İnsan dünya hayatında irili ufaklı bir yığın dertlerle iç içe yaşar. Kimi insanlar hayata başlarken kendisini içinde bulduğu sorunlarla boğuşurken, kimileri de yaptığı faaliyet ve tercihler nedeniyle bir yığın sorun üreterek ve onları üstlenerek hayatlarını sürdürürler.
Sahibi olduğumuz dertlerin bir kısmi dünya, bir kısmı da ahiretle ilgilidir. Dertlerin dengesini doğru ayarlamak dünya ve ahiret dengemiz açısından elzemdir. Dertleri sadece dünyaya tahsis etmek sıkıntıların ana kaynağıdır. “Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur” vecizesi rastgele söylenmemiştir.
Rızık, iş, geçim, ailevi ihtiyaçlar, çocuk yetiştirme vb. sorunlar dünyevi sorunlarımız olarak listenin başında yer alırlar.
Müslümanların durumu, kabir hayatımız, kıyamet günü ve hesap endişesi, cennet veya cehennem, çocuklarımızın iman üzere yetişmeleri ve yaşamaları, kul hakkına riayet vb. de uhrevi sorunlarımızın listesini oluşturur.
İnsanoğlu dertsiz, sıkıntısız bir hayat yaşamak ister. Ancak bu isteğin dünya hayatında yüzde yüz gerçekleşmesi mümkün değildir. Zira dertlerle iç içe bir hayatın adıdır dünya hayatı. Hiç bir derdin olmadığını düşündüğümüz bir ortamda bile yine büyük bir dert vardır: Dert edinme endişesi! İnsan çoğu zaman dünya ve ahireti açısından hiçbir işe yaramayan, anlamsız takıntılarla oyalanıp durur. Bu dert bile insanı rahatsız etmek, uykusunu kaçırmak için yeterlidir.
Bir yandan dünyaya, bir yandan da ahirete yönelik dertlerimizin bulunması tabiidir ve olmalıdır. Aslında sorun, dertsiz olmaktır. Gerçi dertsiz insan yoktur. Gerçek dertleri dert edinmeyenler lüzumsuz, yararsız ve anlamsız dertlerle meşgul edilirler. Dertsizlik derdi aslında en büyük derttir. Kazanma veya kaybetme mekânımız olarak dünya, hayatımızın merkezi, ahiret de dönüş menzilimiz olduğu için düşündürmelidir ve dertlendirmelidir insanı. Ahiretin düşündürmesi oranın azametinden kaynaklanır. Dünyanın düşündürmesi ise ahireti kazanmaya zemin olduğu için kaçınılmazdır.
Müslüman, ahireti düşünürken dünyayı ihmal etme hatasına düşmemelidir. Dünyayı düşünmekten ahireti ihmal etme hatasına ise hiç düşmemelidir. O, iyi bir denge ile yaşamak ve dünya ve ahirette aynı anda kâr eden bir ticaret anlayışına sahip olmak durumundadır. Ama asıl hayatın ve asıl hedefin ahiret olduğu hiç unutulmamalıdır. Sadece dünya maişetine odaklanıp kalmak, Allah’tan gelecek yardımı engeller. Ahireti dert edinmek ise Allah’ın yardımını çağırır. Allah’ın yardımını hak edip ona nail olan kul için aşılamayacak hiç bir zorluk yoktur.
Müslüman olup da diğer Müslümanların dertleri ile ilgilenmemek, duyarsız ve bencil yaşamak, onların sıkıntılarına göz yumup sırt dönmek ileride bile olsa bindiği dalı kesmek, tehlikeye davetiye çıkarmak anlamına gelir. Müslümanlar bir vücudun uzuvları, bir binanın tuğlaları gibidir. Birinin rahatsızlığı diğerinin de rahatını kaçırır. Dindarlığı mücerret bir iki ibadet üzerinde yoğunlaştırıp Müslümanların dünya üzerindeki sıkıntılarını yöresel veya siyasi sıkıntılar olarak yorumlamak sorumsuzluktur. İslam ahlakına muhalif, çarpık bir anlayıştır.
Evet, kuzeydeki bir Müslüman’ın güneydeki Müslüman için yapabileceği çok fazla bir şeyi olmayabilir. Hatta kendisi ancak bir destekle ayakta kalabilecek biri ben ne yapabilirim ki diye düşünebilir. Ama Müslüman, yapabileceklerini maddi eşya üzerinde sınırlı tutmamalıdır. Hele hele Müslümanları biri birine düşürmek isteyen sinsi odakların, ihanet şebekelerinin, İslam düşmanlarının söylem ve eylemleri ile Müslüman kardeşleri hakkında kanaat sahibi olmamalıdır. Hiçbir şey yapamıyorsa bile diliyle dua etmeye, kalbi ile sevmeye veya buğz etmeye dahi sevap vaat eden bir Rabbimiz olduğu unutulmamalıdır.
Müslüman’ın sıradan insanlar gibi düşünmesi, endişelere kapılması doğru değildir. Müslümanlık sıradanlık olmadığına göre sıradan insanlar gibi düşünen, sadece geçinme derdine takılıp kalmış, emeklilik, rahat etmek, gezip tozmak vesaire gibi yüzeysellikleri dert edinmiş Müslüman, kalite ve ayar sıkıntısı olan bir Müslüman’dır.
Müslümanlık, bütün Müslümanları hatta bütün insanlığı kuşatacak büyük bir ufka, engin bir perspektife ve herkesi kucaklamayı dert edinen bir rahmet anlayışına sahip olmayı gerektirir. Bu konuda kişi kendi ayarını neyi ne kadar düşündüğüne, dert edindiğine bakarak bilebilir. Hangi düşünceler kendisini ne kadar meşgul ediyor? Bu düşüncelerin ve edindiği dertlerin vasfı, değer ve anlamlılığı nedir? Bu soruya vereceği cevap kişinin Müslümanlık kalitesini belirleyen ve kendi kendisini bilmesini sağlayan hassas ve önemli ölçülerdir. Kim neyi ne kadar dert edinirse Allah ona derdinin değerine ve dercesine göre muamele eder.
“Allah’ın dinini dert edinenin özel dertlerini Allah satın alır. Allah’ın dinini dert edinmeyeni Allah kendi dertleri ile baş başa bırakır.”
“Kimin derdi ahiret ise, Allah onun gönlünü zengin kılar. Dağınık vaziyetini bir araya getirip toparlar. Dünya ona boyun eğerek gelir. Kimin derdi dünya ise, Allah onu fakirliğin ve sıkıntının pençesine bırakır. İşlerini dağınık hale getirir. Kendisi için takdir edilen şeyler dışında dünyadan onun başka bir nasibi yoktur.” (Tirmizi, Kıyamet, 30/2465)
Dünyaya gelmek bizim tercihimiz değil ki, eyer sınavsa neden herkes eşit şartlarda yarışmıyor
Nasıl sözelciye sayısal sormak saçma oluyorsa, bu dünyada da herkese gücünün yeteceği kadar yük verilir, eğer bir insan en ufak imtihanlarda hemen isyan ederse büyük bir imtihana tabi asla dayanamaz, bu onun suçudur, nasıl sınava çalışıyorsun, Ama büyük sınav olacağı zamanda küçük sınavdan daha çok çalışıyorsun, işte bu sınavlarda bizim dünyadaki bela musibet ve hastalıklarımızdır. Çalışmak sabırdır. Sabır erdemlilikdir, eğer sabredemiyorsan, işte başta dediğimiz gibi küçük imtihanlarda başarısız olursan, büyük imtihanları kazanamazsın, akılalmaz bir iş, mantığa, akıla aykırı, işte bunun gibi de senin küçük şeylere sabretmeyip büyük şeylerede sabredememen ve sabretmeyi beklemen, istemen, o kadar saçma akıla uymaz, mantıksızdır. Karıncayı yenemeyen, deveye yaklaşamaz. Ama Rabbimiz, bizi tövbeye çağrıyor, kabul edeceğini söylüyör, yeterki pişman ol tövbe et. Misalleri İnşaallah anlamışsındır. Anlamadığın herhangi bir konu olursan yazarsın. Selametle!
Mustafa hocam sizi tebrik ediyorum. çok harika, içeriği mesaj dolu bir yazı okudum sayenizde. Allah ilminizi artırsın.
Gayet faydalı bir yazı her zamanki gibi ustadım..Mustefid olduk elhamdülillah.. Yalnız emeklilik bölümü de olmayaydı iyiydi
Evet Allah hakkımızda hayırlı olanı nasip etsin inşaallah
Keşke yalancı dünya değil ahireti de düşünüp,mevki,para, şöhret denilen değerler bugünkü kadar ayyuka çıkmasaydı..allah imandan,kuramdan ayırmasın inşaallah amin...
Allah razı olsun.Hocam
Mustafa hocam yazılarınızdan müstefid oluyoruz. Rabbim sorumluluklarını bilip gereğini ifa eden kullarından eylesin.
Hakikaten mükemmel bir yazı. Allah razı olsun. Tebrik ediyorum.
❤
❤️
Amenna Allah razı olsun abi
En büyük derdimiz iyilikte yarışmak olması ümidi ile ile
Hocam çok güzel bir yazı olmuş. İbretlik. Allah razı olsun. Elinize sağlık.
ÇOK MUHTEREM HOCAM. RABBİM HAYRINI ARTIRSIN. EZELDEN EBEDE RIZASI , ÜZERİNE DAİM OLSUN. HATTA, CENNETİNDE SÜREKLİ CEMALİNİ SEYRETTİRDİĞİ AŞIKLARIN ARASINA SENİ DAHİL EDİVERSİN.. AMİİİİİİİİİİİİİİİİİN, AMİİİİİİİİİİİİİİİİİN, AMİİİİİİİİİİİİİİİİİN...
hocam her satırın altını çizerek okumamız gereken güzel bir yazı
Yuregine sağlık hocam
Hacam yazınızı devamlı okuyorum Sizleri herzaman takdir ediyorum.Basarıllar dilerim.İnsanları bilgilendirdigin için Sizden Allah razı olsun saglıklı günler dillerim.eflaniden selamlar