Bismillâhirrahmânirrahîm… Allah’a hamd, Rasûlullah’a salât ederek Saygıdeğer Okurlarımı Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketiyle selâmlıyorum. Cumanız mübarek olsun…
Kako-fobi (çirkin görünme korkusu), pato-fobi (hasta olma korkusu), atelo-fobi (mükemmel olamama korkusu), gameto-fobi (evlilikten korkma) vb. gibi psikolojide yığınla “fobi” denilen korku türleri var. Ancak üniversitelerin psikoloji bölümlerinde okutulan kitaplarda fobi konusunda yaptığım araştırmalara göre fobi türlerinde bir tek Allah Korkusu yok!
Allah korkusunun bir fobi türü olmadığı söylenerek itiraz edileceğini biliyorum. Fakat ne dediğimin farkındayım. “Allah taş eder! Allah çarpar! Allah çarpsın! Allah koç indirmeseydi Kurban’da seni kesecektik!” diye diye çocuklarımızın iç dünyasında oluşan ve ilerleyen yıllarda deizme, ateizme, hatta satanizme götüren “Allah fobisi” ile “Allah’a duyulan saygı ve sevgi” anlamında "Allah Korkusu" elbette bir değildir. Konumuz takva olmadığından detayına girmeyeceğim. Ancak söylemek istediğim şudur; psikolojideki fobi türünden tüm korkular, hatta “fobo-fobi” yani “korkmaktan korkma” bile bir tek korkunun yokluğundan ya da eksikliğinden kaynaklanıyor. O da takva anlamıyla Allah korkusu! Allah ise “-And olsun sizi korku ile... imtihan edeceğiz.” (2/Bakara-155) ayetinden anlaşılacağı gibi yemin ifadesi de kullanarak, zatından korkma dışındaki tüm korkuların imtihan sebebi olduğunu beyan etmiştir.
Psikolojide tabi ki “ölüm korkusu” da vardır. Ancak bir fobi türü olarak bu ölüm korkusu bile takvadan beslenen “Ahiret korkusu” anlamına gelmez. Günahlardan dolayı Rabbinin yüzüne bakmaktan utanma, gereği gibi ibadet edememe, cehennem azabı endişesi, dünya hayatını boşa harcamanın verdiği pişmanlık gibi duygu ve düşüncelerden kaynaklanan ölüm korkusu ile psikolojide “tanato-fobi” bilimsel adıyla sözü edilen ölüm korkusu Türkçede eş-sesli kelimeler olsalar da eş-anlamlı kelimeler değildir. Çünkü ölüm fobisi; hazlardan mahrum kalma, sevdiklerinden ayrılma, unutulma, haşerelere yem olma, başkalarına kalacak olduğunu bilip servetten mahrum kalma gibi anlamlara geliyor psikolojide. Psikologların daha çok ‘kaybetmekten korkacak derecede değerli’ gördüğü imkânlara sahip kimselerin, kendilerini “yaşlanmış” hissetmeye başladıkları zamanlarda yaşadıklarını söyledikleri ölüm fobisi; bulaşıcı ve ölümcül bir virüsün tüm insanlığın hayatını alt üst ettiği zamanlarda kitlesel bir boyut kazanır. İnsanları bir anda ölüm fobisi sarıverir.
Ölüm fobisi yaşayan kişiyi bundan kurtarmak için de tedavi etmek gerekiyor doğal olarak. Buna göre ölüm fobisinden kurtulmuş insan “ölümden korkmayan insan” demektir. Öyle ki cenazede bile dünya işlerini konuşabilir insanlar. Hatta bir elindeki telefonla “Dayım ‘öbür tarafa’ gitmiş’ de mezarlıktayım, geliyorum, sen çeki hazırla!” derken, diğer eliyle dağıtılan pideyi yiyip ayran içmekle meşgul olabilir. Yani mezarlıkta bile ölümden korkmazlar. Bu anlamda ölüm fobisi yaşamayan insan da “sağlıklı” (!) kabul edilir. Fakat post-modern psikoloji kuramlarına göre bir tür “anksiyete bozukluğu” sayılan ölüm fobisi de cenaze defnedilirken dahi ölüm korkusu duymayacak kadar psikolojik açıdan “sağlıklı olmak” da İslâm’a göre “Vehn” hastalığıdır. Rasûlullah (sav) bir hadisinin sonunda “-Dünyayı çok sevmek ve ölümü istenmeyen kötü bir şey (kerih) görmektir.” (Ebu Davud, Melâhim, 5) buyurarak bu hastalığının “dünyevileşme ve buna bağlı olarak ölüm fobisi hastalığı” olduğuna dikkat çekmiştir.
Dilencilere sadaka verdiği, ara sıra camide göründüğü veya haramı işlese bile kalbinin temiz olduğu gerekçesiyle kişinin kendini cehennemden kurtulmuş, cennetlik bir kul kabul etmesi, yani “ucub” denilen “uhrevî güvenlik hissi” de dünyevileşme hastalığına sebep olan bir başka virüstür. Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi! Onlar da kendilerini ‘Allah’ın seçkin kulları’ hatta “Allah’ın çocukları” olarak görüyor (Bk. 5/Maide-18), bu sebeple dünyada nasıl yaşarlarsa yaşasınlar ahirette Allah’ın kendilerine asla azap etmeyeceğine inanıyorlardı. Allah da onlara; “-Ey Yahudiler! Bütün insanlar değil de sadece kendinizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin! (Allah’a kavuşmayı dileyin bakalım!)” (62/Cuma-6) buyurmuştur. Böylece onların bu inançlarının çürüklüğünü yüzlerine vurmuş, kendilerinden o kadar da emin olmamaları gerektiğini hatırlatmıştır. Konumuz açısından asıl dikkat çekici olan ise ayetteki “-Haydi ölümü temenni edin (de göreyim)” ifadesidir. Ahireti garanti saymanın kendinde dünyada istediği gibi yaşama hakkı görme gibi bir yanılgıya düşüreceğini, bu yanılgının insanı dünyevileştirdiğini, dünyevileşmenin de kaçınılmaz olarak ölüm fobisine neden olduğunu işaret etmektedir.
Vehn hastalığına tutulduğu için dünyevileşmiş, modern, modernleştirilmiş, post-modern insan dünyanın kalıcı olmadığını bildiği halde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya alışmış, alıştırılmış insandır. Hiç ölmek istemediği için arada bir ölüm aklına geldiğinde de “Benim daha yaşamak istediğim pek çok arzum var. Ölmek için erken!” diyerek ölümden korkar.
Oysa Allah’tan korkanlar ve gereği gibi yaşayanlar (takva sahipleri olan müttakiler) için ölüm; Allah’a kavuşma, cennete girme ve peygamberler, sıddıklar, şehidler ve salihlerle ebedi beraberliğin başlangıcı demektir. Ölüm anı için “şeb-i aruz” Sevgili’ye, yani Allah’a kavuşma denmesi bundandır. Bu duygunun zirve noktası da şehadettir. Kur’an’ın “-Allah yolunda öldürülenlere ‘onlar ölü’ demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz şuurunda değilsiniz.” (2/Bakara-154) ifadesiyle ölümsüzleştirdiği o muhteşem anın manevi lezzeti, Anadolu irfanıyla mücehhez insanımızın dilinde “şehadet şerbeti içmek” ile ifade edilir. Mü’minler “ölmeden evvel ölen” kimselerdir. Zira İslâm, nefs-i emmare düzeyindeyken ele aldığı insanı ölüm rabıtası ile kemal yolculuğuna başlatır...
Ölüm rabıtası; “ölümle bağ kurma tefekkürü” demektir ve kişinin hayalinde kendi cenaze merasimini izlemesidir. İnsanın “Şu an ölmüş olsaydım ahiretim belki de berbat olacaktı!” diye düşünmesi içindir. Bu korkuyu yaşayan insan, kalan hayatına nasuhi bir tevbe ederek Allah’tan af diledikten sonra gereği gibi yaşama azmiyle devam eder. Ara ara da ölüm rabıtasını tekrarlar. Böylece ölmekten değil, günahkâr olarak ölmekten korkar. Bu sebeple de haramlardan uzak durur. Hata ile günah işlediğinde de ye’se düşmeden yine tevbe ve istiğfar ederek Rabbine sığınır. Artık kişi psikolojideki ölüm korkusunu, yani ölüm fobisini yaşamaz. Zira bu dünyanın ve sıkıntılarının geçici olduğunu idrak eder.
Özetle; hakiki mü’min; Allah’a layık kul olamadan ölmekten korkar. Modern insan ise; dünya zevklerini yaşayamadan ölmekten korkar. Fark budur. Allah ise birçok vesilelerle, örneğin Covid-19 salgınıyla; içindeki her şeyiyle dünyanın ve sahip olduğu her şeyiyle insanın asıl sahibi olduğunu unutan insana kendini hatırlatır. Ama konumuz açısından en önemlisi şudur; ölümden bile ders almayanı ölüm korkusuyla imtihan eder.
Ölüm korkusu da bir imtihandır ve her imtihanın olduğu gibi bu imtihanın da kazananı ve kaybedeni vardır. Kaybeden kimdir? Dünyanın fani olduğunu kabullenmek istemeyenler, ısrarla dünya ehli olarak yaşamak isteyenler. Bunlar zamanla ölüm fobisine saplanır. Özellikle salâ okunmasına bu fobilerini ‘tetikleyici unsur’ olarak gördükleri, yani ölümü hatırlattığı için bazen mesela ıslık çalarak tepki gösterirler. Kalplerinde ölümsüzlük arzusu olduğu ve kendilerini kendilerine yeter görmekle eşdeğer olan Allah karşısında acziyet duygusunun yokluğu dolayısıyla; Allah’a karşı acziyetin idraki olan minarelerden edilen dualardan da nefret ederler. Çevrilen filmlerde romatizmal diz ağrısını yağmur duasıyla kıyaslayıp alay etmeleri bundandır. Çünkü ölümü hatırlatan her şeye düşmandır onlar... Kazanan kimdir? Her tarafı saran ölüm korkusuyla kendine çeki düzen verenler, kendisiyle yüzleşenler, sorumsuzca yaşadığının farkına varıp artık yönünü kıbleye çevirenler. Kısacası pişmanlıkla tevbe edip sırat-ı müstakim üzere yaşama kararı alanlar. Bunlar tevbeye sarılır, dua eder, dua bekler, ibadete yönelir, kaybedecek dakikası bile olmadığını bilerek hayır hasenatınızı çoğaltır, hakkına girdikleriyle helâlleşir ve ihsan bilincini kuşanırlar. Bunlar artık (Allah geçinden versin) ölse de kazananlardır. Çünkü Allah’ı hatırlatan her şeyle dosttur onlar…
Kazananlar ölümden korkanlar, kaybedenler ölüm fobisine saplananlardır.
El-hâsıl Allah’tan takva ile korkmayan, her şeyden fobi ile korkar!
Bir hadisle bitirelim; “-Bütün zevkleri kökünden yok eden ölümü çokça hatırlayınız!” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyame, 26)
Bu vesileyle tüm insanlığı tehdit eden ve milyonlarca insanın ölümüne neden olan covid-19 salgınından hepimizi bir an önce kurtarmasını Rabbimden niyaz ederek tüm şehitlerimize ve saygıdeğer okurlarımın ahirete göç etmiş akraba ve sevdiklerine rahmet diliyorum. Mekânları cennet olsun.
NOT: İmanî ve meslekî sorumluluğum gereği kendimi yazmak zorunda hissettiğim bir konu olmadıkça, farklı meşguliyetlerimin yoğunluğu dolayısıyla bir müddet köşe yazımlarımla sizlerle birlikte olamayacağımı anlayışınıza sığınarak en içten saygılarımla belirtmek isterim. Esenlik dileklerimle Allah’a emanet olunuz.
İletişim: http://www.irfanbayin.com.tr/
Hocam yazılarınızdan bilemediğimiz çok şeyleri öğrendik allah razı olsun en kısa zamanda tekrar yazılarınızdan istifade etmek umudu ile allaha emanet olun
Estağfirullah Saygıdeğer Ali Bey Başkanım, Kıymetli Ağabeyim. Bizler de sizin insanlığınızdan, yaşadığınız tecrübelerden çok şeyler öğrendik. Rabbim sizin gibi büyüklerimin varlığından bu fakiri mahrum etmesin... İnşaallah en kısa zamanda diyelim. Dualarınızı beklerim. Hürmet ve muhabbetle ellerinizden öperim
Rabbim, Cümlemize ve sevdiklerimize İmanla yaşayıp İmanla ölebilmeyi, Rızasına nail olarak huzuruna çıkabilmeyi lutfeylesin.
Amin inşaallah Allah razı olsun dualarınızın kabulü dileklerimle teşekkür ederim
Yazılarınızdan okuyanlar çok istifade ediyor İrfan Hocam. Arayı soğutmadan işlerinizi bitirin inşallah. köşenizdeki eksikliğinizi hissettirmeyin dostlara. Rabbim razı olsun. Yar ve yardımcınız olsun.
Saygıdeğer Hocam, teveccühünüz, bu köşede yazmama imkan vermeniz ve letafet dolu naif ifadeleriniz için en kalbi dua ve duygularımla hürmek, muhabbet ve teşekkürlerimi arz ediyorum. Allah razı olsun. Fakir için dua buyurunuz, inşaallah en kısa zamanda olur ümidiye...