TERCİHLERİM DİNİM İLE ÇELİŞİYORSA
DÜZELMESİ GEREKEN BENİM
Müslüman, ideolojisi ile davranışları arasında çelişki olmaması gereken denge insanıdır. Müslümanlıkla Müslümanlar arsında terslik, uyuşmazlık, çelişki var ise suçlanması ve düzeltilmesi gereken taraf Müslümanın kendisidir. Onun yanlışının kabahatlisi asla inancı değildir. Yanlışı yapanın kişisel zaafları ve itikadi eksiklikleridir.
Günümüzde Müslümanların pek çoğunda İslam’ın iyilik, güzellik, hak, adalet, emanet, bilhassa dürüstlük adına ortaya koyduğu temel prensiplere uyma gereği duymadan Müslümanlığını yaşama, gönül huzuru ile hayatını sürdürme keyfiyeti, buna karşılık İslam’ı yalnızca namaz oruç gibi belirli ibadetlerin yapılması ile yerine getirilen bir din olarak görme anlayışı, yanlış, eksik ve İslam’ın ibadetlerle Müslümanda oluşturmayı istediği hedeften uzak bir algıdır.
Müslümanlık, özünde Hak ve adaleti, kul (insan) haklarına riayeti; verilen sözü tutmayı, yalandan, hileden, sahtekârlıktan mutlak bir şekilde uzak durmayı emreden, gerçek Müslümanlığın ancak bunlarla mümkün olduğuna dair pek çok hüküm ortaya koyan, ayet ve hadislerde bunları açık açık izah ve ilan eden en mükemmel dindir. İslam’ın bütün bu talimatlardaki hedefi iyi insan yetiştirmektir. İbadetlerin amacı da budur. Zira iyi insan olmadan asla iyi bir Müslüman olunamaz!
İslam’ın teorisi ile Müslümanların pratiği arasında yaşanmaması gereken en önemli konu HAK ve Adalete riayet etme, kul haklarına saygı gösterme konusudur.
İslam’ın üzerinde çok hassas bir duyarlılık gösterdiği ilke, her alanda hak ve adaletin eksiksiz bir şekilde yerine getirilmesidir. İslam nazarında kimliği, aidiyeti, mensubiyeti ne olursa olsun hiçbir kimse ve hiçbir toplum kesimi zerre kadar bir haksızlığa uğramamalıdır. Adalet mülkün (Devletin) temelidir. Din de Devlet de ADALET ile ayakta duru. Allah c.c. Adaletli olamyı emreder. Adaletin zıddı zulümdür. “Zulüm ile âbâd olunmaz!”
Müslümanlarda inançlarının teorisi ile yaşadıkları pratik arasında farklılık göstermemesi gereken hassasiyetlerin en önemlilerinden biri de para ve servet karşısında Müslümanın duruşu olmalıdır.
İslam’da para ve servet, ancak ihtiyacımız ölçüsünde değer verilmesi gereken bir dünya metaıdır. Kimseye muhtaç olmamak için çalışmak ve kazanmak farzdır. Helal yollardan kazanmaya sınır da konmamıştır. Kazancımızdan lükse, gösterişe, savurganlığa düşmeden; zamana ve çevreye uygun olarak ihtiyacımız kadar harcayıp, zekatımızı dürüstçe verdikten sonra, kalanı toplum yararına hayır işlerinde kullanmak dinde tavsiye edilen yoldur. Bunun tersine para ve serveti baş tacı yapmanın ve amaç haline getirmenin Müslümanlıkta asla yeri yoktur.
Bugün Müslümanların pek çoğunun yaşadıkları hayat tarzı, İslam’ın bu anlayışı ile maalesef uyuşmamaktadır. Birçok Müslüman zengin, serveti amaç haline getirmiş; onun dünyada insanlığa hizmet için kullanılacak bir araç olduğu inancından uzaklaşmıştır. Müslümanlıkta şiddetle yasak olan lüks ve şatafata aşırı düşkünlük çağımızın en önemli hastalıklarındandır. Günümüzde pek çok Müslüman, Kibirde, lüks ve israftan kaçınmakta Müslüman olmayanlara ya da Müslüman olup dindar olmayanlara örnek olma keyfiyetinden uzaklaşmıştır.
Müslümanın inancı ile yaşantısı arasında çelişmemesi gereken bir diğer önemli husus da, Müslümanların yönetim sorumluluğu kendilerine emanet edildiğinde gelinen makamlarda, sahip olunan otorite ve yetkilerin kullanılmasında gösterilmesi gereken hassasiyettir.
Yöneticiler makamları Allah’ın emaneti olarak görmeli, bulundukları konumu Halka hizmet Hakka hizmettir anlayışı ile ne kadar güzel ve doğru iş yapabilirlerse Allah katında o kadar sorumluluklarını yerine getirebildiklerinin bilincinde olarak gayret etmelidirler. Koltuklarını koruma derdine düşüp suya sabuna dokunmadan hiçbir iş yapmamayı tercih etmekten tutun da, bulundukları makamın ve imkanların doğru kullanılmamasına kadar her yanlışlarının kendileri için de devletleri için de çok büyük tehlike ve vebal olduğunun farkında olmalıdırlar. Aksi halde makamın geçici, hayırlı işler yapmak için fırsat ve emanet olduğu bilincinden sapıp doğru iş yapma hassasiyetini kaybederek, halka hizmetin değil, saltanat sürmenin, halka tepeden bakmanın, egolarını tatmin etmenin, kişisel geleceklerini kurtarmanın, haksız kazanç elde etmenin bir aracı haline getirirlerse hem dünya ve ahiretlerini perişan etmiş, hem de iktidarlarının ellerinden alınmasının zeminini hazırlamış olurlar. Yöneticiler devletin işini emanet ettikleri, atadıkları brokratları tercih ederken ehliyet ve liyakati esas almalıdırlar. Emanetlerin ehline verilmemesi sonu hazırlayan en etkin sebeptir. Tercihler farklı yakınlıklara ve kullanılabilirliklere göre yapılırsa Müslümanın inancının gereği ile yaşantısı çelişmiş, Allah’ın o tercihten ikram edeceği rahmet ve bereketin önü kesilmiş olur. Ehliyet ve liyakate göre yapılan doğru tercihlerden Allah razı olur. Yanlış gerekçelerle yapılan tercihler, tercih edilenleri ve çevresini geçici olarak mutlu etse de Allah’ı gücendirir. Hz. Peygamberimiz buyurur; “Kim insanların gücenmesini göze alarak Allah’ın rızasını gözetirse, Allah ondan razı olur ve insanları da ondan razı eder. Kim de Allah’ın gücenmesini göze alarak insanların rızasını gözetirse, Allah ona gücenir ve insanları da ondan gücendirir." (Tuhfetu’l-Ahvezi, 7/82)
Allah kaleminize güç versin. Ağzınıza sağlık hocam.
Hocam Allah senden razı olsun. özellikle günümüzde bu tür kalemlere çok ihtiyaç var. iyi niyetle ve herkese aynı mesafede sadece doğruları tebliğ etmek güvenilir yazıları bulmak çok zor. çok yazar ya yandaş, ya karşıt.
Eyvallah hocam. mükemmel bir mesaj olmuş.
Allah razı olsun hocam. İnşallah liyakat li, hakkı hakikatı bilen yöneticiler seçmeyi C. Allah nasip eder.
Allah senden razı olsun hocam.
yazılarınızı takip ediyorum. hepsi bir diğerinden daha güzel ve aydınlatıcı. Allah razı olsun.
Yüreğinize, kaleminize sağlık. iktidar mensupları mutlaka okumalı
Tebrikler hocam, çok anlamlı bir yazı
Eyvallah Sn. Hocam. Hayatımız çelişki. Allah yardımcımız olsun.
Yaşantımızla dinimiz çok farklı an hocam. Pek çok yanlışı dinin gereği zannediyoruz maalesef
Harika bir yazı. Herkes mutlaka okuyup ders almalı
Herkese çok anlamlı dersler olan harika bir yazı olmuş. Allah razı olsun Hocam
Sağolasın ustadım.. Günümüz Müslümanlarının en büyük problemi bu: Sözleri ile filleri arasındaki uyumsuzluk..Bu durum sıradan ilişkilerden daha ziyade mevki-makam sahibi olanlarda daha belirgin oluyor.İşi ehline vermek,ehil olanın adalete,kul hakkına riayet edebilmesi toplum düzeninin temel taşlarından en önemlisi bence..Selam ve dua ile.
Hocam Allah sizden razı olsun. O kadar güzel özetlemişsiniz ki... Olması gereken Müslüman ahlakını ve günümüz hastalığını çok güzel dile getirmişsiniz. Ah keşke cuma hutbesi olarak okunsa.
Hocam Allah razı olsun.Sağlık,sıhhat içinde yazılarınızın devamını niyaz ederim.
Dinimizle mütenasip bir hayat yaşamak, ümit ve duasıyla...
Tesekkur ederız hocam.