AĞACA DAYANMA KURUR;İNSANA DAYANMA ÖLÜR
Savaş kimin haklı olduğuna değil, kimin güçsüz olduğuna karar verir.
(Bertrand Russell)
İnsanlar,insanlık tarihi boyunca''huzuru, refahı'' bulabilmek için
'' monarşi, aristokrasi, oligarşi, teokrasi '' gibi birçok farklı yönetim şekilleri denemiş, nihayetinde ''Demokrasi'' de karar kılmış.
Demokrasi için her ne kadar;
'' İnsanların kendi kendilerini yönetmesidir, bütün farklılıkları ile birbirlerini kabullerine, karşılıklı saygı ve hoşgörüye dayanır. Farklılıklarla birlikte yaşamayı mümkün kılan ve ötekini koşulsuz kabul etmenin en güzel yoludur.'' gibi süslü tarifler yapılsa da nihayetinde diğerleri gibi demokratik yönetim de genelde ''insan'',özelde ise ''Lider'' odaklıdır.
Tarih bize göstermiştir ki yönetim şeklinin adı ne olursa olsun Lider ve etrafındaki insan kalitesi ne kadar yüksekse onların yönettiği devletler refah ve huzur içinde uzun yıllar yaşayabilmiş, aksi takdirde ise ''kargaşa, yokluk''içinde ''kısa'' ömürlü olmuşlardır.
Özetle ''At sahibine göre kişnemiştir.''
Bir zamanlar insanlar, kendini yönetecek kişiyi ''dürüstlük,ahlak, karakter,çalışkanlık,kaabiliyet '' gibi özelliklerine göre seçerken günümüzde iletişim araçlarının gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla, ''algı'' nın ön planda olduğu ''Fenomen yöneticiler''i seçmeye zorlanmakta ve bunda da gayet başarılı olunmaktadır.
Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Fransa Cumhurbaşkanı Macron, bizde de İmamoğlu ''Fenomen yöneticiler''in en güzel örnekleridir.
Doğru dürüst bir siyasi geçmişleri, tecrübeleri ve başarıları olmamasına rağmen sadece yakışıklı, sempatik oluşları öne çıkarılarak, ajans çalışmaları ile algı oluşturularak, medya sayesinde şişirilerek en tepeye çıkarılmış siyasetçilerdir bunlar.
Bu zincirin (şimdilik)son halkasına Zelenski'yi de eklersek yanlış yapmış olmayız. Zelenski, Ukrayna'da siyasi ve sosyal konulardaki hiciv ağırlıklı şovlarıyla kendini milyonlara sevdiren bir komedyendir. ''Halkın Hizmetkârı'' adlı TV dizisinde, yolsuzluğa karşı isyan ettiği bir videosu hızla yayılınca devlet başkanı seçilen mütevazı bir tarih öğretmenini canlandıran Zelenski, bu rolüyle ününü iyice pekiştirmiş, günümüzün moda tarifiyle artık bir " fenomen" olmuştur.
Kurgu ile gerçeği ayıramayanların Cumhurbaşkanı adayı olarak seçime girer. Medyanın ve reklam ajanslarının şişirmesiyle 2019 yılının 20 Mayıs'ında yüzde 73,2'lik gibi ezici bir zaferle çıkar seçimden.
Bu sefer rol icabı değil, hakkaten cumhurbaşkanı olmuştur.
Zelenski'nin, rakiplerine karşı bu kadar ezici bir üstünlük kurmasının temelinde yatan sihirli cümle şudur:
"Ben ülkemizi Nato'ya ve AB'ye sokacağım".
Son gelişmelere baktığımızda bu vaadi de kulağına kimlerin fısıldadığı herkesin malumu.. İşler sarpa sarınca bu iki vaadin de hayal olduğunu açıklayarak onu, gözüne far tutulmuş tavşan gibi ortalıkta öylece bırakanlar da....
Zelenski biraz siyaset bilseydi bu vaadin, RUSYA için,
'' Nato tarafından etrafının tamamen kuşatılmış olma'' anlamına geldiğini ve Rusya'nın böylesi bir duruma sessiz kalmayacağını bilirdi.
Zelenski, biraz tarih bilseydi, bir zamanlar Saddam'ın ABD'nin teşviki ile Kuveyt'e girdiğini ve önce ülkesini, en nihayetinde kellesini kaybettiğini, aynı ABD'nin Afganistan'da Afgan, Suriye'de Kürt işbirlikçileri nasıl yüzüstü bıraktıysa kendisini de bırakacağını bilir ve dolduruşa gelmezdi.
Zelenski'nin biraz biraz yönetim tecrübesi olsaydı ABD'nin de Rusya'nın da düşman gibi görünseler bile her ikisinin de sadece kendi çıkarlarını kolladıklarını bilirdi.
Yine bilirdi ki başkalarından medet umarak devlet yönetilemez. ''Ağaca dayanma kurur; insana dayanma ölür'' sözünü hiç duymamış olmalı ki gücüne bakmadan Rusya gibi bir devle bilek güreşine tutuştu.
Tutuşmasına tutuştu; ama bedeli çok ağır oldu.
Tarihin her döneminde savaşların en büyük kaybedenleri kadınlar ve çocuklar olmuş, en ağır bedelleri onlar ödemiştir. Rusya-Ukrayna savaşında da bu gerçek değişmedi. Milyonlarca Ukraynalı kadın-çocuk, başka ülkelere sığınmak zorunda kaldı.
Zelenski, sadece milyonlarca insanını kaybetmekle kalmadı, binlerce askerini, binlerce km kare toprakla birlikte yeraltı ve üstü zenginliklerini de kaybetti.. Trump ve yardımcısının karşısında düşürüldüğü durumdan isterseniz hiç bahsetmeyelim; çünkü bize bile ağır geliyor..
Devlet yönetmek, sahnede şov yapmaya benzemiyordu. Devlet; tarih bilmekle, siyaset bilmekle, rakiplerini, birlikte yürüyeceğin kişileri bilmekle, feraset ve basiret sahibi olmakla yönetilebiliyordu.
Zelenski ile onu ezici bir oyla seçenler, bu gerçeği geç de olsa gördü; ama bu, onlara çok pahalıya mal oldu...
Ukrayna meselesinde anlamış olmalıyız ki "Haklının değil, güçlünün borusunun öttüğü" günümüz Dünyasında başkalarına güvenerek ayakta kalamayız.
Bu gerçeğin en güzel ifadesi Selçuk Bayraktar'ın şu tespitinde saklı:
''Dünyada olup bitenler net bir şekilde gösteriyor ki milli teknoloji ile güçlü ve bağımsız savunma sanayii uluslar için hayati önem taşıyor. Tam bağımsız, güçlü ve müreffeh Türkiye için tek yol, Milli teknoloji hamlesidir.''
Afganistan, Libya, Irak, Suriye ve son olarak Ukrayna'da gördük ki
''Milli silah üretmek'', kışın ortasında ucuz patlıcan, hıyar alabilmekten, ucuz patates-soğan yemekten, 25 kuruşluk market poşetinden daha önemliymiş.
Bu yüzden bir süre için gerekirse az yiyelim, otomobilimize az binelim, eskiyi giyelim, tatile gitmeyiverelim; ama kendi hava savunma sistemimizi, uçak ve füzelerimizi, tank ve helikopterlerimizi mutlaka yapalım.
Bu da Dünya'yı doğru okuyan, sağlam bir irade ile yani Recep Tayyip Erdoğan ile olur, esamesi okunmuyorken onu siyaset sahnesine çıkaranları ilk fırsatta sırtından hançerleyen şovmenlerle asla!
Güç dengelerinin değiştiği, sınırların yeniden çizildiği günümüzde, devasa dalgaların ortasında ilerlemek zorunda kalan gemiyi; tecrübesiz, basiret ve feraset yoksunu bir kaptana bıraktığımızda onun acemiliklerinin bedelinin Ukrayna halkına nelere mâl olduğunu hatırlamak yeter de artar bile bizi kendimize getirebilmek için, yetmeli!
Türkiye, "Yıllarca bunlar yönetiyor, biraz da bunlar yönetsin" denilebilecek bir ülke değil, ''deneme tahtası'' hiç değil. Dizi oyuncusu Zelinsky'e, Ukrayna'yı; bir zamanlar STV'de spor spikerliği yapan, şovmen bir kasaba müteahhitine Türkiye'yi teslim ederseniz sonuç kaçınılmaz..
Kimi seçtiğinize dikkat edin; çünkü şakası yok bu işin, telâfisi de...
Ukrayna'dan alacağımız ders gayet açık:
''Komedyeni (şovmeni) devlet başkanı yaparsanız, 'trajedi' yaşamaya hazır olmalısınız.''
Selamünaleyküm Metin abi konunun tam bam teline dokunmussun tebrikler
"Devlet bu, oyuncak değil ki biraz da şu yönetsin" denilse...
Helal olsun hocam, ağzınıza sağlık, kalemine kuvvet, yüreğine berraklık diliyorum vesselam
İnsanlar LAYIK olduğu gibi idare edilir vesselam
Şişirilmiş balonun ömrü bir toplu iğneyle sona erer. Ayağı yere basmayanlar ters bir rüzgarla yere çakılır. Vesselam.