Hasan-ı Basrî hazretlerinin talebelerinden biri, on yaşlarında bir çocuk, gece dua ediyor. Hasan-ı Basrî hazretleri işitiyor. Çocuk, “Ya Rabbi,” diyor, “bana olan sevgin hürmetine beni affet.” Hasan-ı Basrî, “Oğlum,” diyor, “herhâlde yanlış söyledin. Allah’ın seni sevdiğini nereden biliyorsun?” “Biliyorum efendim. Bütün ecdadım, aile efradım imana kavuşamadan öldü. Bana ise iman nasip oldu. İman sevilenlerde olur. “Allah bir kulunu sevdi mi sevdiği ile tanıştırır,”Beni sizinle, sevdiğiyle tanıştırdı, sizinle beraber etti, bu beni sevdiğinin en açık delili. Gecenin bu saatinde de beni huzurunda tutuyor, ibadet ediyorum; başka delile ne hacet?” “Yavrum sen işi bitirmişsin, yoluna devam et, bana da dua et” diyor hazret.
“Allah kime hayır murat etmişse onu dinde anlayış sahibi kılar.” Yönünü dine döndürür. Sevdikleri ile beraber eder ve sevdiği amellere sevk eder. Sevdiklerinin halleri ile hallendirir.
Din bir hâl meselesidir. Onunla hallenmeden, onu üzerimizde taşımadan dine hakiki anlamda bir mensubiyetten ya da kâmil manada bir sadakatten söz edemeyiz. Dinin felsefesi vardır, ilmi vardır, teorisi vardır, düşüncesi vardır ama nihai gaye onun bir hâle, bir hayat tarzı ve pratiğine dönüşmesidir. Hayata dokunmayan, yön vermeyen bir din algısı eksiktir. Kitapların sayfaları arasında kalan, amele dönüşmeyen bir düşüncenin, ne kadar parlak ve süslü cümlelerle ifade edilirse edilsin, hiç kimseye bir faydası yoktur.
Sadece namaza devam edebiliyor olmak bile zamanımızda çok büyük bir mücadele, çok büyük bir olgunluk vesilesi ve alametidir. Allah’ın huzuruna kabul edilişimizdir. O’nun bizi sevdiğinin ve değer verdiğinin işaretidir. Bizim de en azından aile ahfadımıza bu İbadetin zevkini, dünyevi bir şey beklemeden huzur-ı ilahide bulunmanın neşvesini tattırmak ve tatmak gayretinde olmamız ne kadar anlamlı ve ne kadar önemli bir keyfiyet kazandırıcıdır.
Bunu bir defa tadarsa insanoğlu, sonradan başına ne gelirse gelsin, hayatın labirentlerinde nasıl kaybolursa kaybolsun, an gelir ve o lezzet insanı bir yere çağırır, kişi nereye tutunacağını bilir. Babalara, annelere düşen en önemli görevlerden biri bilhassa namaz, oruç ve zekâttaki, birine bir şey vermekteki o manevi tadı evlatlarına çocukluktan itibaren tattırmak ve bunu birlikte yaşamaktır.
Laf ve nasihat etmek için değil, Model olmak için gayret edilmelidir. Bunun için de söylediklerini yaşamak şarttır. Hal sahibinin tesiri kalbe, kaal (söz) sahibininki kulağadır. Kulak ise deliktir.
Hâl sahibi olmayanlar cümlelerini modifiye etmeye çalışır? Yani biraz da anlatmak istediklerini süslü cümlelerle cazip hale getirmeye gayret eder. Aslında bu hali ile artistlik yapmış olur. Doğruyu süslemeye hacet yoktur. Doğrunun tesir gücü kendisinde gizlidir. Hani anlatırlar, Bişr-i Hâfî Bağdat Meydanı’nda kamçı yiyen, zina suçu işlediği için sırtına seksen kamçı vurulmasıyla cezalandırılan bir delikanlıyı seyreder. Delikanlı ahalinin içinde kamçıyı yiyor ama sanki helva yiyor, yüzünde hiçbir hoşnutsuzluk, olumsuzluk yok. Yaklaşıp soruyor Bişr-i Hafi: “Evladım, bu kamçıyı yiyen at bile bağırıyor, sana ne oldu ki, sen nasıl bir eğitimden geçtin ki gıkın bile çıkmıyor?” Sen Abdülhey misin yani? Delikanlı cevap veriyor: “Sevgilim şu kalabalığın içinde beni görüyorken ben eğer feryat edersem, senin yüzünden acı çekiyorum demiş olurum ve onu üzerim. Onu üzmektense ben burada ölürüm.”
“Evladım, aşkta böyle olur, tamam da… O kızın seni görmesi bu kadar mühimken, sen bunu bu kadar önemsiyorken, âlemlerin Rabbi seni gördüğü hâlde bu günahı nasıl işledin yavrum?” Çocuk bir iki saniye düşünüp “Allah” diyerek şehit oluyor, düşüyor yere. Şimdi Bişr-î Hâfî’nin sözünde süs yok, edebiyat yapmıyor. Ama kalbinden vuruyor. Kalpten çıkan kalbe gider, ağızdan çıkan kulaktan döner!
Huzur, ruhun özgür ve bağımsız olmasındadır. Dünyanın kementlerinden (bağlarından), esaretinden kurtulmasındadır. Kul o zaman gerçek lezzetleri tadar, sevgi ve muhabbetle dolar.
Bilenler söylediler; insanlar cennette oturup konuşuyorlarmış -dünyadan ayrıntı, hatıra nakletmeyi, sohbet etmeyi severlermiş- fakat dünya hayatında yaşanıp da üzüntü bırakan her şey cennete girerken silindiği için -çünkü cennete üzüntülü girmek yasak- geriye hatırlayacak pek bir şey kalmıyor. Biri demiş ki, dünyada tatlı olan bir şey hatırlıyor musun? Yok demiş diğeri, dünyada tatlı ne var ki, bir şey yok. Düşün düşün… En son birisinin aklına geliyor: Uyku vardı ya uyku! Hah, diyor bak o tatlıydı! Tamam, gerçekten, o tatlıydı. Şimdi gelin düşünelim: Seksen yıllık dünya hayatında uykudan başka cennette hatırlayabileceğin bir lezzet yoksa bu ne demektir? Uyku, ölüme benzediği için tatlıdır. Ruh bedenden biraz ayrılıyor ya, o bakımdan… Tamamen ayrılınca gör sen lezzeti… Lezzet, ruhun bedenden tamamen bağımsızlaşmasında, bedendeki esaretinden kurtulmasındadır.
Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber; Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber?
Dünyadaki huzur da ölmeden önce ölmekte, Lezzet ruhun kendi mahiyetine dönmesindedir.
Ruhun gıdası namazdır. Ruhun namaza o kadar ihtiyacı var ki. İnsanın bir tabiatı var: Sevdiğini anar, andığını sever. Namaz da O’nu anmaktır; sistematize edilmiş, şartları belirlenmiş, şekli-zamanı-miktarı ayarlanmış biçimde anmaktır ve O’nu anmanın lezzeti hiçbir şeyde yoktur.
Sevgilide bulunan sıfatın benzerini başkasında gören onu da sever. Benzemek önemlidir. İyileri de ancak bu şekilde bulabiliriz; önce sevgiliyi tanımalı, bilmeliyiz. Öyleyse biz Efendimiz’e (s.a.v.) yaşayış biçimine, düşünce biçimine, ahlak ve ibadet bağlamında yaşayışına benzediğimiz sürece kurtulacağız. Ona benzediğimiz için Allah da bizi sevecek. Sevdiği için de elbette kazanmamız arzusu ile imtihan edecek.
Bela, insana gönderilen nimetin ambalajıdır. Hiç de gözüne hoş gelmeyen, kesip yakmak lazım bunu diye düşündüğümüz çalı -kasım ayında öyle görünür çünkü- sabredersen mayısta güller verir. Ve anlarsın ki gözüne batan o dikenler aslında gülün habercisiymiş. Bela böyle bir şeydir: Nimetin habercisidir. Sabret, bekle, acele etme. Bu dünya iyilerle kötülerin, acılarla tatlıların karıştığı bir yer, varlık sebebi öyle. Yani onun için aceleci, peşinci olmamak lazım. Biraz sabırlı olmak yeterli.
Belanın sayısız faydalarından biri bu ise biri de hak ettiğimiz ahiret cezasının dünyada hafîfletilmiş olarak infazıdır ki bu da mü’minin kazancını kat be kat artırır.
Tevbenin güzelliği de buradadır. Bunu Hazreti Peygamber (s.a.v.) şöyle anlatıyor: “Bütün yiyeceğini, bütün ihtiyacını yüklediği devesinin çölde kaybolduğunu gören bir adam, bir müddet uyuyup tamamen ümidi kestikten ve susuzluktan dudakları parça parça olduktan sonra, artık ölümü beklediği sırada devesini birden bulursa nasıl sevinir? İşte kul tövbe edince Allah o adamdan fazla sevinir.” Allah senin tövbene seviniyor, affetmek istiyor, kendine dönüşünden mutlu oluyor, huzuruna kabul ediyor, sana değer veriyor ve seni seviyor.
Allah, bütün mevcudatı muhabbet ve sevgi adına ve bunların hürmetine yarattı. O hâlde merkezde sevgi var, her şey sevgiyle başlıyor ve sevgiyle bitiyor.
Bütün peygamberler Allah’a âşık, Allah O’na âşık. Sen, O sevgi peygamberinin takipçisisin, onun peşindesin. Bu mukaddes, bu tatlı, bu paha biçilemez sevgiyi kazanmak için arzulu olmak, talepkâr olmak, sabırla beklemek ve gereğini yapmak lazım. maksat kavuşmaktır.
“Kâbe’den maksadın varmaktır yara, kör gibi tapınma kara duvara. . .”
Sonuç olarak, Peygamberimiz (sav), Allah’ın sevdiği, razı olduğu insan modelidir. Bir mü’min O Rehberi-i Ekmel’e benzediği ölçüde, Allah’ı sevmiş ve Onun muhabbetini kazanmış olur.
Allah’ım bize Sen’i sevdir, Senin sevdiklerini sevdir, Seni sevenleri sevdir, Senin sevdiğin amelleri sevdir, Seni sevmemize vesile olacak yolları sevdir, bizi iki cihanda da sevdiklerinle beraber eyle ve bize olan sevgin hürmetine bizleri affeyle…
Aminnnn hocammmmm
AMİN.ALLAH RAZI OLSUN HOCAM
Amin...Amin..Amin
Hocam yazılarını merakla okuyorum ve hep takip ediyorum. bu güzel yarum ve yaklaşımlardan çok şey öğreniyorum. Allah sizden razı olsun.
Ne güzel bir yazı olmuş hocam. teşekkür ederiz.
Amiin. Cenabı Allah cümlemize sevmeyi ve sevilmeyi nasip etsin.
AMIN ALLAHIM DUALARIMIZI KABUL ETSIN
İşte bu. Aradığım, özlediğim, uyarıcı, sevdirici, sevindirici ve düşündürücü bir yazı.
Hocam ne güzel bir yazı olmuş. Bilmediklerimi ve beklediklerimi öğrendim sayenizde. Yüreğinize sağlık.
Amin Allah razı olsun cümlemizi affetsin inşAllah
Hocam kalemine ve yuregine saglik
Amin amin amin
AMİN. ALLAH RAZI OLSUN ABİ.
Teşekkürler Hocam, iyi günler.
Saol hocam Allah razı olsun
Selamun aleykum. Hocam Allah razı olsun. Çok eğitici bir yazı. Müstefid olduk.Allah'a emanet olun...
Allah razı olsun hocam. Gerçekten güzel konulara deginmissin.Rabbim bizleri razi oldugu kullarından eylesin inşallah.
Amin.
Öğretmenim yüreğinize,kaleminize sağlık. Yine muhteşem bir yazı. Allah sizden razı olsun .
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Hocam sağol yine döktürmüşsün.Bende acizane küçük bir ilave yapmak istiyorum."Cânib-i Mâşuktan olmazsa muhabbet âşıka; sa'y-i âşık, âşık-ı mâşuka isâl eylemez".Türkçeden türkçeye tercüme edersek, "Sevilen tarafından sevene bir muhabbet olmazsa, sevenin gayreti onu sevdiğine ulaştırmaz."Buna Allahın iman nasibi diyoruz. Bu imanla yaşayıp, Rabbim ahirete imanla gitmemizi nasip etsin diyorum. İnşaAllah. AMİN
Allah razı olsun hocam. Rabbim cümlemize sevdiği kullarından olabilmeyi lutfeylesin.
Amin Amin Ya Muîn Rabbim razı olsun abim.Razı olduğu kullardan da ayrı koymasın