Ramazan, bize her sene unuttuklarımızı hatırlatmaya gelen muhteşem bir medeniyettir.
Ramazan, çoraklaşmış toprakların yağmura ihtiyaç duyduğu gibi bizim de her sene çoraklaşmış yüreklerimizin rahmete muhtaç olduğu bir zamanda gelen hayat iksiridir.
Ramazan yılda bir defa gelen çok özel bir misafirdir. Bu misafiri karşılamak ve yaşamak için özel bir hazırlık gerektirmektedir: hem ruhen hem bedenen Ramazana hazırlanmak. Bu hazırlığın adı nefis muhasebesi yapmaktır. İnsanın 11 ay içerisinde yapıp ettiğinin neye tekabül ettiğini kendi içinde tartması, düşünmesi, değerlendirmesi, eksikliklerini, hatalarını, zaaflarını görmesi ve bunlardan arınarak Ramazanı karşılaması, hazırlık yapmasıdır. Bu hazırlık ve arınmışlık üzerinden Ramazan sonrası 11 ayı da Ramazan ayı gibi yaşama çaba ve gayretine ulaşmasıdır.
Ramazan ayı ve özellikle ondaki oruç ibadeti diğer ibadetlerden farklı olarak insanın çok yoğun bir şekilde hissedeceği manevi ortamı kendisine hazırlar. 24 saat içerisinde sürekli bir kulluk halinde olduğumuzun farkına vardırır. Susadığın zaman oruçlu olduğunu biliyorsun, içmiyorsun. Acıktığın zaman oruçlu olduğunu biliyorsun. Nefsin bir şey çektiği zaman almaman gerektiğini biliyorsun. Yani oruç seni 24 saat boyunca ve 1 ay süresince böylece terbiye ediyor. İşte orucun insanı diriltmesi dediğimiz şey bu terbiye sonucunda kulun Allah’ı hatırlaması, idrak etmesi ve hayatını ona göre yaşamasıdır. Bu Ramazanın en büyük özelliği ve güzelliğidir. Ayrıca Ramazan ayına mahsus bütün ibadetler bir arada ve hayata yayılarak devam eder. Sadakalar artar, namaz kılmalar artar ve dikkatler çoğalır. Yardımlaşma, toplumsal paylaşım çoğalır. Yani topyekûn bir artış ve arınma söz konusudur.
Oruç günleri, Allah gündemli günlerdir. Kendini Allah’tan gayrısına kapatmış oluyorsun.
Oruç tutmak aslında kendini tutmaktır. Yani durulması gereken yerde durmaktır.
Ramazan; bilmek, bilenmek ve bilinçlenmektir. Birlikte olmanın ruhuna ve huzuruna ermektir. Tek kişilik dünyalardan sıyrılıp biz iklimine yürümektir.
Arada kalan insanlar aradıklarını ancak Ramazanda bulur.
“Ol”manın, olgunlaşmanın, onurlanmanın zemini ve zamanı Ramazan günleridir. Çünkü oruç Allah’tan kuluna verilmiş açık bir çektir. Aklını kullananlar için tükenmez bir kredidir.
Kulluğun kalitesi, ruhun rehabilitesi oruçla gerçekleşir.
Şeytanı savmak için, savm…
Saim ve kaim olanlar sırat-ı müstakimde daim olurlar.
Aslında Ramazan içine yerleştirilen Kadir gecesi, Müslümana “kulluğa yoğunlaşın, bir gecenize bin ayın bereketi sığsın” çağrısı yapar.
Buna göre herkesin hayatında bir “Ramazan Müslümanlığı” farklılaşması gerçekleşir.
Demek ki herkesin dünyasında bir Ramazan ürpertisi oluşmasına ihtiyaç var ki, Rabbimiz böyle bir farklı ibadet ayı lutfetmiş bizlere.
O halde her insanda Ramazan ile birlikte oluşan güzelliğin çok daha büyük iyileşmelerin başlangıcı olabileceği ümidini beslemek gerekir.
Herkesin kendi hayatına bakması ve Ramazan’la birlikte kendi hayatında hâsıl olan güzellikleri Ramazan’dan sonra da devam ettirme arzusu Allah’ın da yardımına nail olacağı en büyük kazanımıdır.
Ramazan’la birlikte hatırladığımız her şey, bizim İslam’la ahdimizi tazeleme niteliğine kavuşuyorsa, Ramazan’dan istifade ediyoruz demektir.
Rasûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimiz’in özü gerçekleşmeyen orucun aç kalmaktan, aynı şekilde özü gerçekleşmeyen namazın boşuna yorulmaktan ibaret kalacağına dair ikazları, aslında yaptığımız her işin özüne itina zaruretini hatırlatır bizlere.
İşte Ramazan’da bir ay süreyle Allah için işler yapa yapa o şuuru kazanabilirsek, Ramazan’a veda ettikten sonra da, gelecek Ramazan’la yüzü ak buluşmak için irade kuşanmış oluruz.
Tabii ki şu yok:
Bir ay süreyle Müslümanlığı iyi yaşarsam, bu geriye kalan 11 ayı idare eder.
Elbette etmez.
İslam, öyle girilen, çıkılan, yeniden girilen yeniden çıkılan bir sınırsız alan değil.
Zaaflarımızı bilip, onları samimiyetle Rabbimize arz edip, derlenme - toparlanma iradesini ortaya koyup, Rabbimizden yaralarımızı sarma noktasında samimi yardım dileyip, buna rağmen aksamalarımız varsa ümidi kesmeden tazelenmek, yeniden özüne dönme arzu ve fırsatının yakalanabileceğimiz aydır .
Ramazanı Ramazan kılan şey vahiydir. Ramazan ayının kıymeti o ayın bir gününde, bir gecesinde Kuran nüzulünün başlamasıdır. Vahiy bir insanın hayatının bütününde süreklileştiği zaman kulluk dediğimiz hakikat gerçekleşir. Yani ibadetle kulluk arasındaki farkı anlamış oluruz. İbadetler namaz kılmamız, oruç tutmamız, bazı şeylerden sakınmamız vs. Kulluk ise hayatın bütün katmanlarında Allah’ın rızasına uygun, ya da Allah’ın gönderdiği emir ve nehiylere uygun muttaki bir hayatı süreklileştirmektir. Vahiy bu kulluğun baş öğesidir. Yani vahiy olmazsa kulluk olmaz. Dolayısıyla biz vahiyle beraber hayatımızı düzene sokuyoruz. Allah diyor ki “Namaz kıl” namaz kılıyoruz. Namazı neden kılıyoruz? Allah emrettiği için kılıyoruz. Başka bir şey için namaz önemli değil. Onun emri olduğu için önemlidir. “Oruç tut” diyor oruç tutuyoruz. Allah emrettiği için.” Gecenin yarısı kalk yemek ye” diyor, sahur yap… “Akşama kadar bir şey yeme” diyor. 15-16 saat yemiyoruz, bekliyoruz. Ezan okunuyor hemen iftar açıyoruz. Neden? Allah Emrettiği için. Yani Allah’ın emir ve nehiyleri bizim hayatımızın mihenk noktalarını belirliyor. Onu belirleyince Ramazanda bunu en çok hissettiğimiz ve yaşadığımız zaman dilimi olduğu için çok önemlidir. Ama bu önemlilik, Ramazanın bu kıymeti, değeri Kurandan geliyor. Kuran o yüzden insanın kalan 11 ayının da en önemli ilkeleri olmalıdır ve hayatını ona göre düzenlemelidir. Böyle davrandığı zaman Ramazandan istifade etmiş olur.
Biz Müslümanlar için en büyük tehlike ibadetlerimizin rutinleşmesi, ibadetlerimizin sıradanlaşması, şekle indirgenmesi, ibadetlerin özünü kaybetmesidir. Her Müslüman adetle ibadeti ayırt etmek, ibadetin gayeleri olan ahlaki değerler arasındaki ilişki üzerinde tefekkür etmek zorundadır. Kendisini dindar olarak tavsif eden insanlar, dindarlık anlayışı ve hayatı içerisinde ahlakın nerede durduğuna göz atması gerekiyor. Ahlak, dindarlığın özü ve merkezidir. Bütün ibadetlerin gayesi, bizi ahlaklı birer birey, ahlaklı bir toplum yapmak için emredilmiştir. Biz ibadetlerimizi bedensel hareketlere dönüştürür, ibadetlerimiz bizi ahlaki olgunluğa götürmezse, her türlü ahlaksızlığı ibadetle birlikte sürdürmeye devam ederse bir insan, bu o ibadetin Rabbimizin katında hiçbir değerinin olmadığının, kabul görmediğinin en önemli göstergesidir.
Biz Ramazanı, her sene yücelerden gelen o kutlu misafiri çok iyi ağırlayarak onun bize getirdiği bütün değerlere sahip çıkmak zorundayız. Onun değerlerini dejenere ederek hem Ramazana hem de kendimize kötülük yapmamalıyız. Bütün ibadetlerimiz için bu söz konusudur. Öncelikle Ramazan bizi değiştirmeye geliyor, biz kendi yapıp ettiklerimizle Ramazanı değiştirmeye kalkışırsak anlam ve hedef kargaşasına düşer, kimlik bunalımına ve bocalamaya itiliriz.
Ramazan ayı biz Müslümanların Müslümanca yaşayabileceğimiz bir değerler dünyasını oluşturma, bir sistem inşa etme ihtiyacı ve sorumluluğuna götürmelidir. Entelektüellerin, ilimle, bilgiyle uğraşanların İslam’ın kendisinden hareketle, Müslümanlığın ruhundan beslenmiş bir sistem. Yani A’dan Z’ye bir müslümanın ne yapması gerektiğini siyasi, sosyal, iktisadi, iş hayatı olarak ve ya kulluk olarak – ne varsa – hayatı bütün olarak kuşatan bir sisteme ihtiyaç olduğu bilincine ulaştırmalıdır. Bunun yanında her Müslüman kendi hayatını Müslümanca yaşamanın azmi içerisinde olmalıdır. Ve bir Müslüman için bulunduğu hali Müslümanlaştırması onun sorumluluğudur. Zannedildiği gibi dünyayı değiştirmek gibi bir sorumluluğu yoktur.
Müslüman önce kendini değiştirecek ve içinde bulunduğu hali Müslümanlaştıracak. Müslüman bu iş için harekete geçince, kendini değiştirince bakacağız ki, dünya değişmiş. Ancak, Biz topu taca atmayı çok sevdiğimiz için hep başkalarının değişmesini bekliyoruz da kendimizi değiştirmeği ise hep erteliyoruz. Oysa belki bu Ramazan ayını vesile kılıp her mümin mahallî düzeyde, bireysel düzeyde, ailevi düzeyde kendi yapması gereken şeyleri Müslüman’ca yaparak hayatını devam ettirme gayretinde olmalıdır. Ne olup bittiğine bakmaksızın, sen yapman gereken şeyi yaparsan. Ulema da, entelektüeller de kendi yapmaları gereken şeyin sorumluluğunu üstlenmek durumuna gelir, bütün konulara Müslüman’ca bakış, Müslüman’ca düşünce geliştirir. Onlar da bunun için kafa yorar, zihin egzersizi ve ne gerekiyorsa onu yapar. Bu ikisi bütünleştiği zaman, o zaman bambaşka dünyaya uyanmış oluruz. Yani bütün mesele bu ayı şuurlu bir şekilde kullukla geçirmeğe çabalamak, gayret etmek, irade beyanında bulunmak lazımdır. O zaman bazı şeyler değişe bilir.
İslam’ın ahlakı 1500 senedir hiç değişmemiştir. Mesela yalan söylemek kötüdür, aldatan bizden değildir. Hiçbir Müslüman, âlim, hoca bunlara itiraz edemez. Bakın, hayatınızın merkezine aldatmamayı koyun, görün nasıl dünya, toplum, siyaset, sosyoloji değişiyor. Ahlak dediğimiz şey temel ilkelerdir. Yalan söyleme bak nasıl her şey değişiyor. Bir Müslüman ahlakını düzeltecek Müslüman olmak zaten ahlakla ilişkilidir. Sizin namazınız sizi ahlaki olarak düzeltmiyorsa bir anlam ifade etmiyor. Namaz sizi fahşâdan, münkerden, bağydan uzak tutmuyorsa o kıldığınız namazın bir anlamı yok. Dolayısıyla buradaki temel vurgu ahlakadır. Ve ahlak 1500 senedir hiç tartışma konusu olmamıştır. Müslüman olmak Allah’ın senin için çizdiği sınırlarda yaşamayı kabul etmektir. Ramazan ayı Müslümana bu bilinci verir ve sorumluluğunu hatırlatır. Kullukta devamlılığın şuuruna erdirir. “Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine kullakta daim ol” sırrına ulaştırır
Rabbimiz Ramazan’daki ruh kıvamımızı bütün hayatımıza taşıyabilmeyi nasib etsin inşallah. AMİN.
Amin.Allah razı olsun.
Allah razı olsun
Değerli hocam. Yazı gerçekten çok mükemmel hedef ve Mesajlar içeriyor. Rabbim yazınız doğrultusunda Ramazan ayından istifade etmemizi nasip etsin.
Aminn hocam
Hocam yazınızı baştan sona dikkatle okudum.Beni kendime getiren bir yazı oldu bu vesile ile ramazan ayınızı tebrik eder islam alemine hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ederim.
Allah razı olsun sayın hocam inşallah yeniden dirilişimize ve şahlanışımıza vesile olur
Eyvallah Mustafa Hocam. Ramazan ayılmamıza ve arınmamıza vesile olur inşallah.
Ramazan’ı Ramazan gibi yaşamak ne Harika sonuçlara vesile olurmuş meğer. Allah bizleri bu şuura erdirsin inşallah.
Ramazanımız mübarek olsun. Hatırlar getirsin. Yazınız çok güzel olmuş Hocam. Allah sizden razı olsun.