Müslüman; İslam’ı hayat tarzı olarak kabul eden, Allah’a karşı samimiyet ve teslimiyette sıkıntısı olmayan inanmış insan demektir. Bu anlamı ile kendimizi tartıya vurduğumuzda târife uymayan yönlerimiz bizim dünya ve ahiret dengemizin handikapları olarak karşımıza çıkar. Bu handikapların getirdiği sıkıntının dünyada perişanlık, ahirette ise çaresi bulunamayacak bir pişmanlık olacağı ayetlerde izah edilir.
Bu gün Müslümanlar olarak İslam’la irtibatımızı yeniden gözden geçirmemiz gereken bir süreci yaşıyoruz. Modern dünyanın Müslüman’ı samimiyet ve teslimiyet sıkıntısı yaşıyor. Bu yüzden yorgun, bitkin ve yalnız. Bu, yalnızlık bireysel bir yalnızlık da değil, toplumsal bir yorgunluk ve kitlesel bir yalnızlık yaşanıyor Müslümanların dünyasında.
Yorgunluk yoğunluktan, Yalnızlık da kimsesizlikten değil mâlesef. Peki; Yürümeden yorulmak. Ciddi yükler yüklenmeden, sorumluluklar almadan, mücadele vermeden dökülmek. Oturduğu yerde yığılıp kalmak neyin nesidir? Bu halsizlik bir hastalık mı? Yoksa bir tükenmişlik işareti midir?
İdeallerinden kopmuş, iradeleri çökmüş, iddialarından vaz geçmişlik hangi akıbetin habercisidir?
İşin daha da vahim olanı bu manzara karşısında herkes halinden memnun sanki. Duyarsız ve tepkisiz. Dertsizlik derdine müptelâ olmuş, tâkatten düşmüş, mecâli kalmamış, kendini koyuvermiş bir ruh hali. Lâkayıt, lâubâlî, kendini sorumsuz görme yanılgısı ile boş vermişlik nasıl bir anlayışın ürünüdür?
Mesul olduklarımızın, mecbur olduklarımızın farkında olmamız gerekiyor. Zira kusurlu da olsak biz Müslümanız. Karamsarlık ve kararsızlık illetinden silkinmemiz lazım. Birilerine bahane bularak, mes’ûliyetlerimizi başkalarına yükleyemez, kenarda durarak sorumluluktan kurtulamayız. Kenarda durmakla kâr edemeyeceğimizi, huzur bulamayacağımızı bilmek zorundayız. Dünyada rahat ararken “Dünya rahat yeri değildir” gerçeğinin farkında olmalıyız. Her an bir çile, bir sıkıntı, bir imtihan ile karşı karşıyayız. Nasıl olsa başımıza bir çile, bir bela, bir ceza gelecekse onun da Allah yolunda olmasını tercih etmek tercihlerin en doğru olanı değil midir?
İnsanların yükünü almak varken başkalarına yük olmak, Ümit olmak dururken ümit eden, çare bekleyen olmak Müslüman’a yakışmıyor. Müslüman gündem belirleyen, rüzgâr estiren, harekete geçiren olmak zorundadır. Esen rüzgârların önünde savrulan, başkasının gündemi ile oyalanan ya da âlet olan olmamalıdır.
Esas meselemiz; dava azmimizi, mücadele aşkımızı kıran hangi günahlarımız? Hangi ihmallerimiz? Hangi zafiyetlerimizdir? Buna yoğunlaşmak zorunda olduğumuzun farkında olmamız gerekiyor hep birlikte. Dünü sorgularken, geleceği tasarlarken; ilkelerimizi, değerlerimizi yadırgamak ya da yargılamak, sorumluluktan kurtulmak için bahaneler üretip onları yeniden değerlemek değildir yapılması gereken. Birinci öncelik, kendimizi gözden geçirmektir. Gerçeğimizle yüzleşmektir. “Bahâne”cilik ve “banane”cilik hastalığımızdan kurtulmak, bu illeti mutlaka tedavi etmek gerekir.
Ahkâm kesmek, boş lakırdılara takılmak, eleştiri ile oyalanmak yerine, tevbe ve tezkiye lazım bize ihlas ve samimiyetle. Yarın hesabını veremeyeceğimiz bir hayat şimdiden bize ait olmamalıdır. Hayata ne yüklediğimiz önemlidir. Amel defterine neler kaydettiğimiz, onu nelerle doldurduğumuzun bilincinde olmamızdır esas olan. Zaten her şey kayıt altına alınıyor. O gün, “Oku Kitabını” diye elimize tutuşturulacak. Rabbimiz buyuruyor; “Kitap ortaya konulduğu zaman suçluların, onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. “Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük büyük hiç bir şey bırakmamış, (yaptıklarımızın) hepsini sayıp dökmüş!” derler. (Kehf suresi 49)
Ve, “Keşke, bana kitabım verilmeseydi! Şu hesabımın ne olduğunu bilmeseydim! keşke (ölümümle) her iş bitmiş olsaydı!” diye nedamet yaşayacaklar. (Hâkka suresi 25-27)
Kuru söylem ve slogan değil, sâlih amellerimizi ve güzel ahlakımızı konuşturmamız gerekiyor. Ne pahasına olursa olsun “Başarı odaklı” uğraşlar yerine, “istikamet ayarlı” bir mücadelenin, ihlas ve samimiyet eksenli bir gayretin peşinde ve içinde olmamız bizden bekleniyor.
Zamanın sahibini unutup, O’nun verdiği bütün zamanı nefsimiz, zevkimiz ve rahatımız için harcamaktan çekinmeden, zamanı verene zaman ayıramamak, zaman bulabildiğimiz ve işimize geldiği kadar Müslümanlık. Sn. Kıranşal’ın dediği gibi: “Sıkışınca yalan söyleyebilen, kafası bozulunca küfür edebilen, fırsat bulunca haram yiyebilen, kul hakkına girebilen, yeri gelince harama bakabilen, tıpkı bir Çin Malı gibi, görüntüsü muhteşem, dayanıklılığı, direnci, kalıcılığı, etkisi sıfır bir Müslümanlık” yaşamamızı Cenab-ı Hak onaylamaz. Bu olsa olsa İslam’la oyalanmak olur.
Aileden gördüğümüz, kulaktan duyduğumuz kadar sahip olduğumuzu korumakla yetinmemeliyiz. Müsait zamanların Müslümanlığı ile menzile varamayız. İslam hakkında, doğru kaynaklardan doğru bilgilere sahip olmak ve samimiyetle yaşamak dünya ve ahiret saadetimizin teminatı ve tek çaresidir.
Rabbim, İslam’ı salih bir Müslüman gibi yaşama bahtiyarlığını bütün Müslümanlara nasip etsin.
Rabbim cümlemizi Allah ile meşgul etsin.
Amin. Rabbim cümlemizi razı olduğu kullarından eylesin inşallah.
Elinize sağlık hocam. Hâli pür melâlimizi harika tanımlamışsınız. Son paragrafta buyurduğunuz gibi "Aileden gördüğümüz, kulaktan duyduğumuz kadar sahip olduğumuzu korumakla yetinmemeliyiz. Müsait zamanların Müslümanlığı ile menzile varamayız. İslam hakkında, doğru kaynaklardan doğru bilgilere sahip olmak ve samimiyetle yaşamak dünya ve ahiret saadetimizin teminatı ve tek çaresidir." Yoksa O gün işimiz çok zor. Velhasıl asıl sebep dünya sevgisi vesselam.
İlim öğrenmek farzdır.ve onunla amel etmeliyiz.bildiklerini anlatmaya da dilsiz şeytandir.
Vel hasıl Emribil mağruf, nehyi anil münkerden vaz geçmemek lazım. Günümüzün en büyük ihtiyacı.
Amin hocam, Allah razı olsun.
Ne anlamlı bir yazı. Allah razı olsun hocam
Hocam harikasınız
Eyvallah hocam. Yazılarını bir kaç kere okuyor ve çok istifade ediyorum.
Âmin Âmin Âmin Sağ olasın kardeşim. Allahın Rahmeti feyiz ve bereketi üstümüze olsun.
Amin.Ecmain.İslama uygun hayat yaşamayı mevlam bizlere nasib etsin.inşaallah.Allah razı olsun.Hocam
Amin hocam. Ne güzel anlatmışsız perişan halimizi
Hocam kaleminize sağlık. Gene şahane bir yazı ve üslup.
Amin insallah hocam
Hocam yine Müslüman olanlara İslâm penceresinden ışık tutmuş, durum tespiti yapmış ve halimizi ortaya koyuyup, en azından bir tefekkür etmemiz gerektiğini kibar-i kelam ile hatırlatmak suretiyle uyanmamiza vesile olur İnşallah.
Âmin kardeşim. Bütün kötülüklerden Allaha sığınırız. Namazlarımız kurbanlarımız ölüm ve hayatımız Allah içindir.
Hocam bu yazılarınızı kitaba dönüştürseniz. Herkes her zaman istifade eder
Hocam harikasınız. Mükemmel bir yazınızı daha okuduk ve istifade ettik
Amin, Allah razı olsun. Cümlemize inşaAllah.
Hocam ellerine sağlık
Hocam zamanı gelmedi dediğimiz bir çok şey zamanı geçmiş olabilir Mükemmel olmuş
Hocam harika bir yazı olmuş, Allah razı olsun. Eskiden Cenab-ı Hak'ka bizlere kuvvet ve kudret vermesi için dua ederdik. Şimdi ise duamız: *Allah'ım bizlere akıl, fikir ve şuur ver.*
hocam allah razı olsun
Elinize yüreğinize sağlık hocam çok güzel anlatmış sınız
Mükemmel yazı. Eline yüreğine sağlık Sevgili Hocam.
Allah razı olsun Hocam
Cok güzel hocam kaleminize yüreğinize sağlık
Hocam kaleminize sağlık.
Boş zaman Müslümanlığı... Mıh gibi çaktın beynimize Gönlüne yüreğine sağlık hocam.
Âmin inşaallah sayın hocam
Hocam Allah c.c razı olsun inşallah
Harika bir yazı. Herkes okumalı
Mustafa hocam kaleminize sağlık. Okudum ve dertlendim.