Hz. Ömer b. Hattab (r) efsane değil bulunduğu maddi-manevi makamlara ağır imtihanlardan başarıyla geçerek ulaşmış, Allah korkusundan uykuları kaçmış bir ADAM’dır. İslâm ile şereflenirken de İslâm ile müşerref olduktan sonra da verdiği imtihanlar sonucunda peygamberlerden sonra tüm zamanların en önemli 2. İsmi olabilmiştir. O’nu “Hz. Ömer b. Hattab (r)” kılan, Müslüman olduktan sonra başardığı ilk imtihandır ve bu imtihan “ÖNCELEME” imtihanıdır. Hz. Abdullah b. Hişam (r) naklediyor;
Bir grup Sahabi ile birlikte Rasulullah (sav)’in yanında yürüyorduk. Bir ara Rasulullah (sav) Ömer b. Hattab’ın elinden tuttu. (Bundan duyduğu büyük mutlulukla) Ömer;
“-Ey Allah’ın Rasulü! Ben seni nefsim dışında her şeyden çok seviyorum.” dedi. Rasulullah (sav);
“-Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin olsun ki beni canından daha çok sevmedikçe bu (sevgi gerçek sevgi) olmaz!” buyurdu.
Ömer gitti (nefsiyle baş başa kalıp söyleyeceği sözle imtihan olacağını, bunu aşıp aşamayacağını, neyle karşı karşıya olduğunu eni konu düşünmüştü. Geri geldikten sonra) Ömer b. Hattab;
“-Ya Rasulallah! Vallahi şimdi seni canımdan da çok seviyorum.” deyince Rasulullah (sav);
“-İşte şimdi oldu ey Ömer!” buyurdu. [Buharî, Eyman ve Nüzür, 3. Rasulullah (sav) ile Hz. Ömer (r) arasındaki konuşmanın diğer rivayetlerle birlikte tahlili için Bkz. Muhammed Emin Yıldırım, Efendimiz’i Sahabe Gibi Sevmek, 2. Baskı, İstanbul: Siyer Yay. 2012, s. 70-73]
Mü’min olmak iddia sahibi olmaktır. İman iddiasında bulunmaktır. İnsan iddiasıyla sınanır. İşte bu yüzdendir hep mü’minlerin imtihandan geçmelerinin sebebi. Çünkü Merhum Mehmed Akif’in “İmandır o cevher ki İlâhi ne büyüktür / İmansız olan paslı yürek sinede yüktür!” dediği gibi, iman benzeri olmayan en büyük hazinedir ve bu hazinenin kendisine teslim edileceği, yani “ben iman sahibiyim, mü’minim” diyen herkes imanında samimi olup olmadığının imtihanını verir. Çünkü Rasûlullah (sav);
“-Üç haslet vardır ki; bunlar her kimde bulunursa imanın lezzetini tadar. Allah ve Rasulü’nü her-kesten çok sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek, sevmediğini Allah için sevmemek. İmandan sonra küfre dönüşü ateşe atılmak gibi çirkin ve tehlikeli görmek.” buyurmuştur. (Buharî, İman, 9, 14, İkrah, 1, Edeb, 42; Müslim, İman, 67; Tirmizî, İman,10)
İşte Ömer b. Hattab (r)’ın verdiği ilk sınav “Rasûlullah (sav)’i önceleme” idi. İşte bu sebepledir ki hayatı boyunca Rasûlullah (sav)’e karşı en ufak hatalı davranışlar sergileyenlere bile “-Bırak şunun boynunu vurayım!” demiştir.
Ömer b. Hattab (r)’ın bu ÖNCELEME ÖZELLİĞİ sadece Rasûlullah (sav) hayatta olduğu zamanla da sınırlı değildi. Rasûlullah (sav)’in irtihalinden sonra da devam etmişti. Denebilir ki “Rasulullah (sav)’i sadece Hz. Ömer değil, tüm Sahâbîler hatta her Müslüman kendinden daha öncelikli görür, ne var bunda!” Deriz ki; 1) Eğer “Rasulullah (sav) benim de önceliğimdir, ben O’nu kendimden üstün tutarım” demek lafla peynir gemisi yürütmeye benzemez! Rasûlullah (sav)’in sakal-ı şerifini öpmek için kuyruğa girmek mesele değil, mesele (mecburiyeti olanlar istisna) sünnetine uyup sakal bırakabilmektir. (sakal sadece bir örnektir). 2) Yine deriz ki; Ömer b. Hattab (r) sadece Rasulullah (sav)’i değil, Ashab-ı Kiram’ın tamamını, özellikle de Ehl-i Beyt’i de öncelemiştir. Bu hususta onlarca örnek vardır O’nun hayatında. İşte o örneklerden biri…
İslâm coğrafyası Ömer b. Hattab (r) zamanındaki fetihlerle çok genişlemiş, İran ve Mısır fethedilmiş, Bizans bugünkü Kilis sınırına kadar geri püskürtülmüştü. O'nun yönettiği topraklar üzerinde bugün 20 küsur bağımsız (!) devlet olduğu düşünülürse, 10 yıllık hilafeti zamanında coğrafyanın ne kadar genişlediği daha net anlaşılır. Fethedilen topraklarda insanlar kitleler halinde İslam'a girmişti. Dolayısıyla Müslüman nüfus da hayli çoğalmıştı. Ömer b. Hattab (r) bu sebeple bir NÜFUS SAYIMI yaptırmak, halkın demografik yapısını bilmek istiyordu. Bunu da özellikle ahalinin ganimet vs. gibi devlet gelirlerinden nasıl faydalandırılacağı gibi hususlarda işini kolaylaştırmak için yaptırmıştı. ilk Dîvân Teşkilatını da zaten bu amaçla O kurmuştu. Nüfus sayımı için bir ekip görevlendirmişti. Talimatına göre herkese bugünkü TCKN verildiği gibi bir numara verilecekti. Bir hafta sonra nüfus sayımıyla görevlendirdiği ekibi denetlemeye gitmişti. Hazırlık evraklarını incelemeye başladığında ilk sıranın yani 1 numaranın kendisine, 2 numaranın oğlu Abdullah b. Ömer (r)'a, 3, 4, 5… yani ilk sıraların Ömer b. Hattab (r) ve yakın akrabalarına tahsis edildiğini görünce çok kızmıştı.
"-Bu da ne demek oluyor. Neden ilk sıraya beni ve akrabalarımı koydunuz?" diye sormuştu. Görevliler de bunun gayet doğal olduğunu ifade ederek;
"-Siz Mü'minlerin Emiri, Rasûlullah (sav)'in halifesisiniz. Bir numara siz olmayacaksınız da kim olacak Ey Mü'minlerin Emiri!" demişlerdi. Yani hürmet ifadesi olduğu için teşekkür edeceği yerde O’nun bu duruma kızmasına bir anlam veremeyip bu kez;
"-Peki sıralamayı nasıl ve neye göre yapalım?" diye sormuşlardı.
Bu soruya öyle bir cevap/talimat verdi ki TEVAZU nedir sorusunun başka türlü cevaplanması sanırım imkansızdır. Ömer b. Hattab (r) buyurdu ki;
"-ALLAH BENİ NEREYE KOYDUYSA, SİZ DE ORAYA KOYUN! Benden önce 39 Müslüman vardı. Rasûlullah (sav)'in eşlerinden torunlarından sağ olanları, Bedir Gazvesi’ne katılıp da gazi olarak hala hayatta olanları ilk sıralara yazın. Sonra da beni ortalarda bir yerlere kaydedin!"
Şu muhteşem ifadeye bir bakınız Allah aşkına! “-Allah beni nereye koyduysa siz de oraya koyun!” insan olanın tüyleri titrer bu cevaptan! Bir başka örnek daha arz edip sözlerimi toparlamak istiyorum;
Kûfe ve Basra'dan bir grup Ömer b. Hattab (r)'i ziyaret etmek istediler. Medine'ye geldiklerinde, ahalinin kendi aralarında Ebu Bekr-i Sıddık (r) ve Ömer b. Hattab (r) hakkında konuştuklarını gördüler. Bir kısmı "Ebu Bekir Ömer'den üstündür!" derken, diğer kısmı "Ömer Ebu Bekir'den üstündür!" diyordu. Aralarında bulunan Cârûd b. Muallâ adlı kişi de Ebu Bekr-i Sıddık (r)'in Ömer b. Hattab (r)'den üstün olduğunu söylüyordu. Derken Hz. Ömer (r) elinde bir değnekle çıkageldi ve kendisini Ebu Bekr-i Sıddık (r)'den üstün görenlere girişmeye başladı. İçlerinden biri fena halde korktu ve Ömer b. Hattab (r)'in dizlerinin önüne çöktü. Bu esnada Cârûd;
"-Yeter Ey Mü'minlerin Emiri yeter! Bir daha Allah bizi seni Ebu Bekir'den üstün olduğunu söylerken görmeyecek! Vallahi Ebu Bekir şu konuda da senden üstündür, şu konuda da senden üstündür!" diye O’na yalvardı. Bu sözlerden sonra Ömer b. Hattab (r) adamı bıraktı ve oradan ayrıldı. Yatsı Namazından sonra minbere çıktı, Allah'a hamd u sena ettikten sonra orada bulunanlara hitaben şunları söyledi;
"-Ey insanlar! (sözlerinize) dikkat edin! (Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun!) Biliniz ki; Rasûlullah (sav)'den sonra bu ümmetin en üstünü Ebu Bekir'dir. Ben öldükten sonra dahi kim bunun aksini (yani benim Ebu Bekir'den üstün olduğumu) söylerse, o bir iftiracıdır. Bu sözleriyle bana iftira etmiştir! Allah’ım! Ben bunların beni Ebu Bekir’den üstün tutmuş olmasından berîyim." [İbnü'l-Esîr, Üsdü'l-Ğâbe Fi Ma'rifeti's-Sahabe, Adil Ahmed Abdü’l-Mevcud ve Ali Muhammed Muavviz (thk.), 2. Baskı, Beyrut: Daru’l-Kütübi’l-İlmiye Yay. 1423/2003, c. 3, s. 219]
Sözün özü Aziz ve Azize Dostlar… Ömer olabilmek için 20 milyon km. kare genişliğinde bir coğrafyayı yönetmek şart değildir. Çünkü; Ömer’lik başta insanın kendi nefsi olmak üzere Allah ve Rasulü (sav)’i her şeyden üstün tutmak ve her şeyden çok sevmek demektir. Ömer’lik önceliği “ben” değil, “sen” diyebilen insan olmak demektir. Ömer’lik, bir insan her kimi hangi anlamda seviyorsa sevsin Allah ve Rasulü (sav) hakkı için sevmek, her kime kızarsa yine Allah ve Rasûlü hakkı için kızabilmek demektir. Ömer’lik, bir insanın sevdiği, hele hele Allah ve Rasûlü (sav)’in hakkı için sevdiği insanı değil herhangi bir makam sahibiyle görülecek iş için ertelemek/ötelemek, kendi canından bile üstün tutmak, onun için iki eli kanda olsa her şeyden önceleyebilmek demektir.
Hey gidi Koca Ömer hey! “Eğer bir gün derlerse yeryüzünde adalet kalmamıştır, biliniz ki o gün Ömer ölmüştür.” derler ya ne kadar doğruymuş! TBMM Eski Başkanı Sn. Yasin HATİPOĞLU Beyefendi’nin dediği gibi;
Beyt-i Aksa zâr ederken, boş lafın pâ-bendiyim,
Beynim aksın, dil kesilsin kîl-ü kâlim kalmasın!
Bî-huzûrum zulm elinden, gözyaşım dinmez akar,
Yâ İlâhi! bir Ömer gönder! mezâlim kalmasın!
Sözlerimi burada noktalarken şunu da söylemeden geçmeyeceğim; Eğer biz “bir Ömer gerek bize” diyorsak veya “artık Ömerler yetişmiyor” diye hayıflanıyorsak şunu çok iyi bilmemiz gerekir ki; Hz. Ebu Zer-i Ğıfârî (r) ve “-Yanlış yaparsan seni kılıçlarımızla doğrulturuz ey Ömer!” diyen Hz. Selmân-ı Fârisî (r) yetiştiremeyen bir toplumda Hz. Ömer b. Hattab (r) yetişmesini beklemek hayalperestlik bile değildir...
en içten dua ve duygularımla arz ederim.
Bu vesileyle başta 8 yıl bu fakiri layık olduğundan çok daha fazla hürmet ve muhabbetle bağırlarına basan Değerli Karabüklü Dostlarım olmak üzere Karabük ve ilçelerinde yaşanan sel felaketi dolayısıyla tüm Saygıdeğer Karabük Halkımıza geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Rabbim tekrarından ve beterinden cümlemizi muhafaza buyursun
29 Haziran 2022 Çarşamba
İrfan BAYIN
İzmir İl Müftülüğü Vaizi
İletişim: https://www.irfanbayin.com.tr/
Allah razı olsun üstadım. Selam ve dua ile...
Amin Sn Müdürüm Allah sizden de razı olsun dualar salihlerin duası olsun ve aleyküm selam