İslam itikadının temeli Tevhid inancıdır. Tevhid inancı; Tek ve tartışmasız otoritenin Yaratan, yaşatan, türlü nimetlerle donatan, dönüşün ve hesabın kendisine olacağı Cenab-ı HAK olduğunu kabul etmektir. Tevhid inancı aynı zamanda özgürlüğün sembolü ve teminatıdır. Kulu, kullar karsısında kul olmaktan kurtarıp, sadece en büyük kudret sahibi olan Allah'a kulluk etmeyi gerekli ve zorunlu kılar.
İnsanın özgürlüğü önce düşünme özgürlüğü ile başlar. Düşünce özgürlüğü denilince akla ilk gelen İslam'dır. Zira, özgürce düşünmeyi dünyaya öğreten din sadece İslam Dini'dir. İslam, güveni ve acımayı simgelediği gibi bu adın ilk çağrıştırdığı anlamlardan biri de şüphesiz özgürlüktür. Allah'a inanan, yalnız O'na kulluk eden bir mü'min veya mü'minler topluluğu kulluk sınırları karşısında birbirlerine karşı tam bağımsız bir şekilde hareket ederler. Tevhid inancının iyice yerleşmediği ya da zedelendiği toplumlarda insanlar birbirlerine kulluk ederler. Eşyaya, çıkar ilişkilerine, rantiyeye, silah gücüne, menfaatlerine taparlar. Bu tip insanların özgür olduğunu söylemek mümkün değildir. Tevhid inancıyla özgürleşen insan hem düşünce, hem de inanç açısından özgürleşir. Başkalarını hoşgörü ile karşılar. Farklı inanç sahiplerine saygılı olur. Çünkü İslami düşünce, inancı tam anlamıyla özgürleştirmiştir.
İslami düşünceyi iki kısımda mütalaa edebiliriz. Biri İslam Dini'nin temel hükümleri üzerinde düşünmektir. Bunlar da iman, ibadet ve ahlaka yönelik hükümlerdir. Bu gibi hükümler üzerinde düşünüp yeni bazı düşünceler üretmek söz konusu olamaz. İnanç, ibadet ve ahlak konularında aklı yormamak ve düşünce üretmeye çalışmamak, bu ilkeleri olduğu gibi kabul etmek dinin tabiatındandır. “İdraki meali bu küçük akla gerekmez. Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.” Din ancak bu ilkelerin korunmasıyla korunabilir. Önemli olan ise inanılacak şeylerin tespitinde ve kavranmasında aklı kullanmaktır. İnanç esasları, ibadet ve ahlak ilkeleri ilahi buyruklardır. Bunlar sabit olunca, mü'minler akıllarını sadece dünya islerinde kullanacak ve daha yoğun bir şekilde düşünce üreteceklerdir. Aklın dünyamızla ilgili işlerde kullanılması böylece farklı düşünceler üretilmesi İslam'ın dünya hayatına verdiği önemi de vurgulamaktadır.
İslam, aklı dünya islerinde kullanarak düşünme üretmenin kapısını bundan 15 asır önce açmıştır. Hz. Peygamber'in dünya islerinde ashabı ile istişare ettiği, Hz. Ömer'in bu konulardaki ictihadları ve daha pek çok uygulamalar tarihin kaydettikleridir. Rey ekolü sahibi Ebu Hanife'nin bir rivayete göre 63000 olan ictihadı ve mezhebinin dünyanın pek çok yerinde yayılmış olması aklı ve düşünceyi aktüel hale getirmesindendir.
İslami düşüncenin şartlarından ikincisi ise dini naslar dışında önceden hiçbir otoritenin hiçbir peşin fikrin kabullenilmemiş olmasıdır. Otorite şahıslar yerine otorite ilkeler kabul edilmelidir. Otorite yerine ilkelerin kabul edildiği toplumlarda özgürlükten söz edilebilir. Düşünce ya da kendi aklını kullanma konusunda Kur'an-i Kerim'de 300'e yakın yerde insanlar kendi akıllarıyla düşünmeye çağırılmaktadırlar.
İslam, okumayı, yazmayı vahyin başlangıcı kılan ve kutsal kitabının ilk ayetini "oku" diye başlatan bir dindir. Okumayı, yazmayı, öğrenmeyi temel alan İslam cehalete karşı da amansız bir savaş açmıştır. Ayni zamanda Kur'an düşünmeye ve düşünceye de büyük önem verir. Kur'an'da doğrudan mü'minleri düşünmeye çağıran "200" civarında ayet vardır. Kur'an'da "72" yerde "Düşünme" kelimesiyle mü'minler düşünme egzersizine tabi kılınmaktadır. Kur'an'ın "29" yerinde. "Tefekkür edesiniz,(düşünesiniz) taakul edesiniz (akıl edesiniz), tezekkür edesiniz (hatırlayasınız)" ifadeleri yer almaktadır. Yine "142 yerde. "Düşünmez misiniz?, düşünmüyorlar mı? düşünen bir kavim için" ifadeleri yer almaktadır. Bu ifadelerde dikkati çeken nokta soru biçiminde insanlara yaklaşılmış olmasıdır. Bu da düşünmeyi sağlamak içindir.
Düşünmek fazilettir. Düşünen kafalar cesaret sahibi olur. Düşünmeyen veya başkalarının kafasıyla düşünenler ürkek ve korkak olurlar. Eğer düşünmekten endişe edilecek olsaydı Kur'an insanları sık sık düşünmeye çağırmaz, hatta Kur'an'ın "Allah sözü" inanmayanlara meydan okumazdı: "Eğer kulumuza indirdiğimiz (kitaptan) şüphede iseniz Kur'an'ın benzerinden bir sure getirin ve Allah'tan başka şahitlerinizi de çağırın. Eğer iddianızda doğru iseniz. (Bakara. 23-24)
İslam'da "düşünce suçu" diye bir mefhum yoktur. Böyle bir bahis de yoktur. Peygamber Efendimiz, tebliği süresince olaylar karşısında farklı tavır ve düşünce ortaya koyanları hep ikna yolu ile ve merhametle kucaklamayı başarmış ya da onları inkarları ile baş başa bırakmıştır.
Gerçek şudur ki; Kur’an ayetlerinde muhaliflere tanınan düşünce özgürlüğünü, dünyada hiçbir düzen ya da siyasal rejim tanımamıştır. İslam bir inancın, bir düşüncenin baskıyla değil, özgür bir ortamda akıl ile ve düşünülerek benimsenmesini istediği gibi, kendisi hakkında şüpheye düşenleri yok etme, mahkum etme yerine, serbest düşünce yolunu ardına kadar açma üslubunu benimsemiştir. Bu durum İslam'da düşünce özgürlüğünün zirvede olduğunu gösterir. Kur'an bütün peygamberlerin ümmetlerine düşünce özgürlüğü tanıdıklarını, geçmiş büyük peygamberlerin mucizeler gösterdiğini, insanlara baskı ile değil, ikna ederek kendi akıllarıyla inandırma anlayışını hakim kıldıklarını göstermektedir.
"İşlerinde mü'minlere danış" (Al-i İmran, 159) ayeti dünya üzerinde en katı dikta rejimlerin hakim olduğu bir zamanda İslam'ın düşünceye teşvikini, düşünmeye teşvik edecek mekanizmaları nasıl harekete geçirdiğini çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır. Şu’ra Meclisi, başkalarının görüşlerinin dikkate alındığı ve müzakere edildiği yer demektir. İslam pratik anlamda ve uygulamalı olarak düşünce üretecek mekanizmaları kurma ve geliştirme noktasında da dünyaya ışık tutmuş ve bir devrim meydana getirmiştir.
“Yanlış olan düşünmek ve düşündüklerini ifade etmek değil, hiç düşünmüyor olmaktır.”
Eyvallah Hocam. Aklın sınırı vahyin alanında son bulmalı, sadece onu anlamak için kullanılmalı.
Çok güzel. Yazı mükemmel. Teşekkürler
Değerli hocam, kaleminize, yüreğinize sağlık. harika bir yazı
Hocam baştan sona büyük bir dikkat ve haz alarak okudum.Tevhit islamın bize gösterdiği çok önemli bir yol...evet yanlış olan düşünmk,düşündüğünü ifade etmek değil,düşünmemek dir" işte İslam toplumunda en büyük eksiklik de bu...oluşmadığı, araştırmadığı,sorgulamadığı için yani tevhidi yaşaşamadığı için dinini,imanını, ibadetini tam anlamıyla yapamıyor,eksik yapıyor veya ehil olmayan birilerinin demesiyle yapıyor ,yaptığını sanıyor.günümüzde en büyük etkilerden biride kendini sih,lider vs. sanıp ona inanan cahillerin tevhitten uzak kalmaları dır. Allah Tevhidi Kur'an da olduğu gibi doğru bir şekilde öğrenmeyi tüm müslümanlara nasip eylesin inşaallah....
Büyüklerimiz onun için iştişarede bereket var derler
Teşekkür ederim öğretmenim
Hocam hep bu toplumun çok önemli ihtiyacı olan konulara parmak basıyor ve güzel bileğiler veriyorsunuz. Size teşekkür ederim.
Yüreğinize kaleminize sağlık öğretmenim
AGZINA SAGLIK HOCAM ALLAHA EMANRT OL
Hocam sizin yazılarınızı hem çok bayrnerek okuyorum, hem de çok şey öğreniyorum. Allah sizden razı olsun.
Düşünmenin sınırları açısından çok önemli bir yazı. İnsanlar hem hakkını hem de haddini bilmeli.
Maşallah hocam, yine eğitimci kimliğinizi on plana çıkarmayı başarmışsınız
Allah razı olsun.kaleminize sağlık.
Bizlere yüce mevlam hiç bir canlıda olmayan aklı vermiştir onu iyi kullanarak yolumuza devam ederiz Inşaallah. Güzel bir yazı iyi akşamlar hocam
Hayırli geceler hocam elerinizden operim
Kaleminize sağlık Hocam. Yine önemli bilgilerle dolu harika bir yazı olmuş.
Rabbim hakkıyla idrak edip , hakkıyla yaşayabilmeyi bizlere ve sevdiklerimize nasip etsin.
Rabbim hakkıyla idrak edip , hakkıyla yaşayabilmeyi bizlere ve sevdiklerimize nasip etsin.