Eski yazarımız Yrd.Doç.Dr.İsmail Şahin'in Diriliş Postası gazetesinde yayımlanan son yazısı:
“Her Evden Bir Fatih Projesi” (2)
Bugün, dünya genelinde azımsanamayacak bir çoğunluk, büyük güçlerin; demokrasi, özgürlük, insan hakları ve hatta ekoloji bayraktarlığı yaparak, kendi çıkarlarını maskelemeye çalıştıklarını düşünmektedir. Gelir adaletsizliği, yoksulluk, açlık, çevresel sorunlar gibi yerküreyi kuşatan sefalet göstergelerinin tamamı, ekonomik ve siyasi ihtiraslarla manipüle edilmeye çalışılmaktadır. İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın, 2016 yılında paylaştığı raporda, dünyanın yüzde 1'lik nüfusuna denk gelen 70 milyon kişinin, dünyanın geri kalan yüzde 99'undan daha fazla servete sahip olduğu belirtiliyor. Aynı raporda yer alan bir başka bilgiye göre ise, 62 "süper zenginin" servetleri dünya nüfusunun yarısından daha fazladır. Gelir adaletsizliği nedeniyle, BM raporuna göre, dünya üzerinde bir dakika içinde 12 çocuk açlık ya da kötü beslenme yüzünden ölüyor.
Kur’an-ı Kerim’de Allah’u Teâlâ şöyle buyurmuştur: “…Anaya, babaya, akrabâya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve mâliki bulunduğunuz kimselere ihsân ile muâmele edin, iyi davranın…” Demek ki, yukarıda bahsi geçen adaletsizliği Müslümanlar olarak bizlerin ortadan kaldırma potansiyeli vardır. Aynı zamanda bu uğurda sabırla atılacak her adımın, Müslüman olmayan kesimlerce de zamanla destekleneceği ortadadır. Yani bu noktada, temsilde sorun yaşamayarak tüm insanlığa örnek olmak zorundayız.
Ancak ailede, okulda ve toplumda verilen eğitimlerin genelinde, medya yoluyla yapılan özendirmelerde ve süslü kariyer sunularında, insanlar sistemli olarak var olan adaletsizliğin devamı için yetiştiriliyor. Bu gerçeği artık görmemiz gerekiyor. Buna rağmen tuhaf bir şekilde, materyalist örneklerin süslediği, ışık, efekt ve renk cümbüşünde yer almak için birbirimizle kıyasıya mücadele ediyoruz. Halbuki Allah bizlere “iyilikte ve iyi işlerde yarışmayı” emretmişti. Fakat birçok konuda olduğu gibi buna da heybemizde “makul” bahaneler taşıyoruz. İnsanların iyilikte yarışması gibi ahlâki bir anlayış, kapitalist sistemin mantığına zıt olduğundan dolayı, küresel ve materyalist medya aracılığıyla yapılan yayınlarla bu makul bahaneler toplumun belleğine halı gibi dokunmaktadır.
Bu çerçevede medya organları, iyilik hareketlerinin, kuruluşlarının hatta bireysel inisiyatiflerin önünü kesmek adına, yayınlarında, “Her iyiliğin cezasız kalmayacağı ve iyilikten maraz doğacağı” mesajını ilmek ilmek işleyerek, insanları iyilikte bulunmaktan soğutmaktadır. Maalesef bu durum korkutucu bir boyuta doğru hızla ilerlemektedir.
“Her Evden Bir Fatih Projesi” tüm topluma şu çağrıyı yapıyor: “Elinizden geldiği kadar yukarıdaki düstur üzerine Müslüman olunuz, kendinizi, çocuklarınızı ve etrafınızı iyilikte cesaretlendiriniz.” Proje ayrıca, her aileden, çocuğunu “kul hakkı” bilinciyle yetiştirmesini istirham ediyor. Zira “iyilik ve kul hakkı” ile donatılmış bireylerin oluşturduğu kalabalıklar, ancak dünyadaki tüm adaletsizliklere yerinde bir karşılık verebilir. Kaldı ki bu sayede, sanatta, sporda, eğitimde, bilimde, sağlıkta, siyasette, sanayide kısaca tüm alanlarda ahlâklı, örnek bireyler yetiştirebilir.
Herkesin şikâyetçi olduğu fakat sonuna “yapacak bir şey yok” cümlesini eklediği kısır sarmaldan kurtulup, yapılabilecek çok şeyin olduğunu göstermemiz gerekiyor. Öyle ki, çevre kirliliğinden, tahrip edilen doğaya, insanların eziyetine maruz kalan hayvanattan, güçlünün zayıf üzerinde kurduğu tahakküme kadar tüm sorunlar dağ gibi önümüzde durmaktadır. Artık tüm dünyanın, şeklî değil esasî bir Müslüman duruşa her zamankinden daha çok ihtiyacı bulunmaktadır. Etrafımızdaki bir yanlışı düzelterek işe başlayabiliriz. Kötü örneklerden ders, iyilerden cesaret alarak çok basit dokunuşlarla birçok yanlışı düzeltebiliriz. Laf üretip şikâyet ederek değil, iş üretip iş düzelterek ömür yolculuğumuza devam etmemiz gerekiyor. Ziya Paşa’nın o meşhur sözüyle ifade edersek: “Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz.”
http://dirilispostasi.com/n-39991-her-evden-bir-fatih-projesi-2.html