Bismillâhirrahmânirrahîm. Allah’a hamd, Rasûlullah’a salât ederek Saygıdeğer Okurlarımı Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketiyle selâmlıyorum. Kadir Gecemiz mübarek olsun…
Kadir Gecesi demek apaçık bir biçimde “Kur’an Gecesi” demektir. “-Şüphesiz bir onu (Kur’an’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik.” (97/Kadir-1)
Rasûlullah (sav) o geceyi bizzat ve sadece kendisi olduğu halde; “-Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen nereden bileceksin?” (97/Kadir-2) sorusuna niçin muhatap kılınmıştı acaba? O, bizzat şahidi olsa bile asıl mana ve önemini hakkıyla bilen, ancak O’nu o gecenin şahidi kılan Allah’tır ve önemini; “-Kadir Gecesi bin aydan daha hayırlıdır.” (97/Kadir-3) gibi muhteşem bir ifadeyle anlatmıştır. Maalesef biz onu da aritmetikle anlamaya çalıştık. 1000 ay 83 yıla tekabül etse de ayetin anlamı “Kadir gecesi 83 yıldan daha hayırlıdır.” (!) demek değildir. Öyle olsaydı “-Bin ay” yerine “83 yıl” denirdi!
Peki, nedir bu 1000 ay?
Klasik Arapçada en büyük sayı 1000’dir. Milyon’un Araplarda kullanımı eski değildir. Eskiden milyon yerine “Elfü elf” (bin kere bin) kullanılırdı. Rasûlullah (sav)’e salât ifadelerinden birisinin “Elfü Elfi salâtin ve selâmin aleyke yâ Rasûlillah” olduğu malumdur. 1001 “sayıyla ifade edilemeyecek olan sonsuzluğu” ifade eden, aritmetik değerinden çok, mecazi anlamı olan sembolik bir rakamdı. Öyleyse “-Bin aydan hayırlı” ifadesi; “Kadir gecesinin değerinin sınırı yoktur, değeri sonsuzdur!” demektir. Ana kaynaklarda 83 yıl geçmez. Hiçbir Sahabe 83 yıl dememiştir. Yani; 83 yıl demek Kadir Gecesi’nin değerine sınır koymak demektir, hem de çok dar bir sınır!
Peki, Kadir Gecesi’nin kadrinin bu denli fevkalâde oluşu nedendir?
Ne ilk ne de bu gece dâhil 1455 yıldır hiçbir Kadir Gecesi’nde güneş doğudan batmadı! Tek kelimeyle bu geceye kadrini veren insanlığın Kur’an’la muhatap kılınmasıydı. İşte “-Sen nereden bileceksin?” diye Allah, Peygamberine muhatabı kılındığı vahyin kıyamete kadarki tüm zamanların en büyük inkılap olduğunun bilincine varmasını da ancak kendisinin sağlayabileceği bir muazzam olay olduğunu idrak etmesini dilemişti.
İnsanın sahte ilahların kölesi olmaktan kurtulup özgürleşmesi ancak Kur’an’la mümkündür. Zira bu Kur’an; hakkıyla inanıp amel edenleri kullara kulluktan kurtarır ve yalnız Yaratana kul eder! Rasûlullah (sav)’i öldürmek isteyen Ömer’i, Hz. Ömerü’l-Fârûk (r)’a dönüştüren de bu kulluk bilinciydi… Kadını doğar doğmaz baba eliyle diri diri toprağa gömülmekten, şehevî ve ticarî sömürü aracı olmaktan kurtaran, hayata İslam’ı hâkim kılan mücahitler yetiştirdiği için ayaklarının altına cennet konmuş analara dönüştüren de bu ruhtu...
Bizse tüm bunları idrakten aciziz. Zira Milli Şairimiz’in; “Ya açar Nazm-ı Celîl’in, bakarız yaprağına, Yahud üfler geçeriz bir ölünün toprağına!” dediği gibi; mevlid nameleri arasına sıkıştırılarak okunan Kur’an’ın değeri nasıl anlaşılabilir ki? Oysa Allah, üstelik de Yâsin’de Kur’an’ın “-Yaşayanları uyarmak için…” (70) gönderildiğini ifade buyurmuştu.
Kur’an dinlerken ağlayan birine; “Dinlediğin ayetler kapitalizmin sömürü aracı faizi haram kılıyor.” dendiğinde; “Bu zamanda faizden başka çare yok!” diyorsa, her yıl 83 defa Kadir Gecesi’nde Kâbe’de hatim indirse Kur’an’ı anlamamış demektir.
“-Rablerinin izniyle yeryüzüne inen Ruh (Cebrail) ve Melekler” (97/Kadir-4) bu gece; “Ancak benim mezhebimden olanlar kardeştir.” zihniyetiyle din kardeşini küçümseyen, dışlayan hatta “Allahu Ekber” diye diye öldüren, ama mesele Masum Müslümanların kanlarıyla beslenen siyonist ve haçlı güçleri söz konusu olduğunda, Rasulullah (sav) ve Ashab-ı Kiram'ın hiç yapmadığı bir uygulama icad ederek "Fetih Suresi okuma zinciri" oluşturmakla yetinen; yani birbiri ile savaşırken silah, düşman ile savaşırken beddua kullananların hangi “-İşlerini selamete çıkarırlar!” ki?
“Kadir Gecesi’nde bol bol kaza namazı kılıp başka bir şey yapmaya gerek olmadığını” söyleyenler de, sıfatları ne olursa olsun bu gecenin kadrini anlamaktan aciz olduklarından, anlatmaktan da acizdirler. Niye mi?
Ashâb-ı Kirâm ilk 15 Kadir Gecesi’nin gündüzünü oruçlu geçirmedi. Çünkü Kur’an’ın inmeye başladığı 610 yılıyla orucun farz kılındığı 625 yılının Kadir Geceleri arasında 15 yıl var. Namazlarını cihad ederken bile terk etmeyen bir nesil oldukları için hayatları boyunca yaşadıkları hiçbir Kadir Gecesi’ni kaza namazıyla da geçirmediler. “Camide tevbe eder, bir günlük kaza namazıyla da 83 yıllık borcumuzu kapatır, sabaha tertemiz çıkarız!” diye düşünen her kim varsa Kadir Gecesi’ni gereği gibi kavrayamamış demektir.
Kadir Gecesi elbette bedensel ibadetlerin de sonsuz sevaplar kazandırdığı bir gecedir. Ancak Kadir Gecesi bizden bunun çok ötesine geçmemizi istemektedir. Hem nefsimizi hem de yaşadığımız sosyal hayatı her yönüyle Kur’an’ı ölçü alarak yargılayıp gözden geçirme ve “Geleceğimizi Kur’an’la nasıl inşa edebiliriz?” diye düşünme gecesidir. Kısacası Kadir Gecesi hem bedensel ibadet, hem de daha çok “zihinsel ibadet” yani tefekkür gecesidir.
Ne mutlu “-Fecr vaktine kadar esenlik olan” (97/Kadir-5) bu gecenin kıymetini bilenlere! Rabbimiz Kadir Gecesi’ni suni teneffüsle yaşamaya mahkûm edilmiş ruhlarımızın yeniden dirilişine ve kadrimizin yücelişine vesile eylesin inşaallah!
Şimdi asıl cevap verilmesi gereken soruyla bitirelim: Rasûlullah (sav) ve Ashâb-ı Kirâm kıyamete kadar tüm zamanlardan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nde ne yapıyorlardı? Hz. Ebu Bekr-i Sıddık (r) ve 21 Ramazan'da şehid olan Hz. Ali (r) ve tüm diğer Sahabiler; "-Her kim iman ederek ve karşılığını yalnız Allah'tan bekleyerek Kadir Gecesi'ni ihya ederse, geçmiş günahları bağışlanır." (Buhari, İman, 25) hadisinden ne anlamışlardı, hayatları boyunca Kadir Gecesi'ni nasıl ihya etmişlerdi? Bu sorunun cevabını bulmak, bütün meselelerin çözümü için en önemli adımı atmak demektir. Zira Kadir Gecesi; sözde değil özde Müslüman olma inkılabıdır.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da yine Ramazan'da, yine her gecesi Kadir Gecesi olma ihtimali olan son on mübarek geceden birinde yine en kutsal mabedlerimizden biri olan ve Rasulullah (sav)'in mübarek ayaklarının bastığı, Miraç mahalli olan Mescid-i Aksa'mız ve orada ibadet eden Müslümanlar siyonist İsrail rejiminin emriyle hareket eden İsrail polisinin saldırısına uğradı. İsrail yönetimini ve saldırı yapanları şiddetle kınıyorum...
Kadir Gecesi madem ki Kur'an vahyinin başladığı gecedir, o halde tefekkür etmeye de haydi geliniz "Kur'an'daki İsrailoğulları hakkındaki tüm ayetleri okuyup üzerinde düşünerek" başlayalım. Unutmayalım ki ne yahudiler ne de Hıristiyanlar, Müslümanlara "Tevrat ve İncil Okuma Zinciri Seferberliği" yaparak saldırmadılar! Bunu idrak etmek son derece önemlidir.
Bu vesileyle tekrar alem-i İslam'ın, aziz milletimizin ve tüm Saygıdeğer Okurlarımın Kadir Gecesi'ni tebrik ediyor, Rabbimden hayırlara vesile olmasına ve katında kadrimizin yücelmesine vesile olmasını diliyorum...
İletişim: http://www.irfanbayin.com.tr/
Tefekkür, aslında en fazla ihmal ettiğimiz kılavuz. Kılavuzu imanla bezemek duasıyla...
Kesinlikle Sn Müdürüm. Maalesef tefekkürden ziyade bilinçsiz tekerrür ile ömür geçiriyoruz... Duanıza mukabil dualarımla Amin diyor teşekkür ediyorum
Kadir Gecesini daha doğru anlamamız ve bu geceden hakkıyla istifade edebilmemiz için önemli tespit ve teklifiniz var. Allah razı olsun istifade ettim.
Saygıdeğer Mustafa TEMLİ bey, eğer bu muhteşem gecenin idrak ve hakkıyla İhya edilmesine bir nebze katkım olduysa kendimi bahtiyar kabul ederim. Allah sizden razı olsun, bu tür yorumlar fakire sorumluluğunun ne kadar büyük olduğunu hatırlatmakta olduğu için çok değerlidir. Yorumunuzla bize bu bilincimizi hatırlattığınız için hassaten teşekkür ederim. Sağolun varolun
Allah razı olsun İrfan hocam, Kadir gecesinden alınması gereken dersi harika özetlediniz. Rabbim kadrini bilmeyi nasip etsin.
Estağfirullah Saygıdeğer Hocam. O Zat-ı Alinizin harika bir insan olmanızın tezahürüdür. Rabbim luftetti fakir de kale ile aktardı. Kemal O'ndan, kusur fakirdendir. Amin inşaallah. Zaten fakirin kalbinde yüce olan kadrinizi daha da yücelmesi niyazımla hürmet ve muhabbetlerimi arz ederim