Seçim çalışmaları kapsamında Karabük'ün neredeyse her yeri afiş ve pankartlarla donatılmış. İçlerinden biri (eskilerin söyleyişiyle) nazar-ı dikkatimizi celp ediyor:287 DEV ESER.
Ne zaman" 287 Dev Eser" sözünü duysam ya da bir pankart ilişse gözlerime, ister istemez Recep İvedik serisinin birindeki şu sahne gelir aklıma.
Recep İvedik; sevgilisi, kayınvalidesi ve bir grup turistle tekne gezisine çıkmıştır. Rehber, teknede bulunan, başta kahramanımızın sevgilisi olmak üzere diğer hanım turistlere hava atmak için sürekli ''sallamaktadır.''
Rehberin bu tavrına çok bozulan İvedik ile rehber arasında şöyle bir diyalog geçer...
Rehber:
-Şu anda içinde bulunduğumuz koy "Akvaryum Koyu" diye adlandırdığımız koydur. Kleopatra'nın saçlarını bu koyda yıkadığı, Zeus'un Artemis'i bu sularda kutsadığı rivayet edilir. Derinliği 55 metre olan koyumuzda tam 300 çeşit balık yaşamaktadır.
Recep İvedik, beklediği fırsatı bulmuştur, hemen müdahale eder.
-Saydın mı lan!
-Anlamadım...
-300 çeşit balık diyon da saydın mı diyom elinle.
-He he he saydım tabi efendim.
-Say lan!
-Sayarım efendim, nolacak yani
-Lüfer, Kefal, Karagöz, Mezgit, Müren yılan balığı, Çinekop eeee lüfer saymış mıydım ben...
Rehber, turistlerden aldığı yardıma rağmen tıkanır kalır. Recep İvedik kendine has üslûbuyla çıkışır:
-Noldu lan, hani 300 çeşit balık vardı? 291 tanesi nerde lan dingil?
Yıllardır Karabük'te yaşayan biri olarak Karabük'te yapılan eserlere bakıyorum da sağdan sayıyorum: Kanyon Köprüsü, Şirinevler-Esentepe arasına yapılan köprümsü şey, betondan ya da asfalttan yapılan kaldırımlar...
Soldan sayıyorum:
Sık sık bozulan asansörler, yürü(me)yen merdivenler, kırmızı plastik dubalarla bölünen yollar...
Hepsi bu.
15 yılda bu kadarı da olsun bi zahmet...
Gerçi ''Dev eser'' statüsüne giren; ama TOKİ tarafından yapılan Kartaltepe Konutları ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılan Kent Meydanı'nın Millet Bahçesine dönüştürülmesi gibi çalışmalar da "287 Dev Eser" arasında sayılıyor. Ak Parti'nin yaptığı eserlere "Ben yaptım" diye çökmeye çalışan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu sayesinde tanıştığımız "Guguk Kuşu Siyaseti" nin izlerini Karabük'te görmek de ayrı bir garabet ya neyse, bu başlı başına bir yazı konusu…
Eğer yere göğe sığdırılamayan ''287 dev eser'' gerçekten olsaydı Karabük'ümüzün yüzüne renk gelirdi. Şehrimize, ''büyükçe bir kasaba'' görüntüsü değil de ''modern bir şehir" havası hâkim olurdu. Bu şehirde yaşamaktan keyif alırdık, emekli olunca gözlerimiz de aklımız da dışarıda olmazdı.
Eğer 287 dev eser yapılsaydı Karabük'te doğup büyüyen; ama çeşitli vesilelerle başka şehirlerde yaşayan çocuklarım, her geldiklerinde hüzünlü bir sesle: ''Baba, bu şehir her geldiğimizde biraz daha çirkinleşiyor.'' tespitinde bulunmazlardı.
Yaş kemale erdikçe insan, çocuklarının yakınında olmasını istiyor, ama bu isteğin tek taraflı olması bir şey ifade etmiyor ne yazık ki. Çocuklarımın Karabük'te yaşamak istemediklerini, her açıldığında konuyu değiştirme gayretlerinden, kaçamak bakışlarından, mütereddit ses tonlarından anlıyorum. Anladığım için de "Biz yaşlandık, yakınımızda olun, gelin buraya" bile diyemiyorum; çünkü yerden göğe kadar haklılar.
Döndüklerinde; yerleşim bölgeleri, çevre düzenlemeleri, hava kalitesi ve trafiği ile yaşanılabilir bir Karabük bulacaklarından emin olsalar niye tereddüt etsinler ki?
Etrafımızdaki gençlere lütfen soralım, bakalım üniversiteyi bitirdiğinde kaçının Karabük’te yaşamak arzusu var? Araştıralım, memur olarak farklı şehirlere atanan kaç gencimiz şehrimize dönmeye karar vermiş? Bir elin parmaklarını geçmiyor değil mi? Gelenlerinki de gönüllü bir dönüş değil ha, mecburiyetten. Doğacak(doğmuş) çocuklarına ya bakıcı bulamamışlardır ya da canparelerini yabancılara teslim etmek yerine anne-babalarına emanet etmeyi tercih etmişlerdir.
Eğer dedikleri gibi 287 dev eser yapılsaydı Karabük, ''şehir'' olurdu. İl olmasının üzerinden nerdeyse 30 yıl geçmesine rağmen ''Nerede yaşıyorsunuz?'' sorusuna ''Karabük'' diye cevap verdiğimizde yüzümüze ''Orası da neresi?'' gibisinden garip garip bakılmaz, muhatabımızın hatırlaması için hala ''Zonguldak'' kelimesine ihtiyaç duymazdık.
İşin garip ve bir o kadar üzücü yönü de 287 dev eserin (velev ki olsun) bir tanesinden bile "Soğuksu, Kayabaşı, Fevzi Çakmak, Öğlebeli" gibi Karabük'ün en eski mahallelerinde yaşayanların haberinin olmaması.
287'ye Evkur ve postahane gibi merkezi yerlere bir gecede yapılan ve tırlar dönemediği için ertesi gece yıkılan bariyerler de dahildir ya da şehrin muhtelif yerlerine döşenen parke taşları.
Belki de borçlanılarak alınan otobüslerin her biri veya mahalle aralarına park adı altında yerleştirilen iki kaydırak, üç salıncak ve plastik atlar da 287 dev eserin içine dahil edilmiştir, kimbilir?
Salla sallayabildiğin kadar…
Nasılsa ''Say lan!'' diyen bir Recep İvedik yok...
Dostum tebrik ederim taşı gediğine koymuşsun rafet yalancılıkla,iftirada engel tanımıyor
Hahaha ilahi hocam! Kimseye rant vermeyen, bir tane bile akrabasını belediyenin bir yerlerinde müdür falan yapmayan, şehre de hiçbir vasıf getirmeyen ama çok iyi çöp toplayan anlayış 15 yıldır hakim. Olsun. Buna da şükür. Çok daha kötülerini görmüştük.
Karabük'ün il görüntüsünden uzak olduğu konusunda hem fikiriz. Ancak "vur abalıya" tarzında Karabük belediye başkanı ve yetkili kadrolarını eleştirmek adil bir yaklaşım değil! Son dört dönem milletvekili seçilen tüm vekiller enaz belediye başkanı kadar sorumludur. Bu şehir ilçe iken daha hareketli ve üretim, ticaret daha verimliydi. Önce öz eleştiri yapıp, vizyon için meclis sandalyesine oturan vekilleri eleştirinin merkezine koymak daha adil olacaktır.
Dile kolay tam 15 yıl aynı başkan ve aynı kadroyla Karabük'te çok şey degiseliydi..Ki iktidar her konuda başkanı destekledi..Gerek meclis üyeliğim gerekse bu dönemde Karabük adına meclise gelen hiçbir teklife (bazıları kafamıza yatmasa da) hayır demedik,hep destekledik.Ama şehircilik bir vizyon meselesi Şevki Bey.. Çevremizdeki, geldiğimiz birçok şehre bakıyoruz bir de KARABÜK'e...İnsan bu şehirde yaşamak zorunda kaldığına üzülüyor.Hadi bizden geçti de çocuklarımıza, torunlarımıza yazık.Selam ve muhabbetle
Üstad harika özetlemişsiniz.Tesekkurler
Kalemine sağlık. Tamamen doğru tespitler.
Sonunda cesur bir kalem çıktı da bunları yazabildi. Helâl olsun.
Dumanı, isi ve pasından başka belirgin bir özelliği bulunmayan, özellikle son on beş yılda “Karabük kent olacak” yalanlarıyla kandırılıp iyice dibe vuran şehrimizin hal-i pür melâline tercüman olmuşsunuz.. Adeta söyleyecek söz bırakmamışsınız Metin hocam.. Elinize, dilinize, gönlünüze sağlık.. Keşke siyaset ve bürokrasi camiasından olup Karabük’e yön verdiğini zanneden birtakım kimselerden de bu cesur sözleri söyleyebilecek, yapılan bir yığın saçmalığın ve yapılması gerektiği halde ve yapılmayanların hesabını soracak birileri çıksaydı da Karabük halkı on beş yıldır yalanı ve iftirayı meslek edinmiş bu kifayetsiz muhterislere mahkum olmasaydı.. Umarım ki 31 Mart Karabük ve Karabüklünün mâkûs talihinin değiştiği gün olur..