Ağacın kalitesi özünden, insanın kalitesi sözünden belli olur. Kalp ne ile meşgul olursa dil onu terennüm eder. Kişinin itikadı, yaşantısı, kulluk kalitesi, maneviyat dünyası konuşmalarına yansır.
Konuşmalarında değerler yerine çıkarlar öne çıkan insanların derinliklerinde dipten gelen bir yozlaşmanın sinyalleri algılanabilir. Kullanılan kelime ve kavramlardaki anlamın yerini yarar, mananın yerini eşya, kıyametin yerine kıymet alıyorsa, Kulluk gereklilikleri ve yükümlülükleri yerine piyasa kanunları ve kuralları hayatımızda belirleyici olmuşsa hayatın ve itikatın meşruiyetini korumak oldukça zorlaşmış demektir. Bu durum denizin dibinde bulanıklık, yüzeyinde müsilaj oluşmaya başladığı anlamına gelir. Bunun kaçınılmaz sonucu olarak felahın(kurtuluş) yerini refah, bereketin yerini gelir artışı, kanaatın yerini rekabet, ecrin yerini ücret, helal kazancın yerini kârlı yatırım, adaletin yerini kalkınma, ideallerin yerini reel-politik almaya başlar.
Değerlere yabancılaşma insan ve toplumları öz benliğinden uzaklaştırır. Değerler kavramlarla ifade edilir ve algılanır. Din dilindeki kavramların mana boyutu dikkate alınmaz ya da dar alana hapsedilip kısırlaştırılırsa mesele şekilciliğe, samimiyetsizliğe ve gösterişe indirgenmiş olur. Bu gün batılı kavramlarla düşünüp, modern kalıplarla yaşayış biçimi Müslüman toplulukların belirsizlik ve bulanıklık içinde bunalıma düşmelerine neden olmuştur.
Takva örtüsü yerine başarının öyküsü ile büyüklenmek, Sosyal başarı hesapları ile avunmak insanı ulvi hedeflerden koparır. O zaman muttaki toplum arayışları yerini müreffeh toplum idealine terk eder. Bu durumda insanlarda sahip olma duygusu baskın hale gelir ve sınır tanımaz şekle dönüşür. Sömürü ve savaşlar burada başlar. O zaman, ahlakın yerini iş bitiricilik, iş bilirlik doldurur. Kardeşlik yerini “kâr”daşlık a bırakır. Hasbiliğin, harbiliğin yerini hesâbilik, fırsatçılık alır. Vefa, erdem kavramları yerlerini uyanıklık ve kurnazlığa terk eder. İnsanların dünyaları bireyselleşir ve bencilleşir. Bireyci ve bencil dünyanın paylaşımı yoktur. Katılımı yoktur. Dayanma ve dayanışması yoktur. Merhameti ve hakkaniyeti yoktur.
Dünyevi kaygı, korku ve kuşkuların girdabında çırpınan bireyler krizleri tasadduk ve yardımlaşma ile gidermek erdemini kaybederler. Mâbed merkezli hayat, market eksenli yaşama kayar. Kapitalizmin karanlık kulvarında yok oluşun başlangıcı böylece başlamış olur.
Hakk’ın rızası unutulunca, toplumun beğenisi belirleyici olmaya başlar. İşte bütün ölçüler de ondan sonra bozulur. Huşu, haşyet, hayâ ortadan kalkar. Hazlar, zevkler, menfaatler ön plana geçer ve ideal haline gelir. İffetin, izzetin kalmadığı ortamda insanların tek derdi imaj ve karizma olur. Mahremiyetin yerini moda, model ve marka merakı alır.
Tevekkül, sabır, şükür gibi kavramlar unutulur. Tevbe etmek insanların gündeminden kalkar. Nefis terbiyesi geçmiş zamanların nostaljisi olarak algılanır. Kişisel gelişim seansları kurtuluş reçetesi gibi görülmeye başlanır. Havf (Allah korkusu) ve Reca (Allah’dan bekleme) erdemi yok olur, herkes moral ve motivasyon derdine düşer.
Ortaya çıkan sonuçtan İnsanlar tedirgin, ruhlar gergin, yürekler kırgın, herkes şikâyetçi olur. Bu hale gelmiş insanların oluşturduğu toplumlarda hiç kimse biri birine duacı değil herkes biri birinden davacıdır. Dün refik olanlar bu gün rakip olur. Herkes birbirini sorgular ama kimse kendi nefsini muhasebe etmeye yanaşmaz. Herkes şikayetçidir lâkin sorumluluk alan, ışık yakan, elini taşın altına koyan çıkmaz. Kırılmalar, kaymalar, kopmalar kaygı verici hale gelir.
Günümüzde Müslüman toplumlarda maalesef insan manzarası dinin reddettiği bu tarz anlayış ve algılara oturmuştur. Müslüman olmayanların yaşantı şekline özenmek, bilerek ya da farkında olmadan benimsemek özünden uzaklaşma ile sonuçlanmıştır. Bu durum istikamet sapmasına neden olmaktadır. Soruyor Cenab-ı HAK “Feeyne tezhebûn? / Gidiş nereye?” (Tekvir suresi 26. Ayet) gidilecek son yere gidiş insanların gündeminden çıkar. Gidilecek yerin tüm risklerine rağmen hazırlık yapmak insanların aklına dahi gelmez. Mezar kazan bile öleceğini düşünmez ve inanmaz hale gelir.
Çözüm, Cenab-ı Hak ile mutabakatı yenilemek, İslam’ı ve insanı aslına döndürmek, özü ile buluşturmaktır. Hedefini bilerek yol almak, yanlış yollarda ömrünü heder etmemektir. Haramlarla harâb edilen fıtratı helallerle yeniden âbâd etmektir. Zira varış menzilinde imtihan çok çetindir.
Rabbim bu istikamette bizlere samimiyet ve gayret versin. Yâr ve yardımcımız olsun.
SELAMUNALEYKUM HAYIRLI PAZARLAR ABI ÇOK DOĞRU
Hocam Allah razı olsun. Rabbim rızasına uygun bir hayat yaşamayı nasip etsin.
Amin Kalemine gönlüne sağlık
???? Eline diline sağlık kıymetli hocam, teşekkürler
Günümüz Müslüman'ın durumuna ayna tutmuşsunuz ustadım..Ders alabilmek umuduyla.. Selam ve muhabbetlerimle
Hocam, böyle güzel anlatımla bizleri tefekkür etmeye ve fani olduğunuzu düşünmeye sevk ediyorsunuz. İnşaallah ders alanlardan oluruz. Yüreğinize ve kaleminize sağlık diliyorum.
Amin sn. Hocam
Kaleminize yüreğinize sağlık öğretmenim
Tebrik eder teşekkür ederiz hocam. İstifade ettik.
Amin... Hocam elinize sağlık. Allah razı olsun. Tespit ve çözümlerinizde çok haklısınız. Aslında Cenab-ı Hak ile mutabakatı yenilemek değil hatırlamak lazım desek belki daha doğru olacak vesselam...
Mustafa ağabey, yürekten kalemin ucuna yansıyan bir yazı olmuş. Allah razı olsun.
İçinde bulunduğumuz hastalıklı hal bu kadar mı güzel anlatılır. Rabbim bizleri takvaya uzanan yoldan saptırmasın. Hastalıklarımızı gidersin. Rabbim kaleminize güç versin.
Hocam gene döktürmüşsünüz. G
Amin. Rabbim doğru istikametten ayırıp şaşırtmasın
Cok dogru hocam.Allah razı olsun
Harika bir yazı. Teşekkürler hocam
Allah razı olsun Hocam.Teşekkürler Hocam
Allah sağlık afiyet versin selam ve dua ile
Amin ecmain hayirli aksamlar hocam ellerinizden operim
Teşekkür ederim hocam kaleminize sağlık
Günümüzde bizim halimizi anlatmışsın hocam. Allah yardımcımız olsun.
Allah razı olsun hocam. Geçen haftayı atladım. Alıştırdın düzeli yazmaya istifade ediyoruz.
Rabbim içimizi ve dışımızı güzel, dostluğumuzu Hasbi eylesin.