ATOMLARIN DİLİ
Şehrimizde neler olup bitiyor adına merakımı gidermek niyetiyle yerel medyamızı takip etmeye gayret ediyorum etmesine de haber(!) ve yorum(!)ları okuyunca her defasında şaşırmaktan kendimi alamıyorum.
"Filanca müdür metresine ev almış, filanca kurumda evli iki kişi gayrimeşru ilişki yaşamış, iki iş insanı iftar programında birbirlerini yumruklamış vs vs"
Gündüz kuşağı kadın programlarını aratmıyorlar maaşallah, ne ararsan var, derde devadan gayrı..
"Yerel basının temel özelliği; yayınlandığı yörede, bireylerin sorunlarını çözmelerine yardımcı olmak, insanlar arasındaki ilişkilerin olumlu yönde gelişmesini sağlamak, yerel düzeydeki kamuoyunun oluşmasına katkıda bulunmak, yerel yönetimleri denetlemek ve eleştirmek " diye biliyoruz; ama şehrimizin medyasında "mahalle dedikodusu" kıvamındaki bu tip haberleri sık sık görünce "Acaba biz mi yanlış biliyoruz" zannına kapılmamak ve buna şaşırmamak mümkün değil, üzülmemek de...
İlaveten yerel medyamızın ''yerli ve milli'' olması gerektiğini, bu nedenle yerel marka değerlerimizi (askeri jargonla söylersek) ''korumak ve kollamak'' mecburiyetinde olduğunu düşünenlerdenim. Amma velakin hepsi değilse de bazılarının ''yerli ve milli '' olduğu çok su götürür. Aksi olsaydı, ''hepimizce malum'' hedefe ulaşabilmek için, uydurma bir bahanenin ardına saklanarak, şehrimizin (hepi topu) iki marka değeri olan Kardemir ve Karabük Üniversitesi üzerinde zaman zaman bu kadar hoyratça tepinilmez; adaletin, hakkın kılıcını sallamak için kullanılması gereken kalemler (farklı saiklerle) bu iki değeri doğramak için kullanılmazdı.
Yiğidi öldürelim; ama haklarını da yemeyelim; çünkü işlerini de Allah için çok iyi(!) yapıyorlar. Bir yerlerden işaret gelmiş gibi, aynı kişiler ve kurumlar, aynı kişiler hakkında aynı haberleri yapıyor. "Kayayı aşındıran suyun gücü değil, dalgaların sürekliliğidir" kuralını biliyor olsalar gerek, hep aynı noktadan ve sürekli vuruyorlar.
Biri hakkında ''Filancanın şurada milyonlarca liralık evinin olduğu iddia ediliyor, biz duyduk, bunu açıklasın'' demenin Türkçe meali, "Ben çamur attım, sen çıkartabilirsen çıkar.'' demektir. Oysa evrensel hukuk kuralıdır: "İddiayı ispat etmek, iddia sahibinin görevidir." Ne kadar dikkate alınır şüpheliyim; ama yeri gelmişken yine de hatırlatalım:
"Kişiye günah olarak, her duyduğunu anlatması yeter!"(Hadis-i Şerif)
Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ''Yerel Medyamız''ın çok büyük bir ''inanırlılık, güvenirlilik'' problemi var. Bürokrat kesim ve siyasiler hariç, çoğunluğu oluşturan sıradan insanlar, '' yazılanları, söylenenleri'' zerre kadar ciddiye almıyor. Birçoğunun ruhu bile duymuyor ''kamuoyunu sarstı'' diye abartılan haberlerden. Haber ve yorumlardan bir şekilde haberdar olanlardan cesur olanların dillerinde; nispeten ketum olanların da beyinlerinde şöyle bir düşünce var:
''Bu haberi yapmışlarsa ya istedikleri miktarda 'fatura' kestirememişlerdir ya da şahsi meseleleri vardır.''
Bu düşünceler ne kadar doğrudur bilemem; ama dillendirilmesi bile yerel medyamız için iyi değil. Büyükler ''Şuyuu,vukuundan beterdir.'' demişler ve de eklemişler: ''Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.''
Başlarını iki ellerinin arasına alıp "Biz nereye gidiyoruz? "
sorusunun cevabını arayacak onlar. ''Saygınlıkları ve güvenirlikleri'' adına bu sorunun cevabını bulmak için vakit çoktan geldi de geçiyor bile.. Bizden söylemesi.
Biz asıl meselemize gelelim.. Meselemiz, Karabük Üniversitesi'nde
"Atomlar Allah diyor?'' başlıklı konferansa gelen ''Asla böyle bir şey olamaz, Rektör Efendi bilim yuvasında böyle bilim dışı safsatalara yer yoktur.'' mealindeki tepkiler. Sıradan bir Müslüman olarak meselenin bizi ilgilendiren tarafı burası. Gayrısının bizler için ''Kayıkçı kavgası''ndan öte bir anlamı yok.
İnsanlık tarihi boyunca ''Din ve bilim'' ilişkisi tartışma konusu olmuştur. Bir kesim ''Kainatta tesadüfe yer olmadığını, her şeyin mükemmel bir nizam içinde yaratıldığını, bunun da bir Yaratıcının sayesinde '' olduğunu savunur.
Diğer kesim (ki bunların dinle pek ilgisi yoktur) “Din dogmatiktir, dinin akılla bilimle ilgisi yoktur'' düşüncesini dile getirirken, iddialarına şahit olarak, birçok bilim adamının bir yaratıcının varlığına inanmamasını gösterir.
Oysa bilim tarihi bunun aksi örnekleri ile doludur.
İtalyan matematikçi, fizikçi, filozof ve astronom Galile de, Kopernik ve Kepler gibi doğa yasalarını Tanrı’nın bir sanatı olarak görüyordu.''
İngiliz fizikçi, matematikçi, astronom Newton,
şu itirafta bulunmuştu:
“Bilimle ciddi bir şekilde uğraşan herkes, doğanın kanunlarının, insanoğlundan üstün ve karşısında tüm alçakgönüllülüğümüzle saygı duymamız gereken 'Yüce bir Güç'ün varlığının tezahürüdür.”
Kuduz aşısını bulan Fransız mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur şöyle der:
“Bilimin azı Tanrı’dan uzaklaştırır; ama çoğu, ona götürür.”
Tüm zamanların en iyi fizikçilerinden biri olarak kabul edilen Einstein:
“Dinsiz bilim topal, bilimsiz din kördür. Bilimle ciddi bir şekilde uğraşan herkes, doğanın kanunlarının, insanoğlundan üstün ve saygı duyulması gereken bir gücün varlığının delili olduğuna inanır.''der.
Bu örnekleri çoğaltmak mümkün; ama ''Uzun konuşanı, kısa dinlemek lazım.'' ihtarından haberdarım.
Bizim inancımıza göre etrafımızdaki her şey kendi üslubunca Allah'ı zikreder, atomlar dahil; çünkü bizim inandığımız Allah şöyle diyor ve biz Ona inanıyoruz:
''Kainatta hiçbir şey yoktur ki hamd ile Allah'ı tesbih etmesin, O'nu anmasın, O'na dua etmesin. Fakat siz onların bu tesbihlerini, zikirlerini, dualarını fark etmiyorsunuz." (İsra, 17/44)
Ama hala ''Ben atomların zikrini duyamıyorum.''diye ısrar ediyorsan;
Bak kuşlar, böcekler konuşuyor dinle deseler, sen Hz. Süleyman mısın ki duyasın!
Ağaçlar hallerince konuşuyor, "buyur konuş" deseler, sen Zekeriya Peygamber misin ki onlarla konuşabilesin!
Konuşulan dil farklı, yayın yapılan frekanslar farklı...
Hayatı 5 duyuyla algılayan ve anlamaya çalışan sıradan biri olarak bunları nasıl yapabileceksin?
Görülmeyeni görmek, duyulmayanı duymak, kalp gözü açık olanların hüneri; kendi gözündeki merteği göremeyenlerin değil ki...
'Biz de ağaçlarla, hayvanlarla konuşamıyoruz, atomların ''Allah!''deyişini duy(a)mıyoruz sıradan insanlar olarak; ama radyoyu kapattığımızda şarkının bittiğini düşünmüyoruz şükür, biliyoruz ki dinlemeye devam eden birileri illaki var.
Yeri gelmişken bizim ''yerli ve milli solcularımızı'' anlamak da mümkün değil ha... Yaprakların, birilerini alkışladığına inanıyorlar; ama ne hikmetse Atomların ''Allah'' dediğine inanmıyorlar.
Ne yaman çelişki!
Son tahlilde;
BİZLER; mübarek Ramazan ayı dahil, her daim Einstein, Kepler, Galilei, Newton, Einstein, Harezmi, İbn Heysem, Uluğ Bey, Ferganî, Birûnî, Farabi ve İbni Sinalarla aynı masadayız; ONLAR'sa Celal Şengör ve saz arkadaşları ile farklı masada..
Bizim yediğimiz, içtiğimiz malum; onlar ne yer, ne içerler bilemeyiz, karışmayız da...
Hacım mükemmel bi inşaat çıkmış yüreğine kalemi ne sağlık güç kuvvet versin Rabbim nice doğruları dile yazıya getirmeyi nasip etsin sen
Metin Hocam, gündemi kendi çıkarları için hedef saptırarak çamur gazeteciliği yapanları tekrar konu aldığınız için tebrik, muhakeme ve cümlelerinin isabeti nedeniyle takdir eder, vücuduna ve ilmine sıhhat olsun derim. Araştırmak, imanda derinleşme yönünde ufku açar, tefekkürü artırır. Böylece gözleri önündeki gaflet perdeleri kalkan insan, kâinattaki teklik mührünü görebilir. “…Rabbim, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Yine de öğüt alıp düşünmeyecek misiniz?” (Enam Suresi, 80) Atomdaki tasarım Allah’ın sonsuz ilmini ve gücünü gösteren önemli bir delildir. Mucizevî küçük yapısına rağmen atomun içinde, kâinatta gördüğümüz sistemle kıyaslanabilecek kadar kusursuz ve benzersiz bir sistem vardır. https://www.zaferdergisi.com/makale/10596-her-atom-ayri-bir-alemdir.html
Karabük'te şantaj ve dalavere ile gemi yüzdürenler rektörden beklediklerini bulamadıkları için saldırıyorlar. İşin kötüsü pek çok aciz zavallı bunları biliyor ama ağzını açamıyor
Hocam bunlardan dinsiz de olmaz Bunların kıymet verdikleri şey ahlaksızlık Sadece rant düşünen bu kafalar Gün gelir kendilerini ısırırlar
Alev Alatlı hocayı sonuna kadar dinlemeyenlere yazıyorum Ve son olarak bir kalem darbesiyle atar ergenleri, lümpen ergenleri sokağa döken yazar; alevler afakı sardığında suç mahallinde değilse, olayları evinden seyrettiğini ispat edebiliyorsa yasal olarak suçsuzdur. Ama helal değildir yaptığı.'
Bir üniversitenin başarı kriteri nedir ? Akademik derecelendirme nasıl yapılır ? Makale, alıntı, proje nedir ? Bunları bilmeyen adamlara rektör Sosyalfest dedi. Anlamadılar tabi
Bazıları yapmak bazıları yıkmak için uğraşır. Rektörle niçin uğraşılır? Varsa yanlışı bu ülkede hukuk var. Nemalanamdıkları için ise çok yazık.
Olimpos Dağı'nın çocuklarıyla Hira Dağı'nın çocukları arasındaki savaş bu hocam kaostan kotulukten beslenen yalan habercılıgı helal sayanlar bunlar bellı kı rektor dogru adam yoksa bu kadar saldırmazlardı
Metin Hocam, tebrik eder teşekkür ederim.