Bir gün Peygamberimiz (s.a.s), düz bir çizgi çizerek “İşte bu, Allah’ın dosdoğru yoludur.” buyurdu. Ardından bu çizginin sağından ve solundan başka çizgiler çizdi ve “Bunlar da, dosdoğru yolun haricindeki yollardır. Bu yolların her birinin başında ona çağıran bir şeytan vardır.” şeklinde açıklamada bulundu. Sonra şu ayet-i kerimeyi okudu: “Şüphesiz, bu benim dosdoğru yolumdur. Buna uyun. Başka yollara sapmayın. Onlar sizi Allah’ın yolundan uzaklaştırır. İşte günahtan korunmanız için Allah size böyle öğüt verdi.” Enam suresi 153
Sırât-ı müstakim, Kur’an ve peygamberlerin yoludur. Allah’a verdikleri sözden bir an olsun ayrılmayan, sadakatle sembolleşen sıddıkların yoludur. Sırât-ı müstakim, salih amel işleyenlerin, ilahi lütuf ve nimetlere talip olanların yoludur. Bu yol, “Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabı, rehberliğin en güzeli de Muhammed’in rehberliğidir.” hadisini hayatında değişmez ilke olarak kabul edenlerin yoludur.
Sırât-ı müstakimde sadece bir olan Allah’a kulluk vardır. Hayatı O’nun emir ve yasaklarına göre yaşamak vardır. Allah Resulünü sevmek ve ona gönülden tabi olmak vardır. O’nun gibi dosdoğru, emin, güvenilir ve yüce bir ahlak üzere olmak vardır.
Sırât-ı müstakimde, hayır ve güzelliklere anahtar, şerre kilit olmak vardır. Sırât-ı müstakimde insanı öldürmek değil, yaşatmak vardır. Sırât-ı müstakimde ötekileştirmek değil, biz olmak; beraber olmak vardır. Sırâtı müstakimde dürüst ve erdemli olmak vardır. Sırât-ı müstakimde şiddet, zulüm, terör değil; şefkat, merhamet ve adalet vardır.
Günümüzde sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı için, dünyada ve gönül coğrafyamızda korku, acı, gözyaşı, huzursuzluk kol geziyor. Sırât-ı müstakimden uzaklaşıldığı içindir ki; dünyada milyonlarca insan evinden, barkından, yurdundan kaçıyor, açlık ve sefaletten hayatını kaybediyor. Sırâtı müstakimden uzaklaşıldığı içindir ki; bugün ayrılık-gayrılık ve tefrikaya düşülüyor; kardeşlik, muhabbet, hak ve hakikat çağrıları cılız ve karşılıksız kalıyor. Zulüm kol geziyor. Zalim çevresine korku salıyor. Müslümanlar darmadağın. Siyonist ve emperyalist güçlerin kuklası konumunda yönetimlerle zillet hayatı yaşamaya mahkum olmuşlar. İnanç dünyaları karmakarışık. İslam diye islama uymayan yaşantılar benimsenmiş. Bir olması gereken değerler ve duygu dünyaları paramparça. Bu darmadağınıklık Müslümanlara korku, İslam düşmanlarına cesaret veriyor.
Hz. Peygamber s.a.v. Hadis-i Şeriflerinde;
"Yakında milletler, yemek yiyenlerin (başkalarını) çanaklarına (sofralarına) davet ettikleri gibi, size karşı (savaşmak için) biri birlerini davet edecekler."
Birisi: "Bu o gün bizim azlığımızdan dolayı mı olacak?” dedi.
Rasûlullah (asm), "Hayır, aksine siz o gün kalabalık, fakat selin önündeki çör çöp gibi zayıf olacaksınız. Allah düşmanlarınızın gönlünden sizden korkma hissini soyup alacak, sizin gönlünüze de vehn atacak." buyurdu.
Yine bir adam: "Vehn nedir ya Rasûlullah?" diye sorunca:
"Vehn, dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmektir."buyurdu. (bk. Ebu Davud, Melahim, 5)
"Vehn" kelimesinin sözlük anlamı "gevşek olmak, zayıf, güçsüz olmak, gevşeklik göstermektir. dünyayı sevmek ve ölümü kötü görmektir."
Yani, dünya hayatını fazla sevdikleri, ahiret hayatını geri plana attıkları ve bu sebeple de oraya gidecek yol olan ölümden de korktukları için, dirençlerini kaybederler, gereken mücadeleye ve mücahedeye girmekten kaçınırlar ve asrın gereği olan maddi imkânları kullanamadıkları için, nüfusça çok olmalarına rağmen uluslararası camiada hiçbir kıymet-i harbiyeleri olmaz.
Hadisten anladığımıza göre, İslam düşmanları, Müslümanları yok edip kuvvetlerini kırmak için, kendi aralarında birleşmeye davet edeceklerdir. Bu davet, sofrasına adam davet eden bir sofra sahibi rahatlığı içerisinde olacaktır. Yani nasıl ki onlar için sofraya oturup yemek zor olmayan bir iş ise, kafirlerinİslama karşı birlik çağrısında bulunup Müslümanların zenginliklerini yemeleri de engellenemez bir kolaylık taşıyacaktı.
Bazı devletler, İslam dünyasını önlerine konmuş bir sofraya benzetecekler ve bu cazip sofrayı paylaşmak için birbirlerini davet edeceklerdir.
Onları böyle bir işi yapmaya cesaretlendiren şey Müslümanların azlığı değil, aksine onların takva bakımından güçsüzlüğü ve dünyaya aşırı düşkünlükleri olacaktır. Çünkü ölümden korkan ve dünyaya fazlaca düşkün olanlar, fedakarlıklara katlanamazlar. Canları ve malları ile katılmaları gereken cihâdı ihmal ederler. Böylece eskiden olduğu gibi düşmanlara karşı heybetli değildirler ve artık düşmanlar onlardan korkmazlar, çekinmezler.
İnsan, birinci dereceden uhrevi, ahiret alemi için yaratılmış bir varlık olup, O'nu ancak ahirete müteallik meseleler tatmin eder. Hadiste ifade buyurulan "dünyayı (fazlaca) sevmek ve ölümü kötü görmek" ifadesi; Allah'a güven ve itimadı kaybederek, güven vadetmeyen dünyevi şeylere güvenme, iman ve amel açısından, dinin asıl ve kaynaklarıyla irtibatın zayıflaması gibi manalara gelir.
İslam ümmeti, tarihte, varlığını bu din sayesinde isbatladı. Ve günümüzde de yeniden bir hareketlenme olacaksa bu dinle, bu dinin öncülük etmesiyle olacaktır.
Necip Milletimiz son yıllarda tarihteki şanlı misyonunu yerine getirmek adına İslam dünyasına rehberlik eden çok hayırlı çıkış ve hizmetleri icra etmektedir. Müslümanların silkinip kendine geldiğinde, birlik ve kardeşlik ruhu ile hareket edip Adaleti hakim kılma mücadelesine girdiğinde Allah’ın yardımının yanlarında olduğunun farkına varışa vesile pek çok hayırlı ve başarılı girişime öncülük etmektedir. Allah’ın yardımı layık oldukları sürece İnananların üzerinedir.
Bu konuda her Müslüman birey, aile, mahalle, devlet kendine bir hisse çıkarmalı ve üzerine düşeni yapmakla görevli olduğu bilincine sahip olarak, her açıdan İslamı hayatına hayat kılmalıdır.
Kurtuluşumuz, huzur ve mutluluğumuz, Rabbimizin Kitabı ve Peygamberi aracılığıyla bizlere öğretmiş olduğu dosdoğru yolda sapmadan, yılmadan yürümekle mümkündür. Efendimiz (s.a.s)’in eşsiz örnekliğinden ayrılmamak ve onun bize öğrettiği yüce değerlere sımsıkı sarılmakla mümkündür. “Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi saptırma! Bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu bol olan yalnız Sensin.”Aliimran 8.ayet AMİN
Rabbim ,bizleri ölümü öldürebilenlerden ve dosdoğru yolunda sabit kalabilenlerden olmayı nasip etsin.
Hocam elinize sağlık. Yazınızda ümmetin hal-i pür melalini tasvir ederek kitap ve sünnete göre reçeteyi sunmuşsunuz. Rabbim tez zamanda silkinip rıza-i bariye göre hareket etmeyi, hayatımızın planını yapmayı nasip etsin. Amin
Selamlar güzel kardeşim teşekkür ederim bizlere böyle dini bilgiler verdiğin için allah RAZI olsun. Allah hayirli işlerin olsun dilerim hurmetlerimle
Amin.