Bugün dünyanın; insanları Allah’a davet eden, davetinin gereği olan güzel ve salih amelleri önce kendisi yaşayan, hayatını dinin hassasiyetleri üzerine tanzim eden, kimliğini ve kişiliğini dininin ahlakı ile ortaya koyan, elinden ve dilinden diğer insanların emniyette olduğu Müslüman kimliğine ve kişiliğine şiddetle ihtiyacı var. Lâkin günümüz Müslümanlarının da Müslümanlıklarının içini dolduramamak gibi çok ciddi bir problemi var.
Hayatı dolu dolu yaşama derdinde olan çağın insanı yaşadıkları ile ruhunu, içini boşalttığının farkına varamayacak kadar dolu. Seküler yaşamın tüm kutsallarını tükettiği insan çamurlaşmayı uygarlık sayan bir profil arz ediyor. Bu insan tipinin bırakın dünya insanını kendini bile kurtarmaya gücü yetmiyor. Zira bu yaşam şekli insanı yaratılış amacından uzaklaştırıyor. Yaratılış amacından uzaklaşan insan yalnızlaşıyor, yozlaşıyor, yok oluşa doğru yuvarlanıyor. Cebi, cüzdanı, midesi doldukça, kalbi boşalan, ruhu daralan, iradesi çözülen, değerleri çürüyen insan nereye gittiğinin farkında bile olmuyor.
İnsanı sadece boğaz ve bağırsaktan ibaret bir organizma olarak formatlayan, beynini bedenin güdümüne programlayan anlayışta insan sefaletten kurtulamıyor. Dışı çekici fakat içi boşaltılmış insan her gün tükenişe doğru koşar adım gidiyor. Çok eğitimli, çok kültürlü, çok başarılı ancak içi boş, ruhu yok insan tiplemesi ortaya çıkıyor. İçi boş insan hayata boş veriyor, boş beleş işlerle uğraşıyor, bir işe yaramıyor ve hiçbir işi de rast gitmiyor.
Etiketler, rozetler, kariyerler, konforlar artarken karakterler zayıflıyorsa, şahsiyetler aşınıyorsa bu gidişin hayra alamet olduğunu söylemek mümkün değil. Ruhu alınan, geriye sadece posası kalan bir dindarlık ile bir yere varılamaz. Bu durumda özü olmayan, görüntüsü göze hoş gelen gösteriş dindarlığı oluşur. Bir ucu riyaya diğer ucu ranta uzanan, rıza-i İlahi’nin teğet geçildiği şekilcilik dindarlığı öne çıkar. Hassasiyetler azalıp, Müslümanı Müslüman yapan hususiyetler kaybolursa İslam’ın İçeriği, içtenliği kalmaz. Bu özellikleri yitiren Müslümanlarda her türlü istismara açık bir İslam anlayışı oluşur.
Kutsallar asli mecrasından ve manasından uzaklaşırsa inançlar felsefeye, ibadetler âdete, din ideolojiye dönüşür. Değerler çıkarlara feda edilir. Ruh gidince rota ve rüzgar kaybolur. Sonra sendelemek, sersemlemek ve savrulmak kaçınılmaz olur. Bu durum Müslüman’ın saygınlığını alıp götürür. İslam’ı temsil ve tebliğ yeterliliğimiz ve yetkinliğimiz ortadan kalkar. Namazlarda huşu, amellerde ihlas, ilimlerde irfan, hayatlarda haya, ortamlarda edep, tavırlarda takva, cemaatlerde ruh kalmayınca İslam’ı yaşamada ve tebliğde önümüze engeller oluşur. Samimiyetimiz zedelenince örnekliğimizin anlamı ve etkisi olmaz.
Tüm bu sıkıntılardan kurtulmak için önce içe yönelmemiz gerekiyor. İç dünyamızı inşa etmek, ıslah etmek, iç arınma aciliyet arz ediyor. Bir an önce içi boşalan kavramlarımızı, ailelerimizi, kurumlarımızı, kardeşliğimizi, kulluğumuzu gözden geçirmemize ve üzerinde konuşmamıza ihtiyaç var. Fabrika ayarlarına dönmekten başka çaremiz olmadığının bilincinde olmamız lazım.
Bazı dindar geçinenlerin dinin içini boşalttıklarının farkında olmaması, detaylarda boğulup kalması, kalıplaşmış merasimlerin dışına çıkamaması ürkütüyor. Kazanırken kaybettiklerimiz korkutuyor. Bu açmazdan mutlaka çıkmak zorundayız. Yüzümüzü yeniden davaya ve ukbâya dönmemiz, Sünnet disiplinine sımsıkı sarılmamamız gerekiyor.
Din hakikattir. Dindarlık bu hakikatin insan yaşamına yansımasıdır. Dini yaşamak demek olan dindarlıkta kişinin hareketlerine kalbindeki iman yön verir. Kalbini ve ruhunu inancına veren, inancını kalbine ve ruhuna yerleştiren gerçek dindar, saygınlık kazanmak için dinin kurallarına sahte bağlılık gösteremez. Dinin olmazsa olmaz ilkesi, ihlas ve samimiyettir. İhlas ve samimiyet, Allah’ın sevgisine ve rızasına nail olmayı her şeyin üstünde tutmaktır. Nitekim Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde “Din, samimiyettir.” buyurmuş, Allah’a, peygambere, Kur’an’a, meşru kamu düzenine ve bütün Müslümanlara karşı samimi olmayı dinin tanımı olarak belirtmiştir. İhlas ve samimiyetin terazisi sadece Allah’ın elindedir. İnsanların kalbini yararak görme yetkisi kimseye verilmemiştir. Ancak sıklıkla rastlandığı gibi bilgi, amel ve ahlâk olmadan “Kalbim temizdir” söylemi ile samimiyet iddiası kuru bir ifadeden öteye geçemez. Dindarlıkta en önemli unsur, maneviyatın derin bir şekilde hissedilmesi ve gündelik hayatta tutum ve davranış haline dönüştürülmesidir.
Dindarlığın ahlâkî boyutu, iman esaslarının ve ibadetlerin insanda gerçekleştirmek istediği nihai gayedir. Bu da ancak bilgiye dayalı ahlâk eksenli bir dindarlık anlayışı ile mümkün olur. Dindar toplum, düşünce ve davranışlarında din, iman ve ahlâkı bir bütün olarak yaşayan toplumdur. Gerçek dindarlık, sahih bir iman, sâlih bir amel ile birlikte anne-babaya iyilikle muamele etmek, akraba, yoksul ve kimsesizlere yardımda bulunmak, yakın ve uzak komşuyu gözetmek, cana kıymamak, zinaya yaklaşmamak, içki içmemek, hayasızlık yapmamak, yetimlerin mallarına dokunmamak, verilen sözde durmak, ölçü ve tartıda hile yapmamak, rüşvet alıp vermemek, kul ve kamu hakkına riayet etmek, diğer canlılara, tabiata ve çevreye zarar vermemek gibi dinin bireysel ve toplumsal hayatta görünen emir ve yasaklarına uyma konusunda ortaya çıkar.
Dindarlık, Yaratıcıya, kendimize, bütün insanlara ve bütün evrene karşı dürüst, âdil, ahlâklı ve samimi olmaktır. Dindarlığın en temel ilkesi içtenlik ve samimiyettir. Sanal, görsel ve gösterişçi dindarlık gerçek dindarlık değildir. Dindarlık, Yaratıcıya saygılı, mahlukata şefkatli ve merhametli olmaktır. Dindarlık tevazudur, muhabbettir, kibir ve husumet, başkasını hor, hakir görmek değildir. Dindarlık dini darlık, bağnazlık hiç değildir. Dindarlık, herkesin iman, hikmet ve hakikat denizinden avuçlayıp içebildiğidir. Din ile dindarlık aynı şey değildir. Birbirine karıştırmak, birini diğeri ile tanımlamak, dindardaki eksikliği dindeki eksiklik olarak görmek ve göstermek sahibindeki cehaletin biyometrik fotoğrafıdır.
Allah razı olsun hocam piyasanın mevcut durum analizi yapmış siniz eyvallah işiniz rast gelsin
DİNDARLIK TRİBÜNLERE OYNAMAK DEĞİL GÖNÜLLERE GİREREK ALLAH'IN RIZASINA KAVUŞMAYA SAMİMİYETLE GAYRET ETMEKTİR. SELAM OLSUN İMANI KAMİL, AMELİ SALİH ÜZERE YAŞAMAYA ÖZEN GÖSTERENLERE, YAZIKLAR OLSUN İÇİ BOŞ OLUP DA DİNDAR GÖRÜNENLERE.
Kusurlu olan insan, kusursuz olan İslam'dır.
Günümüz Müslümanlarının en önemli eksiğine, hali pür melâline değinmişsiniz hocam. Elinize sağlık. Anlaşılan, sıkıntı, sizin de bahsettiğiniz hadisi şerifte belirtildiği gibi, Müslümanın samimi olmamasından kaynaklanmaktadır. Bunun örnekleri, Hz. Peygamber As.ın hadisi şeriflerinde görüldüğü ve Hz Ömer Ra.ın buyurduğu gibi, o gün de bugün de bulunmaktadır. Çaresi ne olabilir, samimiyet nasıl temin edilecektir, bunun çareleri aranmalıdır. Heralde; gizlide Allah'ı çokca anmak, murakabe, muhasebe ve ölümü çokca düşünmek, gece namazları, riyazat vs. samimiyetin temini için bir vesile olacaktır vesselam.
Son zamanlarda şükür kelimesinin bile bir kesimi rahatsız ettiği zamana geldik oysa dinimiz şükür etmeyi sağlığının geçiminin dünya ve ahiret yaşantısının iyiye veya kötüye gittiğinde hamd etmek inanmaktır.Bizlere 100 yıl önce moda akımlarıyla sizinde yazdığınız gibi mediniyet diyerek dinin direklerini yıkmak için kurulan tuzaklara kapılmış gidiyoruz her namaz kılanı dindar deyip her haltı yediği için gerçek dindarları değilde dindar gibi görünenleri örnek alıp öne çıkarmamız dinimize gelecek nesillere zarar verdiğinin farkında bile değiliz
Teşekkürler hocam Allah raziolsun sizden iyi ki varsınız hayırlı cumalar dilerim selamlar inşallah
Elinize sağlık hocam hayırlı cumalar
Eyvallah Mustafa Hocam. Müstefit olduk. Allah Razı olsun inşallah. Cumamız bizlere ve İslam alemine hayırlar getirsin inşallah. Allah'a emanet olun
Allah CC razı olsun kıymetli hocam,hayırlı huzurlu cumalar dilerim.
Din ile dindarlık aynı şey değildir. Birbirine karıştırmak, birini diğeri ile tanımlamak, dindardaki eksikliği dindeki eksiklik olarak görmek ve göstermek sahibindeki cehaletin biyometrik fotoğrafıdır.
Bazı dindar geçinenlerin dinin içini boşalttıklarının farkında olmaması, detaylarda boğulup kalması, kalıplaşmış merasimlerin dışına çıkamaması ürkütüyor. Kazanırken kaybettiklerimiz korkutuyor. KALEMİNİZE SAĞLIK
Ruhu alınan, geriye sadece posası kalan bir dindarlık ile bir yere varılamaz. Bu durumda özü olmayan, görüntüsü göze hoş gelen gösteriş dindarlığı oluşur. Bir ucu riyaya diğer ucu ranta uzanan, rıza-i İlahi’nin teğet geçildiği şekilcilik dindarlığı öne çıkar. çok doğru bir tespit.