Evvela lazım olan Allah’a koşulsuz, kuşkusuz tam bir vefa. Sonra üzerimizde hatırı ve hatırası olanlara. Vefa bugün bana, yarın sana. Vefa göstermek iyi gün dostlarının değil sadece dost olanların gösterebileceği bir erdemdir. Baki dostluklar için engin bir vefaya ihtiyaç var. Hakkın hatırı için, hatırlanması gereken her şeyi ve birbirimizi hatırlamayı ihmal etmeyelim.
“Dostlarını daima vefa ile hatırla can! Arayan sen ol bulan sen, tanıyan sen ol kucaklayan sen. Kula vefası olmayanın Hakka vefası olmaz.” diyor Mevlana. Hz. Ebubekir r.a. ın şu kıymetli sözü yazımızın “hıtâmühü misk” i (sonun güzel kokusu) olsun; “ZuIüm, ahde vefasızlık ve hîIe adındaki üç kötü huy kimde bulunursa zararları yine kendisine dokunur.”
Vefa Ahde vefa Bu kavramlar eskide kaldı hocam. Şimdi VEFA sadece İstanbul'da bir semt ismi olarak hayatına devam ediyor.
hayırlı cumalar. çok güzel bir yazı olmuş
Cüneyd-i Bağdadi'yi vefatından sonra rüyasında gören bir hürmetkârı sorar: *"Üstad der, senin birçok iyiliğin ve faziletin vardı. Kim bilir Rabbim hangisine ne türlü sevaplar lütfeylemiştir."* Şöyle cevap verir büyük veli: "Hepsi bir yana seherde kıldığım iki rekat namaz bir yana!" *Efendimiz (asm) Hazretleri de böyle buyurur:* "Fecir vaktinde iki rekat dünya ve içindekinden hayırlıdır." Çünkü dünya ve içindekiler hep dünyada kalır; ama fecirdeki iki rekat namaz hepsinden hayırlı olur. Rabbim farkına varmayı nasib etsin. Cumanız mübarek olsun.
Teşekkür ederim hocam Çok güzel bir yazı kaleme almışsınız istifade ettik sabahı şerifleriniz hayırlı olsun cumai şerifiniz mübarek olsun
Cenabı Allah biz kullarını vefalı kullarından eylesin.
Eyvallah Mustafa Hocam. Allah Razı olsun. Müstefit olduk. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah. Allah'a emanet olun
allah senden razı olsun yazınızı sona kadar okudum
Hocam sizi seviyoruz. Yazılarınızı takip ediyor ve istifade ediyoruz. Guruplarımızda ve dostlarımızla paylaşıyoruz. Herkes çok beğeniyor. Allah sizden razı olsun.
Vicdan gidince hiç bir şey kalmıyor.
Günümüzde “Vefa” vefat etmiş ya da insanlığa veda etmiş sanki, vefasız günlerde yaşıyoruz. Yok saydıklarımızın, incitip üzdüklerimizin, kırıp döktüklerimizin, ihmal ettiklerimizin, hiçbirinin dosyası kapanmıyor. Mahşerde hepsi önümüze gelecek. Zira her şey kayıt altında.
Harika bir yazı, kaleminize sağlık değerli üstadım. Çok anlamlı ve çok ihtiyacımız olan bir konuyu çok etkili şekilde kaleme almışsınız.
Hocam, yine vefa konulu veciz yazılarınızdan birini zevk'le okudum. Bu konuda rahmetli Süleyman Demirel'in meşhur bir sözü var. "siyasette vefa İstanbul'da bir semtin adıdır" Malesef günümüzde sadece siyaset'te değil her konuda vefasızlık var.
Hocam Allah razı olsun Her zamanki gibi yine mükemmel bir yazı kaleme almışsınız. Sağolasınız. Bizim Vefa programıyla da eş zamanlı olması daha da güzel olmuş.