''Kıymet bilmek, hak ve hakkaniyete uygun davranmaktır. Sözgelimi ‘hak verilmez, alınır’ deniliyor. Verilirse, daha kıymetlidir.
Kıymet, bilinmek ister. Kıymet ve kıyamet kelimelerinin birbirine bu kadar yakın olmasına ne demeli? Bilinmeyen yahut verilmeyen her kıymet, muhatabı için, kıyamet anlamına da gelebiliyor.''
İ. Tenekeci üstadın sözü burada dursun.
Geçtiğimiz günlerde yapılan kongrelerde, delegelerin oylarıyla ilk olarak KARABÜK AK PARTİ İl başkanı ve yönetimi, sonrasında Kadın Kolları Başkan ve yönetimi,son olarak da Gençlik Kolları Başkan ve yönetimi seçildi.
Her üç başkanı ve yönetim kurullarına seçilen üyelerini tebrik ediyor, geldikleri görevin hayırlı hizmetlere vesile olmasını temenni ediyorum.
Hayatın her sahasında "Değerim bilinmedi” diye şikayetçi olan çok insana şahit oluyoruz. Bürokraside, iş dünyasında; ama en fazla da "siyaset" te...
Bu kongrelerin sevinenleri olduğu kadar, (kimileri açıktan kimileri ise gizliden) üzülenleri de vardır illâki. Siyasete gönül veren herkesin kalbinde bir aslan yatar, normaldir. Nasıl ki nizamiyeden içeri giren askerin hayali, Genelkurmay başkanı olmaksa, siyasete soyunan kişinin de hedefinde başkanlık, vekillik, bakanlık, hatta cumhurbaşkanlığı makamı olmalıdır. Zira hedefsiz geminin hangi limana varacağı, rüzgârın insâfına kalır.
Ama hayatın bize defaatle hatırlattığı şöyle bir gerçek vardır:'' Hayatta her istediğimiz olmaz.'' Siyaset de hayatın içinde olduğuna göre bazen istediklerimizin olmaması normaldir. Normal olmayan, bu durumu nefis meselesi hâline getirmektir ki bu, çok tehlikelidir. İçinde bulunduğumuz ruh hâli bizi, hiç olmadığımız, hayal dahi edemeyeceğimiz yerlere sürükleyebilir.
Hırs, haset, kin ve kızgınlık yakar kavurur benliğimizi. Nefsimizin, hırs ateşimizi mütemâdiyen harlayan sorusu şudur: ''Neden ben değilim; oysa benim hakkımdı.'' Bu ruh hâli, samimi bir şekilde gönül verdiğimiz, işimizden, cebimizden, sevdiklerimizden, kısaca hayatımızdan fedâkârlık yaptığımız davamıza sırt çevirmemiz bir tarafa, en nazik zamanlarda karşı tarafa geçmemize bile yol açabiliyor. Çünkü hırsımız, aklımızı yok etmiştir. Ne olduğunu anlamadan dönüşü olmayan bir yola girmişizdir.
Bir süre sonra bakarız ki aynadaki yüz bize ait değildir, kalbimiz de...
Her şeyin farkına vardığımızda iş işten geçmiş, yıllarca verdiğimiz emek, kuş misali uçup gidivermiştir. O zamana kadar birlikte yiyip içtiğimiz kader arkadaşlarımızın bize sırtını dönmesi de cabasıdır. Bu, belki de kayıpların en ''iç acıtısı''dır.'' Sonrası derin ve yakıcı bir pişmanlık duygusudur.
Oysa hayatımızın her anında(siyaset dahil) ölçümüz şu olmalı değil miydi:
''Kim olursak olalım, ne iş yaparsak yapalım; geride kırgın, küskün ve üzgün insanlar bırakarak ilerlemek kimseyi makbul bir yere götürmez.'' Diyelim ki kırarak, dökerek zirveye vardık. Eğer zirvede yapayalnız kalmışsak zirveye varmanın ne anlamı olabilir ki?''
Siyaset alanında kimileri vardır, ''zirveye yılan gibi sürünerek değil de kuş gibi uçarak'' gelmek ister. PARTİ'sinin hiçbir çalışmasında yer almamış, bayrak asmamış, mitinglere bile katılmaya üşenmişlerdir. Davalarına(!) katkıları; belki arkadaş sohbetlerinde birkaç kelam etmek, sosyal medyada üç-beş paylaşım yapmaktan öteye geçmemiştir; ama sorsanız partisine en büyük katkıyı(!) onlar yapmıştır. O halde onlar, yönetim kurullarına girebilmeli, başkan veya vekil olabilmeli, istedikleri her şey anında yapılmalıdır.
Aksi de olabilir. Partisine maddi-manevi elinden gelen her türlü katkıyı sağlamış, hiçbir zaman davasından vazgeçmemiş, vazgeçmek bir yana bunu aklından bile geçirmemişlerdir. Davaları için ellerini değil, gerektiğinde gövdelerini koymuşlardır. Kendilerince gördükleri vefasızlıklara rağmen, kan kustuğu halde soranlara ''Kızılcık şerbeti içtim." diyebilmişlerdir,
Eyvallah; amma velâkin inancımız varsa "nasip" diye bir şey vardır, haliyle nasibe ulaşabilmek için de "sabır" gereklidir; çünkü siyaset hamurunun mayası sabırdır.
Yine Alemlerin Rabbine inanıyorsak, iddia ettiğimiz gibi hedeflerimiz sadece bu Dünya'ya ait değilse;
BİRİNCİSİ; Değeri bilen Allah’tır. O isterse bildiğini, bildirir.
İKİNCİSİ; Değer, bilinmemekle kaybolmaz, bugün değilse yarın bilinir.
ÜÇÜNCÜSÜ ve dahi sonuncusu,
Kendini o kadar da büyük görme güzel kardeşim, işine bak.
Yüreğinize sağlık üstadım.Allah seviyorsa kimse sevmese de de olur. Allah sevmiyorsa herkes sevse ne olur. O sevmiyorsa kimse de gerçek manada sevemez bu böyle biline.
Sağolasınız ustadım..Ölçümüz belli: Allah'ın rızasını kazanmak..Bu ölçü şaşınca pusuda bekleyen nefsimiz hemen devreye giriyor.Dilimiz her ne kadar "dava"dese de aslında "heveslerimiz"dir duygu ve düşüncelerimize yön veren.. Hayırlı cumalar
Eyvallah kıymetli meclis üyem???? Selam ve muhabbetlerimle
Ellerine sağlık güzel bir yazı olmuş
Buğday başağı boşken kazık gibi dimdiktir.Başak olgunlaştıkca aşağı doğru eğilir.Ne mutlu en yüksek makamın"HİÇLİK"makamı olduğunun şuurunda olanlara....(Metin Hocam kaleminize sağlık çok güzel bir yazı)
Eyvallah Mehmet Hocam..Tevazu her daim mihenk taşımız olmalı..Değerimiz bilinir ya da bilinmez bu dünya'da;ama temiz kalpli,iyi niyetli isek illaki bilen bulunur.Hiç olmadı,yine üzülmeye gerek yok..İnancımız odur ki ''Bilen''lerin en kıymatlisi mutlaka bilir..O da bize fazlasıyla yeter,yetmeli..Selam ve muhabbetle
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık
Bazen öyle olur abi;vardır bunda da hayır diyelim geçelim..Selam ve dua ile..
Güzel on numara bir yazı.Hani Aşık Veysel guzelligiin on para etmez ama bendeki bu aşk olmasa demiş ya. Metin hocam bu yazıları siyasi il ilçe ve bağlı kollarda da paylaşıyormusynuz.
Teşekkürler Ali Hocam.. Yazının Ak parti teşkilatlarında okutulması meselesine gelince o,yetkililerin bileceği iş :)
Günümüz siyasetinde omuz kasları güçlü ise ön saflara geçmesi daha kolay oluyor gibi Öyle afiş bayrak asmalar falan eskilerde kaldı zaten. Hele yüksek mevkilerde bir abin varsa uçarak yükselirsin hem siyasette hem de bürokraside ama sizin de yazıyı bağladığınız gibi hocam nasipse olur çok istemekle değil...
Maalesef haklısın abi,bazen hakkı olmayanlar,ehil olmayanlar belli yerlere gelebiliyor maalesef..Bu durumda çok üzülmeye ve kendimizi hırpalamaya gerek yok,vardır bir hikmeti deyip geçmek en güzeli..İnancımız odur ki eğer temiz kalpli,iyi niyetli isek hakkımızsa ve de nasibimiz varsa o döner dolaşır bizi bulur..Bizim istediğimiz yer ve zamanda değil elbet.O'nun istediği yer ve zamanda..Selam ve dua ile..
Altın yere düşmekle , değerinden bir şey kaybetmez. Vesselam