“İzzet” sözlükte; “güçlü ve üstün olmak, galip gelmek, saygın olmak” demektir. Yenilgiye uğramayı ve aşağılanmayı önleyen güçlü ve saygın konum anlamında bir Kur’an tabirdir. Kelimenin karşıtı olan “Zillet” ise; “aşağılanma, âcizlik” manasında kullanılır. İtibarsız olmak, aşağılanmak, yenik düşüp boyun eğmek anlamındaki “züll” kökünden gelir. Her yönden zayıflığı ve etkisizliği ifade eder.
Hayat kitabımız Kur’ân-ı Kerim, İzzet’in aranacağı yer konusunda doğru adresi verir ve yanlış adreslere karşı dikkatli olunmasını ister. Bir mümin için izzet ve şeref, sıradan halkın itibarına göre değil Allah’ın, Resulünün ve müminlerin katındaki değere göre oluşur. Bu itibarla izzetin aranacağı adresi iyi bilmek, yanlış yerlerde ömrü de, istikbali de heder etmemek gerekir.
Müslümanlar olarak en büyük hüsranımız, hicranımız ve zillete düşüş sebebimiz; izzeti yanlış adreslerde arıyor olmamızdır. Allah c.c. “Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.” (Nisa,139) buyurarak izzetin nerede aranacağını belirtmiştir.
İzzeti; ailede, asalette, kavmiyette, cinsiyette, etikette, apolette arayanlar yanlış adreslerde oyalanırlar. İdeolojik mensubiyette, politik aidiyette, ekonomik güçte, bürokratik statüde, medyatik başarıda izzet arayanlar zillete mahkum olurlar. İmanın asaleti ile küfrün mantığının ayrıştığı nokta burasıdır. İblis izzeti yaratılış maddesinde aradı. “Ateş topraktan üstündür” mantığına tutundu. Şeytanlaşma süreci ile ebedi ateşin ilk müşterisi oldu.
Gerçek İzzet, Allah’ın himayesinde kalmaktır. İnsan Allah’a odaklandıkça onurlanır, Allah’a adandıkça kıymetlenir ve anlam kazanır. “Kim izzet ararsa bilsin ki, izzet tamamıyla Allah’a aittir.” (Fatır,10)
Müslüman hayatını, menfaat ve yararı değil, değer ve idealleri merkeze alarak düzenlemelidir. İnancından ve onurundan taviz vermeyen bir yaşam şekli Allah katında saygınlığının teminatıdır. Aksi takdirde hazların ve hırsların kurbanı olmaktan kurtulamaz. Zira modern dünya sürekli onursuz yaşamları, seviyesiz hayat tarzlarını empoze ederek dünyamızı kuşatmaya devam ediyor.
Bugün mazlum ümmetin maruz kaldığı zillet, zulmet, esaret ve sefaletin temel nedenlerine baktığımızda görülen hakikat bizi bu adrese çıkarıyor. İzzeti; emperyalizmin egemenliğinde, insan onurunu; vahşi kapitalizmin kucağında arama gafletine düşüldüğü günden beri oluşan özgüvensizlik ümmetin evlatlarının ruh halini sömürülmeye hazır konuma getirdi. Mazlum coğrafyalarımızdan küfür diyarına sığınmak için ölümü dahi göze alarak yola çıkıp Akdeniz’de boğulan insan sayımızın sadece bir yıllık bilançosu 500 bin. Bu zilletin sebepleri bütün Müslümanların ortak derdi olmanın yanında kurtuluşu zalimlerin kucağında arayanların vebali de boynumuzdadır.
İçine düşülen zilletten kurtulmak için her şeyden önce takva elbisesini giyinmemiz, çıkar-çizgi çatışmasında tercihimizi çizgiden yana koymamız zaruret arz ediyor. Menfaatten önce meşruiyeti (yaptığımız şeyin Kur’an’a uyup uymadığını) öncelemek mecburiyeti vardır. Her devrin değil her derdin adamı olma sorumluluğunu taşımamız ve girdabında bocaladığımız zilleti durdurmak için dünyevileşmenin önüne geçme zorunluluğumuz en büyük sorumluluğumuzdur.
Zira, konforun kucağında, görkemli yaşamlarda kulluk kulvarından hızla uzaklaşıyoruz. Kur’an’ın nuruna sırtımızı döneli önümüzü göremez olduk. Halbuki Müslüman’ın kıymeti, kudreti, kuvveti, Kur’an’a yöneldiği gayret ve ona verdiği kıymet kadardır.
Kur’an-ı Kerim, izzeti başka yerlerde arayanları kimi zaman küfür, kimi zaman nifak kimi zaman da kalplerinde hastalık bulunan ve iman bakımdan yara almış kimseler olmakla nitelendirir. Bu düşüncede olan kimselerden bir kısmı saadet asrında Allah Resûlü s.a.v. e bir teklif götürmüşler ve demişler ki: “Sen, yanındaki şu Ammar, Bilal ve Suheyb gibi (garip) kimseleri uzaklaştır ve bize has bir halka oluştur da seninle konuşalım. Onlarla yan yana oturmak bizim gibiler için doğru olmaz”. Bunun üzerine şu ayet iner: “Rızasını dileyerek sabah akşam Rablerine dua edenlerle olmak için elinden gelen çabayı göster. Dünya hayatının çekiciliğine meylederek gözlerini onlardan çevirme! Bizi anmaktan kalbini gafil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme!” (Kehf; 28)
Şam’ın fethinden sonra Ebu Ubeyde bin Cerrah (r.a), Halife Hz. Ömer (r.a)’ı Şam’a davet eder. Medine’den Şam’a doğru yola çıkan Halife devesine kölesiyle beraber nöbetleşe binerek gelirler. Şam’ın girişinde deveye binme sırası köleye geldiği için devenin sırtında köle vardır. Şam fatihi Ebu Ubeyde, halifeyi bir heyetle karşılar. Durumu görünce; “Ey Halife ne yapıyorsunuz? Bütün Şamlılar, özellikle Rumlar Müslümanların halifesini görmek için toplandılar. Sana bakıyorlar, bu yaptığınızı beğenmezler.” Deyince Halife Ömer (r.a): “Ya Eba Ubeyde, senin bu sözlerin buradaki insanlar için çok zararlıdır. İşitenler, şerefin bineğe binmekte ve süslü elbiseler giymekte olduğunu sanacaklar. Şerefin, Müslüman olmakta ve kullukta olduğunu anlamayacaklar. Biz zelil insanlardık, Allah bizi İslam’la şereflendirdi. Allah’ın verdiği şereften başka şeref ararsak Allah bizi zelil eder.” İşte işin aslı ve özeti tam da budur.
İlahi vaade göre, İzzet ve şeref, şartlar ne olursa olsun Allah ve Resulünün çizdiği yolda müminlerle beraber yürüyenlerin ve aynı safta onlarla yan yana bulunanların olacaktır. Müminler, Hakk’ın kendilerine bahşettiği izzetin ne zaman farkında olurlarsa, dünyanın imarında da âhiret yurdunu kazanmada da aziz olmanın yollarını elbette bulacaklar ve bir gün yeryüzünün gerçek varisleri olacaklardır. Aziz olan Rabbin ve Aziz peygamberin izzetli ümmeti olmak için her alanda güçlü mümin olmayı hedef haline getirmek ve bu yolda büyük bir mücahedeye soyunmak Müslümanlar olarak en büyük ideal ve gayemiz olmalıdır.
Allah razı olsun üstadım.
Teşekkürler abim üç ayların hayr ve bereketi üzerimize olsun measselam
Selamun Aleyküm Hocam. Gecesi Rağbet, günü Bayram olan, üç ayların başı, Mübârek Cuma günümüz uyanışa ve Inkişafa vesile olsun.
AMİN. ALLAH RAZI OLSUN. CÜMLEMİZİN CUMASI MÜBAREK OLUR İNŞALLAH.
Teşekkür ederim Mustafa hocam ,,Cumamız ve kandil günümüz mübarek olsun
Hayırlı cumalar Allah'a emanet olun. Rabbim kaleminize kuvvet versin.
ALLAH RAZI OLSUN HAYIRLI CUMALAR
Allâh cc razı olsun değerli hocam mübarek Regâib kandilinin hayır feyz ve bereketi cümlemizin üzerine olsun.
Hayırlı Cumalar Hocam. Allah’a emanet olun inşallah.
Cumanın hayrı ve bereketi üzerimize olsun öğretmenim
Rabbim; Ümmet-i Muhammed için, “Recep ve Şaban’ı mübarek eyleyip, cümlemizi sağlık ve afiyetle Ramazan’a ulaştırıversin.” Bu mübarek günlerin kıymetini idrak edip; ömrümüzün kalan kısmında sırat-ı müstakimden ayırmasın. Cuma’mız mübarek olsun.
Selam ve dua ile hayırlı işler hayırlı Cumalar diliyorum sevgili hocam
Cumamız, kandilmiz mübarek olsun hocam, Rabbım tamamına sağlıkla ulaştırsın
Allah razı olsun hocam
Allah razı olsun abi
Hocam Cumanız mübarek olsun Hayırlı, Sağlıklı, Huzurlu ve bol Bereketli günleriniz olsun inşallah
Regaib kandilinizi tebrik eder, sağlık, mutluluk ve huzur dolu nice kandiller idrak edebilmeyi rabbimden niyaz ederim. En kalbi selamlarımla.
Muhterem Hocam, Aydınlatıcı yazılarınız için teşekkür ediyorum. Bu vesileyle Regaib kandiliniz ve üç aylarınız mübarek olsun.
Eyvallah Mustafa Hocam. Allah Razı olsun inşallah.
Şuhur u Selâsemizi tebrik ediyorum Selâmünaleyküm...
Teşekkürler hocam ALLAH razı olsun reğayib kandili niz ve cumanız mubarek olsun inşallah
Rabbim bizlere her alanda güçlü mümin olmayı nasip etsin.. hayırlı kandiller..
Müslüman hayatını, menfaat ve yararı değil, değer ve idealleri merkeze alarak düzenlemelidir. ifadesi çok anlamlı
“Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki, bütün izzet yalnızca Allah’a aittir.”
Allah razı olsun değerli hocam. Rabbım bizleri izzetli ve şerefli kullarıyla aynı hedefe koşmaya çalışanlardan ayırmasın.