Peygamberimiz buyurdu; “Ümmetim için en çok korktuğum şey, Allah’a şirk koşmaktır. Ama dikkat edin; Ay’a, güneşe veya puta tapacaklar demiyorum. Fakat Allah’ın rızasının dışındaki gayeler için harekette bulunacaklar ve gizli şehvet, yani riya ve gösteriş duygularını taşıyacaklar.(İbn. Mace, zühd-21)
RİYA; Kulun Allah’a itaat ederken, kullara yaranmak isteme halidir. İbadet sırasında içinden (insanlara şirin görünmek, makam elde etmek, dünyevî kazanç sağlamak, iltifat görmek gibi) farklı maksatlar gütmesidir. İbadetlerde tek gaye olarak Allah rızasını gözetmek olan ihlâsın zıddıdır.
Kıyamet gününde, İbadetlerine riya karıştıranların yaptıkları yüzlerine çarpılır ve denir ki: “Ey iki yüzlü, gösteriş budalası! Amelini kimin için yaptıysan karşılığını git, ondan al!” (Gazalî, İhya)
Sadi Şirâzi’nin “İlmini, dindarlığını gösteriş olsun diye yapan kimse, harmanı biriktirip ateşe veren gibidir.” Sözü konuyu çok güzel özetler.
Fahrettin Razi, Mâun suresinin tefsirinde şu açıklamayı yapar; “Münafık, dıştan iman etmiş görünüp içinde inkârı saklayan kimsedir. Riyakâr ise, kendisini görenler dindar olduğuna inansınlar diye, kalbinde olmadığı halde, alabildiğine bir huşu gösteren kimsedir. Şöyle de diyebiliriz: Münafık, kimsenin olmadığı, görmediği yerde namaz kılmayan; riyakâr ise en güzel namazı insanların yanında kılan kimsedir.” (Tefsir-i Kebir, 23/446)
Kur’an-ı Kerim’de, Allah’a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarf eden münafığın hali, üzerinde azıcık bir toprak birikintisi varken şiddetli bir yağmurda cascavlak kalan kayanın haline benzetilir. (Bakara, 264). Bu gerçekten çok canlı bir benzetmedir. Çünkü riyakârın dünyada yaptığı iyi gibi görünen amellerin gerçek yüzü hesap gününde ortaya çıkacak ve boşuna bir çaba olduğunu, yaptıklarından işine yarayacak bir şey kalmadığını kendisi de görecektir.
Yapmacık hareketlerin onay gördüğü, ikiyüzlülüğün sanat haline getirildiği, riyadan kaçınmanın adeta iğne deliğinden geçmek kadar zor olduğu bir dönemde bulunuyoruz. Böyle bir zamanda riya illetine bulaşmak ne kadar kolaysa, ondan kurtulmak da bir o kadar zordur. Mehmet Akif “Artık ikiyüzlüleri sevmeye başladım. Çünkü yaşadıkça yirmi yüzlü insanlar görmeye başladım” sözü ile bu illetin hızla yayıldığına dikkatleri çeker.
Ameller niyetlere bağlıdır. Cenab-ı Hak ihlâs ve samimiyeti sever. O halde bu illetten bir an önce kurtulmak gerekir. İhlas ile yapılan az bir iyilik, gösteriş için, kendini beğenerek, kibirle yapılan çok iyilikten daha çoktur. Mevlana hazretleri, “Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla doluyken yerin üstündekilerde bu gösteriş de neyin nesi oluyor acaba? diye sorar.
İslâm alimleri bu manevi hastalığın tek ilacı olarak ihlâsı göstermişlerdir. İhlâs, yani kulun amel, ibadet ve davranışlarını, sadece Allah Tealâ’nın rızasını kazanmak için yapması hali, yani Allah’a karşı samimiyet. Riya zehir, ihlâs onun panzehridir. Fakat mühim olan çareden ziyade, böyle bir panzehri içmeyi kabullenmenin zorluğudur. Zira vücuda yararlı her ilaç gibi ihlâs şurubu da kişiye acı ve zor gelir. Sabır ve dirayet gerektirir. İhlâsa ulaşmak için kişiyi riyakârlığa sevk eden, övülme tutkusu, yerilme kaygısı, rızık korkusu gibi bir dizi zararlı huydan vaz geçmek gerekir. Bilinmelidir ki her şey Allah’ın elindedir. Kulların gözüne girerek hedefe ulaşmayı ummak yerine, mülkün asıl sahibi olan Allah’ın gözüne girmeye çalışan kişiyi Allah diğer kulların sevgi ve ilgisine de mazhar kılar, zor gibi gözüken işlerini de kolaylaştırır.
Öte yandan, yapılan nafile amel ve ibadetleri gizlemek, başkalarına söylememek, kazara gören olmuş ve övmüşse bu övgüye layık bir şey yapmadığını düşünmek gerekir. “Her kim duyulsun diye bir iş yaparsa Allah onun kıymetsizliğini duyurur. Her kim gösteriş olsun diye bir iş yaparsa Allah da onun gösteriş yapmasını ve değersizliğini ortaya çıkarır” Müslim- zühd-38
Osmanlı’daki sadaka taşları bu manada çok ince bir hassasiyetin sonucudur. Sadaka vermek isteyen kişi daha çok gecenin bir vakti gider, yapacağı yardımı taşın oyuğuna bırakıverirdi. Muhtaç kimse de bu taşlara gider, ihtiyacı olan kadarını alırdı. Böylece ne yardım eden bilinirdi, ne yardım gören. Hatta anlatıldığına göre bu taşlar öyle ince bir düşünceyle tasarlanmışlardı ki, kendilerine uzatılan elin yardım koymak için mi, yoksa yardım almak için mi girdiği anlaşılmazdı.
Bu arada, riyaya girerim korkusuyla amel ve ibadet yapmamak da şeytanın hilesidir. Bu sebeple “farz ibadette riya olmaz” denilmiştir. “Riyaya girmekten korkuyorum” bahanesine sığınarak amel ve ibadetten kaçmak yerine, ihlâsla yapacağım istek ve telkiniyle hareket etmek gerekir. Bir şeyi istemek onu elde etmenin yarısıdır.
İmam Rabbanî k.s. Hazretleri ihlâslı olmayı başarabilmek için tasavvufî terbiye altına girmeyi tavsiye eder. Bir mektubunda şöyle der; “İlim ve amel kitaplardan alınır. İlim ve amele göre ruh sayılan ihlâsın elde edilmesi ise tasavvufî terbiye ile elde edilir” (Mektubat, 59. Mektup)
Riya hastalığından şifa bulmak için bütün bu tedbirlerin yanı sıra, sevgili Peygamberimiz’den gelen şu dua da ihmal etmemelidir: “Allah’ım, kalbimi nifaktan, amelimi riyadan temizle” ÂMÎN
Allah razı olsun hocam.
Masallah..
Allah kalemine kuvvet versin değerli hocam
Hocam allah razı olsun ne ğüzel bir anlatım sayenizde bir şeyler öğreniyoruz rabbim sayınızı artırsın inşaallah
Ne güzel bir yazı
Hayırlı Cumalar Kaleminize kuvvet
Ne güzel yazılar yazıyorsunuz hocam. çok güzel dersler.
Hocam, konuları ne güzel işliyorsunuz. ders anlatır gibi. konular da çok önemlilerinden seçili. kaleminize saplıkç
Gösteriş de ısraftandır. Biz gösterişi severiz..
Rabbim bizleri mûnafık düşünceden, Riyakar davranış ,gösterişten uzak tunsun ..cumaniz mübarek dualarınız kabul olsun...
Amin.Allah CC razı olsun. Hayırlı cumalar.
Eyvallah hocam
Amin Allah razı olsun cümlemize inşaAllah
Kaleminize sağlık hocam
Hocam bu veciz yazınızı Kayserili "Beliğ" bir beyttinde çok güzel özetlemiş. Bilmeyen sırr-ı kazayı der-i paşa'ya düşer Kismetine kani olan dergâhı Mevla'ya düşer. Yani, Allah'a teslim olmayan derdine dermanı kul kapısında arar, Teslim olan ise derdini sadece Mevla'ya arz eder.
Allah iki yüzlülükten kurtarsın. çok yüzlü olmaktan korusun.
Gene döktürmüşsün hocam. çok ders alınacak ve çok dikkat edilecek bir konu RİYA
Essalmün Aleyküm. Rabbim Adedini çoğaltsın. İki cıhanın manur olsun. İki cihanda Rabbbimin Rızası ; Çelenli Ailesinin Üzerine Daim olsun. Bu Gelelecek Bütün Cumaların Hayrı VE Bereketi Üzerine Daim Olsun..VE Seni, Aileni Allah'a emanet ediyorum.
Çok müstefid oldum. Teşekkürler bilmukabele hayırlı cumalar
RABBİM BİZİ ÖZÜNDEN İMAN EDİP GÖZÜNDEN DÜŞMEYEN KULLARINDAN EYLESİN HAYIRLI CUMALAR
Tebrik ederim
Günümüzün hastalığı riya konusuna deginmeniz isabet olmuş hocam.
Hocam gene harika bir yazı. çok ders alınması gereken bir konu. Allah riyadan korusun.
Anlayana mükemmel bir yazı. Ortalık gösteriş budalalarından geçilmiyor.
Aynen hocam dogru ve Büyük bir söz.anlayana
çok doğru hocam. iki yüzlü insan bulmak zorlaştı. herkesi bir kaç yüzü var.
Degşet bir yazı. Sarsıldım
Aynen hocam diger adiyla sonradan gorme selamlar
Rabbim, her halimizi rızasına nail eylesin.
Rabbim razı olsun Cumanız mübarek olsun rabbim sağlık afiyet versin hayırla kalın