ÖZGÜR ve ÖZEL ÇAĞRILAR
Bilen bilir, her sene Ramazan ayı geldiğinde, oruçlu olduğum saatlerde, kendime siyaset yasağı getiriyorum; fakat iftarla sahur arası kendimi serbest bırakıyorum.
Bu sene bu kararımı biraz daha ileri götürüp ''Ramazan bitene kadar gündemimde Oruç ve Gazze hariç, gündelik hayata dair hiçbir konu olmasın.'' kararı almıştım.
Özellikle siyaset gibi, tartışmaların kalp kırgınlığına gitme riski yüksek olan (ve boşuna aç, susuz kalma riski elbet) alanlardan uzak durmaya söz vermiştim kendi kendime.
Sözümü yememek için çok mücadele verdim. ''Şunun şurasında bayrama ne kaldı, sabret'' diyerek nefsimle mücadelem devam ediyor hâlâ ; ama olanları gördükçe, söylenenleri duydukça çileden çıkmamak neredeyse imkansız.
İmamoğlu'nun önce usülsüz diploma skandalı; ardından hakkındaki yolsuzluk (hırsızlık) iddiaları...
Ardından ana muhalefetin Özel liderinin, taraftarlarına sokağa inme ve kendilerine karşı olduğunu iddia ettiği bazı şirketleri boykot etme çağrıları..
Bu çağrılara makul ve mantıklı izahlar bulmak için kendimi çok zorluyorum; ama ne mümkün!
İster istemez dudaklarımdan Rahmetlinin şarkı sözleri dökülüveriyor:''Nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça!''
Be mübarek! Biz aylardır binlerce mazlum Filistinliyi,''çocuk-kadın,yaşlı-hasta'' demeden katleden Siyonistleri açıktan destekleyen yabancı menşeili şirketleri ''insan'' olarak boykot edelim derken gıkın çıkmadı. Dünyanın her köşesinde her çeşit din, dil ,ırkından insanlar duydu da feryadımızı, bir sen duymadın. Ama şimdi ''benim canım yandı'' diyerek milleti, yerli ve milli şirketleri boykota çağırıyorsun. Orada evine ekmek götürmeye çalışan insanımızı açlığa mahkum etmek istiyorsun.
Allah’tan reva mıdır bu?”
"Bir zamanlar, en basitinden kendisi ya da ailesinden, sevdiklerinden biri ameliyata girse birkaç torba kan için kapısını çalacağı Kızılay gibi bir kurumu bile boykot eden bir zihniyetten her şey beklenir" deyip geçeceğim de aradan geçen onca zamana rağmen hâlâ anlamlandırmakta zorluk çekiyorum;
Kızılay'ı BOYKOT etmek nasıl bir zeka(!) ürünüdür Allah aşkına!
''Yok kardeşim bunların hepsi iftira, cumhurbaşkanı adayımız asla usülsüz diploma almamış, zinhar yolsuzluk yapmamıştır, tüm bunlar siyasi komplodur.'' diyorsanız ve kendinizden eminseniz hakkınızı savunmanın yeri mahkeme salonlarıdır, sokaklar değil.
Şu mübarek günlerinde insanları kışkırtmaya, polisimizin üzerine salmaya, milletin huzurunu bozmaya ne gerek var?
Bırakın yargı işini yapsın, sonunda sizin dediğiniz gibi cumhurbaşkanı adayınız ve saz arkadaşları ''temiz'' çıkarsa siz kazanırsınız; çünkü ''Mağdur'' edilmiş bir siyasetçi, halkımızın gözünde her daim bir kahramandır. Yok aksi çıkarsa ''Biz temiz bir siyasi hareketiz,sütte leke olur;bizde olmaz. Yanlış yola sapanlar olmuşsa (kim olursa olsun) gözünün yaşına bakmaz, gerekeni yaparız. Çürük elmaları içimizde asla barındırmayız.''der, yine siz kazanmış olursunuz.
Protesto ve eylem, ananızın ak sütü gibi helaldir eyvallah, itirazımız olmaz; lakin görevini yapmaktan başka derdi olmayan polisimize hakaret etmek, taş, sopa, tornavida ve balta ile saldırmak, hele ki asit atmak ne demek?
Tarihi mezarlıklara saldırıp mezarlıkları tahrip etmek, camilerin bahçesinde zıkkımlanmak, duvarlarına bevletmek de ne oluyor?
''Rezilliğin Nirvanası'na ulaşmışlar, daha ne yapabilirler?" diye düşünürken çok geçmeden yanıldığımızı anladık. Cumhurbaşkanımızın vefat etmiş annesine, ailesine küfürler yağdırmak ne tür bir şeref yoksunluğudur anlamak mümkün değil.
''Efendim, biz kadına-anneye küfre karşıyız, asla tasvip etmiyoruz'' diyorsunuz amenna, samimiyetinize can-ı gönülden inanmak isterdik de bir zamanlar Akpartililere ağır hakaretler eden kadın kılıklı bir müptezeli, ertesi gün yanıbaşınıza oturtup onore(!) etmemiş olsaydınız eğer.
Gelen eleştirilere ''Bunlar bizden değil, bizim niyetimiz haksızlığa tepki göstermek, biz barışçıl eylemlerin tarafındayız''diyerek kendinizi aklamaya çalışıyorsunuz ya, insanları sokağa çağıran siz değil misiniz? Daha önce benzerlerini defalarca yaşadığımız ve insanlarımızın canına mal olan, milyarlarca tl zarara yol açan, buna benzer suistimallerden haberiniz olmadı mı?
Bu sokakları prokove eden teröristlerle aranıza niye mesafe koymuyorsunuz?
Her ne kadar ''Hak, hukuk, adalet'' gibi büyülü kavramların ardına saklanarak ''kavga(!)nıza'' asil ve de kutsal(!) anlamlar yüklemeye çalışsanız da millet olarak asıl derdinizin ne olduğunun farkındayız, Cin olmadan adam çarpmaya kalkıştığınızın da...Dünya'nın bıçak sırtında zamanlardan geçtiği böylesi netameli günlerde ''Rüştünü ispat etmek'' adına ortalığı karıştırmaktan çekinmeyen ''acemi siyasetçi''lere tahammülümüz yok.
Suçu sağa sola atarak kendinizi sütten çıkan ak kaşık ilan edemezsiniz. Kusura bakmayın ama bu rezilliklerin asıl sorumlusu sizsiniz ve bunun hesabını er veya geç hukuk önünde vereceksiniz, bir zamanlar kol kola yürüdüğünüz Demirtaşların Selahattin'i gibi.
Artık ''yapanın yanına kar kaldığı'' bir Türkiye yok!
Bunu öğreneceksiniz!
Cuk diye oturmuş.
Allah razı olsun Metin abi kalemine sağlık
Kaleminize sağlık.
Rahmetli Enver Ören okul arkadaşı Çevik Bir i ziyarete gider ona bu başörtü zulmünün nedenini sorar Çevik Bir irtica ile mücadelede üç milyon kişi ölse mücadelemiz devam edecek deyince Enver beyin elindeki çay dökülür adamlardaki kalite yerlerde sürünüyor başörtü yasağının devamı için imza verenlerden biride Özgür Özel dir siyasi anlamda yüksek düşünceler beklemek saflıktır önceden darbe için askerlere talimat verenler şimdi siyonist destekçisi küresel güçlerden yardım bekliyorlar yüzbinlerce başörtü mağduru bacılarımızın ahı bu zulümleri reva görenlerden çıkacak rabbim bizleri zorlu bir sınavla imtahan ediyor kim hakkın kim batılın yanında.
Kılıçtaroğlu çeyreği bu kadar oluyor. Selda Bağcan'dan " yuh soyanlara" şarkısı söylüyorlar. Sonra meydanda telefon hırsızlığı haberleri geliyor. Birde bu zıplama itrail eğlencesine ne çok benziyor.
Gezi'de ve bugünlerde meydanlarda gördüğümüz, profesyonel bir çalışma olduğu du götürmez "kırmızılı kadın, piyano çalan adam, pikaçu" vs üzerine bir yazı yazmak niyetim var inşallah..