Güzel bir söz vardır; “Yarın ne giyeceğim diye plan yaparken, aklına kefen geliyor mu hiç”? “Unutma bu gün hayat varsa yarın da ölüm var.” İnsandaki kötülüklerin ana kaynağı Ölümü, dolayısıyla Allah’ı unutmaktır. Tûl-i emel hiç ölmeyecekmiş gibi yaşama hırsıdır ki kalbin en tahripkar hastalıklarındandır.
İmam Gazalî’nin rh.a. Bu hastalıktan korunmak için de şu tavsiyelerde bulunur:
“Tûl-i emelin afetlerinden kurtulmak için ahiret endişesini, ölümü ve ötesini, kabir azabını, ebedî hayatı düşünmek ve ibadete sarılmak gerektir. Hz. İsa a.s. dünya hayatını şöyle tarif eder: ‘Dünya, üç günlüktür. Dün geçmiştir, bir daha ele geçmez. Yarın gelecektir, ona kavuşabilecek miyiz, şüphelidir. O halde içinde yaşadığın bugünü ganimet bil ve değerlendir.’
Ey kardeşim! Bu söylediklerimiz üzerinde düşünsen, bu fikirleri dikkatle birkaç gün zihninden geçirsen, muhakkak uzun emel kuruntusu kalbinden silinir, yerini kısa emel doldurur. Tevbe etmek için acele edersin, taat ve ibadete sarılırsın, dünyadan isteklerin azalır, bağlılığın kesilir. Günah işlemekten vazgeçersin.
Kalbin ahiret endişesiyle dolar. Her an ölümü hatırlar, ahiret hallerini daima gözünün önünden geçirirsin ve bunun sonucu olarak kalbindeki sıkıntı ve karanlık yavaş yavaş gider, yerine şefkat ve merhamet duygularıyla Allah inancı ve korkusu dolar. İbadetlerini Allah Tealâ’nın emrettiği şekilde yaparsın, işlerinde doğruluktan ayrılmazsın. Böylece Allah’ın lütfu ve yardımıyla kalbin imanla dolu olarak ahirete göçersin.” (Minhâcu’l-Âbidîn, 147-151)
“Tûl-i emel, kişinin hiç ölmeyecekmiş gibi kendini dünyaya kaptırmasıdır. Yoksa kişinin dünya işlerini takip etmesi, düzenli ve planlı çalışması, hedefler belirlemesi ve bu hedeflere ulaşmak için gayret etmesi uzun emel değildir. Mümin dünya işlerinde de çok çalışmalı, çok gayret etmelidir. Fakat ahireti ve ölümü unutmadan, kulluğu ertelemeden... Zühd, dünyadan el etek çekmek değil, kişinin dünya ile kendi arasına kalben mesafe koymasıdır. Dünya işlerini terk edip sefalet içinde yaşamakla zühd elde edilmez. Zühd emelleri kısa tutmaktır.” buyrulmaktadır. (İhyâu Ulûmi’d-Dîn, V, 117)
Emelleri kısa tutmanın yolu, dünyanın fani olduğunu, ebedî yurdun ahiret olduğunu, ölümün her an karşımıza çıkabileceğini tefekkür etmek ve geçici dünya nimetlerine güvenmemektir. Bu hususta büyüklerin sözlerine ve nasihatlerine kulak verip ibret almak gerekir.
Ömer b. Abdülaziz rh.a. son hutbesinde insanlara şöyle hitap etmiştir:
“Ey insanlar! Ölüme gidenlerin yolunda olduğunuzu görmez misiniz? Sizler öldükten sonra yerlerinize başkaları gelecek. Her gün, sabah akşam birilerini kefenleyip Allah’a gönderdiğinizi görmüyor musunuz? Onların vakitleri tükendi, emelleri bitti. Siz onları toprağın bağrına yastıksız yorgansız koyuyorsunuz. Artık onların dünya ile olan bütün ilişkileri kesildi, dostlarından ayrı kalmış olarak hesap ile yüz yüzeler.”
Tûl-i emel; kibir gibi, haset gibi kalbî bir hastalıktır. Şayet kalp bu hastalıktan kurtarılmazsa sahibini bitmek tükenmek bilmeyen telaşların, ihtiraslarının peşinden sürükler durur. Tûl-i emelin çaresi de “kasr-ı emel”, yani emelleri kısa tutmak, ahireti yakın görerek yaşamaktır. Emellerin kısalması için ölümün çok yakın olduğunu yakînen, yani şüphe ve tereddütten uzak şekilde bilmek gerekir. Yakînin elde edilebilmesi yine kalbin uyanıklığına bağlıdır. Çünkü kalp ancak uyanık olduğu zaman ayet-i kerimelerden, hadis-i şeriflerden, nasihatlerden ibret alır, tefekkür ve tezekküre geçer.
İşte bu tefekkür ve tezekkür halinin elde edilmesi için işe bir noktadan başlamak gerekir. O başlangıç noktası tevbedir. Tevbeyle kalpler masivadan Yüce Allah’a döner. Günahla katılaşan kalpler yumuşar. Tevbe sayesinde yumuşayan kalp ölümden ibret alır. Ölümden ibret alan kalbin ise uzun emelleri kısalır. Ölümün ne zaman geleceği belli olmadığı için tevbede acele edilmelidir:
Tevbeyi hayat tarzı haline getiren sâlih kullar ile yol almak hedefe varmayı daha da kolay kılar. Hedef, Yüce Mevlâ’nın rızasıdır. O razı olduktan sonra ömür de hoştur, ölüm de hoştur. O razı değilse her ikisi de boştur.
Zikrullah ile kalbi devamlı diri kılan, ölümü tefekkür ile emellerini kısaltan bahtiyar kullardan olabilmek niyazıyla...
Amin.Ecmain.Allah razı olsun.Hocam
Amin.Teşekkürler hocam.
Teşekkürler Hocam, sizlerin de iyi günlerde olmanız dileğiyle.. Boyabat'tan selamlar.
Allah razı olsun
Doğduğuma inandığım gibi, binaenaleyh her canlı gibi öleceğim. Rabbim! İman ile üç gün yatak, dördüncü günü toprak nasip eder inşallah.
Dünya ahiretin tarlasıdır derler. Ne ekersek onu biçeriz. Ölümü unutmadan yaşamak ve son nefeste kelime-ı şehadet getirmek nasip olur inşallah hepimize. Yazılarınızı beğenerek okuyorum Selamlar hocam.
Hayatın en büyük gerçeğini yazınızla hatırlattığınız için çok teşekkür ederiz Hocam. Ölüm bizi hiç unutmuyor.
Aminn Aminn inşallah hocam
Ne güzel yazı olmuş Hocam. Okuyunca bizi kendimize getiriyor.
Hocam Allah sizden razı olsun. Yazılarınızdan çok şeyler öğreniyoruz.
Ölümü unutan insan canavar olur
Yüreğinize sağlık öğretmenim. Ölüme de yaşamaya da teslim olarak bir hayat sürmeyi Rabbim hepimize nasip etsin inşallah. Tövbe etmemizi nasip etsin Allahım
Amin ecmeın inşaellah teşekkürler abim Rabbim razı olsun
Amiin Allah razı olsun kardeşim Allah bizleri tul-i emel peşinde koşanlardan değil rıza-i bari için hareket edenlerden eylesin. Üç aylarımız hayırlara vesile olsun.inşaallah
Amin Kefeni unutmayanlardan olmak niyazı ile kaleminize sağlık.
Dünya tatlı bir yalan, ölüm acı bir gerçek.
Kaleminize sağlık Hocam. Hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken gerçeği unutmamız ne gaflet
Amin kaleminize ağzınıza sağlık hocam
Amin inşALLAH abim
Amin Allah razı olsun
Amin Allah razı olsun cümlemize inşallah
Amin ecmain rabbim cemi cumlemizin ahiretini guzel eylesin inşallah
Hocam güzel yazı her müslümanın aklından çıkarmaması gerekir.