ANNE, KALBİN GAMZESİDİR
Birkaç ay öncesi..
Sosyal medyada (günümüzün havalı söylemi ile) ''sörf '' yaparken şöyle bir habere rastlamıştım:
Trabzonsporlu futbolcu genç futbolcu Enis Destan, kendisinden 10 yaş büyük olan güzellik uzmanı Arzum Kuruçalı ile nişanlandı. Gelinini "Para avcısı" olarak nitelendiren anne Gül Destan,nişan fotoğraflarını paylaşarak “Oğlumun tercih ettiği gelin hanımın kıyafetine bakın. Ne fizik ne yaşam tarzı ne de yaş olarak hiçbir şekilde yakıştıramıyorum. Bizim tercih etmediğimiz gelin adayı” dedi.
Enis Destan,tercihini nişanlısından yana kullanır. ''Aşkın gözü kördür" sözü bir kere daha ispat edilmiştir.
O zaman içimden aynen şu cümleler geçmişti :'' Allah için çok genç ve yetenekli bir futbolcu; ama artık iflah olmaz.''
İşin aslı, magazin haberleri pek ilgimi çekmez; eğer olayın kahramanı futbolcu olmasa ve aynı gün başıma ibretlik bir olay gelmeseydi.
Akşam vakti, yemek yiyoruz. Annem, her zamanki gibi dizlerinin çok ağrıdığı ve kendini taşımadığından dem vurunca ben de şakayla karışık ''Hep bu yemek yeme sevdasından, yemeğe bu kadar düşkün olmasanız, kilolar bu kadar olmaz, dizler de ağrımaz.'' demişim gülerek..
Cevap gelmedi, yemek yenilmeye devam edildi. Zaman ilerledi, çay faslına geçildi; ama odaya hâlâ normal olmayan bir sessizlik hâkim. Arkası bana dönük oturan anneme seslendim ''Tonton, pek bi sessizsin bu akşam, hayırdır bir şey mi oldu?''
Yine sessizlik..
Kalktım yanına gittim, elimle öne eğik başını kaldırdım, baktım gözleri nemli nemli. Çok kez olduğu gibi, "rahmetli babamı hatırladı herhalde'' düşüncesi geçti içimden. "Hayırdır anne noldu? "diye sormamla '' Sen benim lokmalarımı mı sayıyorsun, baban bana bir kere bile çok yiyorsun demedi...'' sözleriyle sitem oklarını peş peşe fırlatıverdi kalbime.
Güya şaka yaptığımı zannerken kalbini fena halde kırmışım da haberim olmamış. ''Anne ben sana öylesine takılmıştım, seni kırmak gibi bir niyetim yoktu.'' dedim, öptüm, sarıldım; ama ne fayda! Düşen yüzünü bir türlü toplayamadım.
Ertesi gün yine öpmeler, sarılmalar ve güzel sözlerle aramızdaki sis perdesini dağıtmış olduğumu düşünmüştüm; ama kalpleri görmek Allah'a mahsus...
Akşam oturuyoruz, telefon çaldı, yeğenimmiş.. ''Dayı arabana çarpmışlar, in bi bak.'' dedi.. Haliyle canım çok sıkıldı, mâlum ''araba'' deyince biz erkekler için hayat durur.
Aceleyle çıktım evden, arabanın yanına gittim koşar adımlarla. Karanlık olmasına rağmen tamponun sol köşesindeki derin sıyrıklar gündüz gibi parıl parıl parlıyordu. İçim cız etti. Meğer ilkokul öğrencisi, babasının hediyesi olan elekrikli bisikletle tur atarken hızını alamamış, önce yan taraftaki otomobile vurmuş, oradan sekince olanca hızıyla da bizimkine...''Oğlum, yukardan gelsen o hızla dengeyi sağlayayamadın vurdun da aşağıdan gelirken nasıl becerdin, anlayamadım.''dedim şakayla (ne de olsa çocuktu); ama ben anlamıştım:
Annem!
Yapacak bir şey yoktu, eve döndüm. ''Ah dedim anne yaktın beni, dün akşam beddua ettin değil mi?''diye takıldım.''Yok oğlum dedi, sen beni dövsen bile beddua etmem, kıyamam size.''
''Ah tonton beddua etmedin ;ama içinden geçen yetti demek ki bir de beddua etseydin araba perte çıkacaktı herhalde. " diye karşılık verdim gülerek.
İçimden kendime şöyle dedim:
''Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama!" uyarısını göz ardı edersen başına gelenler az bile, ucuz kurtardığına şükret.
Vakit dün akşam...
Trabzonspor-Galatasaray maçını izlerken spiker ''Enis ters ayakla bastı, galiba oyuna devam edemeyecek'' deyince hatırladım tüm bu olanları.
Ben bile ekran başında izlerken sadece kabiliyetli, genç bir futbolcunun ciddi görünen sakatlığına değil, annesine de üzüldüm; çünkü her şeye rağmen annesinin de ekran başında oğlunun maçlarını takip ettiğine ve o anda yüreğinin eridiğine eminim.
"Ama oğluna kırgındı, sevgilisini kendisine tercih ettiği için umurunda değildir." derseniz, ben de size fenâ halde yanılıyorsunuz, derim.
Meşhur hikâyedir.
Zamanın birinde delikanlının biri, genç bir kıza tutulur;ama kız, gence bir türlü yüz vermez. Bu tutku, zamanla eskilerin "kara sevda" dedikleri "takıntılı" bir aşka dönüşür. Artık onsuz yaşamak, ölümle eşdeğerdir delikanlı için ve ona kavuşabilmek için yapamayacağı şey yoktur.
İşin garibi kızın gençte gönlü yoktur; ama bakar ki kurtulmak imkansız "Ondan öyle bir şey isteyeyim ki yapamasın, böylece ondan kurtulmuş olayım." diye düşünür. Gence “Senden bir isteğim var onu yerine getirirsen seninle evlenirim." der ve devam eder:"Bana annenin ciğerini getireceksin. "
Kız, aklınca imkansız bir şey istemiştir; ama genç için sevdiğine kavuşmak adına imkansız bir şey yoktur. Sevinçle annesine koşar, durumu anlatır, anne ''peki''der. Delikanlı, annesinin ciğerini söker, bir an önce sevdiğine kavuşabilmek için heyecanla koşmaya başlar ayağı takılır, yere kapaklanır, annesinin ciğeri de yerlere savrulur.
Sendeleyerek kalkar, sevdiğine kavuşmanın heyecanı ile çektiği acıyı bile hisssetmez. Bir an önce ciğeri alıp aşkına kavuşma için acele ederken, ciğerden şöyle bir ses gelir:
”Vah evladım, bir yerin acıdı mı?''
Bu hikayede anlatılanlar şüphesiz mübalağa; ama gerçeğe en yakın olanlarından...
Hayat yolculuğumuzun en başından beri bizim için endişelenen, gerektiğinde bize yol gösteren, güvenilir bir omuz, dertleşecek bir dost, sığınacak bir liman aradığımızda hemen yanıbaşımızda hissettiğimiz, uzaklarda olsa bile dualarıyla her daim yanımızda olan annelerimiz her şeyin en güzelini hak ediyor.
Ve şu gerçeğinde farkındayız ya da olmalıyız :
''Yılda sadece bir gün değil, onlar her gün annelerimiz bizim.''
Bazı şeyleri anlatmak imkansıza yakındır, söylediğiniz, söyleyeceğiniz tüm sözler kifayetsiz kalır. ''Anne'' de onlardan biri, belki de birincisi olmalı..
Bu yüzden fazla uzatmayalım, sözlerimizi güzel bir tespitle bitirelim:
''Anne, kalbin gamzesidir.''
Üstad yaktın gene ciğerimizi. Kor düşürdün yüreğimize. Nasıl alırız tekrar ana duasını? Toprak aldığını geri vermiyor ki.
Ana baba duasını alanın sırtı yere gelmez hocam.
Rabbin, yalnız kendisine kulluk yapmanızı ve anaya babaya, iyilik etmenizi emretti. İkisinden birisi, yahut her ikisi, senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara "Öf!" bile deme, onları azarlama ve her ikisine de güzel söz söyle. (İsra: 23)
Hocam kalemine yüreğine sağlık çok güzel tesbit ve yazınız harika teşekkürler
Kıymetli hocam kaleminize sağlık. okurken duygulandım gözlerim doldu Rabbim annenize sağlık sıhhat versin sevgi ve saygılarımla
Hocam kaleminize sağlık, anneler baş tacımız, dert ortağımızdı, ne yazık ben kaybettim Allah rahmet eylesin, tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
ahhh ANNE ne kıymetli bir terim RABBİM ahirete göçen anneleri rahmetiyle muamele etsin mekanlarını cennet eylesin hayatta olanlara hayırlı sağlıklı uzun ömürler nasip etsin en önemlisi de bizlerin onlara layık evlat olmamızı ihsan etsin kalp kıranlardan yürek yakanlardan eylemesin güzel yazıydı yüreğine ve kalemine sağlık sayın hocam saygılar sunuyorum
Velhasıl kelam aman dikkat et anamı üzme ellerinden öperim.
Eyvallah üstadım. Anneler ne kadar kırılsa da evlatlarına kıyamazlar. Hayatta olan annelere sağlık, ölenlere rahmet temenni ediyoruz. Vesselam.