ÇOCUK MEZARLIĞI
Teravihten çıktık, sıkı giyinmemize rağmen soğuk, içimize işliyor. Her ne kadar Güneş arada sıcak yüzünü gösterse de kış, özellikle karanlık çöktüğünde hâlâ daha iyiden iyiye hissettiriyor kendini.
Hava buz gibi, kimi yerde yağmur var, kimi yerde kar...
Aynı şartlar Gazze için de geçerli.
Bizim kardan, yağmurdan, soğuklardan sığınacak iyi-kötü evlerimiz var; ama Gazzelilerin başını sokacakları derme çatma evleri bile yok; çünkü zalim İsrail terör örgütü tarafından bombalarla, tanklarla yıkıldı evleri. Siyonist terör Örgütü'nün "Güvenli(!)Bölge" ilan ettiği yerlerde bezden, naylondan yapılma çadırlara sığınmak istediler, çadırları da yakıldı, yıkıldı ABD-İNGİLİZ ve ALMAN menşeili bombalarla.
Velhasıl sığınacak yer yok mazlumlar için.
Kadim kuraldır: ''Savaşlarda en büyük bedeli kadınlar ve çocuklar öder.'' İsrail terör çetesinin saldırılarının başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana tam 17 bin 881 çocuk yaşamını yitirmiş. Ömrü boyunca eksikliklerini ve acısını hissedeceği birden çok uzvunu kaybetmiş binlerce ampute çocuk(Bu, bir bakıma ölmek değilse nedir)bu sayıya dahil değil.
Gazze'de fırtına, yağmur, kar ve soğuklara büyükler bir şekilde dayanabiliyor; ama buz gibi havada yağmurdan ıslanan bebekler maalesef. Ne kadar süreceği belli olmayan bir ateşkes sürecinde bombalarla, mermilerle ölmeyen insanlar soğuk, açlık ve hastalıktan ölüyor.
İsrail terör örgütünün yardımlara izin vermemesi yüzünden yetersiz beslenen, sağlık hizmeti alamayan bebekler, soğuğa dayanamadıkları için birer birer can veriyor anne-babalarının kucaklarında. Onların şefkatli kolları da ısıtmaya yetmiyor nazenin bedenleri.
Soykırımın vahşice sürdüğü zamanlarda Gazze'de bir haftada soğuktan ölen bebeklerin sayısı 7 idi, ateşkes sonrası sayı 18'e yükselmiş... O da şimdilik elbet!
Geçmiş zaman.. İstanbul'da tapu ile ilgili bir meseleyi halledebilmek için ilgili kurum binasına doğru yola çıktık. Yol kenarında bir mezarlık gözüme çarptı. Bu yaşıma kadar çok mezarlık gördüm;ama böylesi ilkti; mezarların hepsi küçücüktü. Öğrendim ki İstanbul'da sadece çocukların gömüldüğü "çocuk mezarlıkları"ndan biriymiş, içim cız etti. Bu yaşıma kadar çok üzüldüğüm istisnai anlardan biriydi, her hatırladığımda içimi aynı hüzün kaplar.
Gazze için " Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi" derler ya itirazımız olmaz, benim içinse Dünya'nın en büyük(!) ''çocuk mezarlığı''
Tüm insanlığın gözü önünde öldürüldü güzelim çocuklar, neden öldürüldüklerini bilmeden. Hangi saiklerle olursa olsun bu zulmü kimse ama hiç kimse haklı çıkaramaz. Yine de hakiki ve yerli Siyonistler, İsrail terör ordusunu "Dünyanın en ahlâklı ordusu" diyerek masal anlatmaya devam ediyor, inanmaya hazır kör ve sağır vicdanlara.
Çoğu kez kendi dertlerimiz, kendi keyiflerimizle meşgul olduğumuz, kendimizi dışarıya sıkı sıkıya kapattığımız bencil dünyamızda tatlı tatlı yaşarken (ihtimal ki tadımız kaçacak) tekrar tekrar hatırlatmasak da olmaz:
Gazze aç, Gazze üşüyor, Gazze donuyor, Gazze ölüyor.!!!
Dini, dili, milliyeti ne olursa olsun Gazze'yi, Gazze'de donarak ölen çocukları unutmadı ''insan'' olanlar, mazlumların acılarını her gün yüreklerinde hissetti. Sıcak-soğuk demediler, hapis, işyerinden kovulma tehditlerine gülüp geçtiler, sokaklara döküldüler Özgür Filistin bayraklarıyla. Nerede rastladılarsa (lokantada, sinemada, sokakta, mecliste) soykırıma destek veren siyasileri protesto ettiler. Ama sadece İsrail'i kınamanın da vicdanımızı rahatlatmaktan öte bir anlamı yok sanki. Bir çıkmaz sokakta sıkıştık, kaldık.
Şairin dediği gibi ''Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil.''
Çaresizliğin en koyusunu iliklerimize kadar hissettiğimiz şu günlerde elimizden sadece dua etmek geliyor bir de rüştünü ispatlamış KIZILAY, VEREN-EL, İHH ya da emin olduğumuz farklı derneklerle gücümüz ölçüsünde yardım edebilmek .. İsimlerin ne olduğunun hiçbir önemi yok, yeter ki yardımlar zamanında mazlumlara ulaşsın, depolarda çürümesin...
Bu yaptıklarımız âhirette ne derece kurtarır bizi Allahuâlem de hiç olmazsa tarafımız belli olsun bir de "Mazlumlar için ne yaptın? " sorusuna muhatap olduğumuzda dudaklarımızdan dökülen mahçubiyet yüklü kırık dökük birkaç sözcüğümüz...
"İlk yapılan yanlışa kaza, ikincisine hata, üçüncüsüne ise tercih denir.” demişler.
Afganistan yerle bir edildi, başını çevirdin.
Bosna'da Müslümanlar soykırıma uğradı, gözünü kapattın.
Libya, Irak, Suriye derken şimdi de Gazze; dilini kapattın.
Yine de sen bilirsin güzel kardeşim, hayat senin, günü geldiğinde hesap da...
Halit Gürleyik Hocamızın cümleleriyle:
Konuşmak da bir tercih, susmak da.
Görmek de bir tercih, kafayı diğer tarafa çevirmek de.
Bir şeyler yapmak da bir tercih, yürüyüp gitmek de.
Hak vaki olduğunda, tercihlerimizin diyetini ödeyeceğiz; ama bu bir tercih olmayacak..
Yazımıza ''Müslümanım'' diyen herkes için şu sarsıcı uyarıyı da hatırlatarak son vermek isterim:
"Mü'minin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir." (Hadis-i şerif)
Hocam Allah razı olsun, samimiyetimiz sorgulanır bir hal aldı, Rabbim sunumuzu hayreylesin, Müslümanlarda Allahım birlik ve beraberlik nasip etsin. Ülkemiz çok şükür, mazlum ve masumlar için bir ümit, ülkemizin güçlü olması çık kıymet ifade ediyor. Tekrar Allah razı olsun hocam
Olayın üzücü tarafı Suriye’de zalim Esad’ı destekleyenler Filistinde Siyonistleri destekliyorlar geçen malum bir kanalda Suriye’nin zindanlarındaki mahkumlarTürkiye’deki mahkumlardan daha özgürdü diye anlatıyor Rabbim ağır bir imtihandan geçiriyor Yaşasın zalimler için cehennem
Kıymetli hocam altına imza attığımız yazınıza müsaadenizle kısa bir ilave yapalım. Gazze çocuk mezarlığı, Dünya ise ruhsuz ve duygusuz olarak yaşayan insanların mezarıdır. Vesselam.
Müslümanlık nerede? Bizden geçmiş insanlık bile, Âlem aldatmaksa gaye aldanan yok nafile. Kaç hakiki mü'min gördümse hepsi makberdedir. Müslümanlık bilmem amma galiba göklerdedir. M. Akif Ersoy