Bizim medeniyetimizde dostların dost bildiklerine yaptıkları güzel ve anlamlı bir dua vardır; “Allah sizi dertsiz bırakmasın”. Bu ifade laf olsun diye söylenen bir söz değil, bir duadır. Dertsiz/gamsız insan gaflet içinde olan insan demektir. Nefsin gafletten uyanık olmasını temenni eden güzel bir dilektir bu dua. Zira, dertli olan nefis sürekli hareket halindedir. Etrafını sürekli temaşa eder, düşünür, değerlendirir, çözümler üretmeye çalışır, zihni ve fikri daima uyanıktır. İlim ve bilgi bu hareketliliğin mahsulü olarak ortaya çıkar ki insan bu sayede bilmediklerini öğrenir, gayesini kavrar, marifet imkanına kavuşur.
Öyle ise, “Allah hiç birimizi dertsiz bırakmasın”. Şimdilerde bu duaya o kadar çok ihtiyacımız var ki!
Dert insanın sorumluluklarını önüne koyar. Yapması ya da yapmaması gerekenlerin farkına vardırır.
İman, sorumluluk demektir. İman; mükellefiyettir, mesuliyettir, bunlar için mücadele etmektir.
Yükümlülük içermeyen bir din anlayışı göstermelikten öteye geçemez. İnsanı insan yapan değer, ilahi teklifin muhatabı olmasından, ona icabet ve itaat etmesinden kaynaklanır.
İslam, mesuliyet duygusu ile sürekli seferde olma bilincidir. Sorumlu mümin; kendini beklemeye alamaz, kendini erteleyemez, kendini eleyemez, mücadeleden emekli olamaz. Çünkü kimse kendini iptal etme, tatil etme, yok sayma hakkına sahip değildir.
Zira Müslümanın en öne çıkan vasfı; mükellefiyet ve mesuliyettir. Sorumluluk sahibi olmasıdır. Onu diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği de budur. Bu durum insan olmanın doğal sonucu ve insan kalmanın zorunlu gereğidir.
Hayatta, hayatın amacını aramak, anlamını bulmak en ulvi gaye ve en yüce hedeftir. Bu da sorumluluk bilincini taşıyanların işidir. Mesuliyet merkezli bir yaşamın diğer adı kulluktur.
Samimi olarak taşınan sorumluluk duygusu ve mücadele ruhu sahiplerini dava adamı yapmıştır.
İnsanın saygınlığı taşıdığı sorumluluk bilinci kadardır.
Sorumluluk hassasiyeti olmayan kişinin kendine bile saygısı yoktur ki başkasına olsun.
Sorumluluk, yaratılış amacına adanmak, nerede durduğunu bilmek ve ortaya koymaktır.
Hayatı ancak sorumluluk bilinci ile anlamlı hale getirebilir ve yaşamı disiplin altına alabiliriz. Başıboşluktan, boş vermişlikten ve boşluktan kurtulmanın yolu sorumluluğunun farkına varmaktır.
Bu çağın en büyük sorunu; sorumsuzluk, En büyük derdi; dertsizlik, duyarsızlık ve değersizliktir.
Sorumluluktan kaçan insan kendine yabancılaşır. Fıtratı ile çatışır. Çamurlaşır ve özündeki cevheri yok eder. Sorumsuzlar, arzın ifsat ve imhasına çalışanlara katkıda bulunmaktan başka işe yaramazlar.
Tüm kayıtlardan ve değerlerden uzak olan insanın nasıl azgınlaştığını, saldırganlaştığını, zulme alet olduğunu bu gün her yerde görmek mümkündür. Allah(cc) bu duruma el koyar ve uyarır:
“İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı zanneder?” (Kıyame-36)
Kur’an’ın bu diriltici soluğunu çağın insanına sunacak samimi Müslümanlara çok ihtiyaç olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Toplumsal sorumluluk bilinci iliklerine kadar işlemiş dava adamları, İslam davetçileri ancak bu ümmetin ve insanlığın kurtuluş müjdecileri olabilirler.
Evet, mesuliyet şuuru, her anımıza, her adımımıza, her nefesimize, her kelimemize, her kararımıza etki etmelidir. Öyle ki bu sayede bananecilik, bahanecilik, bencillik, gibi çağın bela ve musibetlerinden emin olabiliriz.
Hangi amaç uğruna yaşamayı seçmişsek, onun gerçekleşmesi için mücadele vermek durumundayız. Tercihimiz İslam’sa; bu aziz ve asil tercih omuzlarımıza bir yükümlülük yükler. Sorumluluk içermeyen bir tercih, kuru temenniden, boş teselliden başka bir şey değildir.
Sorumsuz, duyarsız, değersiz, gayesiz insan, İslam’ın sunduğu, savunduğu ve tarif ettiği insan değildir.
Müslüman olarak bizim sorumluluğumuz; insanın insanca yaşayabilmesi için, zulüm ve haksızlık ortadan kalkana kadar mücadele etmektir. Ayrıştırmadan, ötekileştirmeden, dışlamadan, insana insanca muamele etmek, tüm insanlığın iyiliği için ter dökmek ve çaba sarf etmektir. Bizim derdimiz; İslam’ın barış ve esenlik dini, Müslümanların ise bunun en güzel temsilcileri olduğunu herkese yaşayarak göstermek ve bu uğurda gayret etmektir.
Bizim sorumluluğumuz; kimlik sahibi, gelenek ve kültürüne bağlı, İslam’ı bilen ve iyi temsil eden nesillerin oluşması için çalışmaktır. Yüreklerde ve zihinlerde sevgi ve kardeşliği hâkim kılmak için çaba sarf etmek, hayırlarda yarışmaktır.
Derdimiz davamız, davamız hayatımız ve duamız olursa, derdimiz o zaman dermanımız olur. O halde dermanı başka yerde aramaya gerek yoktur.
Niyazi Mısrî’nin konumuzla ilgili şu sözleri ile yazımızı sonlandıralım;
“Dermân aradım derdime, derdim bana dermân imiş./ Bürhân sorardım aslıma, aslım bana bürhân imiş.
Sağı solum gözler idim, dost yüzünü görsem deyû, / Ben taşrada arar idim, ol can içinde cân imiş.
Öyle sanırdım ayrıyem, dost gayrıdır ben gayrıyem. / Benden görüp işiteni, bildim ki ol cânân imiş.
Savm-u salât-u hac ile, sanma biter zahîd işin. / İnsan-ı Kamil olmaya, lazım olan irfân imiş.
Allah razı olsun hocam
Çok güzel tespitler yapmışsınız, ufuk açıcı ve dert artırıcı bir yazı olmuş Değerli Hocam. İnşallah önce hanelerimizden başlamak üzere toplum olarak manevi değerlerimize tekrar sahip çıkacak noktaya geliriz. Bizi diri tutacak şey eylemlerimiz, yapıp-etmelerimiz, onu da Allah rızasını gözeterek ve hakkını vererek yapabilmek dua ve temennisiyle.
Mevlam sizden razı olsun muhterem hocam çok düşünülmesi gereken bir yazı aslında bütün yazdiklariniz bu kıvamda derleyip bir kitap hâline getirirseniz daha bir çok kardeşimizde nasiplenmiş olur inşaallah kıymetli hocam
Maşaallah, Çelenli hocam bu güzel yazılarınızı inşaallah kitab hâline getirip bastirirsiniz, istifade ederiz. Allah ilminizi ziyade eylesin, kaleminize güç versin.
Bu sorun nasıl aşılır? Duyarsızlık heryerde. Umursamazlık herkeste. Allah sonumuzu hayır etsin.
Güzel söz iyi akşamlar
Evet sorumsuzluk ve duyarsızlık çağın hastalığı. Allah kurtarsın
Hocam harika bir yazı. Yüreğinize sağlıl
Eyvallah hocam Allah razı olsun sizlerden
Allah razı olsun
Rabbim bizleri dertsiz bırakmasın.Amin Amin????????Eline diline yüreğine sağlık abim
Rabbim bizleri dertsiz bırakmasın.Amin Teşekkürler abim
Alla razı olsun. Kaleminize yureginize sağlık.
Selamun aleykum Mustafa hocam, Rabbim irfan ehli olanlardan eylesin bizleri.Allah'a emanet olun...
Hocam sağolun, ressamın elindeki fırça ile bir manzarayı resmettiği gibi sizde kaleminizle bizlerin durumunu çizmişsiniz. Bu manada Rabbim bizleri bu ve benzer yazılardan ders alanlardan eylesin.
Yüreğinize sağlık öğretmenim.
Kaleminize sağlık Sayın Hocam teşekkür ederim
"Yükümlülük içermeyen bir din anlayışı göstermelikten öteye geçemez. İnsanı insan yapan değer, ilahi teklifin muhatabı olmasından, ona icabet ve itaat etmesinden kaynaklanır."cümlelerini okuyunca aklıma DEİSTLER geldi ustadım..Sadece"inanıyorum."sonrası yok..Bence en sahtekar inançlılar bunlar.Selam ve muhabbetlerimle
ALLAH RAZI OLSUN.HOCAM.
Her biri ders niteliğindeki doğru cümlelerinize “mensubiyetimiz mesuliyetimizdir” ifadesiyle katkı vereyim hocam.
Dilinize, kaleminize içinizde biriken derdinize sağlık. Öyle değil mi dâva taşı agirsa müslüman derdi,çilesi ve tüm mukaddesatı ile devlesmeye, derinlesmeye muhtactir. Bize deva diye uzatılan zehri elinin tersiyle itmeye mecburuz, bilahere her ne formda görünürse görünsün kardeşini kucaklamaya muhtaçtır. Bu devir hasta,lime lime dökülüyor. Biline.