Hava çok soğuk. Kuruyemişçi dükkanının önü müthiş kalabalık. Müslümanlar yılbaşı kutlaması için kuruyemiş alma kuyruğuna girmişler. Herkes sıranın kendisine gelip, biran önce eve yetişmek için acele ediyor.
Süre uzadıkça sinirler gerilmiş. Tam bu sırada kuyruğun hemen önünde, yolda lüks bir otomobil duruyor. Kapıyı açan adam en öne geçiyor ve şu kadar fıstık, fındık, çekirdek diye kuruyemişçiye sesleniyor. Sırada bekleyenler başlıyor bağırıp çağırmaya. Hey, ne oluyor beyefendi! geçin sıranıza, zengin falan anlamayız. Görmüyor musun? Herkes sırasını bekliyor bu soğukta…
Adam kalabalığa dönerek; ismim Alex. Ben bir Hristiyan’ım. Senede bir gün bayramımız var. Rahat bırakın da ihtiyaçlarımı alıp bir an önce yılbaşı merasimine yetişeyim. Ben Ramazan’da pide sırasına girip de sizi rahatsız ediyor muyum? Alex’in sözleri kuyruktakilerden bazılarının içini sızlatıyor. Ayıktılar mı bilmem ama utanarak dağılıyorlar. Pek çoğunun ise hiç umurunda değil, kuyruğa devam ediyorlar.
Maalesef Müslümanlar olarak halimiz bu. Neye inanıyoruz? Nasıl yaşıyoruz? Nelere özeniyoruz? Taklitçilik mi oynuyoruz? Yaşantımızı inanç ve değerlerimiz mi, yoksa bizim olmayan, bizi bizden etmek için tezgahlanan tuzak özentiler mi şekillendiriyor?
Müslüman toplumların fert ve toplum olarak belli bir kimlik kazanmaları, kendi şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duygusunu geliştirmeleri gerekirken başka inanç ve toplumlara benzemeye ve onları taklide yeltenmek, benlik ve şahsiyetleri mahveder, başkalarının kölesi haline getirir. Şekli benzeşme fert ve toplumu sonuçta itikadı benzeşmeye götürür. Mağluplar, galipleri taklit etme psikolojisini yaşarlar. İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiğini ve büyük gördüğünü taklit eder. Şekli taklit, itikadi taklide götürür. Bir Müslüman ve biz Müslümanlar için en büyük felaket itikad bozulması ile başlar.
“İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.” Düsturu Müslümanın günümüzde göstermesi gereken hassasiyetlerin başında gelir.
Duygusu, düşüncesi ve yaşantısı ile “Kim bir kavme benzerse O ondandır” beyanı Allah Resulüne aittir.
Ancak siz ne kadar benzerseniz benzeyin, onlar yine size düşmandır. Cenab’ı Hak;
“Ne Yahudiler ne de Hıristiyanlar, siz onların milletinden olmadıkça, sizden asla hoşlanmayacaklardır.” 2/122
“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesinler.” 3/28
“Müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet ve şeref mi arıyorlar. Oysa İzzet bütünüyle Allah’ındır.” Buyurulur.
Müslüman inancının gerektirdiği gibi yaşar Neşesinde, eğlencesinde ölçüyü değerlerinden alır. Bu sebeple bizim yılbaşına bakışımız, kutlamalarımız hıristiyanları taklit etme şeklinde olmamalıdır. Özünde iyilik bulunan her işi amacından saptırmaya çalışan, insanı şerli işlere ve batağa sevk eden şeytana, içkili eğlenceler, yabanca kökenli Noel kutlamaları, piyango biletleri ile prim verilmemelidir. Haram olan, şuuru, idraki felç eden, hayâ ve arlanma duygularını dumura uğratan alkolden neşe ummanın, akıl kârı olmadığının, Haramda huzur arayana huzurun haram olacağının idrakinde olunmalıdır.
İslam fıkhında; taraflardan bir kimsenin kazanıp diğerinin kaybetmesi esasına dayalı bütün şans oyunları kumar kapsamında değerlendirilip haram kılınmıştır. Emek olmadan terlemeden elde edilen kazanca İslam karşıdır. Şans oyunları yasal olabilir ama helal değildir. Müslümanların bu konuda duyarlı olması gerekir. Zira bir taraf karşılıksız olarak kaybederken, diğer taraf da hak etmeden kazanmaktadır. Buna göre şans faktörüne dayalı olan Milli Piyango, toto, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar da kumardır ve haramdır. Bunların isminin başında “millî” kelimesinin bulunması onların haram olmasını ortadan kaldırmaz. Bu tür kumarlar geniş kitlelerin iştirak etmesi sebebi ile zararı daha da yaygın hale gelmektedir. İnsanımız kimlik bunalımında bocalayıp kalmaktadır. Yaşantısı Hristiyan adetlerinden ibaret Müslüman kimliği taşımak, izzetini kaybetme, zillete düçar olma sebeplerinin de başında gelmektedir.
Her yıl insanların büyük ümitlerle oynadıkları Milli Piyango, bugüne kadar kimseye hayır ve huzur getirmedi. Geçmiş yıllarda büyük ikramiyeyi kazananlar bir anda Türkiye’nin en zenginleri arasına girdiler ama kısa bir zaman sonra pek çoğu ailesini dağıttı ve bugün sefalet içinde hayatlarını sürdürmektedirler.
Milletimiz yabancı kültür ihtilâli ve istilâsı ile karşı karşıyadır. Oysa bizim bayramlarımız, evlenme vs. gibi sevinçli günlerimiz, özünde dinî bir veche, bir ibadet özelliği taşır. Bunlarla ilgili kutlamalarımız, neşe ve mutlulukların paylaşıldığı, muhabbet duygularının aktarıldığı bir vasıta, bir fırsat sayılır. Alkolle şuurları bulanık insanların taşkınlık ve çılgınlıklarını sergileyen, yabancı özentili yılbaşı görüntüleri ise, sadece bünyemizi, inancımızı ve geleneklerimizi yıpratmaya, bozmaya hizmet eder. Bizim geleneklerimizde yeni yıla güle oynaya değil, geçmiş yılın muhasebesi yapılarak, gelecek yıla daha güzel duygu ve planlar hazırlanarak, eksiklerimizi tamamlama niyet ve arzusu oluşturularak, dualarla girmek vardır.
Cenab-ı Hak bizleri bâtıla benzemekten ve harama düşmekten muhafaza etsin!..
Rabbim sorumluluğunu bilen şuurlu müslümanlardan eylesin bizleri.Hocam teşekkürler.Allah'a emanet olun...
Rabbim bizleri çocuklarımızı korusun rabbim hayırlı nesiller yetiştirmek nasip eylesin. Allah razı olsun abi
Aminn Aminn hocam
Mustafa hoca teşekkür ederim harika bir yazi cok memnun oldum bu yaziyi bütün dostlarimla paylasacam
Teşekkürler
Harika bir yazı hocam. Cuma hutbelerde okutulmalı
ESSELAMU ALEYKÜM VE RAHMETULLÂHI VE BERAKÂTUH SEVGİLİ HOCAM. ALLÂH CC RAZI VE HOŞNUD OLSUN INŞAALLAH.
ALLAH Razı olsun Mustafa abim çok güzel bir yazı inşallah bu şuurla yaşamak temennisiyle
Yüreğinize sağlık öğretmenim
Bu güzel bilgiler için teşekkür ederim Allah razı olsun iyi günler dilerim.
Teşekkür ederim sağol hocam. Öğrenci gruplarıma attım.
Agzına saglık abi rabbim helalden ayırmasın hayırlı günler.
Amin hocam, Allah razı olsun.