Ömür, su misali akıp gidiyor. Her gün ömürden bir yaprak düşüyor. Giden geri gelmiyor. Ramazan ayına veda etmek üzereyiz. Bin aydan daha hayırlı Kadir gecesini idrak ediyoruz. Geriye dönüp baktığımızda nice Ramazanlar ve Bayramlar geçirdik. Ramazanı ramazan olarak mı, bayramı bayram olarak mı geçirdik. Hangisi bizden memnun onu bilemiyoruz. Bilemediğimiz bir şey daha var, acaba kalan ömrümüzde kaç ramazan ve bayram kaldı? Şairin dediği gibi;
“Allah’a ibadet eden,
Ahirette sultan olur,
Ömrünü Ramazan eden,
Ahireti Bayram olur."
Gerçekten dünya hayatı Ramazan ayı gibi gelip geçici ve çok kısadır. İnsanın doğumu ile ölümü arasındaki süre uzun değildir. Yolun sonu geliverir. İnsan ömrü sayılı günlerdir. Atalarımızın dediği gibi "Sayılı günler tez geçer." Bu kısa ömre çok şey sığdırmak gerek.
Ömür, doğum ile ölüm arasında geçen bir zaman dilimi olup, Cenâb-ı Hakk’ın insanoğluna bahşettiği en büyük bir nîmet ve baha biçilmez bir sermayedir. İnsan oğlu bu ilâhî sermayenin bir saniyesini bile boşa geçirmeden Allah rızasına uygun olarak değerlendirmeye çalışmalıdır. Zîra insan, dünyasını da, âhiretini de bu zaman zarfında kazanmaktadır.
Nasıl ki Ramazan’ı amacına ve gereklerine uygun olarak ihya eden bir mümin, bayramı layıkıyla hak ediyorsa, ahretin tarlası olarak kabul edilen dünya hayatını da yaratılış amacına uygun olarak faydalı bir şekilde geçiren mümin, ahretinin de bayram olmasını sağlar. Dünya hayatını Kuran-ı Kerim şu şekilde tasvir ediliyor:
"Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir....... Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir." (Hadid:57/20)
Hadis-i Şerif’te ise, dünya hayatı hakkında şöyle buyruluyor:
Sehl İbn Sa'd anlatıyor: "Resûlullah buyurdular ki: "Eğer dünya Allah nazarında sivrisineğin kanadı kadar bir değer taşısaydı tek bir kâfire ondan bir yudum su içirmezdi." [Tirmizi-zühd 13]
Ali İbnu Ebî Tâlib buyurdular ki: "Dünya arkasını dönmüş gidiyor, âhiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler âhiretin evlatları olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zîra bugün amel var hesap yok, yarın ise hesap var amel yok." [Buhari rikak-4]
Bu fani dünyada ahireti kazanabilmek için zamanı iyi değerlendirmek gerekir. Müslüman, içinde bulunduğu zamanı en uyanık bir şekilde, ibâdet ve itaatle değerlendirmeli ve Allah’tan gafil olarak bir tek nefes almamaya dikkat etmelidir.
Mutasavvıflar, vaktin kıymetini bilmek anlamına; “Sofi, İbnü’l-vakt (vaktin oğlu) olmalıdır.” demişlerdir. Yani ömrünün ve bilhassa içinde bulunduğu vaktin kıymetini bilmeli demektir.
İbrahim Ethem Hazretlerine biri sorar:
“Bir mü’minin hâli nasıl olmalı?” İbrahim Ethem cevap verir:
“Son nefesinde nasıl olmak istiyorsa hep öyle, her zaman öyle olmalıdır.”
Mevlânâ Sadettin Kaşgarî şöyle der:
“İnsanın her nefes alışında bir hazîne heder olup gider. Her nefeste bilmelidir ki Allah hâzır ve nâzırdır."
Bir Fransız atasözü şöyledir:
“Kaybedilen bir saniyeyi, dünyanın bütün hazineleri bile geri getiremez.”
Zamanı israf etmemeli ve onu Allah Teâlâ’nın rızâsı istikametinde değerlendirmelidir. Bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurulur:
İbnu Abbas (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (s.a.v.) buyurdular ki: "İki (büyük) nimetvardır. İnsanların çoğu onlar hususunda aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit” [Buhari 170]
Bütün zamanlarını bu dünya hayatına harcayıp, ibadete zaman ayıramayanlar, ebedî saadetlerini tehlikeye atmış olurlar. Zamanlı hareket etmeyi alışkanlık hâline getirerek zamana tam hâkimiyet sağlanırsa, hem verimli ve hem de huzurlu bir hayat yaşanır. Hayatın her anının hesabının verileceği unutulmamalıdır.
Ömürlerini Allah’a isyanla ve gafletle geçirenler en sonunda iflas etmiş olarak, büyük bir pişmanlıkla Allah’a kavuşurlar. Fakat o andaki pişmanlığın artık hiçbir faydası yoktur. Bu sebepten akıllı insan, dünya hayatının kıymetini bilmeli ve onu iyi değerlendirmelidir. Zîra bu hayat bir defa yaşanır, tekrar dönüşü yoktur. Şâir ne güzel söylemiş:
“Hevâya düştün ey gönül, meclis-i takvâya gelmezsin,
Gözün aç, gâfil olma, bir daha bu dünyâya gelmezsin.”
Şeytan ve nefis insanı zarara uğratmak ve amellerinden yana iflâsa sürüklemek için hep “sonra yapmayı” telkin eder. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:
“-Sonra yaparım diyenler helâk olmuşlardır.” buyurur.
Akıllı mü’min ölümü çok yakın bilip onu hiçbir zaman hatırdan çıkarmamalı ve ona her an hazırlıklı bulunmalıdır. İçinde bulunduğumuz her ânı, artık ömrümüzün kalan son ânıymış gibi düşünerek Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına uygun bir şekilde değerlendirmeliyiz.
Ömürler, su gibi çok çabuk akıp geçmektedir. Uzun bir ömrün sonunda, geriye dönüp bakıldığında, koca ömrün bir kül yığını gibi heder olup gittiği görülür. Yunus Emre bunu şöyle dile getirir:
“Geldi geçti ömrüm benim,
Şol yel esip geçmiş gibi,
Hele bana şöyle geldi,
Bir göz yumup açmış gibi.”
Cenâb-ı Hakk, son ânımızı en güzel ânımız eylesin! Ölümü, tevhid ve mârifetullah neş’esi içinde “şeb-i arûs” (düğün gecesi) mutluluğuyla tatmayı nasîb buyursun!
İbadetlere olan ihtiyacımız veya sorumluluklarımız, sadece Ramazan ayına mahsus değildir. Ramazan-ı Şerif’e gösterdiğimiz saygıdan dolayı birtakım kötü alışkanlıkların terk edilmesi ne kadar sevindirici ise, Ramazan bitince günahlara ve kötülüklere tekrar dönülmesi de o kadar üzücü olur.
Şurası unutulmamalıdır ki ahiretin kazanımları dünyada elde edilir. Bu nedenle sorumlu olan her kul yarın için bu dünyada ne hazırlamış ise ona bakmalıdır. Yoksa ahirette eli boş kalır. Ahirette bayram günü hüzün günü olur. Bu konuda Allah Teala bizi şimdiden uyararak şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Haşır:59/18)
Cenab-ı Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:
“Ölüm sana gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (Hicr:15/99)
Cenâb-ı Hak, başta Hz. Peygamber (s.a.v.) olmak üzere, bütün mü'minlere bir bir seslenerek üç emir vermiştir.
a) Allah'ı hamd ile tesbîh etmek,
b) Namaz kılıp Hakk'a secde edenlerle birlikte secde etmek,
c) Çocukluk dönemi dışında hayatın her gününde emredildiği şekilde ibâdete devam etmek, ölüm gelinceye kadar ibâdetten ayrılmamak..
Tüm İslam Aleminin Kadir gecesi ve Ramazan bayramının her türlü hayırlara vesile olması dilek, temenni ve duası ile…
Allah’a ibadet eden, Ahirette sultan olur, Ömrünü Ramazan eden, Ahireti Bayram olur.” bu dörtlük kime hangi şaire ait bilgi verebilir misiniz
Allah razı olsun. Cümleden gecemizin hayırlara vesile olmasını dilerim.
İnşallah kadir gecemiz mübarek olsun. bayramımız hayırlı olsun. Allah tekrarına ulaştırsın. yazının başlığı da kendisi de çok anlamlı olmuş. kaleminize ve yüreğinize sağlık.