CİN OLMADAN ADAM ÇARPMAK
"TAKLİT-ASIL" başlıklı son yazımızın üzerinden iki gün ancak geçti.Tekrara düşmemek, okuyucularımızı bıktırmamak adına aynı konu üzerine bir daha yazmak gibi bir niyetimiz yoktu, tâ ki gecenin geç saatlerinde, şöyle bir haber medyaya düşene kadar:
"Fatih Erbakan, Hatay mitinginde İstanbul adayını çekmek için AK Parti'ye 3 şart sundu:
*İktidar İsrail'le ticareti sonlandırdığını ilan etsin.
*Malatya'da İsrail'i korumak için kurulan Kürecik Radar Üssü'nü kapattığını ilan etsin.
*Emekli maaşını 20 bin TL'ye çıkardığını ilan etsin."
Seçime kalmış iki gün ...
Herhalde" tribünlere oynamak" ya da "cin olmadan adam çarpmak" deyimlerinin karşılığı bu olmalı.
Siyasetin en basit ve en etkili tarifi nedir diye sorsalar ''sahayı doğru okuyabilmektir.'' derim. Yalnız doğru okumayı; banka hesapları kabarıklarla, kendisinden başka derdi olmayanlarla, seçimleri ''para'' olarak gören medya ile, koltuklarını yükselterek hayata tepeden bakanlarla yapamazsınız; hele ki hırsları, akıllarının fersah fersah ilerisinde olan siyasi ekiple hiç yapamazsınız.
Köşedeki ayakkabı boyacısı ile, az ilerdeki halka tatlısı satan gençle, kahvehanede pişpirik oynayanlarla veyahutta sokakları akşama kadar defalarca arşınlayan emekliler ve işsiz güçsüz tayfayla okursunuz sahayı..Hem de öyle bir okursunuz ki seçim sonuçları birebir kopyasıdır okuduklarınızın.
Sokaklar sizi asla yanıltmaz.
Bizim özelde Saadet ve Yeniden Refahlı kardeşlerimiz; genelde ise muhafazakâr seçmenlerden oy almak isteyenler diyelim, sahayı bir türlü doğru okuyamadıkları için şu hakîkati göremiyorlar:
Türk siyasetinde tartışılmaz bir Recep Tayyip Erdoğan gerçeği var.
Milletimiz onu; darbecilere, bu ülkenin sahibi olduklarını zanneden seçkin(!)lere karşı "kendileri" için verdiği olağanüstü mücadeleden dolayı çok seviyor, ona kayıtsız şartsız güveniyor. Yanlış yapsa bile samimiyetine veriyor, ona toz kondurmayıp suçu çevresindekilere yansıtıyor "REİS'in haberi yoktur, olsa asla izin vermezdi, onu çevresi yanıltıyor." gibi argümanlarla.
Lafı uzatmayıp dümdüz söyleyelim; Recep Tayyip Erdoğan siyaset sahasından çekilmediği müddetçe, ona rağmen, kendini sağ yelpazede konumlandıran bir partinin, muhâfazakâr seçmenden iktidar olabilecek kadar oy alabilmesi, siyasette kalıcı olması mümkün değildir.
Siyaset sahnesinde kalıcı olmak isteyen, Recep Tayyip Erdoğan ve Akparti'yi, yanlış yaptığında (doğrusunu da söyleyerek) ikaz etmeli; ama bıçak sırtı durumlarda, siyasi mülâhazaları elinin tersiyle iterek kendini R.T.Erdoğan'ın yanında konumlandırmalı.
Değişik vesilelerle yolları ayıranlarla aynı yola farklı arkadaşlarla dahil olanlar; nefislerin kabarmasından mı, koltuklara bir an önce kavuşma ihtirasından mı, yoksa birilerinin dolduruşu ile kendilerini dev aynasında görmelerinden midir bilmem bu basit gerçeği bir türlü göremiyorlar.
Saadet Partisi, bilerek ve isteyerek üst üste yaptığı vahim hatalarla, siyaset alanında başarılı olabilme ihtimalini kaybedeli çok oldu. Züccaciye dükkanına giren fil hikayesinde olduğu gibi gönülleri kırdı, döktü. Bu tavrıyla da Ak Parti'deki Milli Görüş kökenli seçmen kitlesinin dönüş yollarını sonsuza kadar kapattı.
Yeniden Refah da (genlerinde mi vardır nedir) Saadet'in yolunda hızla kıra döke ilerliyor.
Anketçilerin nerdeyse tamamı aynı görüşteler:
“Yeniden Refah Partisi Güneydoğu'daki bazı şehirlerde DEM Parti'ye;
İstanbul, Ankara gibi birçok ilde de CHP'ye hizmet ediyor.
Özetle YRP'ye verilen oy ya DEM'e ya CHP'ye gidiyor."
Kazanmaktan ziyade (birilerine) kazandırmaya yönelik bir siyaset anlaşı bu ya da kaybettirmeye....
Yeniden Refah'ın yönetici kadrosu, bir sene önceki genel seçimlerde alınan oyların, kendilerine verildiğini zannediyor. FOX, HALK, SÖZCÜ gibi medya kuruluşlarının ekranlarını kendileri için sonuna kadar açmaları, ölçüsüz övgülerle göklere çıkarmaları da uyandıramıyor bu acayip sarhoşluktan onları.
O kadar zafer(!) sarhoşu olmuşlar ki ''Geçtiğimiz seçimin yıldızları Ahmet Davutoğlu, Ali Babacan ,Temel Karamollaoğlu ve Gültekin Uysal'a değil de niye bize açıldı bu ekranlar?'' sorusunu dahi sor(a)mıyorlar.
O kadar zafer(!) sarhoşu olmuşlar ki özellikle Ankara ve İstanbul'un CHP'ye kaptırılmasının ortaya çıkaracağı ağır faturanın Yeniden Refah'a kesileceğinden bile habersizler.
"Kartal avını öldürmeden önce göğün en tepesine çıkarıp aşağı bırakırmış." derler; bu yüzden birilerinin sizi göklere çıkarmasına aldanmayın. Bir anda göklere çıkaranlar, zamanı geldiğinde kendi çıkarları için bir anda yere bırakmakta zerre tereddüt etmezler. ''Yok, o kadar da değil'' diyenler, İYİ PARTİ'nin ittifaktan ayrıldıktan sonraki durumuna baksın..
Yeniden Refah toplumdan biraz ilgi gördüyse, sebebi, genel seçimlerde Cumhur İttifakı’nın yanında yer almasıdır. Bir başka deyişle Yeniden Refah'a yönelen oyların çoğu PARTİ'nin programına, liderine verilen oylar değil, AK Partili seçmenin değişik sebeplerle (kimi pahalılık, kimi manevî rahatsızlıklar, çoğu da maaşlarındaki adaletsizliğe isyan eden emekliler olmak üzere) kendi partisine ders verme isteğidir ve bu istek, kesinlikle geçicidir.
Siyasetteki temel düstürumuz ''Önce ahlâk ve maneviyat'' ilkesi ise "vefa" İstanbulda bir semt adından ibaret değilse; ''Darbeci asker, siyasetçi, medya, sendika ve üniversite çeteleri"ne karşı kelle koltukta aslanlar gibi mücadele ederek ''Kızlarımızı ikna(!) odalarından, türban üzeri peruk garabetinden, kadınlarımızı kamusal alan saçmalığından, annelerimizi asker evlatlarının yemin törenlerini tel örgülerin arkasından izlemekten kurtaran, kadın-erkek hepinize inancımızın gereklerini yerine getirerek çalışabilme hürriyetine kavuşturan, özetle bu toprakların gerçek sahiplerinin "insan" yerine konulmasını sağlayan, Ayasofya'nın zincirlerini kıran Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında olmak gerekmez miydi?
Bu hedefler aynı zamanda rahmetli Necmettin Erbakan'ın hedefleri değil miydi?
Rahmetli Erbakan'ın nerdeyse tüm hedeflerini R.T.Erdoğan gerçekleştirmedi mi?
Anadolu insanı, her ne kadar ''çağdaş ve laiklerin ölçüsü(!)ne göre yeterli eğitim almamışlarsa da özellikle bıçaksırtı zamanlarda, ferâset ve basîretiyle çoğu okumuştan çok daha doğru karar verir. Siyasi geçmişimiz bunun örnekleri ile doludur. Genel seçimlerde ittifakın oyları ile barajı geçerek mecliste temsil edilme hakkı kazanan Yeniden Refah'ın (Hayat pahalılığı, maaşlarının azlığı gibi sıkıntıları bir kenara bırakarak) samimiyetini sorgulayıp onlar için şöyle düşünecektir:
''Köprüyü geçene kadar mıydı?''
Oysa Yeniden Refahlı kardeşlerimizden de (hafta başında ölüm yıldönümünde hüzünle andığımız) rahmetli Muhsin Başkanın asil duruşu beklerdik:
"Müslümanların iktidarını önlediniz, sözünü size söyletmeyeceğim."
Bu da geçer, neler geçmedi ki...Elbet geçer geçmesine de kalplerde hayalkırıklığının hüznü, tortu misâli çöker kalır..
Kızgınlıklar gün gelir geçer; ama ya kırgınlıklar...
Helal olsun Metin hocam, satırdan değil, sadırdan/kalpten/gönülden gelen ve BİZİM MAHALLENİN DUYGU DÜNYASINI anlatan yazınızdan dolayı sizi bir kere daha cânı gönülden tebrik ediyorum, kaleminize ve yüreğinize sağlık. İnşaallah Rabbim YENİDEN REFAHÇI kardeşlerimize iş işten geçmeden YENİDEN FERASET NASİP EDER de yanlıştan bir an evvel dönerler. EYVAH DEMEDEN ALLAH derler. Rabbim İSTİKAMET NASİP EYLESİN.
Ne diyeyim. Yazı baştan aşağı doğru. Çatladılar. 2028 i bekleyemediler.
Hem Gazze ye saldırp, hem sosyal medya da iktidara RTE REİS e karşı, neden Gazze ye asker göndermiyorsun, ticaret yapıyorsun, üsleri kapat mıyorsun❓ algı paylaşımları yapay zeka ile yayıyor. Terör örgütlerini kullanarak TÜRKİYE mize saldırıyor. Silahlı olarak pkk ypg ile siyasi olarak fetö eliyle gücümüzü etkisizleştirmeye kontrol etmeye çalışıyor siyonİTS ler.
Kaleminize sağlık hocam tebrikler.
kral çıplak ( israil=ak parti ) hala anlayamadınız mı hocam. müslümanlar siyonistlerin totolarını yalayanlara oy vermez.
Ne yani AKP den yana olmayınca kötülük mü yapmış oluyorlar. Bence gözlerinizi bir ovalayın da gözünüzün önündeki buhar mı sis perdesi mi her ne ise kalksın daha net görürsünüz.