Bismillâhirrahmânirrahîm… Allah’a hamd, Rasûlullah’a salât ederek Saygıdeğer Okurlarımı Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketiyle selâmlıyorum. Cumanız mübarek olsun…
Akademik formatla köşe yazısı yazmayacağım bugün. Kur’an olunca mesele, yazmaktan ziyade farklı bir üslûpla konuşacağım.
İlk vahyin geldiği ilk Kadir Gecesi’nden kısa bir zaman sonraydı. Rasûlullah (sav); “-Ey örtüsüne bürünen! Kalk ve uyar!” (74/Müddessir, 1-2) âyetleri gereği çıkıp peygamberlikle görevlendirildiğini ilan etmişti. Ortada adı bile “Kur’an” olarak konulmamış, “Kitap” olup olmayacağı dahi henüz belli olmayan vahiy süreci yeni başlamıştı. Halkın 6666 bildiği, fakat 6236 âyet değil; “-Yaratan Rabbinin adıyla Oku! O, insanı kan pıhtısından yarattı. Oku! İnsana kalemle (yazmayı ve) bilmediğini öğreten Rabbin kerem sahibidir.” (96/Alâk, 1-5) mealindeki bu beş âyet vardı sadece.
Bir adam vardı bu âyetleri O’nun mübarek dilinden dinleyenlerin arasında, ama ADAM!
“-Nedir bu söylediklerin?” diye sordu.
“-Allah beni insanlığa son peygamber olarak gönderdi. Duydukların da vahiydir.” diyerek yanıtladı Rasûlullah (sav). Acaba ADAM ne dedi bunu duyunca? Haydi, tahminde bulunalım…
“Bu dediklerin okuyup üfleyince iyi gelir mi? Devemin boynuna (dikiz aynasına?) takarsam kazadan korur mu?” demiş olabilir mi mesela? Ya da; “-Bak şimdi Muhammed! Pıhtı diyorsun. Bir hekime gideyim, kan tahlili yapsın, hemogram raporuna bakayım! Kan pıhtısından yaratılmışsak, bilim seni onaylarsa sana inanırım!” mı dedi? Hayır! Deseydi gayet de “bilimsel” (!) bir yaklaşım olurdu! Ama o bilimsel yaklaşmadı.
“-Sen şimdi Allah’ın bizim için seçtiği son peygambersin öyle mi?” diye sordu. “-Evet, öyle.” cevabını alınca, bir saniye bile düşünmeden;
“-Madem öyle uzat elini sıkayım! Sana ilk iman eden ben olayım!” dedi ve tarihe “tereddütsüz iman eden ADAM” olarak geçti. O; adamlıkta zirve noktası Hz. Ebu Bekr-i Sıddık (r)’ın ta kendisiydi…
Hele ondan da önce iman eden ve “ilk iman eden KADIN” olma şerefine sahip bir kadın vardı ki; daha Rasûlullah (sav) Hira’da yaşadıklarını anlattığı anda âyetleri bile duymadan iman etti. Bayan değil kadındı! O, Hz. Hatice bt. Hüveylid (r)’nın ta kendisiydi
Ashâb-ı Kirâm’ın 2/3’si Kur’an tamamlanmadan, çoğu da Mushaf haline geldiğini bile göremeden göçtüler dünyadan. Hz. Hamza (r), “Bugün yaşasa ihale peşinde koşardı” diye şehadetinden 1325 yıl sonra hakarete maruz kalan Hz. Mus‘ab b. Umeyr (r), şehid olduklarında Kur’an’ın yarısı bile indirilmemişti…
Onlar iman etti, şimdi birileri “bilimsellik” (!) adına âyetlerin âyet olup-olmadığını tartışıyor! Bilime İsmet ÖZEL’in tercüme ettirdiği, entomolog kimyager bir bilim adamı Anthony STANDEN’in “Science is a Sacret Cow” adlı kitabın penceresinden bakmaya da cesaretleri yoktur bunların!
Lütfen, kimse beni “bilim karşıtlığı” ile itham etmesin! “Kelâm Atomculuğu” konusunda bilimsel bir çalışmaya imza atmış biri olarak kesinlikle bilim karşıtı değilim. Ancak; “bilimsellik”, hem de “Kur’an’a bilimsel yaklaşım” (!) denilip “Kur’an karşıtlığı” yapılmasına, hele de geleceğimizin teminatı gençlerimizin zihninin bulandırılmasına da göz yumacak değilim! Buna ‘bilimsellik’ de denilemez! Kur’an üfürük kitabı değildir, evet! Ayetler Jeep’lerin camına yapıştırılsın diye indirilmemiştir, evet! Ama Kur’an ‘bilimsellik’ adı altında polemik malzemesi yapılsın diye de vahyedilmemiştir! O tartışma kitabı değil; hayat kitabı, hayatı kendisine göre yaşama kitabıdır! Çünkü Kur’an; insanlar değiştirsin diye değil, insanları değiştirmek için indirilmiştir. Bu sebeple yazımı, ömrümü adadığım sevgili gençlerimize seslenerek tamamlamak istiyorum.
Ey Genç Delikanlım!
Sen “okunmuş kefen” (!) satanları koy bir kenara! Hayırseverlerden “İslâm’ı anlatacağız” diye fitre ve zekât toplayarak kurdukları TV’lerde boy gösteren, papazlardan doktora yapmış sözde teologların zırvalarını da koy kenara! Bayrak Şairi’mizin dediği gibi “Bırak bozuk saatler yalan yanlış işlesin!” Allah kime ADAM diyorsa adam odur. Allah ne buyuruyor; “-Mü’minlerden öyle adamlar vardır ki Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar. İçlerinden bir kısmı sözünü yerine getirmiş (şehid olmuş), bir kısmı da beklemektedir. Verdikleri sözü de asla değiştirmemişlerdir.” (33/Ahzab-23) Oysa âyetin metninde geçen “Mü’minîn” kelimesi Arapçada zaten “Erkek mü’minler” demektir. Öyleyse; “-Mü’min erkeklerden/erkek mü’minlerden öyle adamlar vardır ki…” diye meal vermek gerekmektedir. Demek ki Allah her “Ben de mü’minim” diyene “Adam” demiyor. Erkek olmak başka “Adam Olmak” başka! Sen o erkeklerin (!) peşini bırak, Hz. Ebû Bekir (r), Hz. Mus‘ab (r) gibi Adam’ların peşinden git!
Ey Genç Kızım!
Sen boş ver o senin onurunu bir çiklet için çiklet gibi çiğnemek isteyen, aslında kendileri çiklet gibi çiğnenip şekeri bitince fırlatılıp atılanların dağıttıkları sözde hakları! At bir tarafa o “Hatice’ye değil neticeye bak!” diyenleri! Allah neye “Hak” diyorsa hak odur. Sen Hz. HATİCE (r)’ye bak! Hakkı Allah tarafından teslim edilmiş, Allah’ın Hak’lı kıldığı o Ana’nın peşine git! Senin her hakkın Allah katında mahfuzdur! Şair sana da sesleniyor ey kızım!
Bilmem neden gündelik işlerle telâştasın!
Kızım, sen ne Fâtihler doğuracak yaştasın!
Ey gençler! Siz Ashâb-ı Kirâm’ın izini sürün! Onların hocası oryantalistler değil, Rasûlullah (sav)’di. Onları “-Ashâbım yıldızlar gibidir. Hangisinin peşinden giderseniz hidayete erersiniz.” diye tanımlayan da Efendimiz (sav)’dir. (Beyhakî, el-Medhal, s.164, Ali el-Müttakî, Kenzü’l-Ummal, No: 1002. Senedi zayıf olsa da Sahâbe’ye dair birçok hadis ışığında mana itibarıyla sahihtir) Onlar birer “Yeryüzü Yıldızı” idi. İşte şimdi “Sizin yıldızınız kim?” sorusunu siz gençlerin “Benim yıldızım kim?” diye kendinize sormanın vaktidir! Gerisini bir İmam Mâtüridî (rh.a) çıkar halleder Allah’ın izniyle!
İletişim: http://www.irfanbayin.com.tr/
Allah razı olsun sizden çok değerli hocam
İrfan hocam gene çok akıcı, güncel ve anlamlı bir yazı olmuş. Tebrik ve teşekkür ederim.
Allah razı olsun üstadım. Sıradan insanları geçtik,âlim dediklerimiz bile lüzumsuz ayrıntılar içinde hem kendini hem de takipçilerini boğuyor.Oysa ortada örneklerin en güzeli peygamber efendimiz (sav) ve ashabı var.Ölçü basir ve aşikâr:"Onlar nasıl yasamışsa öyle yaşamak,insanlara ve olaylara nasıl bakıyorsa öyle bakmak."Gayrısı laf u güzaf..Yapabilenlere ne mutlu
Amin inşaallah Saygıdeğer Üstadım. İfadeleriniz yürekten katılıyorım. Rabbim bizi Nebilerin, sıddıkların, salihlerin, şehidlerin yolundan ayırmasın. Buyurduğunuz gibi ne mutlu Onlara ittiba edebilenlere. Rabbim bizi o mutlu kılınanlardan eylesin. Sağolun varolun
Allah razı olsun üstadım. Rabbim bizleri Kur'an-ı hakkıyla okuyan, okuduklarını anlayan ve anladıklarını hakkıyla yaşayan bahtiyarlardan eylesin. Vesselam.
Amin inşaallah Değerli Müdürüm Allah sizden de razı olsun çok teşekkür ediyorum. Duanıza gönülden iştirakle Amin diyor saygılarımla teşekkürlerimi sunuyorum