Tevbe, imana dair makamların ilki, hak yolculuğunun başlangıç noktası, Allah Tealâ’ya vuslat kapısının anahtarıdır. Sözlükte “dönmek” anlamına gelen tevbe, şeriat dilinde günahtan, günah olduğu için pişmanlık duyarak vaz geçmek anlamına gelir.
Tevbe, imanın bir göstergesidir; Bezm-i Elest’te Allah’a verilen sözün hatırlanması ve tazelenmesidir; Kur’an’da işaret edildiği gibi nefsini kirlerden arındırma çabasıdır. Tevbenin kabulü üç önemli şarta bağlıdır: 1. Geçmiş günahı terk, 2. İşlenen günahtan pişmanlık, 3. Günaha bir daha dönmeme azmi. Bir de günah, kul hakkı ise hak sahibinden helallik dilemek.
Tevbe etmek tamamen insana mahsus bir özelliktir. Melekler günah işlemedikleri için, şeytan da günahından pişmanlık duymadığı için tevbe etmez. İlk günaha muhatap olan ve şeytanın yanılttığı ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’dir. Dolayısıyla ilk tevbe de Hz. Adem ile başlar.
Günah insana mahsus bir kusurdur. Allah insanı hiç hata etmeden, günah işlemeden dünya hayatını geçirsin diye yaratmamıştır. Allah Resulünün “Canım, kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, siz hiç günah işlememiş olsaydınız, Allah sizi yok eder, yerinize günah işleyip Allah’dan bağışlanma dileyecek bir millet getirir de onları bağışlardı.”(Müslim-Tevbe 9) İfadeleri Murad-ı İlâhiyi izah etmiştir.
İman nasıl nasip işi ise tevbe de bir nasip işidir. Kula düşen nasibini aramak ve onun ardına düşmektir. Tevbeye ermenin ve gönlü tevbe ile buluşturmanın yolu helal lokmadır.
Kur’an, Allah’ın bağışlayıcılığının üstünde bir günah tarif etmemiştir. Ayette; “De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 39/53.) buyurulur.
Birey açısından tövbe, Allah’ın rahmetine sığınma ve ona güvenme duygusudur. Tevbe, türlü seçenekler içerisinden kişinin Allah’ı tercih etmesi, Allah’la diyaloğa geçmesi, durumunu O’na arz etmesi ve hatalarını itiraf ederek O’ndan af dilemesidir.
İnsanlık tarihi boyunca hiçbir insan günahtan uzak kalamamıştır. Hata ve yanlış yapmak, insanın nefsî arzu ve isteklerine uyma zafiyetinden kaynaklanır. “Rabbimin merhamet ettiği hariç nefis, aşırı derecede kötülüğü emredicidir.” (Yusuf, 12/53.) ayeti bu gerçeği ifade eder. O hâlde Allah’ın insan için belirlediği sınırları aşan insanların yapmaları gereken şey, bu yaptıkları davranışın hata olduğunu bilip ondan dönmek, bir daha ona dönmeme kararı ile Allah’a tövbe etmektir. Nitekim insanlığın atası olan Hz. Âdem ve eşi Havva cennette bulundukları sırada kendilerine yasaklanan bir ağacın meyvesini yedikten sonra yaptıkları hatanın farkına varıp hemen pişman olmuşlar, Yüce Allah’a kendilerini bağışlaması için niyazda bulunmuşlar, Yüce Allah da onların bu tövbesini kabul ederek günahlarını bağışlamıştır. Kur’an-ı Kerim’de Hz. Âdem ve eşi Havva’nın bu pişmanlığı şu şekilde anlatılmaktadır: “Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’râf, 7/23.)
Günah girdabına düşmüş bütün günahkârların, Allah’ın ilahlığının bir neticesi olarak bahşettiği tövbe imkânından yararlanma hakları bulunmaktadır. Günahkâr insanlar, dünyada iken yapmış oldukları günahlarından tövbe etmek suretiyle ahirette karşılaşacakları azaptan kurtulmuş ve Allah’ın sevgisini kazanmış olurlar. Tövbenin önemi de burada yatmaktadır. Nasûh tevbe; içtenlikle yapılan, sonradan bozulmamaya çalışılan tevbe, kurtuluşu kişinin kendinden bilmediği, kendisine bağlamadığı, sadece Rabbinin lütfuna ve inayetine güvendiği tevbedir.
Yaşamının her anında kötülüklerle iç içe olabilen insan, bu nedenle büyük bir stres altındadır. Stres, ruhun günahlardan bunalması ve sahibine isyan etmesi halidir. Günümüzde stres hayatı yaşanmaz hâle getirmiştir. Burada bireyin imdadına Allah'ın bir lütfu olan tövbe mekanizması yetişir. Tövbe sayesinde insan, bütün günahlarından ve onun meydana getirdiği stresten kurtulmakta, âdeta temizlenip arınmaktadır. Bu şekilde tövbe, günah zehrinin hem önleyici hem de yok edici en iyi panzehri olarak hizmet etmekte, pişmanlık gözyaşları da günahın izlerini kolaylıkla silebilmekte, güven, teselli ve huzurun teminine vesile olmaktadır.
Şu fani dünyada ölümden korkan kimsenin zararlı ve zehirli şeyleri hiçbir şekilde yemesi caiz olmadığı gibi, ebedi helakten korkan kimsenin de günahlara yaklaşmaması gereklidir. Zehri içen pişman olup, dünyada biraz daha yaşayabilmek için nasıl hemen kusmaya çalışırsa, din zehri demek olan günahları da bir an önce içinden çıkarıp ebedi helakten kurtulması için bütün tedbirleri alması öncelikle zorunlu olur. Zira ahiret azabının sonu yoktur. O halde tabiplerin müdahalesine imkan bırakmayacak şekilde maneviyatı harap etmeden önce hemen tevbe ederek günah zehrinden kurtulmaya çalışmak, akıllı ve Müslüman olmanın gereği olan bir kurtuluş reçetesidir.
Amiiin ecmain inşallah degerli hocam cumanın feyz ve bereketi Cümlemizin üzerine olsun inşallah
Zehri içen pişman olup, dünyada biraz daha yaşayabilmek için nasıl hemen kusmaya çalışırsa, din zehri demek olan günahları da bir an önce içinden çıkarıp ebedi helakten kurtulması için bütün tedbirleri alması öncelikle zorunlu olur. Zira ahiret azabının sonu yoktur. Mustafa Çelenli hocamın son yazısından alıntıdır. linki paylaşıyorum.
Stres, ruhun günahlardan bunalması ve sahibine isyan etmesi halidir. TESPİTİ ÇOK DOĞRU. ALLAH HEPİMİZE NASUH TEVBESİ NASİP ETSİN.
Yarabbi bizleri nefsine esir olmaktan, doğru yoldan sapmaktan, kul hakkıyla ölmekten, düşman şerrinden, evlatlarımız ile imtihan olmaktan, kaldıramayacağımız ağır yüklerden, kabir azabından, Sen'den başkasına muhtaç olmaktan koru... Cumamız mübarek olsun Selam ve dua ile
Amin bilmukabele allah razı olsun hayırlı cumalar allah'a emanet olun
Öyle ümit ediyorum hocam
Doğrular kimin umurunda, bir defa yanlış yap, bak nasıl fark ediliyorsun. ………………… Şu dünyada doğruyu söylemek kadar zor, boş konuşmak kadar kolay yoktur. Dostoyevski ………………. Bir tartışma sırasında kızdığınız anda, gerçek için uğraşmayı bırakır, kendiniz için uğraşmaya başlarsınız. Goethe …………………….. Umutsuzluk diyarına gitme umutlar var karanlığa kapılma güneşler var. Mevlâna ……………….. Senden ümit kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır Sevgili En sevgili Ey sevgili Sezai Karakoç .................. Öfke rüzgar gibidir. Bir süre sonra diner ama, bir çok dal kırılmıştır bile. Mevlana .............. Acele etme. Dünya bir tarladır. Ahiret ise hasat yeri. Ne bir mazlumun ahı, Ne de zalimin zulmü yerde kalır. Sadece sabret. ……………. Sabrediniz, huzursuz bir neşe, darlıksız bir bolluk olmaz. Abdülkadir Geylani ........... Rabbim, mermamet et..
Affedilen kullardan olabilmek duasi ile Hayırlı cumalar muhterem hocam
Cuma sabahına böyle güzel bir yazıyla başlama imkanı verdigin için sağolasın üstadım .Rabbim bizi hatalarını fark edip Tevbe edenlerden eylesin .
ALLAH RAZI OLSUN KIYMETLİ HOCAM.HAYIRLI SABAHLAR.HAYIRLI CUMALAR.
Allah razı olsun Başkanım. Harika yazılarınızı takip ediyor ve müsaadenle paylaşıyoruz.