İslam’ın temel rüknü TEVHİD “LA” (hayır) ile başlar. Hayattaki cahili tortuları, tağuti etkileri, şeytani tuzakları def etme, devre dışı bırakma ve onlara meydan okuma, reddetme anlamına gelir. Kelime-i Tevhid’in başındaki “LA İLAHE” (hiçbir İlah-tapınılacak, boyun eğilecek güç- kabul etmiyorum)cümlesi bir reddediş, direniş ve başkaldırıştır. “LA” Müslümanın direniş felsefesinin temel kavramıdır. “İLLALLAH” (ancak Allah’ı ve onun koyduğu kuralları kabul eder, O’na boyun eğerim) ifadesi Müslüman olmanın ilk şartıdır. Bu şart Allah’a teslimiyetle başlayan, başka türlü teslimiyetleri sonlandıran bir duruştur.
İslam hayat dinidir. Hayat diri olmaktır. Diri olmanın delili ise direniştir. Direniş güçlü bir dinamizm ve derin bir dirayet demektir. İnancımıza göre dünya direnme, ahiret dinlenme yurdudur. Dünya yaşamını dinlenme ve eğlenme yurduna dönüştüren konformistler (rahat düşkünleri) hayata ihanet etmişlerdir. İslam’ın bir anlamı barış ise diğer anlamı direniştir. Barışı koruyacak bir direniş yoksa o barışı kim ciddiye alır. Direnme gücü olmayan bir din ne barış, ne özgürlük, ne de adalet sunabilir.
Müslüman’ın dünya hayatı direniş odaklıdır. Zira dirilişler hep direnişlerle gerçekleşir. Şeytanlara direniş, haramlara direniş, ibadetlere sebat etmede direniş, dünyevileşmeye direniş, duyarsızlaşmaya direniş, değersizleşmeye direniş, cahilleşmeye direniş, haksızlıklara direniş, kimliksizleştirme çabalarına direniş Direnmeden Diriliş olmaz.
Rabbimizin önerdiği ibadet programı bizi hep direnişe, oradan dirilişe hazırlar.
NAMAZ, münker (caiz olmayan)e ve fahşa (meşru olmayan) ya karşı köklü bir başkaldırıdır.
ORUÇ, deruni (iç alemimizle ilgili) bir direniş eğitimidir.
HAC, direniş bilincini evrensel ölçekte idrak ve ihya (yaşatma) eylemidir.
ZEKAT, kapitalistleşmeye, Karunlaşmaya karşı mali bir direniştir. İYİLİĞİ EMREDİP KÖTÜLÜĞÜ NEHY ETMEK; direnişi toplumsallaştırma projesidir.
CİHAD, direnişte zirveyi zorlamaktır. HAYAT İMAN VE CİHAD dır.
Direniş Müslüman’ın tüm hayatını kuşatır. Bir yaşam tarzıdır. Bir hayat modeli, bir duruştur. Direnme noktaları kırılarak içi boşaltılan, özü çarpıtılan bir din hiç bir sorunu çözemez. Dindarlığın direniş boyutu unutulduğundan beridir Müslümanlar zillete düçar olmuşlardır.
Direniş bizi Rabbimizden uzaklaştıran tüm olumsuzluklara karşı teyakkuz halinde olmaktır. Direniş, Allah’ı hesaba katmayanlara, Allah’ın da bir hesabı vardır hatırlatmasıdır.
Direnişi anlamak için SABIR kavramını doğru algılamak gerekir. Sabır; zorluk ve sıkıntılara boyun büküp olup biteni sineye çekmek, katlanmak, yutkunmak, kadere razı olmak şeklinde anlaşılmamalıdır.
Sabır; başa gelen musibet karşısında yılgınlık göstermemektir. Engelleri ve sorunları aşma azmi, olumsuzlukları yenme iradesi, kısa vadeli sonuçlara takılmadan uzun soluklu mücadele ruhu, Hak üzerinde direnme bilincidir. Sabır; zillet içeren bir teslimiyet değil, sebat ve mukavemet yüklü bir yürüyüştür. Mazlumiyeti alın yazgısı görme yanılgısı değil, ondan mukavemet çıkarma bilinci, onu direnişe dönüştürme maharet ve cesaretini gösterebilme ferasetidir.
Günümüz Müslümanlarında genellikle materyalist anlayışın etkileri ile kendini Müslüman olarak tanımlayan, fakat dini vecibeleri yerine getirmeyi ihmal eden, anlamsız bulan, hatta karşı çıkan kişilere sıkça rastlanmaktadır. 18. Ve 19. Yüzyıllardaki toplumsal değişimler, batıda dini rafa kaldırma çalışmaları insanların dünyevileşmeleri ile sonuçlanmıştır. Müslümanlarda da batı toplumları ile olan etkileşimler neticesi dini toplumdan soyutlama, sekülerleşme İslam coğrafyasını etkilemiş, içi boş bir din algısı, direnci ortadan kaldırılmış, Müslümanca yaşama şuurundan uzak, dünyaya geliş gayesini unutmuş bir Müslüman tipi oluşturulmuştur. Emperyalistlerin en büyük hedefi, Müslümanları kimliksiz yığınlar, kemiksiz kitleler, itiraz etmeyen, sorgulamayan, duyarsız, tepkisiz, güdülmeye, sömürülmeye hazır, sinirleri alınmış, omurgasız bir toplum haline getirmek olmuştur. Bu gün Müslüman toplumlar bu etkileşimin getirdiği savrulmuşluğun sancılarını yaşamaktadır.
Müslümanın, inancı, dünya görüşü, olaylara karşı tavrı, duruşu ve algısı Hz. Peygamber (s.a.v.)’in sünneti ile uyumlu olmalıdır. Müslüman, sadece, amentü ve ibadetlerde değil, beşeri münasebetlerde, ticari faaliyetlerde, siyasi ve sosyal faaliyetlerde, olayları algılama ve yorumlamada, göstereceği tepkide hatta oyun ve eğlencede Müslümana yaraşır şekilde hareket etmek ve Müslümanca bir tavır sergilemek durumundadır.
Müslümanlar, insanlık için çıkarılmış hayırlı bir ümmettir. Dolayısı ile Müslümandan her hâlükârda çözüm odaklı, müspet yaklaşımlı, yapıcı tavırlar beklenir.
Müslüman, güven veren ve güvenilen insandır. Güven verme, diğergâm olma ve vakarlı bir duruş, her durumda Hak’kın ve haklının yanında olma Müslümanın başlıca sıfatlarındandır. Peygamberimiz (s.a.v.), “Müslüman, elinden ve dilinden başkalarının emin olduğu kimsedir.” (Buhari, İman, 4; Müslim, İman, 64.) buyurmuştur.
Müslümanca tavır; makul, meşru, gerçekçi, fayda sağlayan ve sonuç getiren bir tavırdır. Müslümanca duruş; ilkeli, ahlaklı, vakur, Müslümanın izzet-i nefsine uygun bir duruştur. Bu duruşa engel olan tüm düşünce, söz ve fiiller Müslümanın karşı olduğu, direndiği unsurlardır.
Direnmeden diriliş olmaz. Çağa, tüketime, kapitalizme, hatta bütün “izm”lere, çocuklarımızı, gençlerimizi ve bizleri esir alan tüm şeytani tuzaklara direnmeli, özellikle çocuklarımızı diriliş şuuruyla yetiştirmeliyiz. Onlardan Diriliş Nesli oluşturmalıyız. Çocuklarımız yaşama şuurumuzun tohumları, diriliş muştumuzun istikbal erleridir, Onların karanlık ellere bırakılması istikbalimizin ve istiklalimizin elimizden alınmasına vesile olmak, rıza göstermek anlamı ile eşdeğerdir.
Bilinmelidir ki, Son sözü direnenler söyler. Direniş devam ettikçe, günleri insanlar arasında döndürüp duran Hz. ALLAH mazlumların yüzünü güldürecek, zalimlerin devrilişini onlara gösterecektir. Zira Allah’ın muradı ezilenleri diriltip yeryüzünün mirasçısı ve önderi kılmaktır. Mazlumlar doğrulmadan zalimler diz çökmez. Mazlumların dirilip ayağa kalkması, kendine gelip toparlanması, Allah’ın izni ve yardımı ile zalimlerin güç ve kuvvetinin son bulması, diz çöküp dağılması ile sonuçlanacaktır.
“Allah’ın nurunu ağızlarıyla (propaganda ve boş lafları ile) söndürmek istiyorlar. Kafirler istemeseler de mutlaka Allah nurunu tamamlayacaktır.” (Saff suresi 8. Ayet)
Mustafa'cığım,Allah razı olsun. Ağzınıza,gönlünüze sağlık...
Selamun aleykum. Rabbim haramlara karşı direnme anlayışı versin. Değerli hocam yararlı bir çalışma olmuş. Teşekkürler. Allah'a emanet olun.
Maşallah hocam
İşte bu
Allah razı olsun Mustafa bey, Cenab-I Hak bizleri inancımızı samimi olarak yaşayabilenlerden ve bu konuda direnebilenlerden eylesin inşallah...
AGZINA SAGLIK HOCAM
Hocam iyi ki varsınız, günümüz meselelerine insani, vicdani ve dini yönden ışık tutuyorsunuz.Önümüzde ne var ,ayrıca neyle karşılaşırsak hangi ölçü ve metod ile meseleye bakıp doğru karar verebiliriz. İnsanların ve Devletlerin geleceklerini verdikleri doğru veya yanlış kararlar belirler. Tarih bunun sayısız örnekleriyle doludur.
Yine ne güzel bir konuya değinmişsiniz öğretmenim. Yüreğinize sağlık
Yazı, içerik ve uslup çok güzel. tam bir fikir ve bilinç yazısı. inşallah herkes okur ve nasiplenir.
Profesyonel özellikte bir yazı. kaleminize, yüreğinize sağlık. devamını bekliyoruz.
"dünya direnme, ahiret dinlenme yurdudur. Dünya yaşamını dinlenme ve eğlenme yurduna dönüştüren konformistler (rahat düşkünleri) hayata ihanet etmişlerdir. İslam’ın bir anlamı barış ise diğer anlamı direniştir. Barışı koruyacak bir direniş yoksa o barışı kim ciddiye alır. Direnme gücü olmayan bir din ne barış, ne özgürlük, ne de adalet sunabilir." cümlesi ve yazının tamamı Ne kadar anlamlı Hocam
Bu yazı bana çok şey anlattı ve öğretti. çok sağolun. yüreğinize sağlık.
Aklına,fikrine,yüreğine sağlık Mustafa hocam, ilgiyle okudum,güzel bir bakış açısı
Okuduğum en güzel ve en anlamlı yazı. kaleminize sağlık Sn. Çelenli
Tebrikler, tebrikler, tebrikler. Teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler.
Teşhis, çok yerinde ustadım.Ne zaman ki bu özelliğimizi kaybettik her şeyimizi kaybettik.Eskiden şeytandan,nefsimizden,çevremizden gelen isteklere"Bu, Allah'ın arzularına aykırı, öyleyse benim iyiliğime de aykırı."derken artık"Herkes yapıyor,bu kadarcıktan,bir defaliktan bir şey olmaz."cümlelerinin ardina sığınıverdik.Bu da felaketimiz oldu..
Bir konu bu kadar güzel anlatılabilir. Teşekkür ederiz muhterem hocam.
Allah tüm insanlığı islamın ışığı,direnişi ile nurlandırmak nasip etsin..
evet hayat direnmektir. direncini kaybeden güdülmeye mahkumdur.
Kaleminize sağlık değerli hocam. çok güzel anlatmışsınız.
Harika bir yazı olmuş hocam. gerçi her yazılarınız çok güzel. Allah razı olsun.
Allah muvaffak etsin hocam. Allah hak mücadelesinde ayaklarımızı sabit kılsın.